Sokağa çıkma yasağına karşın kargo çalışanlarının iş yükü arttı, çalışma süreleri uzadı ancak fazla mesai ücreti alamıyorlar. TÜMTİS Genel Başkanı Öztürk, “Örgütsüz olan yerlerde itiraz edenlere kapıyı gösteriyorlar” dedi.
Salgın ve sokağa çıkma yasağına karşın kargo işçileri gece gündüz demeden çalışmaya devam ediyor. Ancak uzun ve yoğun çalışma saatlerine karşın fazla mesai ücreti alamıyor. Sektörün yüzde 60’ı örgütsüz. Ücretler asgari ücret düzeyinde. Günde 13 saate kadar çalıştırılıyorlar. Birçok yerde maske, eldiven yok. İtiraz eden işçiler ise işten atılmakla tehdit ediliyor.
Kargo sektöründeki firmaların bir bölümünde örgütlü bulunan Türk-İş’e bağlı Tüm Taşıma İşçileri Sendikası’nın (TÜMTİS) Genel Başkanı Kenan Öztürk yaşananları Cumhuriyet’e anlattı.
Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre; Öztürk, Aras, UPS ve DHL kargoda örgütlü olduklarını, sektörün yüzde 60’ında ise sendika olmadığını vurguladı. Kargo şirketlerinin sokağa çıkma yasaklarına karşın çok daha yoğun şekilde çalışmaya devam ettiklerini belirten Öztürk, “Biz örgütlü olduğumuz yerlerde kısmi müdahalede bulunuyoruz. Maske, eldiven, işyerlerine dezenfektan konulması, vaka halinde teste yönlendirme, temizlik gibi. Ancak yeterli değil. İşçi arkadaşlarımızın elinden akşama kadar binlerce paket geçiyor. Paketi teslim aldığı yerden ya da verdiği yerden virüsü kapması mümkün. Aynı şekilde bulaştırması da mümkün” dedi.
Yeterli denetim olmadığına işaret eden Öztürk, “Sendikanın olmadığı kargolarda çalışan işçiler bizi arıyorlar. ‘Maske yok, eldiven yok’ diyorlar. İtiraz eden işçileri hemen işten atmakla tehdit ediyorlar” diye konuştu.
1 kuruş bile verilmiyor
Öztürk, çalışanların psikolojilerinin bozulduğunu, bir yandan “evde kal, evde hayat var” denildiğini ancak bu işçilerin günde 12-14 saat dışarıda kapı kapı dolaştırılarak çalıştırıldıklarını vurguladı.
Öztürk, işçilere uzun saatler çalıştırılmalarına karşın “1 kuruş bile” mesai ücreti verilmediğini söyledi. Mesaiye başlama saatleri belliyken paydos saatinin belirsiz olduğunu söyleyen Öztürk, “Artık iş kaçta biterse... Sendikanın olmadığı, örgütsüz işyerlerinde işçilerin ücretleri de ya asgari ücret düzeyinde ya da asgari ücretten 50 lira, 100 lira fazla. Ancak işçilerin büyük bölümü asgari ücretli” dedi.
Bu dönemde iş yoğunluğunun arttığını dile getiren Öztürk, “İnsanlar aklına gelen her şeyi internetten alıyor. Kargo işçileri bunları kapıya kadar taşımak zorunda. Sokağa çıkma yasağında bile çalışıyorlar. İşçiler sürekli ‘biz neden kapsama alınmıyoruz’ diye soruyorlar. Ne yazık ki sendikanın bunu çözme durumu yok. Bizim ‘hayır çalışmayacaksınız’ deme durumumuz yok” diye konuştu.
