CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz, SÖZCÜ'ye konuştu. Türkiye'nin, Şangay İşbirliği Örgütü'ne üyeliğinin çok büyük bir hata olacağını vurgulayan Çeviköz, “Batı'yla arasının daha da açılacağını düşünüyorum. Türkiye diyalog ortağıdır, öyle kalması doğrudur” dedi.
Sözcü
Nato genel sekreteri Stoltenberg, Antalya diplomasi forumuna geldi, İngiliz medyasıyla röportaj yaptı, Türkiye'nin satın aldığı S400'leri sordular, “Ukrayna'nın işgali, Nato müttefiklerinin neden Rusya'nın askeri ekipmanlarına bağımlı olmaması gerektiğini gösterdi” dedi.
★
Yani diplomatik bir nezaket diliyle izah etti, “Türkiye'de Nato kafa Nato mermer diye bir laf var, füze işini çocuk oyuncağı zannediyorlar, umarım şimdi kafalarına dank etmiştir” demeye getirdi.
★
Çünkü…
★
Soğuk savaş dönemiydi.
ABD'nin U2 isimli casus uçakları vardı.
Uydu teknolojisi henüz bugünkü seviyesinde değildi, CIA'in talebi üzerine geliştirilen bu uçaklar, 24 bin metre irtifaya, stratosfer'e kadar çıkabiliyordu, pilotları astronot kıyafeti giyiyordu, radara yakalanmıyordu, havada 12 saat kalabiliyordu, gelişmiş optik cihazlarıyla Sovyet toprakları üzerinde fotoğraflama yapıyordu.
U2'lerin konuşlandığı ülkelerden biri, elbette Türkiye'ydi.
1956'dan beri İncirlik'ten inip kalkıyordu.
★
1 Mayıs 1960.
Bugün size, adı lazım değil, önce bir iktisat profesörünü tanıtacağım. 1974 doğumlu bu bilim insanı, 1995'te ODTÜ'den mezun olduktan sonra ABD'nin itibarı yüksek “Ivy League” üniversitelerinden birinde doktora yapmış. Akademi ile uygulamalı iktisadı birlikte yürütmüş. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarda “baş ekonomist” olarak çalışmış. Avrupa Merkez Bankası'nda da görev almış. Zaman zaman Türk üniversitelerinde de dersler veren bu hocamız, halen araştırmalar yapıp makaleler yazıyor. Kendisi şu sıralarda orta karar bir ABD üniversitesinin de kıdemli profesördür. Şunu kabul edelim ki; bu bilim insanının iktisat bilgisi tartışılamaz. Tehlikeli bir “enflasyon-devalüasyon” kısır döngüsüne paçayı kaptırmış ekonomimize çıkış yolunu gösterecek birkaç kişiden biri, o olabilir. O da böyle düşünmüş ve oturmuş “Türkiye'nin riskli enflasyon deneyi” başlıklı bir “yol gösterici” makale yazmış.
Sevgili okurlarım, adına korona denilen salgın bütün dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor…
Milyonlarca insan öldü, milyonlarcası virüs kaptı.
Onlar şimdi (buldukları takdirde) hastane odalarında tedavi görüyor, bazıları can çekişiyor.
Anımsayın, yakın geçmişte Çin'den yüz binlerce doz korona aşısı ithal etmiştik. Doktorlar söylüyor, bu aşı musluk suyu ile eşdeğermiş ve etkinlik süresi çoktan bitmiş. Nitekim Türkiye olarak daha sonra başka aşılar ithal ettik ve durum biraz olsun düzeldi.
★★★
Şu anda neler olduğuna kısaca göz atalım:
-Türkiye'yi yöneten uyanıkların ciddi bir saplantısı var. Başka ülkelerden geri kalmamak!
Bunu aşıda da denemeye kalkıştılar ve “Turkovac” isimli bir aşı ürettiklerini ilan ettiler!..Bu aşı şimdi hangi aşamada? Eğer üretildi ise niçin kullanılmıyor?
Yanıtını da hemen vereyim:
Değerli okurlarım,
Son haftalarda Türkiye dış politikasında şaşırtıcı çelişkilere tanık olduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yıl boyunca ABD yönetimi ile ilişkileri düzeltmek için büyük çaba harcıyordu. Ancak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılmak için gittiği New York'ta, Başkan Biden'den görüşme randevusu alamayınca, büyük bir öfkeye kapılarak Biden yönetimi ile ikili ilişkileri kırılma noktasına getiren açıklamalarda bulundu. Erdoğan'ın bu sözleri, ABD'nin Türkiye'ye ekonomik yaptırımlar uygulamakla tehdit etmesine yol açtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'deki bu başarısızlığın ardından Suriye'deki “İdlib Krizi”ne çözüm bulmak amacıyla Soçi'de Başkan Putin'le görüştü ve Rusya ile yeniden stratejik işbirliği girişiminde bulundu. Ancak Rusya'dan, geleceğe yönelik bazı niyet ve tasavvurlar dışında, ülkemiz için acil ve tehlikeli bir tehdit odağı olan “İdlib Krizi” konusunda istediğini elde edemeden eli boş döndü…
Bir kanal gemi geçişi için yapılır, Kanal İstanbul'dan gemiler geçemez!…
Bu önerme; Kanal İstanbul projesinde gemi mühendisliğinin yok sayıldığını söyleyen Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yüksek Mühendis Aydın Şalcı'ya ait…
★★★
Prof. Dr. Şalcı emekli olduğu İTÜ Denizcilik Fakültesi'nin Ar-Ge havuzunda Atatürk Barajı simülasyonu yapıldığı örneğini veriyor.
