Gazete Duvar

06 Tem 2019

İttihatçı ekip, 2011 yılında, Dışişleri’ne ve AK Parti’nin kozmik odasına girdi. Bu ekip, Erdoğan’ı, yeniden Osmanlı’yı kuracağına ve Ortadoğu’nun lideri olacağına inandırdı.

Peki bu İttihat ve Terakki Osmanlı’yı parçalayan, yıkan ekip değil miydi? Daha ilginci bu İttihatçıların neredeyse tamamı göçmen ve bu toprakların dinamikleriyle hiçbir alakası yoktur.

Türk milliyetçiliğini inşa eden Jöntürkler, İttihatçiler, Teşkilatı Mahsusacılar, Hamidiye Alayları’nı kurup kullananlar, Türk değiller. İnanmayan, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile yöneticilerine bakabilir!

Said Halim Paşa: Mısır asıllı

Talat Paşa: Pomak

Enver Paşa: Gagavuz Hıristiyan’ı

Cemal Paşa: Gürcü

Bahattin Şakir: Çerkez

Kazım Karabekir: Arnavut

Süleyman Nazif: Kürt

Yusuf Akçura: Kırımdan gelen Tatar

Dr. Nazım: Selanik Yahudi’si. Selanik ve Makedonya’dan katılanların çoğu bu ekipten.

Almanların gücüne ve projelerine katkı sunmaktan da geri kalmamışlar.

17 Haz 2019

S-400 alımı Türkiye Cumhuriyeti’ne zoraki eksen değiştirtecek. Bu ülkeyi iki yüzyıllık Batı’ya yönelen hattından ayıracak. Buna karşılık S-400 hangi ülkeden, nereden kaynaklanan hangi tehdide karşı bizi savunacak ve alımı neden zorunlu bilemiyoruz.

Prof. Dr. Serhat Güvenç, konuğum olarak katıldığı çarşamba günü ArtıTV’de yayınlanan Dünya ve Biz programımda S-400 alımının Türkiye’nin ABD ve NATO nezdinde “mavi kuvvetten kırmızıya olmasa da, sarıya geçtiği” anlamına geldiğini belirtti. Yine Serhat Hoca programın sonunda “siz olsanız nereden başlamayı önerirdiniz?” yollu varsayımsal soruma “Suriye siyasetini değiştirmekten” yanıtını verdi. Yalnızca İstanbul değil ülkemiz için önemli bir siyasal dönemeç olacağı anlaşılan 23 Haziran seçimlerine odaklanmışken bana öyle geliyor ki sanki perde açılacak ve korkarım, biz kendimizi bambaşka bir sahnede bulacağız. Bu bakımdan ben de, saygıdeğer Serhat Hoca’ya koşut biçimde, S-400 alımı ve Suriye konularının ülkemiz tarihi için merkezi önemi haiz olduklarını düşünüyorum.

02 May 2019

Gelinen noktada Davutoğlu’nun adı pek anılmıyor ancak bugün Türkiye’nin yaşadığı krizlerin hemen hepsinin altında Davutoğlu imzası vardır. “Esad üç ay içinde devrilecek” diyen, Irak’taki IŞİD için “öfkeli Sünni gençler” nitelemesi yapan, Mısır ile ilişkileri tahrip eden Davutoğlu mu Türkiye’yi yönetecek bir siyasi hareket kuracak? Erdoğan’ın bile daha fazla şansı var Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerin yeniden düzeltilmesi için.

İç politikada Ahmet Davutoğlu ismi yeniden konuşuluyor. Davutoğlu dış politikada “parlamış” bir isim. Stratejik Derinlik adını verdiği kitabı ile bir kısım çevrelerce “hoca” nitelendirmesi ile anılıyor.

Davutoğlu’nun dış politikasında ne buldukları sorusunun cevabı kendilerine kalsın, “içerinin dışarıdan bağımsız düşünülemeyeceği bir çağda/dönemde Davutoğlu’nun bugüne kadar teorisini yazdığı ve gücü yettiğince uyguladığı dış politikalarının sonucuna bakarak sağlıklı olana yakın bir sonuç verebilir.

