Güray Öz

28 Nis 2019

Çoktan hazır ettiğin valizini gözden geçir; “aman ilaçlar tamam mı, yetmişine girdin orda burda efelenme ilaçlarını zamanında al” diye öğütler veren eşinle, çocuklarınla, arkadaşlarınla vedalaş artık. Bir vakit yazı da yazamazsın; harflere, kelimelere, cümlelere şöyle alıcı gözle bir bak, “bundan sonra mektup kılığında anlatırsınız artık meramınızı” de ki onlar da alışsınlar kapalıya...

 

18 Nis 2019

 

Önümüzdeki günler, can yakan dönemin yolsuzluklarının su yüzüne çıkacağı günler olabilir. Kesin “olacaktır” demek isterdim, diyemiyorum. İstanbul Belediye Başkanlığı’nı elinde tutmak için her yolu deneyen, olmadık işler yapan yeminli bir kesimin, yolsuzlukların, hukuksuzlukların ortaya çıkmasından ürktüğü anlaşılıyor. Örneğin kaleminden kan damlayan “Pelikan grubu”ndan söz ediliyor. Bu kesimin canını dişine taktığı, şu meşhur mazbatayı dipsiz kuyulara atmak istediği, “suhulet” tavsiye edenlerin ise kurtuluşu “arazi olmakta” bulduğu, “aman maraza çıkamayalım daha kötü olur” dediği söyleniyor.

 

* * *

08 Mar 2019

Seçim dönemlerinde seçmenlerin değişimin başlıca anahtarı olabileceği fikri doğal olarak öne çıkar. Bu seçimde de seçmenler, sunulan sınırlı alternatifler arasından “özgürce” seçim yapılacağı aldatmacasıyla karşı karşıyalar. Sistem, siyasi partilerin katılımını zorlaştıran, il genel ve belediye meclisleri için verilen oyların “onda birini” büyük partilere aktararak küçük partileri meclislerden uzaklaştıran, demokrasiye tümüyle yabancı bir seçim sistemidir.

 

Yaklaşan seçimlerin genel seçimlere göre işlevsel sayılabilecek yanı, abartmamak koşuluyla, yerel olma özelliğidir. Adayları daha dar alanlarda görme, değerlendirme, karar verme, örneğin Beyoğlu’nda Alper Taş’ı, Adalar’da Erdem Gül’ü ya da kimi il ve ilçelerde sosyalist adaylara oy verme şansınız olabilir.

30 Oca 2019

Bir eski bakanın “cennete” gitmenin yolunu gösterdiği günden beri nasıl rahatladım bilemezsiniz. Muhterem açıkladı da öğrendik; medyadır çarpıtır çünkü, “Ruz-i mahşerde beratlarınızdan bir berat olacaktır” diye ince bir cümleyle müjdelemiştir cennetin mülkünü, Allah’ın da, milletin de işine mi karışmış, haşa, yalnızca oy istemiştir bir partidaşına.

***

 

Şaka yapmıyorum. Bir süredir yukarıda parantez açma kapatma işleri son hız devam eder, devletin yeniden inşası planlı programlı sona doğru ilerlerken, aşağıda da gerekli kitle desteğini genişletmek gerekmez mi? Ama bu öyle bir kitle desteği olmalıdır ki, bir süredir pek sık dile getirilen “cehalet ne kadar artarsa yönetmek o kadar kolay olur” beklentisine denk düşsün.

***

02 Oca 2019

Yeni yıla giriyoruz diye bir tevatür dolaşmaya başlayınca insanoğlunun merakı, hevesi, itirazı hepsi birden üstüme çullandı. Biliyorum zor zamanlardan geçiyoruz; zaman dediğimiz “şey” ise dur diyemediğimiz bir “şey” olmaya devam ediyor, biz de ne yapalım, onu salise, saniye, saat, ay, yıl, uzat gitsin bölmeyi, parçalamayı seviyoruz. Kısacası bu yıl denilen “şey” de akıp giden zaman içinde bizim icadımızdır.

***

 

Ne diyeceğim, ne demeye çalışıyorum? Lise yıllarında keşfettiğim, keşfimden de çok mutlu olduğum tuhaflık, her şeyin geçip gideceği, bizim pek fazla bir şey yapmamıza gerek olmadığı, şiir yazarak, âşık, mümkünse sarhoş olarak zamanı geçirmemiz gerektiği idi. Yine bana benzeyen bir arkadaşım sık sık aşık olur, ben de onu “gel parka gidelim, döndüğümüzde her şey başka olacak” diye avuturdum. Bir keresinde benim park teorim tuttu; arkadaşımın aşkının karşılıksız olmadığı anlaşıldı.

***

29 Ağu 2018

Ahmet Tulgar’a teşekkür ederim, burjuvalarımızın son durumlarını, nasıl sivilleştiklerini birinci elden anlattığı için. Önemli bir burjuva kişiliğin eski ama eskimeyen sözlerini Milliyet’te 2003’te yayımlanan bir söyleşiden Cumhuriyet’e aktardı. O zaman es geçmiş, ayıp etmişiz. Bir zamanların Yeni Demokrasi Hareketi olarak dağı taşı inleten liberal partisinin lideri Cem Boyner’in sözleri duvara asılacak cinstendir!

