Özgür Mumcu

07 May 2017

İçinden geçen “100 yıllık parantezi kapatmak”, “200 yıllık yönetim sorununa son vermek”, “90 yıllık reklam arasını” nihayete erdirmek diye adlandırılan bir rejim değişikliğinin alacakaranlık dönemi. Bu yönüyle mesele bir “Yeni Türkiye” değil “eski Osmanlı” hikâyesi. Osmanlı’nın son günlerinde de “bir asırdır çilesini çektiğimiz daül’ıslahat...” diye yakınanlar boldu.

Osmanlı’nın çöküşünü Tanzimat’tan bu yana süren Batılılaşma hareketine bağlayan bu anlayış, bağımsızlık savaşını kazanan kadroya karşı mağlubiyetinin intikamını önce 1950’den itibaren sağ iktidarları şekillendirerek almaya çalıştı. Sonunda da “mühürsüz seçimle” neredeyse hedefine ulaştı. Bu karşıdevrim niteliğindeki rejim değişikliği, başarmaya hiç olmadığı kadar yakın.

04 Kas 2015

Seçim sonucunda Kürt meselesi belirleyici oldu. Barış süreci karşılığında başkanlık elde edilmek üzere yürütülüyordu. HDP’nin 7 Haziran’da barajı, Erdoğan’ı başkan yaptırmayacak şekilde aşması o hesabı bitirdi.
O günlerin sıcaklığında Yalçın Akdoğan, HDP’yi sürece ihanet etmekle suçladı. Sözleri şöyleydi: “Abdullah Öcalan bunları yakalasa her şeyi mahvettiniz diye kovalar.”
HDP, haziran ayında Meclis’e girerek AKP’nin anayasayı değiştirecek sayıda milletvekili kazanmasını engelledi. AKP ile koalisyona girmeyi reddederek, AKP’nin eksik milletvekillerini tamamlamayı da reddetti.
Partinin oy kaybından öncelikle “barış süreci” sorumlu tutuldu. Süreç, AKP’ye oy kazandırmıyor, “nankör” HDP de süreç karşılığında başkanlığı vermiyor.
Haziranda meydanlarda o kadar Kürtçe Kuran sallanmasına rağmen muhafazakâr Kürtler elde tutulamamıştı. Bir de üzerine milliyetçi oylar kaybedilmişti.

31 Tem 2015

Daha açık söyleyebilir miydi?
Erdoğan’ın yardımcısı Davutoğlu’nun yardımcısı Yalçın Akdoğan meseleyi özetledi.
Demek seçim öncesinde HDP, Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği için müzakere masası dağıtıldı.
Demek, HDP’nin barajı geçmesi sürece zarar verdi.
Demek bazı şehirlerde yüzde 90’a varan oy almasına rağmen HDP’nin hiçbir karşılığı yok.
Demek HDP’nin ekseni Diyarbakır’dan Cihangir’e kaydı.
Demek aslında Dolmabahçe’de mutabakat yoktu.
Demek zaten toplantının Dolmabahçe’de olmasının da bir anlamı yoktu.
Demek Öcalan, HDP’yi görse sopayla kovalar. Demek Öcalan aslında başkanlıktan yana.
Demek Akdoğan, Erdoğan’ı başkan yaptırmak için Öcalan’a sığınıyor.
Manzara maalesef çok ama çok basit. Barış süreci AKP’ye oy kazandıracaksa, Erdoğan’ı başkan yaptıracaksa var. AKP’nin oyu düşüyorsa ve HDP, AKP’nin dümen suyuna girmiyorsa yok.

10 Haz 2015

Erdoğan, cumhurbaşkanlığını masaya sürdü ve kaybetti. Bütün bir seçimi kendisinin başkanlığı üzerine kurdu. Pazar günü, bu sebeple sadece bir genel seçim değildi. Aynı zamanda Erdoğan referandumuydu. Bir seneden az bir sürede yüzde 52’den 41’e düştü.
Bunu kendi yaptı. Sahaya indi kendine oy istedi ve kaybetti. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı meşruiyetini yitirmiştir. Her fırsatta konuşan bu şahısın seçimlerden sonra hâlâ insan içine çıkamamasının sebebi de bu.
Ortada dağınık bir tablo var diye mutsuz olmaya gerek yok. Bir önceki iktidar döneminde Türkiye zaten darmadağın edilmişti. Geçmiş iktidar, kurumları tarumar edilmiş, hukuk devleti rafa kaldırılmış, bir şahsın hırsına kendini kurban etmiş bir ülke yaratmıştı.
Şimdi bunu düzeltme zamanı.
Erdoğan hırsının son kırıntılarına asılıp erken seçim için bütün imkânları kullanmak isteyebilir. Ancak bunu yüzde 60’ın hayır dediği biri olarak yapması artık pek müşküldür.
Üç partinin de üzerinde uzlaşabileceği ilkeler var.
Yolsuzluklar için Yüce Divan.
HSYK’nin değiştirilmesi.

27 May 2012

Tutuklanmadan, gözaltına alınmadan önce nasıl bir hayatın vardı? Sıradan bir öğrenci hayatı nasılsa benimki de öyleydi. İşte okula git gel falan. Çok ekstra bir şey yoktu. İkinci sınıftaydım tutuklandığımda. Hazırlık sınıfı dahil 2,5 senedir İstanbul’daydım. Sınıf arkadaşlarım bu sene mezun oluyorlar. 

Biliyorsun senin davana “poşu davası” da deniyor. Sence davaya “poşu davası” diyenler haklı mı? Poşu davası denmesinin sebebi... Olaydan sonra bana söyledikleri eyleme katılanların da benim gibi poşu taktığı idi. Eldeki tek delil de o olunca, savcı ve hâkim de poşuyu sorunca, dava poşu davası oldu. İçeride de hücre arkadaşlarım Erhan ve Bilal, Drama Köprüsü şarkısından doğaçlama bir şey uydurdular, “Poşu takmayı Cihan oyun mu sandın” diye.