Öztürk, kargo işçileri arasında da vaka tespit edildiğini belirterek örgütlü oldukları yerlerde direkt müdahale ettiklerini, maske temin etme, teste gönderme noktasında sorunları kısmi de olsa çözdüklerini dile getirdi. Öztürk, “Ancak örgütsüz olan yerlerde itiraz edenlere kapıyı gösteriyorlar. ‘Çalışın yoksa defolun gidin’ diyorlar. İşçiler bizi arıyor ancak müdahale edemiyoruz” dedi.
iş güvenliği
Metal Sektöründe Covid-19 Salgını Araştırması-2
DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi BİSAM tarafından otomotiv, metal eşya, elektrik-elektronik ve demir-çelik sektörlerinde işçiler ile yapılan “Metal Sektöründe Covid-19 Salgını Araştırması-2” kamuoyu ile paylaşıldı.
Koronavirüs salgını başladıktan kısa bir sonra yapılan araştırmanın birincisi üzerinden 1 ay geçti. Metal işçilerinin salgın süreci hakkında eğilimlerini inceleyen araştırmada şu başlıklar öne çıktı:
İşçiler tezgâhta dip dibe çalışıyor, her 5 kişiden 1'nin yakın çevresinde tanı konulmuş kişi var
Araştırma kapsamındaki işçilerin yüzde 61'i Mart 2020'de İşyerinizde üretim sürecinde iş arkadaşlarınızla aranızdaki mesafe ne kadar?" sorusuna 1 metreden az cevabını vermişti. Bu oran Nisan 2020'de alınan tedbirlerle yüzde 37'ye gerilemiştir. Buna karşın işçilerin yüzde 85'i iş arkadaşı ile 2 metreden daha az bir mesafede çalışmaktadır. İş arkadaşı ile çalışırken arasındaki mesafenin 2 metreden fazla olduğu işçilerin oranı ise sadece yüzde 14.9'dur. Bu oran Mart 2020'de yüzde 10 idi. Bu durum işyerlerinde virüsün yayılması açısından riskli bir durum yaratmaktadır. Araştırma kapsamındaki işçilerin yüzde 21'i yakın çevresinde korona virüs tanısı konmuş kişi olduğunu söylerken, yüzde 2.8'i virüs nedeni ile karantina altındadır
Alınan tedbirlere karşın işçilerin %87'si kendini işyerinde risk altında hissetmeye devam ediyor
Araştırma kapsamındaki işçilerin yüzde 60'ı işyerinden kaynaklı olarak (işe gidiş-geliş dahil) virüse karşı risk altında olduğunu, yüzde 27'si ise kısmen risk altında olduğunu düşünmektedir. Çalıştığı işyerinde kendini virüse karşı risk altında hissetmeyenlerin oranı yüzde 12.7'dir. Bu oran Mart 2020'de yüzde 6'ydı. Çalıştıkları iş yerlerinde virüse karşı yeterli tedbir alındığını düşünenlerin oranı yüzde 11'den yüzde 29'a yükselmiştir. Kısmen yeterli tedbir alındığını düşünenlerin oranı yüzde 40'tan yüzde 49'a çıkmıştır. Yeterli tedbirlerin alınmadığını söyleyenlerin oranı yüzde 29 olmuştur. İki veri değerlendirildiğinde işçiler işyeri temelinde alınan tedbirlerle sorunun çözüleceğine inanmamaktadır.
İşçi ücretli izinde ısrarlı, sokağa çıkma yasağı talebi %68'den %88'e yükseldi!
Araştırma kapsamındaki işçilere yaşadığımız süreç ile ilgili kimi değerlendirmelere ne kadar katılıp katılmadıkları sorulmuştur. İşçilerin yüzde 96'sı borç nedeniyle su ve doğalgaz kesintisi yapılmaması gerektiğini düşünmektedir. Yüzde 94 ise okulların tatili süresince çalışan anne babalardan en az birine ücretli korona izni verilmesi fikrine destek vermektedir. İşçiler arasında ücretli izin talebi yüzde 92 seviyesindedir. Salgın döneminde her eve belli bir miktar içme suyu ve doğalgaz parasız olarak sağlanması fikri de yüzde 96 oranında destek alan görüşlerden. Dikkat çeken verilerden biri ise işçilerin yüzde 86 ile "özel sağlık kuruluşları kamulaştırılması" fikrine verdiği destektir. İşçilerin yüzde 82'i "65 yaş üstü yaşlılık aylığı alan kişilere de ek korona desteği ödenmelidir" fikrini destekliyor. Yüzde 88 gibi yüksek bir kesim salgın nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi taraftarıdır. Mart 2020'de bu oran yüzde 68 seviyesindeydi.