***

Tulgar’ın, Bakan Albayrak’ın toplantısını pür neşe anlatan ünlü burjuvamız Güler Sabancı portresi ile epeyce fikir sahibi olmuştuk. Devam ediyoruz; şimdi de Boyner’den “burjuvalarımızın artık bir sınıf olmaktan çıktıklarını, sınıflar meselesinin son kuşak burjuvalarla çözüldüğünü” geç oldu ama öğrendik işte sonunda.
Tulgar’ın Cumhuriyet Pazar’da (26 Ağustos) çıkan usta işi yazısını okuyun lütfen.

***

26 Ağu 2018

Artık üstümüze üstümüze geliyor. Ücretler yerinde bile saymıyor; enflasyon uçuşta, pazar çıldırdı; elektrik, su, doğalgaz kısaca kullanmaktan kaçınamayacağımız temel tüketim kaynaklarına zam üstüne zam yapılıyor. Krizlerde yük, gelir durumuna bakılmaksızın her zaman sayıca çok olanın üstüne yıkılmak durumundaymış, başka çare yokmuş.

***

Aslında sizin harcadığınız her kuruşun yaratıcısı biziz. Lüksünüzü, rahatınızı, ödediğiniz ya da ödemediğiniz, kaçırdığınız, cebe attığınız, sık sık affedilen vergilerinizi de yarattığımız değerin aldığımız azıcık ücretin dışında kalan büyük kısmıyla hep biz ödüyoruz. Şimdi krizin yükünü de biz taşıyacağız, öyle mi?

***

Hem kendi küçük konutumuzun kısılmış ışıklarının, az çalıştırmaya gayret ettiğimiz bulaşık ve çamaşır makinesinin harcadığı elektriğin faturasını hem de sizin faturaları ödedik. Sürekli kabaran, hâkim olamayacağınız dövizin katladığı milyonlarca dolarlık borçla sürdürdüğünüz talan kapitalizminin faturası da şimdi önümüzde.

***

26 Ağu 2018

İkinci Dünya Savaşı adıyla anılan, gerçek karakterini ise dünyanın yeniden paylaşımı olarak adlandırıldığında kavrayabileceğimiz felaketin üzerinden yaklaşık 70 yıl geçti. Birincisi ile ikincisi arasındaki süre çok daha kısadır, yaklaşık 20 yıl. Üçüncüsü kapıda mı?

***

Aradan geçen sürede paylaşımı amaçlayan nokta atışlı, bölgesel savaşlar belirleyici oldu. Kimi zaman dengeler nedeniyle, sessizleşsen, vesayet savaşlarıyla süren, Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra hızlanan paylaşım savaşları özellikle Ortadoğu’da yeraltı zenginliklerine sahip ülkelerde yoğunlaştı.

***

Şimdi “yenisinin zamanıdır” diyorlar. Bu kez kapitalizmin büyük krizinin, yapısal iflas döneminin böyle bir büyük savaşı tetikleyeceğini söyleyenler de var. Avrupa ülkelerindeki faşist neo-nazi örgütlenmelerin kitle tabanı edinmesinin bu türden bir felaketin işareti olduğu da yazılıp çiziliyor.

***

19 Ağu 2018

Ne zaman bir grup düşünen, tartışan insan bir araya gelse karamsarlık bulutları gökyüzünde birikmeye başlıyor. “Artık bu iş bitti” teslimiyetçiliğinin, aklı başında insanları bu şekilde etkiliyor olması ne kadar üzücü, ne kadar korkutucu. Korkutucu çünkü karamsarlık bulaşıcıdır; insanın kötü özelliklerinden birisi olan konformizmin çocuğudur.

***

Teslim olursanız sanki rahatlayacaksınız; artık sizin fazla düşünmenize gerek kalmayacak, “dışarısı” sorunlarınızı çözecek, bir şekilde “huzur” içinde yaşayıp gideceksiniz. Bu yanılsama, bizi bugün tehlike altında bulunan insanlığın dışına savuracak kötülüğün kendisidir. Sınırdayız, kurtulmak, kurtarmak zorundayız. Tam bu sırada umutsuzluk üstümüze çullanıyor; krizlerin yükü yoksulların, emekçi sınıfların üstüne yıkılırken insanlara önerilen “tevekkül - katlanma” her yere, her şeye sessizce sızıyor.

***

07 May 2018

Suret-i haktan görünen vahşi kapitalizm sırtlanlaşma eğiliminde. Bu eğilimin politikaya yansıması ise işçilere, emekçi halka yeni dayatmalar şeklinde kendini gösteriyor. Erinç Yeldan yazdı, yinelemekte, sık sık anlatmakta, uydurma kavramlarla benimsetilmesine karşı çıkmakta büyük yarar var. Yarar var, çünkü bizim ülkemizde yaşanan süreçlerle de yakında ilişkilidir. Dünya Bankası taslak raporu bu sırtlanlaşmayı tanımladı. Kısası şöyledir: Teknolojik gelişmelere uygun toplumsal ilişkilere ayak uydurmak zorundasınız, ayak uydurmazsanız, uydurulacaksınız.

***

Sayfalar