Oral Çalışlar

06 Ara 2015
Hazin olan, içerideki, Türkiye ile Rusya arasındaki krizi bile iç çatışmanın malzemesi olarak kullanmak isteyen çevrelerin durumu.

Türkiye'deki muhalefetin bir kesimi, uzun süreden beri "Türkiye IŞİD'i destekliyor", "IŞİD Erdoğan'ın eseridir" tezleriyle, hükümeti suçluyor. “MİT TIR'ları” operasyonunu, bu algıyı güçlendirmek için yapılmış oldukça cüretkar bir tertip olarak değerlendirebiliriz

Ancak, “IŞİD tezleri”nin asıl orijini Batı. ABD'nin etkili gazetelerinden, Alman, İngiliz, Fransız basınına kadar Batı medyasında; sistemli bir şekilde, Türkiye'nin IŞİD'le petrol, silah dahil bir çok alanda işbirliği yaptığı yönünde aylarca haberler yayınlandı.

IŞİD KONUSU, MOSKOVA'NIN MEZESİ

Bu konular artık Moskova'nın malzemesi. Başta Putin olmak üzere Rus siyasetçiler, "elimizde görüntüler var" diyerek, yeni tezin bayraktarları olarak öne çıkıyorlar. İçeride de, Paralel Yapı'nın etkin isimleri, “Putin'in sözcüsü” görünümünde.

03 Eki 2015

ABD ve pek çok Batı ülkesi, Suriye'de Esad rejimine karşı mücadele eden muhalifleri desteklemekten ne zaman vaz geçti? Arap Baharı'nın yeni "çoğulcu İslamcı" iktidarlar yaratma ihtimali onları ürküttü. ("Çoğulcu İslamcılık" terimini bilerek kullandım.)

İslam ülkelerinin tamamına yakını, (Batı'nın da desteğiyle) onlarca yıldır  diktatörler tarafından yönetildiler. Bu ülkelerde son yıllarda çoğulculuğa, parlamenter rejimlere yönelik yeni gelişmeler yaşandı. Arap Baharı, Arap ülkelerindeki demokrasi arayışının, Batı yanlısı diktatörlüklerden kurtulma çabasının bir ürünüydü diyebiliriz.

Ters rüzgarlar

ABD ve Batı, bu isyanları, Batı tipi laik çoğulcu rejimler oluşacak diyerek başlangıçta olumlu karşıladı. Batı'nın da onayıyla rüzgar Arap ülkelerini sardı. Diktatörlükler birer birer devrilmeye başladı. Ancak gelişmeler Batı'nın istediği yönde olmadı, rüzgarlar beklenen yönde esmedi. Arap ülkelerinde oluşan yeni parlamenter rejimler, İslamcı karakteri ağır basan ve Batı'ya çok da sempatiyle bakmayan yeni bir özellik kazandı.

23 Eyl 2015

Batı, PKK'nin tırmandırdığı şiddet ve çatışma ortamına nasıl yaklaşacak, nasıl bir rol oynayacak? Batı'da hissettiğimiz Erdoğan karşıtlığı bu meselede hala etkisini sürdürecek mi? Krizin tırmanmasına destek verecek mi?

Batı, özellikle son yıllarda AK Parti iktidarına ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik sert bir dil kullanıyor ve adeta en etkili muhalefet hareketlerinden birisi rolünü oynuyor. Bu köşede bunun nedenleri üzerine epeyce analiz yaptım. Bugünkü amacım, bunları tekrar etmek değil, yeni bir duruma dikkat çekmek.

Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Dr. Fuat Keyman'ın önceki gün Radikal'de çıkan çok önemli ve dikkat çekici yazısının üzerinde durmak istiyorum. 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından başlayan çatışma ortamının nedenlerini anlamak ve amacıyla Akil İnsanlar heyetinde yer almış bir kısım isim bir araya geldik. Bu buluşma sırasında Fuat Keyman'ın bence çok önemli bu analizini kendisinden dinledik.

24 May 2014

Cumhurbaşkanlığı seçimi, Gül etkenini de içine katarak, yeni boyutlar kazanıyor. Muhalefetin izleyeceği yol da, Erdoğan'ın stratejisini etkileyebilir.
Gül, bugünkü koşullar içinde aktif siyaset içinde yer almayacağını söyledi. AK Parti içinde bir belirsizlik ve saflaşma dikkat çekerken, muhalif çevreler, Erdoğan ve Gül arasındaki rekabet veya uzlaşma matematiğine göre, değerlendirme yapmayı sürdürüyorlar.

AK Parti içinde, Erdoğan’a yakın çevre; Abdullah Gül’ün, Erdoğan’ın yerine partinin başına geçmesine, belki de hiçbir zaman çok sıcak bakmadı. Son dönemde ise, tutumlarını, biraz daha netleştirdiler. Temel gerekçe şu: “Paralel yapıyla mücadele, hayati önem taşıyor. Partinin başına geçecek olan lider, aynen Erdoğan’ın yaptığı gibi kararlı ve cesur bir mücadele yürütmezse, paralel yapı, zarar vermeye, tahribat yapmaya devam eder.” Onlara göre Gül, bu dönemece uygun bir isim değil. Erdoğan’ın çevresi; Davutoğlu gibi, Erdoğan’la daha uyumlu çalışacağı düşünülen, ona daha yakın olarak kabul edilen bir ismi tercih ediyor.

19 Eki 2013

Öcalan süreci devam ettirmeye kararlı. Müzakere yolunun açılması talebini de sürdürüyor.

‘Çözüm süreci’nde son günlerde bir gerginlik yaşanıyor. Başbakan’ın BDP ve Kandil’e yönelik şu sözleri endişe verici: “Bu dozda giderse böyle bir görüşmenin ipleri kopar. Çünkü böyle sınırı aşan ve tahrik kokan mesajlara hükümet olarak biz de evet diyemeyiz.”

Kandil’den de sıkıntılı mesajlar gelmeye başlayınca, gözler ister istemez İmralı’ya, yani Öcalan’a çevrildi. 15 Ekim açıklamasıyla iplerin kopabileceğini düşünenler, hatta bunu bekleyenler vardı. Bir kesim endişe içindeyken bir kesim de umutlarını İmralı’dan gelebilecek olumsuz mesajlara bağlamıştı.

‘SÜRECİ BIRAKMAK İSTEMİYOR’

14 Ağu 2013

Hükümet ile ‘Gülen Cemaati (Hizmet)’ arasındaki gerginliğin geçmiş yıllara uzanan derin köklerinin olduğu biliniyor. Son günlerde gazete köşelerinde tırmanan tartışma, (‘Hizmet’in görünür temsilcisi) Gazeteciler Yazarlar Vakfı’nın (GYV) açıklamasıyla yeni bir aşamaya geldi. GYV’nin açıklaması, hükümet tarafından kendilerine yönelik bir operasyon niyetinin söz konusu olduğuna işaret ediyor.