Milliyet

25 Kas 2013

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya’nın (P5+1) Cenevre’de dün sabaha karşı yerel saatle 04.30’da İran’la imzaladıkları nükleer anlaşma, İran’ın gizli nükleer programının 2001’de ortaya çıkarılmasından bu yana kaydedilen en olumlu gelişmedir. Bu anlaşmayla İran nükleer silah geliştirmesini somut biçimde engelleyecek denetlenebilir adımları önümüzdeki altı ay içinde atmayı kendisine karşı uygulanan bazı yaptırımların gevşetilmesi karşılığında kabul ediyor. Bu süre zarfında P5+1 ile İran arasında kapsamlı ve kalıcı bir nihai anlaşmaya varılması hedefleniyor. Bu en başta Obama yönetimi ile İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin ve ardından uluslararası sistemin çok önemli bir başarısıdır. Bu nispette, anlaşmanın ülkemizin güvenliğine katkıları da büyük olacaktır.

25 Kas 2013

Taksim’deki Gezi Parkı’nda başlayan ilk protesto eylemlerinin üzerinden altı aya yakın bir süre geçti. Türkiye, 1 Mayıs’ta Taksim’de yaşanan olayların etkisi daha soğumadan, 28 Mayıs gününden itibaren Gezi Parkı sürecini yaşadı. İstanbul ve Ankara’da başlayan protesto eylemleri dalga dalga tüm ülkeye yayıldı. Sadece devletin ilgili kurumlarının değil, sokaktaki vatandaşın da hiç beklemediği bir süreçti, bilançosu ağır oldu. Gezi Parkı eylemlerinin “artçıları” halen görülüyor. Bu dönem, devlette de bir travma yarattı. İstihbarat eksikliğinin yanısıra, başta polisin konumu olmak üzere devletin bu işlerle ilgili kurumları tartışmaların odak noktasını oluşturdu. Gezi Parkı eylemleriyle ilgili pek çok şey söylendi, süreç sorgulandı, tespitler ve değerlendirmeler yapıldı. Yeri geldikçe, yeni değerlendirmeler yapılıyor.

07 Ağu 2013

 Kuzey Suriye ile ilgili iki olay ilk bakışta Türkiye’nin politikasında önemli bir değişikliğin yer aldığı izlenimini veriyor. Bu gelişmelerden biri PKK ile organik bağları olduğu bilinen PYD’nin lideri Salih Müslim’in İstanbul’a davet edilmesi ve Türk yetkililerle 2 gün süren görüşmelerde bulunmasıdır. İkinci olay ise, hükümetin ilk kez radikal İslamcı grup El Nusra Cephesi’ne karşı bir tutum sergilemesidir. Bu gerçekten Ankara’nın temel politikasında yeni bir yöneliş mi, yoksa taktiksel bir ayar mı? Bunun kesin yanıtını vermek için zaman erken olmakla beraber, konu şimdiden tartışılmaya değer. *** PYD ile ilgili son gelişmeden başlayalım.

07 Ağu 2013

Türkiye, PKK ile çözüm sürecini yürütürken Suriye’de patlak veren olaylar Kuzey Suriye’de KCK/PKK’nın bir kolu olan PYD’yi öne çıkardı. PYD, bu bölgede hakimiyetini güçlendirme ve özerk bir Kürt yönetimi kurma faaliyetlerini hızlandırdı. Bu yolda El Kaide’ye bağlı El Nusra ile çatışıyor.

Bu çatışma sürerken PYD lideri Salih Müslim, İstanbul’a davet edildi. Dışişleri ve MİT yetkilileriyle görüştü. Bu görüşmelerde kendisine Türkiye’yi rahatsız edecek hareketlerden kaçınması, sınıra çekilen PYD bayrağının indirilmesi, özerklik ilanına yönelmemeleri, Esad’a yaklaşmamaları, ÖSO içinde yer almaları tavsiyelerinde bulunulduğu basına yansıdı. Müslim de özerklik gibi bir niyetleri olmadığını, ancak bir yönetim oluşturma ihtiyacı bulunduğunu, görüşmelerden memnun kaldığını ve Türkiye’nin Kuzey Suriye’de Kürtlere insani yardım sözü verdiğini söyleyerek, ayrıldı.

23 Tem 2013

Türkiye için esas Suriye meselesi artık Kuzey Suriye sorunudur. Zira komşu ülke ile sınır bölgesinde olup bitenler, Türkiye’yi direkt olarak etkiliyor ve Hükümeti zor seçenekler karşısında bırakıyor. K. Suriye’deki son gelişmeler, aslında iki buçuk yıldır devam eden Suriye krizinin bir sonucu. Eğer Esad rejimi, Suriye’deki ayaklanmadan kısa bir süre sonra devrilseydi, herhalde K. Suriye’deki durum bugünkü kritik noktaya gelmeyecekti. Ankara hesaplarını Esad’ın kısa zamanda alaşağı edileceği öngörüsüne dayanarak yaptı. Böyle bir kanı ile Suriye rejimine karşı sert bir tavır aldı, muhalifleri aktif olarak destekledi ve fiilen taraf oldu. Ne var ki yanlış hesap Şam’dan döndü! Esad rejimi -Rusya, İran ve Hizbullah’ın aktif desteğiyle- direndi ve hâlâ da direniyor. Yabancı istihbarat kaynakları rejimin daha uzun süre (belki de yıllarca) direnebileceğini ve bu arada iç savaşın devam edebileceğini belirtiyorlar.

