- Cumhuriyet
ABD ile Rusya arasında sırat köprüsü üzerinde bir Suriye politikasının sürdürülebilir olduğuna ve sonuç vereceğine, bu politikanın sahipleri dışında inanan kimse var mıydı?
Ankara, Rusya’dan S-400 savunma füzeleri alarak, gerekirse Rus savaş uçakları da satın alabileceğinin işaretlerini vererek ABD ve AB’nin Türkiye üzerindeki baskısını azaltmaya çalıştı. Mesajı netti: Rusya ile ittifakı ilerletirim.
Ama Moskova’dan da isteği vardı: “Suriye ordusu İdlip’de dursun, ÖSO paralı askerlerinin Suriye’deki konumuna ve 30 bin kişilik kadar silahlı külahlı uluslararası teröristin İdlip’de varlığına göz yum..”
Yani “Suriye’nin bölünmesini ve bu bölümlerinin Ankara’nın kontrolünde, himayesinde, vesayeti altında kalmasını kabul et... bak sana nükleer santral yapımını da verdim...”
Şu Şam da ne yapıyor?!
Ankara’nın göz ardı ettiği başka bir güç daha var: Şam, Suriye’nin esas sahipleri! Bir ülke, topraklarının bölünmesini kabul eder mi? Türkiye neden PKK’ye karşı savaşıyor ve Batı’nın PKK üzerindeki vesayetine karşı çıkıyor? ÖSO ve HTŞ çatısı altında bin bir terör grubunun varlığı Şam için ne anlam ifade ediyorsa PKK de Türkiye için benzer anlamı ifade etmiyor mu?
Yani “sen beni bölemezsin, ama ben seni bölerim” politikasının şu veya bu biçimde destek bulacağına nasıl inanıyorlar? Hayret ki hayret!
Suriye, “bir veya iki adım ileri, bir adım dur” politikasıyla HTŞ’nin elinden topraklarını kurtarıyor mu kurtarmıyor mu? Herkes şapkasını önüne koyup önce bunu düşünsün.
Kim onlara, “Bırak vatanın bölünsün, bundan ne çıkar” diyebilir?
Ankara imkânsızı ve yanlışı zorladı. Gelinen nokta, ülkemiz için çok daha büyük tehlikelere gebe...
Saray politikacıları, şimdi Rusya ve Suriye’ye karşı, ABD ve AB’yi Suriye’de adeta savaşa davet ediyor: Gel İdlip’i vermeyelim! Yani yanı başımızda, daha büyük kıyametler kopartma riski yüksek olan, küçük kıyamete çağrı! Saray’ın dış politika aşçıbaşıları SETA’cılar mı vatansever.. Hepsi savaşsever!
Suriye pahasına iyi ilişki!
Rusya’nın Ankara ile iyi ilişkilerin sürmesinden yana olacağı şüphesiz ki kesin.
Ama yanlış bir hesap yapıyor Ankara, “benim dostluğum önemli” diyor.. Tamam da ne pahasına? Dostluğuna karşı ne istiyorsun?
Ankara diyor ki “Suriye pahasına!”
Görüyoruz ki dünyada böyle bir alışveriş yok. Hele Suriye üzerinden?!
Rusya ve Şam hiçbir zaman böyle bir alışverişe yanaşmadı. İki adım ilerledi, bir adım durdu, sonra yeniden bir adım daha ilerledi.
Aylar önce burada sormuştum: Suriye ordusu bizim sınırımıza doğru topraklarına sahip olarak ilerledikçe ve sonuçta TSK ile karşı karşıya gelecek, peki o zaman ne olacak?
Erken sorulmuş bir soruydu ama gelişmenin yönü açık ve seçikti. Hiçbir ülke, toprakları üzerinden pazarlığa açık değildir.
Bu soruyu niye ta o zaman sorduk?
Varılacak çıkmaza işaret etmek için. Şam’sız, işgalci uluslararası terörist tugay karşısında bir çözüm aramadan ve göz yumarak, çözümsüzlükte ısrar ederek bir sonuca varamazsınız, demekti bu. Gelin daha şimdiden Şam ile doğrudan ilişki ile “Suriye’nin kesin toprak ve siyasi birliği çerçevesinde bu konu çözülsün.”
ABD, Suriye’yi böldü... 10 km. geri giderek PKK ile ülkenin en zengin petrol bölgelerini kuşattı. ABD ile anlaşmanızın vardığı sonuç, ha sınırımızda ha ötemizde, ama bir PKK yapısını ABD ile işbirliği içinde gayri resmileştirmek oldu.
Şimdi aynı politikayı bu kez Batı ile sürdürmek istiyorsunuz. Bedeli, ABD köleliğidir. Sonucu savaştır ve faturası Türkiye’yedir.
Rusya’nın eli güçlüdür, hayal görmesin SETA savaş örgütü. Tarım başta bir sürü ihracat, inşaat, işçiler, Rus turistler, doğalgazlar, boru hatları Türk akımı falan. Üstelik bir de Libya var!
Bırakın boş, temelden yanlış hayalleri..
Bütün bu yanlış politikaların faturasının kesilmesi hızlandı.