Yakın Doğu Haber

25 Eki 2017

 

Mesud Barzani, tartışmalı bölgeleri de ilhak edip bağımsız Kürdistan kurayım derken Kürdistan’ı bölen kişi olarak tarihe geçebilir.

15 Ekim 2017, çağdaş Kürt tarihine 17 Aralık 1946’dan çok daha büyük bir travmanın tarihi olarak geçecek gibi gözüküyor.

17 Aralık 1946, 11 aylık Mehabad Cumhuriyeti’nin; 15 Ekim 2017 ise 25 Eylül referandumu ile kazanılması öngörülen 20 günlük “bağımsız Kürdistan”ın sonunu ifade ediyor.

Merkezi hükümetlerin zayıflığının yarattığı fırsat ve vaat edilen dış destek, bu iki bağımsız Kürt devleti tecrübesinin de ortak hareket noktasını oluşturuyor.

Mehabad Cumhuriyeti, 2. Dünya Savaşı şartlarında İran üzerinde İngiltere ile nüfuz mücadelesi veren Rusya’nın desteği sayesinde 22 Ocak 1946’da kurulmuş; şartların değişmesi ve İran merkezi hükümetinin kontrolü ele alması sebebiyle de yıkılmıştı.

28 Ağu 2017

YDH- Birleşik Arap Emirlikleri’nden yayın yapan The National adlı internet sitesine demeç veren Amerika’nın eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford, Suriye savaşını Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in kazandığını söyledi.

Savaşın yavaş yavaş bitmeye başladığını Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in savaşı kazandığını, iktidarda kalacağını ve İran’ın da Suriye’de bulunacağını belirterek “yeni gerçek bu ve bizim bu konuda yapabileceğimiz fazla bir şey yok” dedi.

Geçmişte ÖSO unsurlarını destekleyen yabancı ülkelerin şu an Amerika’nın Suriye Demokratik Güçleri’ni desteklediği gibi askeri danışman, silah, para ve füze yardımı yapmadıkça muhaliflerin Cumhurbaşkanı Beşşar Esed ile İran ve Rusya gibi müttefiklerinin savaşı kazanmasının mümkün olmadığını belirten Ford, ancak yabancı ülkelerin bunu yapması halinde bile savaşın sadece uzamış olacağını söyledi.

14 Ağu 2017

2015’te Suriye’nin 'omlet' olmasından memnuniyet duyan İsrail, Lübnan’ın güneyinde Hizbullah, Suriye’nin güneyinde ise Suriye ve İran güçleri arasında kendisini tost gibi hissediyor.
 

Suriye’nin son iki yılında yaşanan gelişmeler, ‘omletten yumurta yapılabileceğinin’ ispatı oldu.

“Biz Suriye’nin eskisi gibi birleşik bir devlet haline gelmesine şans tanımıyoruz. Suriye artık omlet oldu. Omletten de bir daha yumurta yapamazsınız.”[1]

Bu açıklama dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon’a ait.

Bu sözlerle Suriye’ye dayatılan savaşın hedefini ve bu hedefe ulaşmış olmaktan duyulan memnuniyeti açıklayan İsrail, şimdilerde Amerika ile Rusya’nın Suriye’nin güneyi konusunda yaptığı anlaşmadan dolayı büyük kaygı içerisinde.

Suriye nasıl omlet oldu?

Aslında bu açıklamanın yapıldığı 2015 Temmuzunda Suriye’de Moşe Yaalon’u haklı çıkaran bir durum söz konusuydu.   

22 Haz 2017

 

İran’ın füze saldırısının iki muhatabı ve iki mesajı ve iki de hedefi var.

İran’ın Suriye’nin Deyr ez-Zor ilindeki IŞİD komuta karargâhını ve diğer merkezlerini füzelerle vurması, resmî düzeyde kısa bir süre önce Tahran’da terörist saldırılar yapan IŞİD’in cezalandırılması olarak açıklandı.

Ancak İran’ın füze operasyonuyla sadece cezalandırdığı IŞİD’e değil, IŞİD’in varlığını fırsata dönüştürmek isteyen uluslararası ve bölgesel güçlere de mesajlar verdiği hem İran içinde, hem de İran dışında dile getirildi.

