Son gelişmelerden sonra ne Soçi ne de Astana’nın hükmü kaldı. Epeyidir tereddütlü bir şekilde dile getirilen bu husûsu artık açıklıkla ifâde edebiliriz. Evvelâ şunu kaydetmeliyiz ki bu Üçlü’yü biraraya getirmek çok mühim bir gelişmeydi. ABD ve İsrâil’in tek yanlı dayatmalarına karşı bu coğrafyanın sâhipsiz kalmadığını, varolan devletlerin de birer özne olduğunu hatırlatan bir gelişmeydi bu. Ama binânın temellerinin bir hayli zayıf olduğu da âşikârdı.
Bu üç devleti biraraya getiren tek bir unsur vardı: ABD tarafından hedefe koyulmuş olmak… İran bahsini ayrıca açmaya gerek yok. Daha Reagan devrinden beri İran ABD’nin baş düşmanı olarak tescil edilmiş durumda. Reagan Sovyet Rusya’yı da Şer Ekseni’ne dâhil ediyordu. Ama Sovyetler yıkılıp Rusya “piyasa ekonomisine” ve “seçimli” bir siyâsal düzene geçtikten sonra kafalar karıştı. Elbette sırf bu sebeple Batılı bir devlet sayılacağı yoktu. Tam tersine ekonomik ve siyâsal açılardan yetersiz, hattâ sorunlu sayılarak Rusya düşman listesinde tutulmaya devâm etti.