- Cumhuriyet
Affedersiniz, Rusya’nın Suriye konusunda tutumunu değiştirebileceğini de nereden çıkardınız, umdunuz, hayal ettiniz de, 34 şehit verince birden “Rus düşmanlığı” ayranınız tepe yaptı? Ne Moskoflukları kaldı, ne ayılığı, ne postu.. Tarihsel savaşlarımız sökün etti. Kraliçe Katerina’yı gündeme getiren oldu mu, bilmiyorum. Ama bizdeki bol ayılardan biri Rus kadınları aşağılamaya girişti, ekranlarda!
Nefret ki ne nefret! Bu arada, Lenin’in Anadolu İhtilali’ne desteği hiç olmazsa anımsanabilirdi, madem tarihe daldılar iktidar destekçileri olarak.. Ama ne Kurtuluş’u ne Kuruluş’u ne Atatürk’ü sevdikleri için, bu destekten de nefret ediyorlardır!
Dostluktan ne anlıyoruz
“Dost”luktan ne anladıklarını görüyoruz, adeta karıkoca, ağabey-kardeş, ana baba veya askerlik arkadaşlığı ya da iki sevgili ilişkileri cinsinden...
Biz, hegemonyacı güçlerle al takke ver külah olmaya alışığız iktidarlar olarak.
Şüphesiz devletler arasında çok yakın ve yoğun dostluklarla dokunmuş ilişkiler olabilir. Gerçekten var mıdır veya varsa süresi ne kadardır?
Ama öncelikle tüm komşu ülkeler birbirine saygı, içişlerine karışmazlık, birbirlerine her türlü yardım, her alanda işbirliği ile karşılıklı refahlarına, zenginliklerine katkı ve dayanışma çerçevesi içinde bir ebedi dostluk politikası izlemelidir.
Rusya ile de! Ermenistan ile de! Mısır ile de! Yunanistan ile de! Suriye, İran, Irak, Gürcistan ve giderek bir halka daha geniş “komşular” olmak üzere bütün dünya ile de.
Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” derken bunu kastetmektedir! Ve bunun ilk örnekleri olarak hem doğumuzda hem batımızda paktlar kurma yoluna gitmiştir.
Ama Atatürk’ün bu politikasını pasif bulanlar, reddederek çöpe atanlar savaş politikasıyla ülkeyi çıkmazlara götürüyor.
Neden Rusya ile ilişki
Rusya ile ilişkiye giriştiniz, çünkü ülkenin, iktidarınızın zamanlık menfaatı o yöndeydi. O yağla bal halinde sarma dolaş olduğunuz, bazen tehditler bazen tavizlerle bezeli, başta size verdiği BOB eşbaşkanlığını da üstlenerek ve İsrail’den cesaret madalyası ile de taltif edildiğiniz zamanlar da yaşayarak geliştirdiğiniz ABD ilişkisi, sonunda sizi Rusya’ya mecbur etti.
Aslında bu mecburiyet olmadan doğru ve iyi ilişkiler kurulmuştu ve hızla da geliştirilebilirdi. Bunu yaptınız da. S-400 aldınız, iyi bir adımdı, ABD’ye bir endişe kaynağı yarattınız. Türk Akımı, mal ticaretinde hızlı artışlar, milyonlarca Rus turist, nükleer santral yapımı ve bunun kredisi..
‘Bırak pay alalım’
Fakat sandınız ki artık Moskova “bunca derin dostluktan sonra” bizim Suriye üzerindeki emellerimizi anlayışla karşılar, Şam’ı tepelememize, Yeni Türkiye için gerekli şart olan ve üstelik bir “Osmanlı artığı”, yani “eskiden bizim” olan Suriye üzerinden pay almamıza izin verir.
Yani bir tür “Rus ayısını oltaya” taktığınızı sandınız. Oysa Putin’in temel angajmanının Suriye’nin bütünlüğü üzerine olduğunu görmemek için adeta gözlerinize mil çektirdiniz.
Şehit verdikten sonra “anlaşıldı ki Rusya Suriye’nin arkasında durmaktan vazgeçmeyecek” gibi aptal yorumlarla doldu medya.. Ve gelsin tarihsel Rus hayal kırıklıkları! Dahası “Bak Libya’da da zaten karşımızda” gevezelikleri!
Cumhurbaşkanı’ndan Rusya’nın Suriye’den ne çıkarı var, bir türlü anlamıyorum, sözlerini duyduk!
Suriye politikasını değiştirseydi, büyük dost olacaktı, değiştirmediği için Moskof!
Yanlış politikaların şehitleri
Şimdi ise Suriye konusunu iyice içinden çıkılmaz hale getirmek ve hatta orada küçük bir dünya savaşı çıkarmak için çaba içinde görevliler, memurlar..
34 şehidimiz tamamen yanlış siyasi politikaların ve askeri kararların- uygulamaların sonucudur.
Bu politikayı düzeltmek ve Suriye’nin, artık bize terör tehditlerinden tamamen arınmış bir merkezi ülke statüsüne gelmesini nasıl sağlarız temel politikasına geri dönmek zorundayız.
Tüm komşularla ilişkilerimizi düzeltmenin “sihirli yolu” olarak!
Savaş değil barış!