Merdan Yanardağ

05 Ara 2016

Bundan tam bir yıl önce, iktidardaki siyasal ve dinci gericilikle kalabalıkların ilişkisini değerlendiren bir yazı kaleme almıştım. Bu yazının ana izleği ve fikri, kitlelerin masum olmadığı ve insanlığın karşılaştığı büyük felaketlerdeki suç ortaklığını vurgulamaktı. Çünkü, emekçiler ve halk tarihte her zaman devrimci ve ilerici bir rol oynamaz. Tam tersine çoğu kez tutucu, karşı devrimci ve gerici bir rol oynar.

Kitlelerin o yaratıcı yıkıcılıkları, tarihin belli dönemeçlerinde, o büyük sıçrama anlarında ortaya çıkar ve çok kısa sürer. Ardından yine uzun bir dinginlik ve tutuculuk dönemi başlar. Büyük kalabalıklar, onların inançları, tercihleri, eğilimleri her zaman iyiyi, doğruyu, haklıyı temsil ve işaret etmez. Tam tersine çoğu kez yanlışı, vasatı olanı, zalimi, haksızı meşrulaştırır, destekler ve onun yanında yer alır. Boyun eğmeyenler, isyan edenler, kurulu düzene baş kaldıranlar tarihin her döneminde önce azınlıktadır. Onlar öncüdür. Kendi şiirini ve edebiyatlarını kurarlar zamanın o ağır akışı içinde.

15 Tem 2016

Erdoğan-AKP iktidarının, İsrail ve Rusya’dan özür dileyip ilişkileri düzeltmeye çalışma hamlesinden sonra, beklediğim gibi bu çizginin mantıksal bir devamı olarak PKK ile yeniden masaya oturmaya hazırlanıyor. Aynı şekilde  PKK yönetiminin de bu yönde bir hazırlık yaptığı, yeniden masaya oturmak için uygun bir psikolojik ve siyasal ortam oluşturmaya çalıştığı anlaşılıyor.

Bütün bunlar, 7 Haziran 2015 seçimlerinden hemen sonra başlayan ve bir yıla ulaşan kanlı sürecin sonunda gerçekleşiyor. Daha kısa bir süre önce kentlerin yakılıp yıkıldığı, yaklaşık 7 bin kişinin (bu rakamın yaklaşık 1.100’ü polis ve asker) öldürüldüğü ve henüz sonlanmamış bir dönemde oluyor.

ÖRGÜT MANEVRASI MI AKIL DIŞI DEĞERLENDİRİ Mİ?
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan,13 Temmuz 2016 günü örgüt çizgisindeki MED NÛÇE TV’de yaptığı değerlendirmede, 7 Haziran seçimleri sonrasında başlatılan operasyonlar için, tuhaf bir akıl yürütmeyle CHP ve MHP'yi suçluyor.

02 Oca 2016

Bilindiği gibi AKP iktidarı, yenilgiye uğradığı 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarını zorbalıkla değiştirmek için son 5 yıldır izlediği “açılım” ve “çözüm” siyasetini terk ederek yeniden çatışma ve savaş çizgisine döndü. Böylece daha önce merkez sağ seçmenin dokusunu değiştirerek konsolide eden AKP’nin, yeni yönelimiyle bugüne kadar kendisine bir ölçüde direnen milliyetçi seçmeni de kontrol etmeyi amaçladığı görülüyor.

Mezhepçi faşizan bir başkanlık rejimi kurmak için önemli bir virajı aldığını düşünen AKP, şimdilik Kürt muhalefetini karşısına almakta sakınca görmüyor. Tam tersine bu durumun toplumu dinci ve milliyetçi temelde bölerek kendi saflarına kararlılık kazandırdığını, böylece başkanlık rejimi için gerekli kitle desteğini büyüttüğünü sanıyor.

02 Oca 2016

Kürt sorunu konusunda ortalık toz duman, herkes bir şeyler söyleyip yazıyor, ama “çaktırmadan” bir masa kuruluyor gibi…

Sanılıyor ki, “başkanlık” isteyenle “özerklik” isteyen çatışıyor. Ama işin gerçeği bu ikisi aynı madalyonun iki yüzüdür.

Erdoğan’ın bir hedefi var: Başkanlık sistemini getirmek ve kendi iktidarını garanti altına almak. 7 Haziran’dan itibaren bütün araçları kullanarak bu planı uygulamaya çalışıyor. Muhalefet boşluğundan da yararlanarak epey yol aldığını görmek gerek.

Bu plan doğrultusunda önümüzdeki dönem için olası bir senaryo şöyle: HDP’nin kapatılması, HDP vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, baskın erken seçim, MHP ve HDP’nin baraj altında kalması, AKP’nin anayasayı değiştirecek ve başkanlığı getirecek çoğunlukla iktidara gelmesi.

Giderek daha fazla dillendirilmeye ve ısıtılmaya başlandı bu senaryo.

01 Ara 2015

BEŞİNCİ BOYUT
Öyle görülüyor ki, Erdoğan-AKP iktidarının hem iç hem de dış politikasını belirleyen ortak değişken Suriye oldu. Erdoğan yönetimi, iktidarını sürdürebilmek ve dinci-faşizan bir rejimi geri dönüş eşiğini aşacak şekilde yerleştirebilmek için, kendisine 'Merkezi Avrasya' ölçeğinde bir “yaşam alanı” oluşturmaya çalışıyor. Bu amaçla bölge jeopolitiğini söz konusu siyasal hedefe uygun olarak yeniden düzenlemek istiyor. 

Çünkü Erdoğan-AKP iktidarı, eline geçirdiği Türkiye için amaçlarına uygun ve yaslanacağı bir “hinterland” oluşturamadığı taktirde ayakta kalamayacağını görüyor. Daha da önemlisi, hem bölgesel hem de küresel ölçekte bütün iddiaları çöken; siyasal, kültürel ve toplumsal bir gelecek projesi olarak iflas eden ve "kriminal bir vaka" haline gelen siyasal islamcılığın kaçanılmaz sonunun kendisini için de geçerli olacağını biliyor.