Nedret Ersanel

17 Eyl 2018
10 günün Tv tartışma programları ve gazete haberlerini toparlasak, muhtemelen İdlib üzerine bugüne değin yazılıp-çizilenleri fersah fersah katlayan bir külliyat oluşur. Ama ‘stratejik hülasa’ nedir derseniz...

Ya size 2011’den başlayarak kronoloji bayıcı bir ders tekdüzeliğiyle tekrar tekrar anlatılıyor ya da mikro-parçacıkların büyük haritayı nasıl etkileyeceğini vaaz eden “pikselizasyon kutsaması” yapılıyor...

Gerçeklikten uzak işler...

*

İdlib üzerinden Astana İttifakı’na abanan ABD/Batı cüssesinin gerçek ağırlığını tartmalıyız. Astana, hedefi pek belirgin olduğu için “geçici” olarak tanımlanabilir, zaafı da budur.

İlaveten, üç ortağın diğerlerine ilişkin nitelikli kaygıları da kaşınmaya her zaman müsait. İran, ABD-Rusya yakınlaşmasından korkuyor. Türkiye, Rusya-ABD yakınlaşmasından korkuyor. Rusya da-seçenekler içinde en kolayı-Türkiye-ABD yakınlaşmasından korkuyor...

Tahran zirvesinde Putin’in ABD’nin ismini dahi ağzına almaması İran’ın gözünden kaçtı mı sanıyorsunuz?

08 Eyl 2018

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağı Tahran’a inerken, Rusya İdlib’in ön cephelerini bombalıyordu ve bu zamanlamanın Türkiye’de yarattığı rahatsızlığı adı gibi biliyordu. Kaldı ki, bir önceki hava saldırısından duyulan memnuniyetsizlik kamuya açık olarak Moskova’ya iletilmişti...

Şekli şartların ikincisi, üç devlet başkanının buluşmasının canlı olarak tüm dünyaya yayınlanmasıdır. Bu gerçekten de ilginç ve nadir bir durum. Dış politika ile ilgili kurum ve Uluslararası İlişkiler bölümlerinde ders olarak okutulsa yeridir...

Sadece İdlib’i değil, Suriye ve Ortadoğu’yu, dünyadaki birçok ülke ve uluslararası kuruluşu bağlayan, dört gözle beklenen/izlenen bir buluşmanın canlı yayında verilmesine elbette şaşırmalıyız.

Burada hızla “gariplik görüntüsü”nün üzerine atlayanların, Türkiye kötü duruma düştü alkışçılarının aynı hızla aşağı düşme ihtimalini bilmek lazım; canlı yayın, bölgedeki herkese gösterdi ki, Türkiye üzerine düşeni yapmıştır ve daha fazlasını kimse beklememelidir!