Alaattin Aktaş

21 Eyl 2022

✔ Sen tut yıllar yılı reel kayba uğrasa da TL tutmayı tercih edenleri dövize giderler kaygısıyla KKM'ye davet et, onları dövizin getirisine alıştır, şu anki duruma göre normalde TL'de duracak olan 650 milyarı dövize endeksli hale getir, sonra da bunun adına "liralaşma" de! Tam aksine bu uygulama "liralaşma" değil, "dolarlaşma"dır...

Başımızda büyük bir bela var. Dünyanın kıskandığı buluş olarak lanse edilen kur korumalı mevduat. Bu hesabı açtıranlara bütçeden ve Merkez Bankası’ndan aktarılan kaynak bir yana asıl felaket uygulama bittiğinde yaşanacak. Bunu defalarca yazdık. Detaylı olarak da 10 ve 11 Ağustos’ta...

Kur korumalı mevduat, döviz artmasın diye başvurulan bir uygulama ve atılan başka adımlarla birlikte bu uygulamaya “liralaşma” adı uygun görüldü. İyi de bu uygulama aslında tam tersi... Bu uygulama görünürde TL tutmayı teşvik ediyor gibiyse de geçmişte TL cinsi tasarruf edenleri de dövizin getirisine alıştırdı. “Liralaşma” oldu aslında “dolarlaşma”...

28 Tem 2022

Tüketici güven endeksi temmuzda hazirana göre arttı diye mutluluktan havalara zıplamanın anlamı yok.

✔ Bu artışta ücretlerdeki enflasyon farkı ve zam kaynaklı artışın etkisi büyük. Ocakta da aynı durum yaşanmıştı.

✔ Temmuzdaki artışa rağmen bu yılın ilk yedi ayındaki ortalama, 2004'ten bu yana olan en düşük düzey.

✔ Ekonomiye iyimser bakma sınırı 100. Son endeks değeri ise 68. Vatandaş iyimserlikten hala çok uzak.

TÜİK ile Merkez Bankası’nın işbirliğiyle yapılan anket sonuçlarından oluşturulan tüketici güven endeksi haziran ayında 63.4 ile tarihi dip seviyeye indikten sonra temmuzda 68'e yükseldi ya; bir alkış, bir heyecan, bir işler düzeliyor havası ki sormayın gitsin!

Durun bir sakin olun! Kayda değer bir değişiklik yok. Tüketici güven endeksi sanki ilk kez artış gösteriyor... Bu endeks dönem dönem artar, azalır; hem temmuzda niye artış yaşandı diye biraz düşünmek gerekir.

- Temmuzda asgari ücrete yüzde 30’a yakın zam yapıldı.

24 Ağu 2021

Bir gün "Kimler borç öder" diye bir soruyla karşılaşsanız, vereceğiniz ilk cevap haliyle "Borcu alan kimse o öder" olacaktır. Ama ekonominin bütünü içinde derinlemesine düşününce bazen gerçeğin pek de öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Yani borcu, özellikle de faizi her zaman borç alanlar ödemiyor!

Şu pandemi süreci bir dizi alışkanlığımızı değiştirmemize yol açtı. Bir süre çoğu mekan zaten kapalıydı, açılmadan sonra da içinde bulunduğum çevre için değişen pek bir şey olmadı. Dostlarla eskisi gibi ne bir araya gelip çay kahve içebiliyoruz, ne oturup uzun sohbetler eşliğinde yemek yiyebiliyoruz. Salgın korkusu dağları bekliyor!

Bu durum öyle görünüyor ki telefon faturalarına yansıyacak. Artık telefon sohbetleri daha uzun olmaya başladı.