Ergin Yıldızoğlu

18 Ara 2017

 

Demokrasinin, insan haklarının, genel olarak bireysel özgürlüklerin savunulması bağlamında, çok önemli bir sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunu çözemezsek demokrasiyi, insan haklarını, bireysel özgürlükleri bırakın savunmayı, üzerlerinde konuşmak için gereken kavramları korumak bile (Örn: “Basın özgürlüğü ölçütleri Batı merkezlidir” savı) olanaksızlaşacaktır.

Duvara karşı
15 yıldır gündemde olan ama bugün çok da büyük bir önem kazanmış olan bu sorun, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın, “olağan koşullarda, özgürce yapılacak adaletli bir seçimleri kazanamayız” sonucuna ulaşmış olmasından kaynaklanıyor. Daha önce de vurguladığım gibi, siyasal İslam, projesine katılmaya ikna edemediği bir çoğunluk duvarıyla karşı karşıyadır. AKP liderliği bu durumun ayırdına ilk kez Haziran seçimlerinde varmaya başladı.

02 Kas 2017

 

Çin Komünist Partisi 19 Ulusal Kongresi, Şi Cinping düşüncesi, Çin tipi sosyalizmin yeniden canlanması gibi ifadelerle tanımlanan yeni bir dönemi başlatıyor. Şi’nin konuşmasına ve Halkın Günlüğü’nün İngilizce versiyonunda, bu konuşmayı dünyaya anlatan yazılara bakınca, bu kongreyle, Çin’in küresel bir hegemonya adayı olarak önemli bir eşiği aştığını, adaylığını ilk kez ve açıkça ilan ettiğini söyleyebiliriz.

Küresel bir hegemonya adayının, başarılı olabilmesi için yerleşik hegemonyacı güç (ABD) ile teknolojik gelişme, taarruz, caydırı, alan kontrolünden yoksun bırakma konularında boy ölçüşecek düzeyde bir askeri kapasite yaratabilmesi; diğer ülkeleri etkileyen bir ekonomik kültürel çekim gücüyle, kendi modeline ve/veya çözümlerine rıza alabilmesi, en önemlisi bu arada yerleşik hegemonya gücü ile tüm kazanımlarını yok edebilecek erken bir savaşa girmeden yoluna devam edebilmesi gerekiyor.

19. Kongre Çin’in bu yönde başarılı olabilmek için gereken adımları atmaya kararlı olduğunu gösteriyor.

22 Ağu 2017

 

Sömürge paylaşım savaşları Afrika’da başladı. En azından sinema sahnesinde... Çocukluğumda, sömürge paylaşım savaşlarının filmleriyle büyüdüm. Amerikalı ya da İngiliz, ender de olsa Fransız ordularından özel timler, lejyonerler vardı, bunlar iyiyi, uygar olanı, özgürlüğü temsil ediyordu. Bunların karşısında, kiralık askerler, bazı yabancı (SSCB ya da ÇHC) güçlerin desteklediği fanatik yerli savaşçılar (dinci ya da milliyetçi- aslında isyancılar) ya da doğrudan, bu iki Batı karşıtı devletin o bölgedeki komplolarının ajanları vardı. Bunlar da kötüleri, “ilerleme”, “özgürlük” karşıtı olanları...

05 May 2017

Fransız başkanlık seçimleri, faşist (Le Pen), komünist (Melanchon), oportünist (Macron), hırsız (Fillon) ile başladı. Komünist ve hırsız elendi. İkinci turda faşist ve oportünist arasında seçim yapmak gerekecek. Bu tatsız seçenek aynı zamanda çok tehlikeli bir duruma işaret ediyor.
Siyasi tercihler var olan “durum” (gerçekliğin koyduğu sınırlamalar) içinde, ya bu “durumu” arzulanan bir yönde değiştirmek ya da arzulanmayan bir yönde değişmesini engellemek için yapılır. Tercih yaparken gerçekliğin koyduğu sınırları görmezden gelerek kendi “ruhunun saflığına” uygun davrananların tercihleri, çoğu kez, “ruhun saf kalma arzusunun” tam tersine sonuçlar üretirler.
 
Gerçekliğin ‘durumu’
Kapitalizmin yaşamakta olduğu yönü belirsiz dönüşüm (ekonomik, siyasi, ekolojik, hatta kültürel) sürecinin özelliklerini, gerek

26 Ara 2016

Cumhurbaşkanı, “Zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için oraya girdik, başka bir şey için değil” diyordu. Bir ay sonra, başkentinde bir İslamcı terörist tarafından katledilen Rus Büyükelçisi’nin kanı kurumadan, AKP Türkiyesi Rusya, İran ile birlikte imza koyduğu 8 maddelik anlaşmanın birinci maddesinde, Suriye’nin “çokkültürlü, çok etnik gruplu demokratik ve laik bir devlet olarak egemenliğine, bağımsızlığına, topraklarının bütünlüğüne... eksiksiz biçimde saygı göstereceğini” açıkladı.
Ben böyle bir “U” dönüşü görmedim. Şimdi, “derin” analizler birbirini izliyor: Rusya’ya yaklaşıyor. NATO’dan çıkar mı? Hayır çıkamaz... Bu sırada bir şey, ya gözden kaçıyor ya da kabul etmesi ağrılı olacağından “yadsınıyor”: Ülke iki büyük gücün arasında, paylaşım konusudur!

09 Kas 2015

Kürt siyasi hareketinin HDP -PKK ilişkisi, kanımca artık yönetilemez özellikler sergilemeye başlamıştır.
Gerek, haziran ve kasım seçimlerinin sonuçları arasındaki çarpıcı fark, gerekse bu seçimlerin ardından başlayan tartışmalar, suçlamalar, tüm zorluklarına karşın HDPPKK ilişkisinin artık açıkça konuşulmasını gerektiriyor.
Önce Duran Kalkan’ın, kasım seçimlerinden sonra Cemal Bayık’ın HDP’yi küçümseyen eleştirileri, kendilerine yönelik eleştirilere tepkileri bir başlangıç noktası oluşturabilir.

20 Eki 2015

“Yeni Türkiye”, “İslam dünyasında demokratik bir istisna” derken ortaya çok ilginç bir durum çıktı. “Yeni”leşme o kadar ileri gitti ki, eskisi geride kalmakla kalmadı, bir ülke olarak Türkiye geride kalmak üzere…

25 Ağu 2014

“Ben paranoyak olabilirim ama bu birilerinin beni izlemediği anlamına gelmez.” Bu sözü, gazeteci James Foley’in, kamera önünde, vahşice, İngiliz aksanlı bir yaratık tarafından boğazı kesilerek öldürülmesinin ardından, geçen hafta, çarşamba günü, Obama’nın, Dışişleri Bakanı Kerry’nin, perşembe günü Savunma Bakanı Hagel ve ABD ordusunun başı General Dempsey’in konuşmaları, Bush dönemi “neo-con” yazarların en şahinlerinden Krauthammer’in, etkili muhafazakâr yazar Noonan’ın, sırasıyla Washington Post ve Wall Street Journal gazetelerindeki yorumları üzerinde düşünürken anımsadım.
Bana, ABD, Ortadoğu’da IŞİD sayesinde kendine, inisiyatifi yeniden ele almasına olanak sağlayacak bir işlev yaratmaya başladı gibi geliyor. Dedim ya, “ben paranoyak olabilirim ama”...

Sayfalar