- Radikal
Öcalan süreci devam ettirmeye kararlı. Müzakere yolunun açılması talebini de sürdürüyor.
‘Çözüm süreci’nde son günlerde bir gerginlik yaşanıyor. Başbakan’ın BDP ve Kandil’e yönelik şu sözleri endişe verici: “Bu dozda giderse böyle bir görüşmenin ipleri kopar. Çünkü böyle sınırı aşan ve tahrik kokan mesajlara hükümet olarak biz de evet diyemeyiz.”
Kandil’den de sıkıntılı mesajlar gelmeye başlayınca, gözler ister istemez İmralı’ya, yani Öcalan’a çevrildi. 15 Ekim açıklamasıyla iplerin kopabileceğini düşünenler, hatta bunu bekleyenler vardı. Bir kesim endişe içindeyken bir kesim de umutlarını İmralı’dan gelebilecek olumsuz mesajlara bağlamıştı.
‘SÜRECİ BIRAKMAK İSTEMİYOR’
BDP heyeti, kritik sayılan 15 Ekim İmralı görüşmesine, yeni bir hükümet müdahalesi nedeniyle, bu kez de Selahattin Demirtaş olmadan gitti. Öcalan’ın son duruma ilişkin saptamalarını İmralı’ya giden Pervin Buldan’dan öğreniyoruz:
“Sayın Öcalan süreci bırakmak istemiyor, ilerlemesini istiyor. (...) İçeride rehin durumundayken ve çok kısıtlı iletişim imkânları varken ne kadar isterse istesin, istediği katkıyı yapamaz. O nedenle ‘Tarihi çağrımı yineliyorum’ dedi ve ‘40 yıllık bir savaşı bitiriyoruz. Bu 40 yıllık savaşı bitirirken dağdan gelecek insanlar için yasal zeminin oluşturulması lazım’ ifadelerini kullandı. (...) ‘Bana yasal zemin hazırlasınlar, bugün bu saatte bu insanları dağdan indiririm. (...) Ama siyaset kanalları kapalıyken, yasal zemin oluşmamışken bu insanları dağdan indiremem. ‘Hükümetin elini çabuk tutması, adım atması gerekir’ vurgusu yaptı. Süreç konusunda hayal kırıklığı yaşanmaması için derin müzakerenin zorunlu olduğunu, umudunu korumak istediğini söyledi.”
Bu sözlerden anlaşıldığı kadarıyla, Öcalan süreci devam ettirmeye kararlı. Müzakere yolunun açılması talebini de sürdürüyor.
Öcalan, gelen BDP heyetine, süreçte tıkanma halinde nasıl bir mücadele yolu önerdiğini şöyle dile getiriyor: “Arkamızda çok büyük bir halk hareketi var. Mücadele ederek ve kendi imkânlarımızla haklarımızı alacağız. Türkiye böyle demokratikleşecek.”
Heyetin diğer üyesi İdris Baluken ise Öcalan’dan HDP’ye gelen siyasi mücadele çağrısı konusunda şunları aktarıyor: “(Öcalan) ‘HDP’nin çalışma tarzının bir isyan partisi olmaması gerektiğini’ söyledi. ‘İsyanı 40 yıldır yaptık biz ve şu an barış ve müzakere sürecini yürütüyoruz’ dedi. ‘Dolayısıyla HDP bu isyanı yaptığımız için barış ve müzakere sürecini güçlendirecek şekilde bir tavır ortaya koymalı’.”
Heyetin her iki üyesinin anlattıklarından şu sonuç çıkıyor: Süreç yürüyecek. Öcalan ‘barış için müzakere’ tavrını değiştirmiyor. Net bir şekilde, silahlı mücadelenin bittiğini vurguluyor. Bu konudaki kararlı tutumunu, BDP ve Kandil’e, 15 Ekim mesajıyla net bir dille iletti.
Öcalan, ‘hak mücadelesi’nin siyaset yoluyla elde edilebileceğini, bunu gerçekleştirebilecek örgütlü güçlerinin bulunduğunu ifade ediyor. Türkiye’nin de bu şekilde demokratikleşeceğinden söz ederek çatışma bekleyenlerin önünü kesiyor.
ÖCALAN PKK’YA HÂKİM Mİ?
Şu günlerde, herkesin anlamaya çalıştığı noktalar şunlar: Öcalan’ın siyasi mücadele ısrarı, BDP ve Kandil üzerinde ne oranda belirleyici? “PKK Öcalan’dan ibaret değil” diyerek ‘çözümün mümkün olmayabileceği’ mesajını vermek isteyenlerin gücünün sınırları nedir?
Öcalan’ın kendinden emin konuşması, KCK içinde yaptığı (ve bütün örgütün onayını alan) yönetim değişiklikleri de gösteriyor ki o liderliğinin ve izlediği siyasi çizginin tartışmasız kabul gördüğünden emin. Kendisine güveniyor; BDP’nin, HDP’nin kendi işine bakmaları, yani siyaset yapmaları uyarısında bulunuyor. HDP’ye “İsyan partisi olmayın” mesajını yollamayı gerekli görüyor.
Tabloyu şöyle özetleyebiliriz: Öcalan, barış sürecini götürmek konusunda ısrarını sürdürüyor. Demokratikleşme adımları atmak konusunda ise yavaş hareket eden hükümeti de tereddütlü davranan Kandil’i ve BDP’yi de zorluyor.