Örneğin eski Devrim Muhafızları Komutanı ve Nizamın Maslahatını Belirleme Kurulu Genel Sekreteri Muhsin Rızai, füze operasyonu ile ilgili olarak ''Bu, IŞİD'den intikamın başlangıcıydı. Daha büyük bir tokat yolda. Terörizmin destekçileri de İran'ın gücünün mesajını alsın'' dedi.

Lübnan’dan yayın yapan el-Meyadin televizyonunun internet sitesinin genel yayın yönetmeni Ali Haşim, Twitter hesabı üzerinden İran’ın füze saldırısını "Tahran’ın, Tel Aviv’e, Riyad’a ve Washington’a verdiği bir mesaj" diye yorumladı.

24 May 2017

 

Trump’ın iki günlük Riyad ziyaretinin en büyük kazananı Amerika, en büyük kaybedeni ise 350 milyar dolara hayal satın alan Suudiler oldu.

Amerikan Başkanı Donald Trump’ın “İslam-Amerika-Arap Zirvesi’nde” yaptığı konuşma, yeni bir bölgesel düzen için altyapısal şartları oluşturan Suudi Arabistan ve İsrail açısından biraz hayal kırıklığı yarattı.

Çünkü ziyaret öncesinde İran’a karşı İsrail’in de yer aldığı NATO benzeri bir güvenlik örgütü kurulacağı ve Trump’ın da Riyad ziyaretinde bunun kuruluş ilanını yapacağı yönünde ciddi bir beklenti vardı.  Ancak ABD Başkanı Trump, konuşmasında “tüm ulusları İran halkı demokratik bir yönetimi tercih edene dek İran’ı izole etmeye[1] çağırmış olsa da bir Ortadoğu NATO’su kurmaktan söz etmedi.

Suudi Arabistan’da ve İsrail’de, İran’a karşı bir Ortadoğu NATO’su kurulması yönündeki beklentinin kaynağı aslında bizatihi Trump hükümetiydi.

Ortadoğu NATO’su ABD’nin hayal ticareti

10 Mar 2017

Ankara, ABD’nin PYD ile sadece IŞİD’e karşı mücadelede savaşçıya ihtiyacı olduğu için işbirliği yaptığını sanıyor ve PYD ‘adacıklarının’ yapı söküm stratejisi içinde taşıdığı anlamı hala kavrayamıyor.
 

Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Suriye’de güvenli bölge kuracağını açıklaması,[1] teorik çerçevesi Obama döneminde oluşturulan bir stratejinin artık planlama aşamasına konduğunu düşündürüyor.

Zira mesele, “siviller için güvenlikli alanlar kurmak” gibi insani gerekçelerle izah edilse de Trump’ın güvenli bölge kurma hedefi, Brooking Institute’nün 2015’te ortaya attığı kapsamlı ‘Yapı Söküm Stratejisi’ni[2] mümkün kılabilecek adımlardan sadece birini oluşturuyor.

Yapı söküm stratejisi

Brooking Institute’un yapı söküm stratejisine konu olan öneriler özetle şöyleydi:

21 Şub 2017

 

İran Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Münih’teki güvenlik konferansında İran’ı suçlayan açıklamalarına cevap verdi.
 

YDH- BBC Farsça servisinin haberine göre İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İran’ı mezhepçilikle ve bölgeyi istikrarsızlaştırmakla suçlayan konuşmasının yapıcı olmadığını söyledi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Münih’teki güvenlik konferansında yaptığı konuşmada “İran, mezhepçiliği yayıyor. İran’ın mezhepçiliği yayma politikaları, maalesef birçok bölge ülkesinin, örneğin Suudi Arabistan, Bahreyn ve Körfez ülkelerinin istikrarını zayıflatıyor. İran, Irak ve Suriye’yi Şii yapmaya çalışıyor, bu çok tehlikelidir” demişti.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, bugün düzenlediği basın toplantısında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun açıklamalarına tepki göstererek şunları söyledi:

“Bölgedeki güvenlik sorunlarından imparatorluk hayalleri peşinde koşanlar sorumlu”

21 Ağu 2016

Türkiye’nin Rusya ve İran’la yakınlaşma biçimi ve Suriye ile ilgili ortaya koyduğu konu başlıkları Ankara’nın Şam’la hatta ‘stratejik ilişki’ perspektifine sahip olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin Suriye konusunda ‘modus vivendi’ kavramının çerçevesini aşan bir ilişki perspektifi sergilediğine tanık oluyoruz.

