Suriye'de ABD için Rus ruleti

17 Eyl 2015

Rus gemisi Suriye'de ustaca yol alıyor. ABD ve Körfez'deki müttefiklerinin seçenekleri sınırlı. Suudiler Türkiye'yi yalnız bırakıyor olabilir.

Rusya’nın Suriye’ye silah sevkiyatını hızlandırması ve Tartus deniz üssüne ilaveten Lazkiye’de bir hava üssü edinmesi beklendiği gibi tartışmaları alevlendirdi.

Rusya ne yapmaya çalışıyor?
Rus askeri konuşlandırması sahadaki denklemleri nasıl etkiler?
ABD ve müttefiklerinin buna karşı seçenekleri nedir?
Geçen hafta ‘Rus manevrası’ başlıklı yazımda Basil Esad Uluslararası Havaalanı’nda Rus uçakları için pist ve hangar yapıldığını, askeri personel için lojman inşa edildiğini, Tartus limanını genişletme planlarından bahsedildiğini ve Rus askeri yapılanmasının bölgedeki güç dengelerini değiştirebileceğini anlatmıştım.
Gelişmeler karşısında afallayan çok ama bana göre Rusya’nın Suriye’deki oyun kurgusu tutarlı bir devamlılık arz ediyor. Suriye krizinin ilk yıllarında Moskova’nın Esad’ı gözden çıkaracağı ve 2014’den sonra da iltihak edilen Kırım’a karşılık Soğuk Savaş döneminden kalma müttefikini satacağına dair senaryolar eksik olmadı. Putin tüm bu senaryoları çöpe attırdı. İran da Rusya gibi 1979’dan beri Arap dünyasındaki yegâne müttefikini akıntıya bırakmadı.
Suriye’de devletin (düzenin) devamlılığı Rusya’nın, rejimin rengi ne olursa olsun Suriye’nin ‘direniş ekseni’nde kalması ise İran’ın bölge politikasını şekillendiren ilkeler oldu. İki ülke de Esad’ın kaderine özgür seçimlerde Suriye halkının karar vermesi gerektiğini savundu. ‘Bizim için önemli olan Esad değil Suriye’ mesajları verildi. Sağlıklı geçiş dönemi olmadan Esad’a git demenin de Suriye’yi Libya’ya dönüştüreceği tezi işlendi.
2012’de Rus ve Amerikan tutumunun ilk çakışma noktası Cenevre Mutabakatı’nda da Rusya siyasi geçişi sağlayacak çözüme ‘Evet’ derken Esad’ın geleceğine dair haneyi boş bıraktırdı. 2014’te İkinci Cenevre Konferansı’nda da ‘Önce Esad gitmeli’ diyen kampın baskılarına geçit vermedi. Suriye’de IŞİD, Nusra ve Ahrar gibi grupların palazlanmasına paralel olarak Dostlar Grubu’ndaki bütünlük bozulurken Rusya, “Esad’lı geçiş süreci” tezini daha da öne çıkardı. 2012’de denge Esad’ın aleyhineyken 2014’de Esad artık ipten dönmüştü.

RUSYA’YI ORTADOĞU’YA İNDİREN ORTAM

İki yıldır Ukrayna ile uğraşırken Ortadoğu’daki profilini düşük tutan Rusya’nın Suriye dosyasına daha güçlü bir şekilde el atmasını kolaylaştıran gelişmeler şöyle sıralanabilir:
- Yaptırımlara rağmen Kırım’ın iltihakını Batılı hasımlarına hazmettirdi. İltihak uluslararası alanda meşruiyet kazanmasa da artık ABD ve AB Kırım’da tarihin geri yürütülemeyeceğini kabullenmiş durumda. Ukrayna’nın doğusunda yani Rusların ifadesiyle ‘Yeni Rusya’da ise NATO’nun tepkisinin sınırlı olduğu görüldü. Yani kuzey cephesindeki kriz Batı’nın zokayı yuttuğu bir sürece dönüştü ve Rusya için riskler azaldı.
- ABD’nin başını çektiği uluslararası koalisyonun bir yıldır IŞİD’e karşı yürüttüğü operasyon sonuç vermedi. IŞİD Kürtler eliyle aldığı yenilgiler bir yana havadan bombardımanlar nedeniyle beklendiği gibi gerilemedi. Karanlık güç belli yerlerden çekilirken başka yerlerde yeni mevziler kazandı. Bu da Rusya’ya “Suriye yönetimini dahil etmezseniz IŞİD’le mücadelede başarılı olamazsınız” deme fırsatı sundu. Ki birkaç haftadır Kremlin, IŞİD’e karşı mücadelede Rusya’nın da yer alacağı daha geniş bir koalisyonun gerekliliğinden dem vuruyor.
- Batı’da Esad yönetiminin alternatifinin Kaide ya da IŞİD olduğuna dair kanaat güçlendi ve Rusya’nın ‘silahlı kalkışma ile rejim değiştirme denemelerinin terör örgütlerini palazlandıracağı’ tezinin haklı çıktığını düşünenler arttı.
Bu koşulları iyi kullanan Rusya çift yönlü bir strateji inşa etti. Bir tarafta siyasi çözüme alan açmak için müzakereler yürütürken diğer taraftan Esad yönetimini masada güçlü kılacak askeri yardımlarını arttırdı.

