Yakın Doğu Haber

22 Ağu 2019

8 Ağustos’ta meydana gelen nükleer kazayla ilgili olarak Rusya Savunma Bakanlığının 9 Ağustos’ta yaptığı ilk açıklamasında yalnızca bakanlığa ait bir tesiste deney sırasında patlama yaşandığı ve 5 Rosatom teknisyeninin hayatını kaybettiği duyuruluyordu.
 

İlkin, Arhangelsk’in Severodvinsk ilçesine bağlı Nyonoks köyündeki kazayla başlayalım.

8 Ağustos’ta meydana gelen kaza çokça konuşuldu ve elbette bizde de, Batı medyasının yönlendirmesiyle “yeni Çernobil mi?” başlığı altında yazılıp çizildi. 

Patlamanın görüntüleri, büyüklüğüne de tanıklık ediyor: gerçekten ürkütücü bir kaza bu, dolayısıyla “ne oldu?” veya “gerçekten tarafların dediği mi oldu?” sorularını hak ediyor.

Patlamanın Savunma Bakanlığına ait bir tesiste meydana gelmiş olması, hemen herkesin kafasında, “acaba bir şeyler gizleniyor mu?” sorusunu uyandırmış olmalı; bu yüzden muhalif yayınlara bakmak daha anlamlı olabilir. Aşağıdaki özet, esas olarak bu yayınlardan (başta da Eho Moskvı ve Novaya Gazeta’dan) derlenmiştir.

16 Tem 2019

Eğer alternatif fili durumlar yaratılırsa, Soçi anlaşması korunarak ve Moskova–Ankara ilişkileri Amerika lehine bozulmaksızın İdlib’in ‘teröristan’ niteliğinin devamını sağlayan mevcut sonuçlar değiştirilebilir.  

Soçi’de yapılan İdlib anlaşması, üzerinden geçen 10 ayda Şam ve Moskova’nın değil, Ankara ve Washington’un beklentilerini karşılayan sonuçlar doğurdu. 

17 Eylül 2018’de Erdoğan ve Putin tarafından Soçi’de imzalanan bu anlaşma, İdlib’in ‘teröristan’ niteliğine dokunulmaması karşılığında silahlı grupların Suriye ordusu kontrolündeki yerlere yaptıkları saldırıları durdurmalarını öngörüyordu.

İdlib’in Suriye devletinin egemenliğine girmemesi, yani mevcut ‘teröristan’ niteliğinin korunması, Washington ve Ankara’nın talebi; nihai çözüme kadar saldırılardan korunmak ise Moskova ve Şam’ın beklentisiydi.  

04 Haz 2019

 

Geçen hafta Kosova'da yaşananlar uluslararası ilişkilerde hukukun yerini bütünüyle haydutluğun almakta olduğunun apaçık bir işaretiydi.

Geçen hafta Kosova’da yaşananlar, seçim tartışmalarının gürültüsü arasında dikkatten kaçtı. Oysa yaşananlar çok önemliydi ve uluslararası ilişkilerde hukukun yerini bütünüyle haydutluğun almakta olduğunun da apaçık bir işaretiydi.

Yugoslavya savaşı, NATO bombardımanı, Kosova ve Sırbistan üzerine YDH’da daha önce de çeşitli defalar yazmıştım. YDH’nın takipçileri arasında bu meseleye özel bir ilgi duyan okurlar, özellikle “Yugoslavya’nın Yok Edilişinin Kısa Tarihi”ni hatırlayacaklardır.

Orada, Kosova’nın bugünkü muteber yöneticilerinin, isimleri Lahey Adalet Divanı’nın eski başsavcısı Carla del Ponte’nin soruşturma dosyalarına girmiş kriminal haydutlar oldukları ve bu haydutların, özellikle Avrupa’nın sosyal demokratları tarafından Yugoslavya’nın parçalanması senaryosu içinde muteber kılındıkları anlatılmıştı.

