Tayfun Atay

08 Mar 2019

Feminizm, kadını olduğu kadar erkeği de ataerkil tahakkümden kurtarmayı, özgürleştirmeyi, dolayısıyla insanlaştırmayı hedefleyen bir hareket olmalıdır

Feminizm, ataerkilliğin karşıtıdır.

Tarihsel bir iktidar pratiği ve hem bir ekonomi-politik örgütlenme, hem de bir ideolojik örüntü olarak ataerkillik, kadın-erkek eşitsizliğinin erkekten yana ve kadına karşı hayata geçmesi demek.

Buna bağlı olarak feminizm, her şeyden önce ve en önemlisi, kadın ve erkeğin eşitliğine inanmak, bunu savunmak… İdeolojinin adındaki kadın (“femine”) vurgusu, eşitsizliğin açık, görünür, gözlenir mağduru ve mazlumunun kadın cinsiyet olmasından…

Ama feminizmin temel ve asli ilkesi kadın-erkek eşitliği ise, bunu hemen izleyecek ikinci ilkenin de “hem kadınlar hem erkekler; diğer deyişle kadınlar kadar erkekler de feminist olabilir, olmalı” şeklinde formülleştirilmesi gerekir.

12 Ara 2017

 

Antropolojiyi tanımlama yolunda yıllardır şu cümleyi kurarım: Peygamberlerden öğreneceklerimiz olduğu kadar, şempanzelerden de öğreneceklerimiz vardır diyerek hareket eden bilimdir antropoloji...

Bu söz, insanın “biyo-kültürel” bir varlık olduğunu işaret etmeyi hedefler.

Daha önemlisi, insanın “ikinci doğa”sı olan kültürün, birinci “biyolojik” doğa karşısında “birincilleştikçe”, ona baskın hale geldikçe nasıl zararlı, yıkıcı, yok edici sonuçlar yarattığına dikkat çekmeyi hedefler.

İnsan, “kültür üreten varlık” olmanın kibri ile özde bir “hayvan” olmasının doğa karşısında gerektirdiği “tevazu”dan (alçakgönüllükten) uzaklaştı. Bugünkü yıkıcı konumuna böyle geldi.

Parçası olduğu doğa karşısında olduğu kadar, parçası olduğu canlılar, hayvanlar, primatlar, yani “maymunlar” dünyası karşısında da koptu tevazudan insan...

İnsan, bir primat, yani “maymun”.

“Evrim” kuramıyla ilgili yaygın, ama o ölçüde de yanlış ifadenin aksine insan, “maymundan gelme” değil. İnsan, başlı başına bir maymun...

24 Eyl 2017

 

Anlamalıydım bu seneki ilk derste üniversiteye yeni başlayan öğrencimin, “Galiba hapse giricem” tepkisinin nedenini!..

Karşısına M.Ö. 2’nci yüzyılda yaşamış Romalı Terentius’un, Marx’ın da çok sevip hep kullandığı meşhur özdeyişinden bahisle çıkmıştım:

“İnsani olan hiçbir şey sana yabancı değil” diyerek…

Çünkü sen, yolun başında bir sosyologsun diye de ekleyerek!..

* * *

İnsana, topluma, kültüre ilişkin dünyanın bir ucundan öbür ucuna, geçmişten bugüne ne yapılmış, söylenmiş ve olmuşsa hepsi burada öğrenilecek, konuşulacak, tartışılacak; gizli, saklı, ayıp, yasak yok bu sınıfın içinde demiştim.

Çünkü sen, yolun başında bir sosyologsun diye ekleyerek…

* * *

20 Eyl 2017

 

Diyanet İşleri Başkanlığı’yla ilgili yapılabilecek “ortalama” tarihsel özet şudur:

Başlangıçta Cumhuriyet’in bir Diyanet’i vardı.

Şimdi Diyanet’in bir Cumhuriyet’i olma noktasına gidiyoruz.

Diyanet, laik ulus-devlet Cumhuriyet’le uyarlı bir “ulusal İslam” üretmek gibi, bugünden bakıldığında “naif” bir hedefle kuruldu.

Bugün Diyanet, kendisiyle uyarlı bir “İslami ulus” üretme yolunda “namütenahi” (sonsuz) bir hırsla Cumhuriyet’e yükleniyor.

17 Eyl 2017

 

Gölgesi olan surete heykel, gölgesi olmayan surete resim denir ve İslam, bunların her ikisini birlikte değerlendirir.

O yüzden Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’ne “Heykel” hususunda bilgilenmek üzere müracaat ettiğinizde sizi “Resim” maddesine yönlendirecektir.

İslam, resim ve heykel, yani suret (tasvir) yasağında Yahudiliğin izinden gider. Tevrat’ta açık, seçik, kesin ve bir hayli de keskin belirtilmiştir:

“Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın; onlara eğilmeyeceksin; ve onlara ibadet etmeyeceksin; çünkü ben, senin Allah’ın Rab, (…) ve beni seven ve emirlerimi tutanların binlercesine inayet eden, kıskanç bir Allah’ım” (Çıkış, Bap 20: 4-6; “Kitabı Mukaddes”, İstanbul, 1993, s. 73).