Davutoğlu ve Erdoğan ikilisinin birbirlerini tamamlayan yapıda olmaları tarihte az rastlanacak bir durum yarattı.

07 Nis 2019

 

Hem Rusya’yla flörtün hem ABD ile sarsıntılı evliliğin sonuna mı geliyoruz? Çatık kaşlı Milli Savunma Bakanımız Akar’a bakacak olursak her şey yolunda. ABD’ye gidip hüsnükabul gördü, dönüşünde “sorun yok, Malatya hazır, F-35’leri bekliyoruz” dedi. F-35’ler Malatya yerine Arizona’da “boneyard” adı verilen piste çekildi, bir nevi ıskartaya çıktı.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu özellikle Antalya’da yoğun biçimde belediye seçimi kampanyasına katıldı. Antalya meyve-sebze hali önünden kalktı apar topar Vaşington’daki NATO 70’inci Yıl Dışişleri Bakanları Toplantısı’na yetişti. ABD, seçimin yapılmasının hemen ardından, söz konusu toplantının hemen öncesinden, Türkiye’nin F-35 programına katılımının ve Türkiye için üretilen uçakların teslimatının askıya alındığını açıkladı. Üstelik, dosyamızda S-400 ısrarıyla gittiğimiz toplantının ana gündemi de genelde Rusya tehdidinin karşılanması ve özellikle Karadeniz’in Ruslara karşı tahkimi idi.

28 Ağu 2018

Rusya özet ile “biz Suriye ve İran ile çıktığımız Suriye hedefi yolunda ilerliyoruz, ABD, Batı ve Türkiye kendilerince hesaplar ile karşı çıkıp geciktirseler de bu hedefe ulaşacağız” dedi. Hem “tam da işin sonuna gelmişken”. Rusya niye bıraksın?

Başlık “Rusya-İran-Suriye yarım bırakmaz” şeklinde okunmalı.

Suriye’deki isyan/savaş sürecinde onlarca kez siyasi pazarlıklar yapıldı, masalar kuruldu, kendisini “uluslararası toplum” sayan ittifaklar devreye girdi. Bu girişimlerin sonuçlarının ne olacağı çokça tartışıldı. Hemen her seferinde “Rusya’nın Suriye’yi kaderine terk edeceği, Moskova’nın Esad’dan desteğini çekeceği” tahminleri yapıldı.

Siyasi pazarlıklar, uzaktan yakından müdahil devletlerin arasındaki çekişmeler, iş birlikleri elbette etkilidir ama Suriye sürecini yakından ve çıplak gözle takip edenler için değişmeyen yalın gerçekler var. Bu gerçekler görülmediği sürece Suriye’deki sürecin “hariçten de” yönetildiği yanılsaması sürecek.

Bu yalın gerçekler şunlar:

23 Tem 2018

 

Bir rejim değiştirme aparatı emin ellerde

Beyaz Miğferler’in tahliyesinin son NATO zirvesinde tartışılması önemli bir ayrıntı. Beyaz Miğferler’i dert edinmeleri bu örgütün Suriye operasyonundaki özel yerine bir vurgudur. Örgütlenen, finanse edilen ve ‘itibarlı’ kurumlar eliyle ödüllendirilen bir teşkilatın bütün sırlarıyla birlikte geride bırakılması anormal olurdu.

Oscar ödülüyle Batı’nın meşrulaştırdığı ve şövalye muamelesi yaptığı Nusra Cephesi dahil cihatçı örgütlerin ‘sivil maskesi’ Beyaz Miğferler (White Helmets) sahneden ‘insani’ operasyonla alınıyor.

Deraa merkezli güney cephesi çökünce Kuneytra’da sıkışan Beyaz Miğferler’den 442’si dün İsrail tarafından Golan üzerinden Ürdün’e tahliye edildi. İsrailli kaynaklara göre toplamda 800 kişiyi kapsayan tahliye talebi ABD, Fransa, Britanya ve Kanada’dan geldi. İsrailliler bu ‘insani’ jestten dolayı alkış bekliyor!

Ürdünlü yetkililere göre geçici sığınma verilen bu kişiler Britanya, Almanya ve Kanada’ya gönderilecek.

