Aysel Tuğluk

29 Eki 2014

Erdoğan ABD’ye gitmeden evvel bambaşka bir hava esiyordu. Newyork’ta AKP’nin siyaset oluşturucuları şapkadan yeni bir tavşan çıkardılar ve ABD dönüşü tam tersi bir hava yaşandı. Artık Türkiye koalisyona dahil olmuş, Ortadoğu’nun şekillenmesinde rol almış ve IŞİD bir anda “kanlı bir terör örgütü” oluvermişti. Açıkçası bu sahte dalga ve abartı hemen çeşitli çevrelerde panik oluşturmaya başladı. Siyaset biliminin bazı kadim kuralları ne de çabuk unutuluyordu. Bu kurallardan birisi de; devletlerin politika değiştirmekte hiç te hızlı hareket etmediklerine dairdir. Araya bir hafta geçmeden Joe Biden’ın açıklamaları ve sözüm ona “özürü” işin rengini daha da netleştirdi. Ardından Davutoğlu’nun kara harekatının gerekçesinin Şam/Esad olduğunu ilan etmesi tezkere gürültüsünü iyice dindirdi.

Gerçek şu ki, Türkiye halen iki yıl önceki Suriye politikasında ısrar ediyor. Kürt siyasi kazanımlarını red ederek Kürt güçlerini Özgür Suriye Ordusuna katılmaya zorluyor. İşgal ve istila için de BM ve NATO nezdinde rol peşinde koşmaktan geri kalmıyor.