Hazal Yalın

04 Eyl 2020

Pek az kimsenin haritada yerini gösterebileceği, çok daha azının ise adını dahi doğru yazamadığı Belarus, 9 Ağustos’taki seçimlerin ardından gerçek anlamda siyasi ve sosyal bir çalkantıya sürüklendi.
 

Pek az kimsenin haritada yerini gösterebileceği,  çok daha azının ise adını dahi doğru yazamadığı Belarus, 9 Ağustos’taki seçimlerin ardından gerçek anlamda siyasi ve sosyal bir çalkantıya sürüklendi.

Çalkantının görünürde iki nedeni vardı. İlki, “diktatör” Lukaşenko’nun seçim hileleriyle halkın iradesini hiçe saymış olması; ikincisi de, 1994’ten bu yana iktidarda bulunan Lukaşenko’dan “bıkkınlık”.

Bu iki iddia, ileri sürenin meşrebine göre yer değiştiriyor; eğer iddia sahibi neoliberal muhalefetten yanaysa ilkini savunuyor; kerhen bile olsa Lukaşenko iktidarından yanaysa da ikincisini.

Ben, iki iddianın da gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum.

18 Ağu 2020

Belarus, yakın olduğu kadar uzak da bir ülke, zira Belarus hakkındaki hemen bütün bilgiler kulaktan dolma ve batı basını kaynaklı. Dolayısıyla, bu tür haberleri ciddi bir süzgeçten geçirmek gerekiyor.

 

Birkaç gündür Belarus’taki gelişmeleri gücüm yettiğince anlamaya ve nefesim yettiğince nakletmeye çalışıyorum. Ben, çalışmalarımın başlıca konusunu oluşturan Sovyetler Birliği ve çağdaş Rusya tarihini hakkında belli bir bilgi birikimine sahibim; ancak Belarus tarihi, uzmanlık alanım değil. Bu nedenle, sadece anlamaya değil, mümkün olduğunca batı kaynaklı propagandalara kapılmaktan uzak durmaya da çalışıyorum.

Bu çerçevede Poligraf adlı, genç entelektüel marksistlerden oluşan bir grubun son derece dikkat çekici değerlendirmeleriyle karşılaştım (https://poligraf.red/). Bu grubun (aşağıda açıklayacağım nedenlerle) kitlesel bir etkisi olmadığını tahmin ediyorum, bununla birlikte Belarus’ta entelektüel çevrede görüşleri dikkate ve ciddiye alınıyor. Poligraf, tahmin edilebileceği gibi, seçimlerden önce de boykot çağrısı yapmış.

03 Tem 2020
Rusya’da devlet, kendi fetiş karakterini beslemek için Rus milliyetçiliğini kullanmaz. Kremlin’in Büyük Rus milliyetçiliğini körüklediğine dair batı merkezli analizler bütünüyle yanlıştır.

Rusya’da yönetici elitin davranışlarını şekillendiren dört temel kaygı var.
Bunların ilki savaştır.
Bu ülke, iki defa yok oluşun eşiğine geldi. İlki, I. Dünya Savaşı’nın başından İç Savaş’ın sonuna kadar olan dönem, ikincisi de II. Dünya Savaşı’dır. Bu ikisi, her şeyden önce demografik felaketlerdi: I. Dünya Savaşı ve İç Savaş yıllarında nüfus yüzde 4,5, II. Dünya Savaşı’nda ise ise erkek nüfusu yüzde 20,6, kadın nüfusu da yüzde 4,5 (toplamda yüzde 12,1) düşmüştür. Daha önce başka bir yerde yazdığım gibi, kadın nüfusu savaş öncesi sayısına ancak 1951’de, erkek nüfusu ise 1959’da erişebilmiştir.
29 Haz 2020

Rusya'da sol, anayasa değişikliği tasarısına esasen, liberal ekonomik düzenin sürmesine karşı olduğu için itiraz ediyor; liberallerin itirazı ise bunun tam tersi.

