İbrahim Karagül

18 Ağu 2017

 

Düşmanları dost, dostları düşman haline getirecek “yeni bir durum”la karşı karşıyayız. Bütün bölgede kartlar yeniden karılıyor, cepheler yeniden şekilleniyor, ittifaklar yeniden biçimleniyor.

Ortadoğu’da yepyeni bir “koalisyon”, “eksen” oluşuyor. Arap Baharı sonrasında olduğu gibi, tamamen Türkiye’yi dışarıda tutan, bölgeden uzaklaştırmaya çalışan, Suriye’nin dışına itmeye çalışan, Arap dünyasıyla bağlarını koparmayı önceleyen bir koalisyon bu.

Aslında bunu Katar’ı hedef alan Körfez Krizi ile hissetmiştik. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’in başını çektiği, Muhammed Dahlan gibi operasyonel tetikçilerin kullanıldığı bir koalisyon bu.

Sadr depremi, şaşırtıcı çıkışlar

07 Nis 2017

Türkiye bir tercih yapıyor, dünya sarsılıyor.

Türkiye bir karar veriyor, dünya bu karara göre cepheler kuruyor.

Türkiye bir yola çıkıyor, Batı dünyası derhal alarm durumuna geçiyor.

Türkiye kendine bir hedef belirliyor, onlarca ülke onlarca terör örgütü tek cephe olup bu hedefe ateş etmeye başlıyor?

Türkiye kendini güvenceye almak için askeri hareketliliğe girişiyor, bütün “müttefikleri" bir anda düşman oluyor.

Türkiye kendi içinde sağlam, esaslı dönüşümler yapıyor, ekonomisini canlandırıyor, en ileri düzeyde reformlara girişiyor, bize yıllarca demokrasi satanlar bile bir kuşkuya teslim olup, histerik reaksiyonlar göstermeye başlıyor.

Türkiye yeni dünyanın kurucu ülkesi olacak..

15 Şub 2017

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün başladığı Ortadoğu turu, kişisel okumalarıma göre, son dönemlerin en kritik ziyaretlerinden biridir ve oldukça dikkatli izlenmesi gerekmektedir. Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar ziyaretlerini sadece ekonomik önceliklerle sınırlamak ciddi bir eksiklik olacaktır.

Suriye'de ateşkes sağlandıktan sonra S. Arabistan ve Körfez'i içine alan “yeni bir durum” söz konusudur ve bu da savunmadır. Bölge ülkeleri, bütün enerjilerini savunmaya ayarlamış, bir “İran tehdidi” üzerine yoğunlaşmış, ekonomisi ve dış politikası büyük oranda güvenlik eksenli hale gelmiştir.

İRAN KÖRFEZ ÜLKELERİNİ DE, TÜRKİYE'Yİ DE TEHDİT ETTİ

09 Şub 2017

Mekke savaşları başlamadan” ve “Tanklar Kabe'ye dayanmadan” başlıklı yazılarla önümüzdeki yıllarda coğrafyayı bekleyen tehditleri sıraladığımda yadırganmıştım. Özellikle İran ve ona yakın çevrelerin hışmıyla karşılanmıştım. İran'ın jeopolitik haritası, yeni Fars emperyalizmi, Basra Körfezi ülkelerini tehdit etme, Suudi Arabistan'ı çevreleme hatta Türkiye'yi güneyden kuşatarak Arap-İslam dünyasıyla bağını koparma girişimleri maalesef hakkıyla tartışılmadı.

Bu, yeni tür bir meydan okumaydı, İran devrimiyle hiç alakası yoktu. Tahran, Şii kimliği üzerinden bir yayılma haritası uyguluyordu ve İslam dünyasını derinden sarsıyordu. “İslam İç Savaşı” projesi ve “Savaş İslam'ın kalbine yerleşecek” tezi, İran'ın bu yayılma haritasıyla birebir örtüşmeye başlamıştı.

01 Ara 2016

Yüzlerce yıl sürecek acı, yüzlerce yıl sürecek öfke biriktirdik biz.

Ülkelerimiz için, milletimiz için, şehirlerimiz için, aşağılanan değerlerimiz için, kadınlarımız için, çocuklarımız için çok ağır bedeller ödedik.

Coğrafyamız talan edilirken, şehirlerimiz harabeye döndürülürken, insanlarımızın üzerine ateş yağarken, sivil katliamların her çeşidine tanık olurken bize susmayı, ağır başlı olmayı, soğukkanlı olmayı öğretenlere, yumuşak huylu olmayı önerenlere söyleyecek çok sözümüz var.

Daha kötüsü, daha çirkini, daha alçakçası varmış…

Irak'ta Ebu Gureyb yaşanırken, Afganistan'da Bağram yaşanırken, Kunduz'da binlerce insan vagonlarda boğulurken daha fazlası olamaz demiştik. Bundan daha kötüsü, daha çirkini, daha ötesi olamaz demiştik.

