Bugün size, adı lazım değil, önce bir iktisat profesörünü tanıtacağım. 1974 doğumlu bu bilim insanı, 1995'te ODTÜ'den mezun olduktan sonra ABD'nin itibarı yüksek “Ivy League” üniversitelerinden birinde doktora yapmış. Akademi ile uygulamalı iktisadı birlikte yürütmüş. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarda “baş ekonomist” olarak çalışmış. Avrupa Merkez Bankası'nda da görev almış. Zaman zaman Türk üniversitelerinde de dersler veren bu hocamız, halen araştırmalar yapıp makaleler yazıyor. Kendisi şu sıralarda orta karar bir ABD üniversitesinin de kıdemli profesördür. Şunu kabul edelim ki; bu bilim insanının iktisat bilgisi tartışılamaz. Tehlikeli bir “enflasyon-devalüasyon” kısır döngüsüne paçayı kaptırmış ekonomimize çıkış yolunu gösterecek birkaç kişiden biri, o olabilir. O da böyle düşünmüş ve oturmuş “Türkiye'nin riskli enflasyon deneyi” başlıklı bir “yol gösterici” makale yazmış.
Ege Cansen
Salgın bir hastalık yüzünden tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de insanlar zor günler geçiriyor. Ücreti düşenler, işsiz kalanlar bir yana, dükkanı yarı açık-yarı kapalı hale gelen esnaf, taksiciler, okul servisçileri, havayolu çalışanları, otelciler, lokantacılar, sinemacılar, hastaneciler, muayenehane sahibi doktorlar, dişçiler ve daha sayamadığım birçok işyeri veya meslek sahibi insanın geliri düştü.
Bu arada TL'nin değer kaybı yüzünden enflasyon yani geçim maliyeti de yükseldi. Üstüne bir de sokağa çıkma yasakları bindi. Kısaca hayat herkes için can sıkıcı hale geldi, büyük çoğunluk için ise çok zorlaştı.
Ancak ülkede hiçbir ürünün kıtlığı çekilmedi. Pahalı veya ucuz her tür gıda ve ihtiyaç malı her an, her yerde bulunuyor. Hatta kapınıza kadar getiriliyor. Toplu ulaşım araçları çalışıyor, elektrikler kesilmiyor, çöpler toplanıyor, yollar süpürülüyor, müthiş kuraklığa rağmen sular hâlâ akıyor.
İngilizce'de “Tanımları tartışmak beyhudedir” (It is futile to discuss definitions) diye bir tartışma kuralı vardır. İnsanın aklına hemen “Tanımlar tartışılmadan, tartışma nasıl yapılacaktır” sorusu gelir. Kuralın anlatmak istediği de budur zaten. Kural, “Eğer tanımlarda mutabık değilseniz, tartışmaya girmeyin” diyor. Eğer tartışmadan bir fayda çıkacaksa taraflar belli bir tanımda “o tartışmanın selameti için” mutabık kalmalıdır. Tanımları tartışmak da ayrı bir tartışma konusu olabilir. Ama o zaman önerilen konu tartışılamaz. Bu kuralı bir örnekle canlı hale getireyim.
İSLAM GELİŞMEYE ENGEL MİDİR?