SUUDİLERE YAKIN MARKAJIN ŞAŞIRTAN SONUÇLARI

Rusya bunları yaparken hem muhalifler hem de isyanın destekçisi Suudi Arabistan ve Türkiye gibi aktörlerle konuşmaktan kaçınmadı.
Rusya, İran’la nükleer anlaşma yüzünden ABD’ye öfkelenip yeni müttefikler bulma resti çeken Suudi Arabistan’ı yakın plana aldı. Önce Rusya lideri Vladimir Putin, haziranda St. Petersburg’da İkinci Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a Suriye’de teröre karşı ortak işbirliğinin neden önemli olduğunu anlattı. Putin, Moskova-Riyad diyalogunu ilerletmek için de Kral Selman’ı Moskova’ya davet etti. Ardından Suudi Dışişleri Bakanı Adil el Cübeyr Rusya’nın Suriye’deki pozisyonunu Moskova’da buluştuğu Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’dan detaylı bir şekilde dinledi. Ardından Putin, 29 Haziran’da Dışişleri Bakanı Velid Muallim başkanlığındaki Suriye heyetini kabul edip Suudilerle temaslardan çıkan sonucu paylaştı.
Ben temmuzda Şam’dayken yönetime yakın bir kaynak “(Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı) Ali Memluk, Riyad’a gidip Suudilerle görüştü, Suudiler Türkleri yalnız bırakabilir, çok ilginç gelişmeler olacak” dediğinde “Fazla komplo kokuyor” yanıtını vermiştim. Rejimin sır küpü Memluk, Putin’in gönderdiği özel uçakla Şam’dan alınıp Riyad’a götürüldü. Rus istihbarat şefi yardımcısının da eşlik ettiği Memluk, Riyad’a İkinci Veliaht Prens Selman’la görüştü. Görüşmeye Suudi İstihbarat Şefi Salih el Humeydan da katıldı. Lübnan ve Amerikan basınına sızan bilgilere göre Suudiler ‘Suriye İran ve Hizbullah’la ilişkileri keserse rejimle savaşan silahlı gruplara desteği kesebiliriz’ mesajı verdi. Bu “Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri olamaz” çıkışından vazgeçildiği anlamına geliyordu. Memluk daha sonra Kahire’yi ziyaret edip Mısır Devlet Başkanı Aldülfettah Sisi ile görüştü. İddiaya göre görüşmede diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi konusunda mutabakata varıldı. Mısırlı gazeteciler 20 Ağustos’ta Şam’da Muallim tarafından karşılanmış, Esad 25 Ağustos’taki konuşmasında Sisi’ye “Bizimle iletişim kanallarını hep açık tuttu” diye selam çakmıştı. Daha önemlisi 27 Ağustos’ta Moskova’da Putin ile Sisi, IŞİD’e karşı Suriye dahil bölge ülkelerinin katılımıyla bir koalisyonun kurulmasının gerekli olduğu konusunda mutabık kalmıştı. 2013’teki darbe sürecinde Sisi’nin en önemli mali destekçisi Suudiler dikkat çekici bir şekilde bu mutabakat karşısında sessiz kaldı.