24 Eki 2016

15 Temmuz darbe ve iç savaş girişimi başarılı olsaydı, bugün Suriye ve Irak'ın kuzeyi Türkiye için ne hale gelirdi? Türkiye'nin iç savaşa sürüklendiği, Türkiye-İran kapışmasının ateşlendiği, Türkiye-Rusya krizinin çatışmaya dönüştüğü bir ortamı hayal edin.

Birilerinin PKK ve PYD üzerinden Akdeniz'den İran sınırına kadar Suriye ve Irak'ın bütün kuzey bölgesini denetim altına aldığını, bu kuşağın Türkiye'yi Suriyeleştirme projesinin dışarıdan saldırı üssü haline getirildiğini hayal edin. Bir yanda İran'la çatışma diğer yanda Rusya ile çatışma, ABD ile PKK/PYD üzerinden güneyden vurulma, Gülen ve teröristleri üzerinden içeride parçalanma…

27 Şub 2016

Türkiye, çok yönlü kuşatma, alan daraltma, direnç düşürme hatta küçültme senaryolarıyla karşı karşıya. Geleneksel müttefikleri ve geleneksel düşmanlarının ortak taarruzu altında. İçeriden Kürt milliyetçiliği eksenli terör, dışarıdan çokuluslu koalisyonun tehditleri hatta saldırıları altında. İstiklal Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu kadar büyük bir hesaplaşma ile yüz yüze gelen Türkiye iddialarının, coğrafyayı ayağa kaldırma çabalarının, yüz yıllık vesayeti yok etme mücadelesinin kurbanı yapılmak istenmektedir.

Irak işgaliyle başlayan, Suriye ile devam eden parçalama projeleri artık ülkemizin sınırlarına dayanmış, hatta sınırlarımızın içlerine servis edilmiştir. Yıkım hesapları bir süre sonra Basra Körfezi ülkelerine ve Suudi Arabistan'a yönelecektir. Çok yakın bir gelecekte belki Lübnan Suriye savaşının içine çekilecektir.

23 Ara 2015

Türkiye hiçbir zaman bu kadar sıcak çatışmaya yakın olmamıştı. Hiç bir zaman böylesine kuşatılmamış, içeriden ve dışarıdan çevrelenip acımasız bir saldırı ile tehdit edilmemişti.

Hiç bir zaman aynı anda birkaç ülkenin hedefi haline gelmemişti. Bu ülkelerin doğrudan müdahalesiyle Türkiye içindeki çevreler harekete geçirilmemişti.

Yirmi yıldır bölgemizi günü gününe takip etmeye çalışıyorum. Türkiye'nin bölgedeki pozisyonunu ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini izliyorum. Savaşın bu kadar bölgeselleştiğine, bölge ülkelerinin birbirini bu kadar açıktan hedef aldığına, birbirine karşı ilan edilmemiş bir savaş yürüttüğüne tanık olmadım.

09 Kas 2015

1Kasım seçimlerinde alınan sonuç, yeni Altın Çağ'ın başlangıç tarihidir. Sadece bir siyasi kadronun iktidar olması değildir. Sadece bir siyasi söylemin milletin ezici çoğunluğu tarafından tercih edilmesi değildir. Bu sonuç, milletin ülke meselesine el koymasıdır.

Vatan-millet için bir kader çizgisinin oluşması, 20. yüzyılın başlangıcında olduğu gibi, yüz yıllık yeni bir sayfanın açılışı, yeni bir tarihin başlangıcı, ülkemizin yetiştirdiği o güçlü siyasi aklının zaferi, milletimizin aydınların fersah fersah önüne geçen ferasetinin ve vizyonunun son kararıdır.

Coğrafyamızda özgürlük mücadelelerinin ardı ardına darbe yediği, ülkelerin birer birer devrildiği, haritaların değiştiği, toplumların lime lime çözüldüğü büyük fırtınada son kalenin korunması, tahkim edilmesi, milyonlarca elin bağımsızlık ve onur bayrağını ayakta tutmasıdır.

10 Haz 2015

En uç, en keskin siyasi, ideolojik çevreleri AK Parti karşısında tek cepheye dönüştüren bir irade var. Kimlikleri aşındıran, belirsizleştiren bu irade, Türkiye'nin yerlileşmesine, bağımsızlaşmasına, özgürleşmesine, büyüyüp kudretini artırmasına karşı müthiş bir proje uyguladı. Seçim öncesi kampanyayı dikkatle izlerseniz, bu ittifakın nasıl bir operasyon ürünü olduğunu pekala göreceksiniz.
7 Haziran seçimleri için cephede yer alan partilerin hiç biri iktidar olma amacı gütmüyordu. Onlara verilen tek rol AK Parti iktidarını devirmekti. Bir sonraki adıma dair hiç birinin fikri, kanaati, yol haritası yoktu. Hala da yok.

Sayfalar