‘Başbakan anlamadı’ lafları bir ara çok konuşuldu, yazıldı, çizildi; ben hiçbir zaman öyle düşünmedim. Başbakan ve yakın çevresi, Gezi Parkı’na baktıklarında bir çeşit ‘siyasi ayaklanma’ gördüler ve ona göre hareket ettiler. Ben dahil pek çok kişi de, Gezi’de bir ‘siyasi ayaklanma olmadığını’ anlatmaya çalıştık. Ahmet İnsel’in isimlendirmesiyle bu bir ‘haysiyet isyanı’ idi. Geçen gün, Gezi Parkı’nın da boşaltılmasından sonra geldiğimiz noktayı yazdım: Başbakan Erdoğan ve Ak Parti, muhalefet partilerinin Gezi sebebiyle sokağa çıkanları temsil edemiyor olmasının da verdiği rahatlıkla tek taraflı hareket etmeye, kimseye hesap vermeden ülke yönetmeye başlayacaklardı.
İsmet Berkan
HÜKÜMET, ‘Çözüm süreci’ni üç aşamalı bir yolculuk olarak görüyor. Henüz birinci aşamadayız ve bu aşama da kısmen tamamlandı.
İsterseniz aşamaları sayayım:
1. Silahların susması ve PKK’nın ülkeden çıkması;
2. Sürecin yönetilmesi;
3. Normalleşme.
Şu anda birinci aşamanın ilk yarısındayız. Silahlar sustu. PKK’nın silahlı unsurlarının ülke dışına nasıl çıkacağı konusunda alttan alta pazarlıklar yürüyor.
Son olarak Kandil’den Murat Karayılan Hasan Cemal’e, çekilmenin olabilmesi için ‘Meclis’in yapması gereken şeyler’ olduğunu söyledi. Ankara kaynakları ise çekilmenin düzenlenmesinin Meclis’in değil hükümetin işi olduğunu söylüyor. Hükümete yakın bir kaynak, ‘Olacak şey değil ya diyelim yasa çıktı, e bu PKK’nın aleyhine olur. Çünkü o zaman yurt dışına çıkacakları kayda almamız gerekir. Gelirlerken bize mi sordular ki giderlerken soracaklar’ dedi.