Umur Talu

03 Oca 2014

Turnike, “sıradan” denen sayısız, sırasız nice insanın sıkıştığı ve birbirini sıkıştırdığı yerdir.
Geçtiğini zannedersin; içinde debelendiğin bir dünyaya yapışırsın.
Biri bir diğerinin kurdu olmalıdır.
Düzenin bekçisi olan sayısızlar, kendilerini düzen zannedecek…
Onlara toslayan öteki sırasızlar da düzeni sadece onlardan ibaret bilecek!
***

Benzer turnikelerde, benzer ama bir ötekinin sanki tersi iki olay turnikedeki sıkışmışlığın iki yüzünü ortaya koydu.
İkisi de İstanbul Metrosu’nda.
İkisi de turnikeleri bekleyen özel güvenlik elemanı etrafında.
İkisi arasındaki fark bile ikisini daha çok benzer kıldı.

***

23 Ara 2013

AKP’li, Cemaatçi, şu bu değil de, sıradan vatandaş olarak, “Velev ki rüşvet, yolsuzluk yok” diye okur musun Kamil?

Sen sıradan vatandaşlığın resmini yapabilir misin!

***

Bir açılış, temel atma filan.

Pankartta TOKİ yazıyor.

Başbakan orada, Şehircilik Bakanı orada, Spor Bakanı orada.

Hemen yanda Ağaoğlu; de ki inşaat ağası.

Yanında altıncı, saatçi, ayakkabı kutucusu Ezkaza Reza.

Gazi olsan bile yanaştırmazlar; senin orada bir yerin var mı Kamil!

***

Diyelim seni bir polis tehdit etti filan.

Reza’yı “tehdit edince”, anlatıyor ya, Maliye Bakanı’na gidip belge vermiş, o demiş ki İçişleri Bakanı’na git, ona da gitmiş konuşmuş, yetmemiş AB’den sorumlu bakana da belge vermiş.

Senin başına gelse o kadar bakan tarafından buyur edilebilir misin, belge verebilir misin, bir derdini anlatabilir misin Kamil!

***

09 Ağu 2013

Ökkeş Göğebakan, 10? Yoktur.

Sebahattin Donat, 12? Yoktur.

Yakup Kartal, 14? Yoktur.

Salih Dikici, 14? Yoktur.

Nezir Akgül, 15? Yoktur.

Ferdi Çakır, 16? Yoktur.

Süleyman Kasar, 16? Yoktur.

Bu çocuklar bayrama yetişemedi.

Bayrama yetiştirecek bir ekmek parası peşinde koşarken…

Düştüler!

Bir ayda tam 120 işçi “iş kazası” denen seri cinayette öldü.

17 yaşındaki Hüseyin Ceylan’ı da kat aralarına, 8’i “çocuk işçi”ydi; 7’si kadın.

İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’ne göre, 41’i “patlayan” inşaatların “enkaz altında kalan” işçileri, müteahhit ağzıyla ameleleriydi.

30 Mar 2013

DEVLET yıllarca "terör" deyip pek başka bir şey demediğine karşı "barış" demeye başlarken... Başka bir "savaş"ı şiddetlendiriyor. Bu kez, DHKP-C vesilesiyle... Yoksulların, hırpalananların, ufalananların da avukatı olanlara karşı operasyonlar ardından, sıra sendikalarda.

"Terör... Terörist" üzerine bin çeşit belge, iddia, manipülasyonla, sanki "terörle savaş"ın yanında bir nevi "sınıf savaşı" da yürüyor. "Barış süreci"nde de, bu kez başka bir gerekçeyle, "Terör ve terörle savaş" dili sürecek. Bakın, tam "Barış (Ateşkes) sürecinin en kritik günü"nde, AKP ve Adalet Bakanlığı'na roketli, lavlı saldırılar "terör"den de öte sorularla didiklenmeli. Ama öte yanda, bu tür eylemleri şemsiye yapıp altında, avukatlardan sendikalara kadar, helikopterle ve medya bombardımanıyla, genelleyerek operasyon sürdürmek, gözdağından baskıya kadar başka manalar da taşır.

30 Tem 2012

Biz şimdi komşuya bu müdahaleleri… Sınıra bu yığınakları… Kimyasala şu sığınakları… O rejime sert ayakları, bu muhaliflere silme kıyakları…

***

Halklar ezilmesin diye yapıyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Kimse diniyle, mezhebiyle, kimliğiyle aşağılanmasın, vurulmasın, yakılmasın, kırılmasın diye böyle eyliyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Halkları, insanları katledenler hesap versin diye istiyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Despotlar kimseye hayat ve ömür biçmesin diye arzuluyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Evlatlar yok olmasın, analar ağlamasın diye çırpınıyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!

Kimliğinden, fikrinden, eleştirisinden, itirazından ötürü kimseler zindanlara atılmasın diye uğraşıyoruz…Öyle mi?.. Peki o vakit!