RUSYA’NIN AKSERİ TAHKİMATI VE ABD’NİN SEÇENEKLERİ

Suud-Rus diyalogunun ne kadar ortaklığa izin verdiğini ölçmek ya da Suudilerin Yemen’den kurtulurlarsa Suriye’deki ateşi yeniden harlayıp harlamayacaklarını öngörmek şu aşamada zor. Ancak sahadaki gelişmelere bakarak Rus gemisinin ağır ağır yol aldığını gözlemlemek mümkün.
Şöyle ki martta Suriye cephesini alevlendirmek için oluşturulan Türk-Suud ortaklığı İdlib ve Cisr el Şuğur’un ele geçirilmesinin ardından hız kesti. Türkiye haziran seçimleri sonrası kendi iç sorunlarına gömülürken Suudi Arabistan da Yemen bataklığına saplandı. Yemen aradan çıksaydı sıra Suriye’nin işini bitirmeye gelecekti. Tabi Arap medyasında Suudilerin Yemen’de oluşturdukları askeri koalisyonla Husilerin işini bitirdikten sonra Suriye muhalefetini şahlandıracağına dair yorumlar hala devam ediyor. Suudilerin İran ve Suriye’den kaynaklanan öfkesini yatıştırmak için Yemen’in atış poligonuna dönüştürülmesi birçok aktörün işine geldi.
Bu arada Suriye’deki isyanın finansörü Suudiler, Suriye’de karadan bir şeyler yapma sözü verdiği söylenen Ankara’nın iradesini ve gücünü de test etmiş oldu.
Yine bu arada silaha boğulan Fetih Ordusu gibi Kaideci ve selefi koalisyonlarla Halep’i düşürme planı yürümedi.
Ve yine bu arada ılımlılar üzerinden ‘devrimi alevlendirme’ seçeneği de tüketilmiş oldu. Defalarca tökezleyen ılımlılar efsanesi son çöküşünü, ABD’nin eğitip donattığı grubun Kaideci Nusra’nın eline düşmesiyle yaşadı. Artık Suudiler de tampon bölge planının Türk tarafında zihinsel patinaja dönüştüğünün farkına varmış olmalı.
İşte bu minval Rus hamleleri için münasip bir ortam yarattı.
Peki ala Rusların hamleleri bir şah mata varır mı?
Bir kere Türkiye, dostlarını bile ikna edemediği tampon bölge planı üzerine Rus uçakları sınıra bir nefeslik uçuş mesafesinde konuşlandıktan sonra soğuk bir su içebilir. Ki Ankara pek sessiz ve diplomatik kanallarla iletilen rahatsızlık da Rusya’yı yolundan döndürecek etkiye haiz değil.
ABD’nin seçenekleri de sınırlı. Ya vekâleten savaşı körükleyecek ya asaleten savaş verecek ya da Rusya’nın oldubittisini ‘onurlu bir işbirliği’ne dönüştürecek.
Ukrayna’da doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçındığı Rusya ile Rus dostu Suriye’de yüzleşmek ABD’nin öncelikli seçimi olamaz. Şu ana kadar Washington’ın verdiği tepki Rus uçaklarının Bulgaristan, Yunanistan ve Irak hava sahasından geçişini önlemeye çalışmak oldu. Ve de tam anlamıyla başaramadı. Başarsa da Rusya eş zamanlı olarak askeri sevkiyatını gemilerle yapıyor. Son iki ayda boğazlardan 39 Rus gemisi geçmiş.
Ayrıca Rusya bu adımları Suriye ile 1971’den itibaren yaptığı askeri işbirliği anlaşmaları çerçevesinde yapıyor. Uluslararası hukuk açısından Rusya’yı kasan bir durum olmadığından ABD’nin girişimleri müttefikleri üzerinde baskı kurup Rusların manevra alanlarını daraltmakla sınırlı kalıyor. Putin de diplomasi alanını boş bırakmamak için BM’ye gitmeye hazırlanıyor. BM Genel Kurulu sırasında yapacağı ikili görüşmelerde şu tezleri işleyeceği kesin:
- Suriye’yi ortak etmeden IŞİD gibi terör örgütlerini bölgeden söküp atmanız mümkün değil.
- Terörle mücadele bilmeden ve siyasi çözüm olmadan mülteci krizi de bitmez.
- Suriye’de cihatçı gruplar arasında binlerce Rusya Federasyonu vatandaşı var. Bunlar benim için de tehdit. Daha fazla seyirci kalamam. Bu yüzden IŞİD ile mücadelede ben de varım.
Bu argümanlara Batılıların diyebileceği fazla bir şey yok.
Rusya bu hamleleriyle ABD’yi IŞİD’e karşı savaşta Şam’la işbirliğine zorlayabilir. Bu şekilde Esad yönetimiyle ilgili meşruiyet tartışmalarını önemli ölçüde daraltıp meseleyi terörle mücadele zeminine çekebilir. ‘Onurlu işbirliği’nden kastım bu. Diğer seçenekler savaş demek. İki küresel güç bundan kaçınmanın ne kadar hayati olduğunu İkinci Dünya Savaşı’ndan beri çok biliyor.

paylaş