Eyüp Can

26 Kas 2013

Düşünün, 6 ay önce Amerika İran'ın nükleer merkezlerini nasıl bombalar haberleri yapılıyordu. Ama ne oldu? İran anlaşması geldi.

"İsrail jetleri İran’ı vurursa Amerikan jetleri de İsrail’i vurmalı!” Bu cümleyi sıradan biri kursa “Yok artık o kadar da değil” der geçersiniz... Ama konuşan, Amerika’nın efsane başkanlarından Jimmy Carter’ın güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski. Obama yönetiminde resmî bir görevi yok fakat en zor zamanında Obama’ya verdiği destekten dolayı özellikle Ortadoğu konusunda hükümet üzerindeki etkisi çok yüksek. Elbette Brzezinski ne İsrail jetleri İran’ı vursun diyor, ne de Amerika İsrail’i. Ama Cenevre’de İran’la imzalanan 6 aylık anlaşma o kadar ezberleri bozdu ki bu olasılık bile Amerika’da açıkça konuşulabiliyor.

* * *

17 Mar 2013

'İmralı mutabakatı’nın üzerinden üç aydan fazla bir süre geçti.

Ve bugün aylardır hazırlığı yapılan ‘çözüm süreci’nin en kritik aşamasındayız.

Çünkü Abdullah Öcalan’ın 21 sayfalık kapsamlı mektubuna Kandil ve PKK’nın Avrupa kanadından cevaplar geldi.

Önce Avrupa, ardından da Kandil’in mektubu BDP’ye ulaştı.

En çok merak edilen, Öcalan’ın mektubunda ortaya koyduğu ‘yol haritası’na Kandil’in ne cevap vereceğiydi.

Üç bölümden oluşan Öcalan’ın mektubunun en can alıcı kısmı yol haritası.

İlk iki bölümde Kürt

meselesinin tarihi ve felsefi boyutunu demokratikleşme çerçevesinde anlatan Öcalan üçüncü bölümde tüm taraflara barış sürecine dair kendi yol haritasını önerdi.

İmralı görüşme notlarına dair çok spekülasyon yapıldı.

Oysa esas konuşulması gereken, Öcalan’ın PKK’ya yolladığı yol haritası.

08 Oca 2013

Radikal'in ‘İmralı’da iki gün’ manşetinden sonra kiminle konuşsam aynı soruyu soruyor.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Abdullah Öcalan uzun uzun ne konuştu?

Varılan mutabakatın içinde neler var? Yol haritası ne?

Radikal’in manşetinden sonra medyada çok sayıda haber-yorum çıktı, konu tüm boyutlarıyla tartışılıyor, bu sağlıklı.

Ama maalesef bazıları hemen korku siyasetini devreye sokuyor. At izi it izine karışmış durumda.

Bu yüzden ‘Yeni İmralı Mutabakatı’nda neler olduğunu yazmadan önce dilerseniz gelin ‘neler yok’ ona bakalım.

Neler yok?

Bir, bölünme yok.

İki, Bağımsız Kürdistan anlamına gelecek herhangi bir toprak pazarlığı yok. Zaten uzun zamandır PKK’nın böyle bir talebi yok.

Üç, Federasyon dahil herhangi bir alternatif yönetim biçimi yok.

Dört, (en önemlisi bu) Demokratik Özerklik yok.

Evet evet, yanlış duymadınız...

05 Oca 2013

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Milliyet’ten Fikret Bila’ya “Umutlu olmalıyız” demiş.

Beşir Bey ne zaman ‘umuttan’ bahsetse doğrusu ben biraz endişelenirim.

Habur’u, Silvan’ı, internete düşen Oslo görüşmelerini hatırlarım.

Ama bu kez farklı bir stratejiden bahsediyor Beşir Bey: “Bütün enstrümanların birbiriyle entegre biçimde kullanıldığı çok boyutlu bir çalışma yürütüyoruz. Bu entegre stratejinin hedefi silah bıraktırmak. İmralı bu strateji içindeki enstrümanlardan biri…”

Diğerlerine geleceğim ama şu İmralı stratejisini biraz açalım.

Fidan İmralı’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 16 Aralık’ta Abdullah Öcalan ile İmralı’da buluştuğunu Yeni Şafak’tan Abdülkadir Selvi yazdı.

Benim edindiğim bilgiye göre yılbaşı öncesi Hakan Fidan İmralı’da tam iki gün geçirmiş.

05 Oca 2013

PKK bu yıl silah bırakabilir mi?

Ankara’da ‘temkinli’ bir iyimserlik var. Hem hükümet cephesinde hem de BDP kanadında.

Herkes temkinli çünkü daha önce çok iyi niyetle çok deneme oldu hepsi de sonuçsuz kaldı.

Özellikle Oslo görüşmeleri hükümetin ağzında ‘acı bir tat’ bıraktı.

Bu yüzden hiç kimse “Bu iş oldu bitti” havası yaymak istemiyor.

Tam tersi; hükümet, bu kez yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ediyor.

İki anlaşılır sebeple…

Bir, gereksiz beklenti yaratmama kaygısı.

İki, sorunun çok katmanlı ve çok aktörlü olması.

* * *

Peki o zaman 2013’te barış umutlarını yeşerten süreçte yeni olan ne?

Devlet, sürecin merkezine en önemli aktör olarak Abdullah Öcalan’ı koydu.