23 May 2019

Seyyid Hasan Müderris, Rıza Han’ın zorbaca kararlarıyla ülkeye verdiği zararı kastederek “Öküzden korkmak lazım; çünkü boynuzu var ama aklı yok.” derdi.  

“Bazıları bizim ya dünyayla savaşmamız ya da büyük güçlere teslim olmamız gerektiğini düşünüyor. Biz ise bunun ikisinin de yanlış olduğuna inanıyoruz. Üçüncü bir yol var, biz dünyayla işbirliği yapabiliriz.”[1]

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, imzaların atılmasından bir gün sonra “nükleer anlaşmayı” bu sözlerle savunmuş ve hem Amerika ile ilişkiler hem de nükleer program konusunda ülkedeki iki ana siyasi cenahtan farklı bir perspektife sahip olduğunu iddia etmişti.

İran’daki “muhafazakar” diye bilinen siyasi cenah, Amerika ile müzakerelere de nükleer anlaşmaya da karşıydı. Çünkü onlara göre Amerika, müzakereden karşı tarafa şartlarını dayatmayı, anlaşmadan ise karşı tarafa diz çöktürmeyi anlıyordu. 

08 May 2019

Leontiy Georgiyeviç Bızov

Bızov’un bu önemli analizinde iktidarın yıkılmanın eşiğinde olduğu öngörüsü çok abartılı ve yanlış görünüyor, ne var ki analizine temel teşkil eden düşünceler, büyük ölçüde doğrudur. Bu düşüncelerdeki temel sorun, sınıfsal bakıştan yoksun olmasıdır; ancak bu da Bızov gibi liberal oryantasyonlu bir düşünür için doğaldır.  

Çeviriye kısa bir giriş

Ben, Rusya’nın liberal şablonlarla anlaşılamayacağı, anlamak için tanımak, bilmek, öğrenmek ve kafa yormak gerektiğini düşünenlerdenim. Liberal şablonlara kapılanlar, dünyanın hiçbir yerini anlayamazlar gerçi, ama Rusya söz konusu olduğunda, anlamamak bir tarafa, bütün öngörülerinin boşa düşmesi, söylediklerinin de gerçeklikle en ufak şekilde örtüşmeyecek kadar gülünç olması kaçınılmazdır.

Bu nedenle, aşağıdaki makalenin çok önemli olduğu kanaatindeyim.

08 May 2019

Leontiy Georgiyeviç Bızov’un “Putin dönemine dair bir analiz” başlığıyla yayınladığımız makalenin bütünlüğünü bozmamak için, aşağıdaki notları ayrı yazı halinde koymak, daha anlamlı olacak. 

Bu notlar, makalenin kimi yerlerde aşırı karmaşık, çok bilinmeyen kavramlar ve göndermelerle iç içe yapısına ışık tutacaktır. 

Keza, Rusya ile Türkiye’yi karşılaştırma basitliğinin yaygın olduğunu göz önüne alarak, iki ülke arasında benzerlik değil farklılıkların ağır bastığını, bu kavramların kimisinden yola çıkarak tekrar vurgulama fırsatı bulacağız.

BEKÇİLİK

02 Nis 2019

Kimilerinin iddia ettiği gibi, “suni bir şekilde kurulmuş Yugoslavya devletinin kaçınılmaz yok oluşu” değildi bu. Güney Slav uluslarının kurduğu, Avrupa ülkelerinden birinin yok edilişinin hikâyesiydi.
 

Yirmi yıl önce, 24 Mart 1999’da, Yugoslavya’dan kalanın NATO tarafından “Müttefik Güç” adıyla bombalanması operasyonu başladı. 

NATO operasyonu amacına üç ayı bulmadan ulaştı: Yugoslavya’nın tabutuna son çivi de çakıldı. 

Sözüm ona “bağımsız” Kosova devleti ilan edildi. Kimilerinin daha o günlerde iddia ettiği gibi, “suni bir şekilde kurulmuş Yugoslavya devletinin tarihi, sosyal ve siyasi olarak kaçınılmaz yok oluşu” değildi bu. 