11 Ağu 2017

2017 ÖSYS sonuçlarında tercih yapma oranının kimi belirlemelere göre neredeyse yüzde 50 gerilemesi gündeme bomba gibi düştü.
214 bin 430 boş kontenjan var. Bunun ilk yerleştirmede daha da artacağı, 350 binleri bulacağı öngörülüyor. Eğer öyle olursa toplam 910 bin kontenjanın üçte birinden fazlası boş kalacak yani.

“Uzmanlar” nedenler sıralamış:

1) Meslek lisesi öğrencileri, üniversiteye sınavsız geçişin kalkmasının ilk yılı olmasından dolayı ne yapacağını bilemedi.

2) Açık öğretim fakültelerindeki lisans programlarının YGS yerine LYS ile öğrenci alması boş kontenjan artışına etki etti.

3) Üniversitelerdeki kontenjan artışı karşılık bulmadı, hatta talep düştü ve boş kontenjan oranı arttı (Hürriyet, 10 Ağustos 2017).

“Neden” olarak önümüze konan bu “teknik” ve yüzeysel açıklamalar karşısında acı acı gülüyorum. Hele ki üçüncü maddenin bize bir sonucu nedenmiş gibi göstermesine diyecek söz bulamıyorum!

AVM açar gibi üniversite açarsanız sonuç bu olur!..

***

19 Tem 2017

 

Fatih Terim’in İzmir Alaçatı’da ortalığın altını üstüne getirmesi alabildiğine hayret ve şaşkınlık yaratmış görünüyor. Hemen herkes Terim’in çıkardığı kavgadan “benzeri görülmemiş olay” diye söz etmekte.

Bense, Türkiye Futbol Direktörü’nün iki damadıyla birlikte bir kebapçı restoranını basmasıyla gerçekleşen olayı bu kadar yadırgayanlar karşısında hayret ve şaşkınlık içindeyim!

Hele ki olan bitene bakıp da “Türk futbolu kimlere emanet” diye soranları hiç anlamıyor, bunlar acaba Ay’da mı yaşıyorlar diye sormaktan kendimi alamıyorum!..

***

Arkadaşlar, Türkiye kimlere emanetse Türk futbolu da aynı çizgide, doğrultuda, dokuda, hamurda ve mayada birilerine emanet!..

Burası “Yeni Türkiye”!

Siyaset meydanında başı çekenlerin hâli, havası, huyu-suyu neyse Alaçatı meydanında racon kesen "futbol reisi"ninki de o…

Balık baştan kokuyor!..

14 Haz 2017

 

Başbakan Binali Yıldırım’ın yüzünü Allah hep güldürsün!..
Çünkü o, bizim yüzümüzü hep güldürdü ve güldürmeye de devam ediyor.
Yıldırım, 2000’ler Türkiye’sinin gidişatına genelde trajik bir damga vuran siyasal dinbazlığın yer yer komedi formatında da karşımızda belirmesini mümkün kılan bir şahsiyet olarak ayırt edilebilir.
Onun “15 Temmuz” dehşetini açıklama yolunda sarf ettiği ve siyasal tarihimizin belki de en kâbus hadisesinden bile adeta mizah türettiği sözünü unutmak mümkün mü?!
Biz, darbeden öte Dâbbe demiştik yaşanan/ yaşatılan dehşeti açıklamak için… O ise “Yahu kasmayın bu kadar dercesine nasılveciz yorumlamıştı olan biteni, hatırlayın:
“Cuntacılar conta yakmıştır.”

***

15 Nis 2017

Siyaset, bir bakıma da semboller için verilen mücadeledir. Herkesin kendi sembollerini hayata hâkim kılma çabasıyla verdiği bir mücadele.

Sembol (simge), bir anlam ya da değerin somutlaşması…

Dolayısıyla sembolik olarak ortaya koyduğunuz her şey, sizin nasıl bir anlam ve değerler dünyası içinde hayatı sürdürmek istediğinizin de fark edilmesini sağlar.

***

Pazar günü yapılacak referandumda ne çıkacağı, herkesin öncelikli sorusu ve sorunu.

Ama arada bir, “Hayır da çıksa, evet de çıksa, sonuçta…” diye başlayan cümleler kurup devamını kendi halince, fikrince, meşrebince getirenlere rastlanıyor.

Öyle bir cümle de ben kurayım!..

Evet de çıksa, hayır da çıksa sonuçta referandumdan geriye üç sembol kalacak.

05 Mar 2017

1978’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde ilk derslerden birinde kültür konusu işlenirken o dönem bu memlekette sosyal antropolojinin önde gelen isimlerinden sayılan hocamızın şu sözlerini dün gibi hatırlıyorum: “Kültür evrenseldir diyorlar. Bunu diyenlerin dilleri kopsun!..”

Tablonun en acı yanı, bunu söyleyenin bir antropoloji profesörü olmasıdır da dün gibi hatırlamamın nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün “3. Milli Kültür Şûrası” açılışında yaptığı konuşma. 1978’den bu yana yaklaşık 40 yıl geçse de bir arpa boyu yol alamadığımızı düşündüren konuşma...
Kültürün hem evrensel, hem ulusal (millî), ama hem de bölgesel, yerel, yöresel, mahallî olabileceğini, kavrama karşılık gelen realitenin tekil değil çoğul ve çok katmanlı olduğunu bir türlü öğrenemedik, öğretemedik.

Sayfalar