Elbette, iki yıl önce Suriye ile ilişkisini “savaş hali”[1] olarak tanımlayan Ankara’nın Şam’la ‘modüs vivendi’ ilişkisi başlatacağını söylemek bile abartılı bulunabilir.  

Ancak Türkiye, vurguladığı yeni tehdit algısıyla Suriye ile stratejik bir ilişki kurmak niyetinde olduğunu artık gizlemiyor.

İki ülkenin arasındaki sorunları buzluğa kaldırarak yeni bir durum üzerinden yeni bir ilişki biçimi başlatmasını ifade eden ‘modüs vivendi’ anlaşması, ilk adım olarak hem Türkiye hem de Suriye için yeterli bulunabilir.

Nitekim şu anki resmi söylemler, Ankara’nın Şam’la ilişkilerinde en azından bir ‘modüs vivendi’ perspektifine sahip olduğunu ortaya koyuyor.

11 Ağu 2016

Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan alınması ve onun dışişleri ve başbakanlığı döneminde Türkiye’nin düşman edildiği ülkelerle ilişkilerini normalleştirmeye çalışması, hükümetin ‘Yeni Osmanlı’ aklından uzaklaşma iradesini yansıtıyor.
 

Türkiye’de mayıs ayından bu yana hem iç hem de dış politikada ‘Yeni Osmanlı’ aklından Türkiye Cumhuriyeti aklına dönme çabasını yansıtan gelişmelere tanık olunuyor.

Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan alınmasının ardından hem iç hem de dış politikada ortaya konan değişim iradesi, hükümetin ‘Yeni Osmanlı’ aklından uzaklaşma ihtiyacını yansıtıyordu.

 15 Temmuz’dan sonra sergilenen tutum, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ aklına dönme zorunluluğu hissedildiğini gösteriyordu. Yenikapı’daki tarihi 7 Ağustos mitingi de içerideki birlik manzarasıyla dışarıya verilen mesajlar açısından adeta bu dönüşün ilanı oldu.

Yeni Osmanlı aklı, Türkiye’nin hem iç hem de dış politikada 2011’den itibaren mutlak şekilde belirleyici olmuştu.

01 Ağu 2016

YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, Halep’in Suriye açısından önemini ve son yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
 

Halep’in Suriye için önemini anlatmak için Ankara–İstanbul örneği verilebilir. Şam idari kenttir, ancak Halep Suriye’nin kalbidir.

Kültür ve turizm kenti olmasının yanında Halep Suriye’nin ekonomi ve ticaret merkeziydi. Talan edilip bir kısmı Türkiye’ye taşınan sanayi kompleksinin yanı sıra Ortadoğu’nun en büyük kanser araştırma hastanesi gibi önemli araştırma merkezlerini de barındırıyordu.

Üniversiteleri, hastaneleri, sinemaları, burjuvazisi, çevresi ile birlikte yaklaşık 5 milyonluk nüfusu ile Halep, Suriye’nin lokomotifiydi.

Beşşar Esad’ın öteden beri Halep’e büyük önem verdiği bilinir. Esad kriz öncesi yaz aylarında çalışmalarını Halep’te sürdürürdü.

Kriz sonrası Halep uzun bir süre önemli bir gösteri ya da olaya sahne olmadı.

Esad’ın stratejisi Halep ve Şam’ı bu savaşın içine sokmamaktı. Şam birkaç güvenlik çemberi ile korumaya alınmıştı. Halep’te ise halkın çoğunluğu ve özellikle burjuvazi Esad’ın yanındaydı.

Sayfalar