09 Tem 2013

Mısır’da yaşanan darbe süreciyle ilgili iki kritik detay yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Birincisi, ne Mursi ne de Müslüman Kardeşler son ana kadar darbe olacağına ihtimal vermemiş. Haliyle Ankara’ya giden kriptolara da Müslüman Kardeşler’in ”Darbe yapamazlar” tavrını yansıtmış; bu yüzden de, Mısır’daki siyasi krizin tam teşekküllü bir askeri darbeye evrilmesi, herkesten çok Ak Parti hükümetini şaşırtmış. İkinci detay ise, darbe öncesindeki haftalarda perde arkasında Amerikalıların başı çektiği ciddi bir arabuluculuk sürecinin olduğu, ancak Mursi’nin son ana kadar taviz vermeyi reddettiği yolunda.

09 Tem 2013

Bizim muktedir İslamcıların, Gezi’yle 2’nci Tahrir arasında hayali bir bağ kurduktan sonra Mısır’da darbeyle devrilen “Müslüman Kardeşler”in mağduriyetine sözde ortak olmak istedikleri belli. Bu “ortaklığı” Türkiye’de sivil toplumun muhalefetini daha fazla ezmenin meşruiyetine tahvil etmek niyetindeler. Ancak bunu başarmaları imkansızdır. “Sivil toplumu ezmek imkansızdır” demiyorum; buna bir meşruiyet zemini icat etmek ve alemi buna inandırmak imkansızdır. Ayrıca, 31 Mayıs’ta toplumsal patlamaya yol açarak istikrarsızlığa neden olmakla kendi yanlışlığını zaten kanıtlamış bulunan baskı politikalarında ısrar, daha fazla istikrarsızlıktan başka bir sonuç getirmeyecektir. Bizim muktedirlerin durumu aklıma, Amerikalı büyük hiciv ustası ve aktör Will Rogers’ın vecizelerinden birini getiriyor: Kendini bir çukurun içinde bulursan kazmayı bırak!

29 May 2013

Gezi Parkı’nda, bir ağacın altındayım. Polis, Gezi Parkı için nöbet tutanlara biber gazı sıkıyor. Birazdan ben de alacağım payımı... Oysa gazetedeki steril odamda oturup, olayları twitter’dan izleyebilirdim. Ama içim elvermedi. Bir ağacımızı bile koruyamayacak mıyız? Bu kanunsuz, usulsüz yıkıma sessiz mi kalacağız? ‘Çalışma’ya, yani parkın ağaçlarını devirmeye gelen, ama hiçbir yetkisi olmayan kişiler, toplanan ve protesto eden kalabalığı engellemek için önce çadırları söküyor. Önceki geceden beri burada nöbet tutan yaklaşık 40-50 mert insan, polis ve yıkımcılarla konuşmayı deniyor. Nafile. Gerginleşen ortamda kadınlar dahil olmak üzere, herkes kaba kuvvetten payını alıyor. Nöbet tutanların çadırları hunharca yıkılıyor, Mimarlar Odası yetkilisi Mücella Yapıcı, üzerinde oturduğu pankart altından çekilince düşüyor.

22 Nis 2013

Bağımsız Van Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Aysel Tuğluk’un 11 Nisan’da Radikal’de yayımlanan “Süreç, sonuç değil başlangıç” başlıklı yazısında geçen çok kritik birkaç cümleyi değerlendirmek için vakit hiç de geç değil. Çünkü o cümleler, “bir kısım silahlı PKK”nın, kurulmakta olan Türk-Kürt ittifakında edineceği yer ve işlevini anlatıyor.

Tuğluk’un ana akım medyada hakkı verilerek tartışılmayan o cümlelerini hatırlayalım: “En az önümüzdeki çeyrek asır boyunca Kürtlerin var olduğu her yerde PKK da çeşitli biçimlerde olacak. Suriye’de bir süre daha silahlı; İran’da yakın gelecekte tekrar silahlı; Avrupa’da kurumsal vs. (...) PKK, Türkiye’de de çeşitli biçimlerde olacak. Ancak Sayın Öcalan’ın yeni dönem kurgusunda PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye siyasal sahasının dışına geri dönüşsüz biçimde çıkarmak var.”

18 Mar 2013

Diyarbakır gelecek hafta, tarihinin en büyük nevruzunu kutlamaya hazırlanıyor. Güneydoğu’da başka yerde etkinlik olmayacak, “çevre”, Diyarbakır’a akacak. Bunun için büyük hazırlık var. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu önceki gün Diyarbakır’da Belediye Başkanı Osman Baydemir’le bir araya geldi. “Allah muhabbetimizi daim eylesin” dedi. Baydemir’in Davutoğlu’na verdiği mesaj şu: “Türkiye Kuzey Kıbrıs’a, Kerkük Türklerine nasıl soydaşı olarak sahip çıkıyorsa Suriye’deki, Irak’taki Kürtlere de aynı şekilde sahip çıkmalı.” Bu çağrının Davutoğlu’nun vizyonuyla kesiştiği açık... Muhtemelen ziyaretinin bir amacı da bu...

Sayfalar