Kamuran Kızlak
Salgın en fena inşaatçıları vurmuş. Sektörün ileri gelen firmalarından birinin sözcüsü 'neredeyse üç aydır Vuhan’da bir tek konut bile satılmadı. Devam eden ve iptal edilemeyecek kadar büyük projelerimiz var. Sektörün durumundan endişeliyiz' diye dert yanıyordu. Çinlilerin yatınca rüyasında inşaat gören, kalkınca inşaat hayali kurarak yaşayan bir doğa ve insan sevmez; ama beton ve yağmaya tapar yöneticilerinin olmaması ne fena…
Çin’in salgınla mücadele başarısı-II: Örgütlü toplum, kamusal sağlık anlayışı
İlk önlem artık herkesin bildiği Vuhan’daki o ağır karantinaydı. Salgın diğer eyaletlerde görülmeye başladığında hızla başka önlemler devreye girdi. Bu noktada Çin’in sahip olduğu yüksek teknoloji imdada yetişti. İleri teknoloji uygulamalarının sağladığı olanak ve kolaylıklar kullanılarak belli bir zaman dilimi içinde Vuhan’da bulunanlar gerek cep telefonu kayıtları ve gerekse şehir içi-şehirlerarası yollardaki kameralar aracılığıyla tespit edildi ve izleri sürüldü. Hepsine ulaşıldı, test uygulandı, çok sayıda insan karantinaya alındı. Salgının diğer eyaletlere korkulduğu kadar yayılamamasının nedeni, sert önlemlere ek olarak, bu iz sürmedir.
Karantinanın ve sert önlemlerin başladığı ilk günlerde, Çin’de bir salgınla ilk kez karşılaşan ve hem korkan hem de kaygı düzeyleri yükselen yabancı tanıdıklarıma -email veya telefonla Çin’den neden ayrılmayacağımı anlatmıştım. Her yazışma veya telefon görüşmesinde “Çin’de bir salgın veya insan sağlığına dönük bir ciddi tehdit görüldüğü için değil Çin bu tehditle baş edemezse korkmalıyız… Çin baş edemiyorsa başka hiçbir ülke baş edemez” cümlelerini tekrar etmiştim. Çokbilmişlik ve sanki Çin’i kayırma gibi görünen bu sözler buralarda COVID-19 dahil üç, uyduruk salgın kabul edilen Domuz Gribini de sayarsak dört, salgın görmüş olmanın sağladığı tecrübeye dayanıyor. Bazı arkadaşlar benim deneyimlerimi önemsediler ve Vuhan’dan ve diğer kentlerden ayrılmadılar, Çin’i terk etmediler.