- Milliyet
Beklenmedik bir hızla gelen IŞİD fırtınası, tüm Orta Doğu’daki stratejik dengeleri tepe taklak etmiş durumda. Korkarım Türkiye, 90’larda Pakistan’ın olduğu duruma benzer zorlu bir döneme giriyor. İşte bölgemizde yaşananların iç yüzü:
5 YILLIK IŞİD SAVAŞI GELİYOR: IŞİD kalıcı. ABD’nin önderliğindeki IŞİD koalisyonu ne kadar genişlerse genişlesin, Obama yönetiminin hava taarruzu ve insansız hava uçaklarının çok daha ötesine geçmesi zor. Ama bunlar IŞİD’i bitirmeye yeterli değil. Çünkü IŞİD’in elinde Musul, Rakka gibi meskun bölgeler ve halk desteği var. Taliban nasıl bitmediyse, IŞİD’de bitmez. Bu durumda tek gerçekçi senaryo, IŞİD’in Irak’tan Suriye’ye uzanan bir Sünni bölgesine ”hapsedilmesi” olabilir. Korkarım IŞİD hayatımızdan kolay çıkmayacak; önümüzdeki 5 yıl konumuz bu olacak.
TÜRKİYE YAPTIKLARINI ANLATAMIYOR: Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyona katılmak konusundaki çekinceleri malum. IŞİD bizi rehin almış durumda. Sadece 49 rehine değil, örgütün Suriye sınırımızın hatırı sayılır bir bölümüne hakim oluşu ve yüzlerce TC vatandaşının IŞİD saflarında oluşu da Türkiye’yi ”savunmasız” ve ”kırılgan” yapıyor. Elimiz kolumuz bağlı. Tabii gerçekte Türkiye hiçbir şey yapmıyor değil. Medyası Türkiye’yi pasif kalmakla suçlarken, aslında Ankara ve Washington arasında sessiz bir işbirliği var. Ağırlıklı olarak kuzey Suriye’de MİT-CIA işbirliği çerçevesinde şekillenen, askeri ayağı kısıtlı olan bir işbirliği bu. Amerikalıların beklediği düzeyin altında, ancak kamuoyunun bildiğinden daha fazla. Gel gör ki, kimse çıkıp bunu anlatamıyor...
ANKARA’NIN İMAJI SARSILIR: Bu durum da Türkiye’nin içeride ve dışarıda ciddi anlamda prestij kaybetmesine neden oluyor. Memleketin yarısı, Ak Parti hükümetinin IŞİD’i kalben ya da aktif olarak desteklediğine inanıyor. Yabancı medyada ise üst üste ağır yazılar çıkıyor. Son 48 saatte bile Wall Street Journal gazetesi bir başyazıyla IŞİD karşıtı koalisyona katılan Türkiye’nin artık ”müttefik” sayılamayacağını, New York Times ise IŞİD’in kaçak petrol ihracatının Türkiye üzerinden yapıldığını yazdı. Ankara IŞİD karşıtı mücadelede ”ortada” durduğu sürece, bu furya devam edecek ve, işin kötüsü, Türkiye’den kimse çıkıp bu algıyı değiştirmek için aksini söyleyemeyecek...
PKK MEŞRUİYET KAZANIYOR: PKK ise, Türkiye’nin yaptığının tam tersini yaparak yaklaşık bir yıldır kendini IŞİD’e karşı konumlandırıyor ve her fırsatta bunu bas bas bağırıyor. Rojova’da 8 aydır IŞİD’e karşı giriştiği kıran kırana mücadele veren PKK, en son Şengal’de Ezidiler için insani yardım koridoru açılması ve Mahmur’un savunmasında öne çıktı. Bu durum uluslararası kamuoyunda örgüte yönelik beklenmedik bir sempati dalgası yaratmış durumda. Yazı üstüne yazı. İçinde kadınların olduğu laik bir yapının Orta Çağ metotları kullanan bir örgüte karşı kıran kırana mücadele ediyor oluşu, Batı’nın PKK’ya bambaşka bir gözle bakmasına neden oldu. Büyük hatalar yapmazsa, PKK önümüzdeki dönemde bu sempati dalgasını meşruiyet zeminini genişletmek, kendine yönelik kısıtlamaları kaldırmak için kullanacaktır. Kısacası Batı, Rojova’da PKK’yı muhatap alır hale gelirse şaşırmayın...
İMRALI’YLA MÜZAKERE HIZLANIYOR: Ankara’da bu ”önlenemez” durumun farkında ki, son dönemde İmralı’daki görüşmeler ciddi anlamda derinleşti. Bu süreç hızlanacaktır. Türkiye’nin Rojova’ya yönelik ambargoyu hafifletmesi de, geçen hafta Özgür Suriye Ordusu içindeki Ankara destekli gruplardan Tevhid Tugayları’nın PYD’yle ittifak anlaşması imzalaması da tesadüf değil. Ankara’nın PKK’yla başlattığı çözüm sürecinin artık yepyeni bir ”stratejik” ayağı var. Gerçek şu ki, Ak Parti hükümeti bile Orta Doğu’da İslami radikalizm ve mezhep çatışmasının devam edeceğinin, Türkiye’nin bunu ancak (Zübeyir Aydar’ın terimiyle) ”bir Kürt setiyle” göğüsleyebileceğinin farkında. PKK da bunun bir parçası...
Dedim ya, tüm kartların yeniden karıldığı, eski düşmanlıklardan yeni ittifakların yeşerdiği çok çok değişik bir döneme girdik...