Yüzde 1’in Sömürüsü, Anadili mi Seçiyor?..

01 Şub 2013

Önceki yazımı Enver Gökçe’nin dizeleriyle bitirmiştim. Devamına, yine onun dizeleriyle başlıyorum: “Demek bu hayat, / Önce sana bana yük / Demek su kimin /Toprak kiminse / Motor, elektrik, ve ışık kiminse / Demek sultan odur…” Tabii ki öyledir. Neden bu kadar eşitsizlik, bu kadar yüzde 1’lerin, yüzde yarımların insanı isyan ettiren hükümranlığı var? Gelir eşitsizliği, uçurumu, servet eşitsizliği sadece ve sadece bir sonuçtur. Önemli olan, onu yaratan nedenlerdir. İşte onlar da Gökçe’nin şiirinde var. Eklenmesi gereken bir şey daha var; gündemimiz gereği… Sabah akşam Kürt-Türk kimliği tartışmasına abartarak odaklananlar, o yüzde yarımlık oligarşinin içinde hem Türk, hem Kürt egemenlerinin olduğunun ayırdında mı? İktidar, yüzde yarımlık oligarşide. Hem de anadili ayırmadan, alt sınıflara karşı müttefik, Türk ve Kürt burjuvaların avuçlarında… Sabah akşam Türk-Kürt kimlik tartışması yapanlar, o yüzde yarımın sultasında ezilen büyük çoğunluğun yine Türk ve Kürt yoksullardan oluştuğunu anımsarlar mı? Konu kapitalist sömürü olunca, anadili, milliyet, teferruattır azizim, bir teferruat!..

***

Banka cüzdanlarının yüzde 1’ine sahip olanlar, toplam mevduatın yüzde 72’si olan 518 milyar TL’lerine, 30 milyar TL faiz daha kattılar. Hem de faiz haramdır, diye oy avcılığı yapan AKP rejiminin inayetiyle. Türk rantiyelere farklı, Kürt rantiyelere farklı faiz verilmedi. Yağma, anadili ayırmadı. Türk ve Kürt burjuvalar, borsa kumarhanesinden milyonları kaldırırken de anadili ayrımı yok!.. Orada da Türk-Kürt, ulusalcı(!)-yabancı tasnifine nanik yapan bir oligarşi var. Borsada 3 bin yerli (Türk ve Kürt) ile 7 bin yabancı, toplamı görünürde 1 milyonu aşan yatırımcının binde 1’ini oluşturuyor. Peki portföyün kaçta kaçının sahibi bunlar? Yüzde 90’ının. Evet, 140 milyar TL’lik (2011) portföyün 100 milyar TL’si yabancı azınlığın, 40 milyar TL’si de “yerlilerin” yani, Türk-Kürt “azınlığın” (kaynak:tspakb.org.tr/veriler)…

***

“Ölüm adildir / Aynı haşmetle vurur / Şahı, fakiri” diyen Acem şairine itiraz eder Nâzım; “Ölümün adil olması için / Hayatın adil olması lazım” diye… Adaletsizlik anadilinden önce, üretimin içinde, sınıfsal farktan başlıyor. “Kürt sorunu yoktur” zırvası, bu ülkeye 30 yılda binlerce cana mal oldu. Farkında mısınız, binlerce can da anadili seçmeyen yüzde 1’in sömürü çarkında yitip gitti ve hâlâ gidiyor. Daha dün, Gaziantep’te bir galvaniz fabrikasında 2’si Suriye uyruklu 7 işçi yaşamını yitirdi, 7 işçi de yaralandı. Türk, Kürt, Arap ayırmadan, iş cinayetlerinde yüzlerce hayat kaybediliyor her yıl. Dağda hayatını kaybedenler kadar yürek dağlayan bir kıyımdır bu. Madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde tedbirsizlikten, ihmalden, daha fazla kâr hırsından yitip gidenlerin Türk ya da Kürt olmalarının bir anlamı var mı kara toprağın altında? 2008’de 886 kişiydi ölenler, sonra her yıl arttı sayıları. 2009’da 1.171, 2010’da 1.454, 2011’de 1.711’e çıktı. Hem de üç on paralık, kahrolası bir asgari ücret için. Bunlar, SGK’li, kayıtlı ölenlerin sayısı… Ya kaçak çalıştırılanlar? Her 10 kayıtlı işçiye karşılık 4 kayıtsız, yani kaçak çalıştırılan var… Yokluk, yoksulluktan, eğitimsizlikten en pis işlere, en insafsız ücret karşılığı boyun eğen ama sigortası yapılmayan güvencesiz Kürt işçilerinden, yoksul Türk, Arap, Boşnak, Ermeni, Rumen, Gürcü işçilerden, kayda kuyda girmeden, kim bilir kaçı ölüp gitti, kaçı iş göremez duruma geldi, kaçı meslek hastalığından ziyan olup göçtü… Bilen var mı?

***

Peki neden sabah akşam, Türklük ve Kürtlük kimliği üstüne estirilen fırtınanın onda biri, sınıfsal olan için, Türk ve Kürt yoksulların iş, aş derdi, yoksulluktan kaynaklanan faşizan güdülmeleri için değil? Neden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, BDP’li eşbaşkanların konuşmalarında Türk ve Kürt proleterlerinin kahreden işsizliği, çaresizliği, güvencesizliği, inşaatlarda, madenlerde pisi pisine ölümlerine neden olan yüzde yarımların sömürü düzenlerine bir eleştiri, bir isyan duymayız? Neden? Anadilinde savunma, anadilinde eğitim tamam da anadili gözetmeden kırıp geçiren yoksulluk, açlık; anadili ayırmadan soğuklarda inleten evsizlik, itilmişlik, dışlanmışlık daha mı az önemlidir?..

paylaş