“Bir armatörün çıkıp da, gemimi buradan geçiririm demesini bekliyorum” diyor!
Şalcı'nın bana ilettiği gemi analiz raporu oldukça kapsamlı ve teknik bilgiler içeriyor; konunun uzmanları İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yayınlarından ayrıntılara hakim olabilirler…
★★★
Değerli okurlarım,
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dış politika rotasını tartışılmaz biçimde ABD ve AB'ye çevirmiş görünüyor. Nitekim bu kararlılığı ifade eden; “Türkiye'nin yeri Batı kampındadır…”, “Türkiye ABD ile ilişkilerinde sağlam dostluk ve ittifak ilişkilerine dayalı yeni bir sayfa açmak istiyor…”, “Türkiye iki ülke arasındaki ilişkileri ilerletmek ve sağlamlaştırmak için gerekli adımları atmaya hazır” şeklindeki ifadeler Cumhurbaşkanı'na ait. Ayrıca “Türkiye'nin geleceğinin Avrupa'da ve AB içinde olduğu” yolunda sayısız açıklaması var.
Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile bu söyleşimizde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politikadaki keskin virajının nedenlerini ve bugünün konjonktüründe ne gibi sonuçlar doğurabileceğini irdeleyeceğiz.
★★★
Dünyanın en eski üniversitelerinden İTÜ'yü, III. Mustafa 1773'te kurdu. Cumhuriyet'in 100. kuruluş yılında 250 yaşına girecek. Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan'ın kampüslerinden geçtiği 172 bin mezunu var. Türkiye'ye köprüler, yollar, barajlar, santraller yapıp, teknolojik devrim için logolarındaki ‘arı' gibi çalıştılar. İTÜ Arı Teknokent'te nükleer enerjiden, akıllı şehire, ileri teknoloji araçlardan, uzaya bir çok alanda 572 bilim insanı aralıksız çalışıyor. Bu eşsiz çaba Abdullah Gül'ün, 8 yıl önceki seçimde yüzde 50'den fazla oy alan aday yerine, ikinci aday Prof. Dr. Mehmet Karaca'yı atamasıyla sekteye uğradı.
SKANDAL MASADA
Türklere ait yabancı bayraklı gemilerde çalışan gemi adamları sigortasız çalıştırılıyor, maaş ve diğer haklarını alamadıkları durumda da ortada kalıyorlar. Herkesin gözü önünde, tam bir kölelik düzeni kurulmuş durumda.
Gine Körfezi'nde kaçırılan ‘MV Mozart' isimli Liberya bayraklı gemiye, korsan saldırısı oldu. 1 kişi öldürüldü, 15 gemi adamı kaçırıldı. Son yıllarda, bu tür korsan saldırıları medyamızda yer almaktadır. İşin ilginç yanı; gemiler yabancı bayraklı olmasına rağmen, gemilerin sahipleri ve çalışan gemi adamları Türk vatandaşı çıktı.
Türkiye'de yabancı bayraklı Türk gemisi çalıştıran armatörler yanında, gerçek yabancılara ait gemilere personel sağlayan ve teknik işletmelerini yöneten 15 civarında yönetim şirketi mevcuttur.
Yaptığım küçük bir araştırmada; Türk donatanlara ait yabancı bayraklı gemilerin toplam taşıma kapasitesinin %80'ine ulaştığını tespit ettim.
Kaçırılan gemi Liberya bayraklı, sahipleri ve çalışanları Türk vatandaşı.
TEŞVİK VAR, İLGİLENEN YOK
Salgın bir hastalık yüzünden tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de insanlar zor günler geçiriyor. Ücreti düşenler, işsiz kalanlar bir yana, dükkanı yarı açık-yarı kapalı hale gelen esnaf, taksiciler, okul servisçileri, havayolu çalışanları, otelciler, lokantacılar, sinemacılar, hastaneciler, muayenehane sahibi doktorlar, dişçiler ve daha sayamadığım birçok işyeri veya meslek sahibi insanın geliri düştü.
Bu arada TL'nin değer kaybı yüzünden enflasyon yani geçim maliyeti de yükseldi. Üstüne bir de sokağa çıkma yasakları bindi. Kısaca hayat herkes için can sıkıcı hale geldi, büyük çoğunluk için ise çok zorlaştı.
Ancak ülkede hiçbir ürünün kıtlığı çekilmedi. Pahalı veya ucuz her tür gıda ve ihtiyaç malı her an, her yerde bulunuyor. Hatta kapınıza kadar getiriliyor. Toplu ulaşım araçları çalışıyor, elektrikler kesilmiyor, çöpler toplanıyor, yollar süpürülüyor, müthiş kuraklığa rağmen sular hâlâ akıyor.