Tersine, Güney Slav uluslarının kurduğu, tarihi, sosyal ve siyasi olarak ayakları toprağa en sağlam basan Avrupa ülkelerinden birinin yok edilişinin hikâyesiydi.[1]

28 Mar 2019

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Lübnan ziyaretini değerlendiren bir konuşma yaptı.
 

YDH-Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, el-Menar ve el-Meyadin televizyonları tarafından canlı yayımlanan konuşmasına, Gazze ve Batı Şeria’da İsrail rejimine, Yemen’de de Suudi saldırganlığına karşı gösterilen direnişe değinerek başladı.

Konuşmasının Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Lübnan ziyaretiyle ilgili olduğunu belirten Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, konuşmasında özetle şunları söyledi:

Bugünkü konuşmam Pompeo’nun Lübnan ziyareti ve burada yaptığı konuşmalarla ilgili olacak. Ama başlarken daha önemli bir konuya değinmem gerekiyor. Bu da Golan’daki İsrail hakimiyetinin Amerika tarafından tanınmasıdır. 

Bu, Arap İsrail ihtilafı tarihi açısından çok önemli ve belirleyici bir gelişmedir. Müslümanların mukaddesatını ve gelecekteki haklarını tehdit etmektedir ve bunu sadece kınamamın hiçbir yararı yoktur.

11 Mar 2019

Rusya’nın Türkiye ve İsrail politikası her ne kadar benzeşse de, ilkinde esas itibariyle ABD ile yarılmayı amaçladığı, ikincisinde ise sürekli bir ilişkiyi hedeflediği ileri sürülebilir.
 

Liberal yayın organları, kapitalist dünyada son derece etkilidir, medyanın geri kalanını hemen hemen bütünüyle onlar domine ederler ve tecrübeleri, ilişkileri, imkânları sayesinde hükümet politikalarını da yönlendirme kabiliyetine sahiptirler. 

Çoğu zaman bu yönlendirme açıktan manipülasyon veya tehdit haline gelmez, “fikir özgürlüğü” sınırları içinde olur; bu “özgür fikirler”i beyan edenler ise büyük sermaye gruplarının ya doğrudan ya da dolaylı temsilcileridir. Ancak kimi zaman iktidarlara açıktan muhalefet etmeye, hatta manipüle etmeye girişirler; bu zamanlar, söz konusu yayınların temsil ettikleri gruplarla iktidarlar arasındaki açının açıldığı dönemlerdir.

Rusya’daki Batı: Burjuvazi ve liberal aydınlar

Rusya’da ana akım liberal yayınlarda bunun izlerini sürmek mümkün. 

03 Mar 2019

Suriye Cumhurbaşkanının ziyaretinde Tahran’la Şam'ın ortakları Rusya’yı tavır değiştirmeye zorlayacak bir strateji belirlediği anlaşılıyor.
 

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in 25 Şubat’taki Tahran ziyareti, taşıdığı önemle orantılı bir diplomatik yankı yaratamadı. 

Çünkü İran Cumhurbaşkanlığı Ofisinin ziyaretle ilgili koordinasyon özensizliği, Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in tepkisine ve teamül dışı istifasına neden oldu, bu da iki bakımdan ziyaretin önemini gölgeledi.

Birincisi Zarif’in istifası İran’da bir hükümet krizine neden oldu. İkincisi ise bu ziyaretle ‘düşman çatlatma’ gösterisi yapmak isteyen Tahran’la Şam, enerjisini krizle ilgili yanlış anlamalara veya çarpıtmalara izah getirmeye harcadı.  

Zarif, İntihab gazetesine “Bugünkü görüşmelere dair o fotoğraflardan sonra Cevad Zarif'in dünyada dışişleri bakanı olarak itibarı yoktur”[1] şeklinde açıklama yaparak istifa sebebine işaret etmişti. 

Sayfalar