Rusya’da anayasa değişikliğine dair bizde ve aslında dünyada da genel olarak bilinenler şunlardan ibaret:

1- Putin’in görev süresi, bu anayasa değişikliğiyle sıfırlanıyor; böylece daha önceki dönemler yok sayılarak yeni baştan başkanlığa aday olabilecek. (Doğru.)

2- Yabancı ülke vatandaşlığı da bulunan Rusya vatandaşlarının başkanlık başta olmak üzere önemli makamlara gelmesi engellenecek. (Doğru.)

3- Rusya’nın merkezi devlet yapısı pekiştiriliyor ve Rus milliyetçiliğine dayanan yeni bir devlet sistemi geliştiriliyor. (Yanlış.)

4- Federasyon cumhuriyetlerinin, özerk bölgelerinin, oblastların, vb. Rusça dışında dil kullanmaları yasaklanıyor. (Yanlış.)

22 Haz 2020

Pek konuşmayan bir güvenlik bürokratı olan Patruşev’in mülakatı, başlı başına bir olaydı. “Kukla gösterisi uygulamada” başlığı atılan mülakatta, Batı'nın Rusya’daki durumu istikrarsızlaştırma amacıyla çok kollu bir NGO ağı yaratmakta olduğunu söylüyor.


Rusya Federal Güvenlik Konseyi sekreteri Patruşev’in adını, Rusya ile az çok ilgili olanlar bilir. Patruşev genellikle siloviki ile ilişkilendirilir, dolayısıyla görüşleri ülkenin siyasi geleceği açısından büyük önem taşır.

Bilindiği gibi “Siloviki”, Rusya’nın özellikle Sovyet tarihi boyunca büyük önem taşımış olan ve taşıyan, silahlı bürokrat diye çevirebileceğimiz silovik kelimesinin çoğulu.

22 Şub 2020

Putin, telefon görüşmesinde Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne bağlılığını ve aşırılıkçı tehdidi ezme kararlılığını vurguladı.  

YDH- Hazal Yalın, Bugün akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan telefon görüşmesini değerlendirdi.

***

Bu akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki telefon görüşmesi, öyle anlaşılıyor ki, Türkiye tarafının beklentilerine cevap vermedi. 

Hatırlanacağı gibi, daha önce cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı, savunma bakanı ve AKP sözcüsü tarafından yapılan açıklamalarda "rejim şubat sonuna kadar gözlem noktalarının arkasına çekilmezse vuracağız" vurgusu dikkat çekiyordu. 

Erdoğan da bugün telefon görüşmesinden önce yaptığı açıklamada, sahadaki durumu "ben buna savaş diyebilirim" ifadesiyle tanımlamayı tercih etmişti. 

05 Şub 2020

Rusya hükümetinin resmi gazetesi Rossiyskaya Gazeta'da bugün, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile uzun sayılabilecek bir mülakat yayımlandı. 

Gazete, mülakata “İdlib düğümü” başlığını atmıştı ve gerek son günlerin gelişmeleri, gerek Lavrov'un mülakatta kendine has diplomatik üslubuyla kurduğu cümleler, gerekse de gene bugün hükümete bağlı TASS ve RİA ile Rusya Savunma Bakanlığına bağlı medya grubunda bulunan devlet kanalı TV Zvezda'da yayınlanan, bizim de yorumlayarak çevirdiğimiz, Nusra Cephesi'nin kuruluşunda Ankara'nın rolüne dair haber, doğrudan doğruya Erdoğan hükümetinin hedef alındığını gösteriyordu. 

Gazetenin ilk sorusu, İdlib'de TSK ile Suriye ordusu arasında meydana gelen çatışma haberleri üzerine, Rusya'nın bu gerilimi azaltmaya yardımcı olup olamayacağı şeklinde.

