Mahallenin ergenlerinin bile yapmayacağını yapıyor İmamoğlu; peki neden

07 Nis 2019

 

Mahallenin delikanlısını bir başka mahallenin iti köpeğine yem eder miydik? Ya da kendi içimizde olup biteni gidip dışarıya şikayet eder miydik? Bu da nerden çıktı demeyin az biraz sabredin.

Hiç unutmuyorum on yaşlarındaydım. Mahallede top oynuyorduk. Oyun sırasında aramızda geçmişten husumet bulunan bir arkadaş ile tartıştık. Tartışma kavgaya dönüştü. Birbirimizi itip kakmaya başladık. Bir ara bizi izleyen çocuklar dahil hepimiz olduğumuz yerde kaskatı kesildik. Çünkü ağabeyim yukarıdan aşağıya doğru emin adımlarla yürüyerek geliyordu.

Geldi, geldi, geldi ve…. Evet, geldi hem benim hem kavga ettiğim çocuğun kulağından tuttu, bize birer tokat attı. “Ayıp ayıp size yakışıyor mu” dedi. Ve yürüyüp gitti.

Kavga bitti. İtiş kakış bitti. Maç kaldığı yerden devam etti.

Yine yıllar önce 8 yaşlarındayken, mahalledeki çocuklarla aramızdaki rekabet kızıştı. Hiç unutmuyorum maçlarda rakibimiz olan diğer mahallenin çocukları bizim mahalleye geldi. Bir kısmı benim ve yanımdakilerin, bir kısmı da rakiplerimizin yanında yer alıp bizi birbirimize karşı kışkırttı. Aramızda öyle bir kavga çıktı ki anlatamam. Çocuk deyip geçmeyin. Birbirimizi epeyce hırpaladık. Araya büyükler, aileler girdi de mahalleye yeniden sulh geldi.

Kendi içimizdeki tartışmayı, kavgayı, rekabeti yine kendimiz sulh ile çözebilme geleneğine sahipken bugün ne oldu da dışarıdan medet umar olduk? Ya da dışarıdakilerin müdahalesine bu kadar açık hale geldik?

İşi 31 Mart yerel seçimlerine…. İstanbul’daki itiraz sürecinde yaşananlara getireceğimi anlamışsınızdır.

Dikkat ettiniz mi CHP sözcülerinin ve Ekrem İmamoğlu’nun söylemleriyle dışarıdan gelen açıklamaların dili aynı.

Seçim süreci tamamlanmamış olmasına rağmen, Amerika’dan, Avrupa’dan tuhaf açıklamalar geliyor.

Bu açıklamalar ile CHP sözcülerinin hatta liderinin açıklamaları örtüşüyor. Ne tuhaf, ne garip öyle değil mi?

Binali Yıldırım ve Ak Parti sözcülerinin “demokrasi”, “şeffaflık ve hukuki süreç” vurgulu açıklamalarıysa yine dışarıdan gelen açıklamalarla perdeleniyor.

Oysa mahallemizdeki kavga ve tartışmada bile dışarıdan karışılmasını istemeyen biz değil miydik?

En son CHP’li Faik Öztrak, “Sivil darbe” dedi. “Sivil darbeyi sandık darbesiyle devam ettirmek”ten söz etti.

İçeriye dönük değil tamamen dışarıya dönük bir açıklamaydı bu.

İtiraz sürecini hiçe sayan bir tutum. Tıpkı, dışarıdakilerin açıklamaları gibi.

Dün Yeni Şafak’ta okumuşsunuzdur. Ben size ikisini yeniden hatırlatayım.

Alman Der Spiegel’de yayınlanan haberde aynen şu ifadeler kullanıldı: “Erdoğan karar vermek zorunda: İstanbul ve Ankara’yı kaybetmeyi kabullenecek mi? Ya da seçimi iptal ederek isyan riskine mi girecek?”

Bu düpedüz, Türkiye demokrasisine sabotajdır. Türkiye’nin içini karıştırmaya yönelik hamledir. Sokağı harekete geçirmek isteyenlerin kimler olduğunun göstergesidir.

Yine, Amerikan Blomberg tv şunu haberleştirdi: “Pazar günkü seçim sıradan bir seçim değildi, şaibeli bir referandum ile otoriterleşen bir liderin durduruluşuydu. Zaten adil olmayan seçim süreci gerçekleşti.”

CHP sözcüleriyle dil birliği dikkatinizi çekmiştir. Kılıçdaroğlu’nun dili, gidip Amerika’da ve Almanya’da habere kaynak olmuş farkında mısınız?

Bu veriler bile bize İstanbul’daki seçim ve sonrasındaki olup biten için bir şey söylüyor.

Çok uluslu, çok aktörlü bir organizasyon bu seçimde “Erdoğan’a çizik atmak” için bir araya gelmiş.

YSK’nın sonunda bir karar vereceğini biliyoruz. Hangi karar çıkarsa çıksın, 31 Mart yerel seçimlerinin özellikle İstanbul ayağını uzun süre tartışacağız.

Zira önümüzdeki dönemi bu seçimde olup biteni anlayabilenler tayin edecek.

    İmamoğlu fiili durum oluşturuyor, candaşları milleti sokak ile tehdit ediyor
    Ekrem İmamoğlu’nun proje olmasından söz etmeyeceğim. İmamoğlu’nun seçim stratejisindeki “uyumlu” görüntüsünden de …
    Benim dikkatimi çeken 1 Nisan’dan bu yana İmamoğlu’nun mazbatasız başkanlığını ilan etmesi ve fiili durum oluşturarak itiraz süresinin sonuna hazırlık yapması!
    Biraz açayım.
    İmamoğlu’nun Anıtkabir’i “CHP adına ziyaret edeceğim” deyip, çocuklarıyla birlikte CHP çelengini mozoleye koyduktan sonra Anıtkabir Özel Defteri’ni “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” olarak imzalaması “hile” midir değil midir?
    Yine, candaş medyanın “gizlice gitti” dediği Eyüp Sultan’dan “dua” fotoğrafını servis etmesi ve haberin tamında “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” sıfatının kullanılması hem bir riya hem bir “hile” midir değil midir?
    Anıtkabir’i ziyaretinde “hülle” yapıyor. Dahası, eşini ve çocuklarını da bu “hülle” ve hilede kullanıyor.
    Eyüp Sultan ziyareti ise “Gizlice gitti” ifadesi kullanılarak servis ediliyor.
    Bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum.
    İmamoğlu’nu destekleyen CHP, İyi Parti (İP) ve HDP seçimin galibi olarak onu görüyor. Peki neden şu ana kadar sevinç gösterileri yapılmıyor?
    Hatta nasıl oluyor da İmamoğlu CHP’nin en çok oy aldığı Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş gibi ilçelere gitmiyor da Güngören ve Fatih gibi semtlere gidip fotoğraf veriyor!
    Bana göre bütün bu fotoğrafları dışarı dönük veriyor.
    Alman Der Spiegel’in, “(…) seçimi iptal ederek isyan riskine mi girecek?” demesi bundan.
    Yanılıyor muyum

paylaş