Öyle mi?.. Peki o vakit!.. Bize de bekleriz

30 Tem 2012

Biz şimdi komşuya bu müdahaleleri… Sınıra bu yığınakları… Kimyasala şu sığınakları… O rejime sert ayakları, bu muhaliflere silme kıyakları…

***

Halklar ezilmesin diye yapıyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Kimse diniyle, mezhebiyle, kimliğiyle aşağılanmasın, vurulmasın, yakılmasın, kırılmasın diye böyle eyliyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Halkları, insanları katledenler hesap versin diye istiyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Despotlar kimseye hayat ve ömür biçmesin diye arzuluyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Evlatlar yok olmasın, analar ağlamasın diye çırpınıyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Kimliğinden, fikrinden, eleştirisinden, itirazından ötürü kimseler zindanlara atılmasın diye uğraşıyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Kimse kimseyi kendi toprağında esir etmesin, rehin kılmasın diye öfkeleniyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Barış olsun, huzur olsun, katliamlar dursun diye didiniyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Devleti elinde tutanlar halkın kanını emmesin, kaynaklarını çalmasın, topraklarını ve haklarını yağmalamasın diye titizleniyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Halkını ezenler, katledenler meşruiyetini kaybetmiştir diye ısrar ediyoruz…Öyle mi!.. Peki o vakit!

İnsan hakları, kimliklere saygı, etnik, dini, kültürel ve siyasal çoğulculuk temel değerlerdir diye söylüyoruz…Öyle mi!.. Peki o vakit!

Bir çocuk mayına, bir genç pusuya, bir aile nefrete, bir köy katliama, bir halk baskıya kurban edilmesin diye dertleniyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Hiçbir tank halkının üstüne yürümesin, hiçbir uçak kendi topraklarını bombalamasın, hiçbir üniforma kendi köylerini yakmasın, hiçbir asker kendi topraklarına düşmesin, hiçbir evlat kendi toprağını mayınlamasın diye bağırıyoruz…

Öyle mi?.. Peki o vakit!

***

Derler ki…Komşuda pişer, bize de düşer!

Öyle mi?.. Peki o vakit!Bize de bekleriz!

Not: İki kadın gazeteci; Müjgan Halis ile Pınar Öğünç, iki kadının hikâyesini, 16 yaşında evlendirilip ölüme sürüklenen Melek ile ömrü, evlatlarını, yakınlarını kaybetmekle, ama hep barış hayal etmekle geçen ve 79’unda hapse atılıp bakanlık talimatıyla serbest bırakılan Sitî Ana’nın öykülerini taşıdılar. Ağrı’dan, Siirt’ten.

Erkek egemen” bir ülkenin “erkek töreleri” ve “zalim kanunları” ile “maço medyası”nın orta yerinde, iki (kadın) gazeteci, biri yaşamadan ölmüş, diğeri ölümlerle yaşlanmış iki (kadın) insanın haysiyeti kadar, gazeteciliğin haysiyetini, haberciliğini, röportajcılığını, insanlığını da mümkün kıldılar! Sağolsunlar.

 

paylaş