Lavrov'un cevabı çok ilginç, zira hiç kimsenin, hatta “son yıllarda Suriye'de barış sürecine yönelik artan köklü olanaklarıyla Rusya'nın bile” bu durumda “tek başına yardımcı olamayacağını” vurguluyor. 

17 Oca 2020
Rusya’da iktidar, tekelci burjuvazinin (veya mali oligarşinin) kontrolüne değil, üçlü sacayağından oluşan bir bürokratik birliğe dayanır: başkan, dışişleri, savunma. Bunların üçü de kendi alanlarında Rusya’nın birliğini temsil ederler.Üçünün birliği, tekelci burjuvaziye geniş tavizler veren bir devlet kapitalizmiyle birleşmiştir. Başka bir deyişle emperyalist olmayan ve olamayacak bu ülke, emperyalist-kapitalist sistem içindeki varlığını, bir sömürge çevre ekonomisine dönüşmeden, Sovyetler döneminden de alışkın olduğu gibi, güçlü bir bürokrasi (başta güvenlik bürokrasisi) ve katı bir devlet kapitalizmiyle sürdürüyor; bunu yaparken tekellerle çatışmamaya gayret ediyor, ama orta burjuvazinin yükselmesinin karşısında da güçlü bir engel teşkil ediyor.
 
10 Ara 2019

ABD, bölgedeki etnik çoğunluğu teşkil eden Arap nüfusa soykırıma varan uygulamalarda bulunan Kürt teröristlere tam bir hareket özgürlüğü veriyor. Zira “Kürt paravanı”, uluslararası bir suç teşkil eden petrol işini devam ettirmeleri için şart.

ABD, Suriye’de petrolü çalmak için Blackwater’ı ve teröristleri kullanıyor

Federal Haber Ajansı, ismindeki “Federal” sıfatına rağmen bir devlet kuruluşu değil; ancak RIA’nın eski yöneticileri tarafından kurulan ve öyle görünüyor ki Rusya’da iktidar çevrelerinde kaynakları bulunan önemli bir ajans.

Bu ajans, Suriye’de iç savaşla ilgili daima meşru hükümetin yanında oldu; nitekim Şam güvenlik kaynaklarına erişimini de bunun sonucu kabul etmek gerek. Bununla birlikte IŞİD ile çatışmalar boyunca ve yakın zamana kadar Kürt silahlı gruplarına yaklaşımları da mutedil ve saygılıydı.

29 Kas 2019

Estonya parlamento başkanı Henn Põlluaas, geçtiğimiz günlerde, Rusya’dan toprak talebinde bulundu. 

Põlluaas bu talebi, Rusya ile yapılan 1920 anlaşmasına dayandırdı; buna göre, 1920 anlaşmasıyla tespit edilmiş olan sınırlar ihlal edilmiş, Estonya’nın toprak bütünlüğü bozulmuş ve yaklaşık 5 bin kilometrekarelik toprakları Rusya’da kalmıştı. Estonya’nın iddiası, iki ülke arasında 2014’te imzalanan sınır anlaşmasını da tanımamak anlamına geliyor.

Bu, ilginç bir olay; uluslararası hukukla ilişkileri bakımından bizi de ilgilendiriyor. Biraz daha yakından  bakalım.

1920’den bugüne, kısa bir Estonya tarihi

Estonya, bağımsızlık ilanını çok genç bir tarihte, ancak 1918’de yaptı. Estonya’nın bağımsızlığı, 2 Şubat 1920’de imzalanan Tartu anlaşmasıyla ilk defa tanındı. Henüz Sovyetler Birliği’nin kurulmadığı bu tarihte, Rusya Sovyet Sosyalist Federatif Cumhuriyeti, Estonya’da her tür hakkından (çarlık zamanından kalma mülkiyet hakları dâhil) vazgeçti ve Estonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilk tanıyan ülke oldu.

Sayfalar