Bundan tam bir yıl önce, iktidardaki siyasal ve dinci gericilikle kalabalıkların ilişkisini değerlendiren bir yazı kaleme almıştım. Bu yazının ana izleği ve fikri, kitlelerin masum olmadığı ve insanlığın karşılaştığı büyük felaketlerdeki suç ortaklığını vurgulamaktı. Çünkü, emekçiler ve halk tarihte her zaman devrimci ve ilerici bir rol oynamaz. Tam tersine çoğu kez tutucu, karşı devrimci ve gerici bir rol oynar.
Kitlelerin o yaratıcı yıkıcılıkları, tarihin belli dönemeçlerinde, o büyük sıçrama anlarında ortaya çıkar ve çok kısa sürer. Ardından yine uzun bir dinginlik ve tutuculuk dönemi başlar. Büyük kalabalıklar, onların inançları, tercihleri, eğilimleri her zaman iyiyi, doğruyu, haklıyı temsil ve işaret etmez. Tam tersine çoğu kez yanlışı, vasatı olanı, zalimi, haksızı meşrulaştırır, destekler ve onun yanında yer alır. Boyun eğmeyenler, isyan edenler, kurulu düzene baş kaldıranlar tarihin her döneminde önce azınlıktadır. Onlar öncüdür. Kendi şiirini ve edebiyatlarını kurarlar zamanın o ağır akışı içinde.