19 Tem 2018

 

Sanki mevcut yasaları herkese eşit şekilde tam tamına uygulamış, cezasızlık algısına izin vermemiş, yahut erken yaşta evliliklerin önünü açan müftülük yasası gibi yasaları yürürlüğe sokmamış, 12 yaşındaki çocuğun istismarcısıyla evlenmesi halinde ceza almayacağı gibi canice bir yasa taslağı hazırlamamış, hatta saydığımız önleyici tedbirleri yasalaştırıp eksiksiz uygulamış, fakat yine de olmamış da idama başvurmaktan başka çaresi kalmamış gibi haller de neyin nesi?!

Cinsel istismar vakaları arttıkça ve son dönemde kalbimizi parçalayan her vakada öfkeli halktan “İdam isteriz!” sesleri yükselmeye başladı ve hepimizin şahit olduğu üzere son iki haftadır bu mesele konuşuluyor.

05 Tem 2018

 

Seçimlerde rakamlar önemlidir. Lakin önemli rakamları sayamayıp, sayabildiğiniz rakamları önemli kılarsanız eğer, işte o vakit yanılgı da büyür. Recep Tayyip Erdoğan önemli rakamı görüyor mesela; seçim gecesi de dahil o günden beri partisinin omurgasındaki 'çatlağı' işaret edip duruyor çünkü. Peki nedir o çatlak?

Enflasyon zirveye çıktı. ‘Oh olsun!’.. Zamlar peş peşe geliyor. ‘Beter olun!’.. Özelleştirilen Kırşehir Şeker Fabrikası’nda işten çıkarma olduğu söyleniyor. ‘Az bile, hepsini atın!’..

29 Haz 2018

Halihazırda olan, halledilmemiş geçmişin yükünü taşımakta. Ama henüz gerçekleşmemiş olanın da ihtimalini barındırmakta. Etkinliğimiz bu ihtimale yönelmeli, "müstahaktır" deyip sırt çevirmeye değil. Çünkü varlıklar içinde insan için en gerekli olan, insandır. Çoğunluğu AK Parti seçmeni de olsa, insanlar arasında yaşamaktan vazgeçemeyiz.

Muhalefet unsurlarının seçim sonuçlarına gösterdiği tepkiler arasında seçmen tercihinin yoksula öfkeye dönüştüğü, kısmen anlaşılır ama bir noktadan sonra anlaşılmaz olan bir tür var. Bunu ciddiye almamız, üzerinde durup düşünmemiz gerekiyor. Çünkü söz konusu tepkinin bu coğrafyada yakın ve uzak örneklere sahip köklü bir geçmişi var. Bu geçmişin son seçim sonuçlarının oluşmasında kinetik ve ileride muhtemel başka sonuçların üretilmesinde de potansiyel etkisi olduğunu görmek gerekiyor.

17 Nis 2018

 

Suriye, Rusya, İran ve “direniş ekseni” bu saldırıyı da kendi lehine sonuçlandırmayı başardı. Suriye’de süreç zaten geri döndürülemez bir şekilde yönetimin lehine işliyor. Saldırının yaşandığı sabah elinde çantasıyla ofisine girerken verdiği görüntü ile “sağlam mesaj” veren Esad zaten halk içinde yüksek düzeyde olan desteğini daha da arttırdı.

ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye saldırısının sınırlı tutulması tercih miydi, zorunluluk muydu?

Saldırı öncesinde “Trump Esad’ı vursun yerine bizim istediğimiz biri gelsin” beklentisinde olanlar şimdi kızgınlıkla ABD’nin neden etkili bir saldırı düzenlemediğini soruyorlar. Bu soruyu soranlar bölgeyi iyi tanısaydı soruyu “neden etkili saldırmadı” değil “neden etkili saldıramadı” diye sorarlardı.

Bu sorunun cevabına geçmeden önce saldırı ile ilgili dikkat edilmesi gereken noktalara göz atalım:

FUKUS (Fransa, İngiltere, ABD) saldırısında hedef alınan yerler ne Suriye ne de müttefikleri için hayati önemde yerlerdi.

Sayfalar