Mehmet Şakir Örs

06 Eki 2021

Ekmek ve gıda, tıpkı hava gibi, su gibi hayatın vazgeçilmezleri... 1.5 yılı aşkın zamandır yaşadığımız salgın ortamı, sağlıklı ve yeterli gıdanın önemini herkese gösterdi, gösteriyor. Şimdiye kadar bu konuları yeterince önemsemeyenlere de hayatın içinde gerçeği öğretiyor, kavratıyor. Hem de acı biçimde! Son dönemde yaşanan “fahiş fiyat” tartışmalarının altında da bu gerçekler yatıyor.

Peki, tüm bu yaşananlardan ders alması gereken yetkililer, acaba yeterince ders çıkarıyorlar mı derseniz; maalesef bu soruya gönül rahatlığıyla olumlu yanıt veremiyoruz. Çünkü tarıma, çiftçi kesimine verilmesi gereken destek verilmiyor. Gösterilmesi gereken ilgi ve duyarlılık hâlâ gösterilmiyor!

Biz işte bu yazı dizimizde, kırsal kesimden, üreticilerden yükselen tepkilere ses vermeye, onların çığlığını yansıtarak ve yankılayarak büyütmeye çalışacağız. Bir türlü görmek ve duymak istemeyenlere, elimizden geldiğince göstermek ve duyurmak isteyeceğiz.

06 Eki 2021

Bugünlerde çiftçinin bir başka büyük derdi kuraklık. İçinde bulunduğumuz dönemde, iklimsel değişiklikler nedeniyle birçok bölgede yoğun biçimde kuraklık yaşanmaktadır. Bu durum, ister istemez, tarladaki, bağdaki ve bahçedeki üretim faaliyetini doğrudan ilgilendirmektedir. Su ve sulama ihtiyacını artırmaktadır. Tarımsal ürünlerde verim ve rekolte düşüklüğüne yol açmaktadır. Dolayısıyla çiftçinin işi daha da zorlaşmakta ve kazancı azalmaktadır. 

Kuraklıktan en çok etkilenen yörelerin başında İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri gelmektedir. Bu durum özellikle bu yörelerde ağırlıklı olan hububat üretimini olumsuz etkilemektedir. Yeraltı sularımızda da olumsuzluklar yaşanmaktadır. Yeraltı sularının hoyratça kullanıldığına dikkat çeken DEÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, jeotermal ve yeraltı sularının kullanımının mutlaka denetim altına alınması gerektiğini vurgulamaktadır. 

06 Eki 2021

Gıda üretimi denilince ilk akla gelen başta buğday, arpa olmak üzere tahıl, hububat üretimidir. Bir zamanlar kendi kendine yetebilen ülkeler arasında sayılan ülkemiz için buğday ve hububat üretimi büyük önem taşır. Son dönemlerde, bu sembol ürünlerde de maalesef ithalatçı olduk, dışarıya bağımlı hale geldik. Üstelik buğday üreticimizden esirgenen fiyat ve maliyetlerle dışarıdan ithalat yapıyoruz.

Bu yıl buğday üreticisi, bir yandan kuraklıkla uğraşırken öte yandan kuraklıkla doğrudan ilişkili olan verim ve rekolte düşüklüğü ile karşı karşıya kaldı. Bir de fiyat sorunları eklenince tıpkı kuruyan başağın boynunu büküşü gibi buğday üreticisinin de beli büküldü. Dolayısıyla buğday ve tahıl üreticisi alabildiğine dertli. Tüm bu zorluklar, üreticinin ekimden, dikimden, üretimden uzaklaşmasını da beraberinde getiriyor. Sözün özü, ülkemizin gıda ve tarım üretiminde tehlike çanları çalıyor.