İşçilere göre Covid krizinin sorumlusu sistem ve para kazanma hırsı
Araştırma kapsamındaki işçilere Corona (COVID-19) virüsünün neden kaynaklandığı konusundaki görüşleri, kamuoyunda tespit edilen genel yargılara, ne ölçüde katılıp/katılmadıkları sorularak tespit edilmeye çalışılmıştır. Ankete katılan işçilerin her biri her yargıya dair görüşlerine ifade etmiştir. Buna göre Mart ayında işçilerin en çok katıldıkları yargı virüsün nedeninin "Çinlilerin beslenme alışkanlıkları" olduğu iken Nisan ayında "Kapitalizmin para kazanma hırsı ve sağlık sisteminin özelleştirilmesi"ne bağlayan görüş öne çıkmıştır. Bu yargıya katılıyorum/çok katılıyorum diyenlerin oranı yüzde 72'den, yüzde 76'ya yükselmiştir. Virüsün nedenini aynı zamanda "Doğaya ve diğer canlılara verdiğimiz zararın bir neticesi" olarak değerlerin oranı yüzde 71,5 iken, "ABD tarafından biyolojik silah olarak üretildi", "Çinlilerin beslenme alışkanlıkları" yargıları sert bir biçimde düştü.
Risk artacak algısı azaldı, ama hala 3 kişiden biri risk artacak diyor, virüsü ciddiye alanların oranı ise arttı
Araştırmaya katılan metal işçilerinin büyük bir kısmı virüs riskinin artacağını, meselenin ciddiye alınması gerektiğini düşünmektedir. Virüs riskinin artacağını düşünenlerin oranı yüzde 64 seviyesindedir. Geçen ay bu oran yüzde 78 seviyesindeydi. Virüsün azalacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 18,7 düzeyindedir. Bu oran geçtiğimiz ay yüzde 8,4 düzeyindeydi. Söz konusu üyelerin hemen hemen tamamı virüsün ciddiye alınması gerektiğini düşünmektedir. Bunların, yüzde 83'ü kesinlikle ciddiye alınması gereğini vurgulamaktadır. Geçtiğimiz ay bu oran ise yüzde 75'ti.
İşçi "evde kal" çağrısına %96 ile uyuyor ama işe gitmek zorunda
Araştırma kapsamındaki metal işçilerinin yüzde 98'inin virüse karşı en çok başvurduğu kişisel tedbir ellerin daha çok yıkanması. İkinci sırada yüzde 98 ile maske kullanma geliyor. Bu tedbirleri yüzde 96 ile iş haricinde evden çıkmamaya çalışmak ve yüzde 93 ile aile gezmelerine son vermek ve yüzde 90 ile toplu ulaşım kullanmama gayreti izliyor. Yüzde 70 virüse karşı daha iyi beslenmeye çalıştığını söylerken, yüzde 89 sosyal etkinliklerini sınırlandırmıştır.
İktidarı virüs ile mücadelede başarılı bulanların oranı %48'den %31'e düşerken, başarısız bulanların oranı %15'ten %33'e yükseldi
Araştırma kapsamındaki işçilere hükümetin aldığı tedbirleri ne kadar başarılı buldukları sorulmuştur. Hükümeti başarılı bulanların oranında geçen aya göre sert bir düşüş yaşanmıştır. Mart 2020'de işçilerin yüzde 19'u hükümetin aldığı tedbirleri çok başarılı bulurken, bu oran Nisan 2020'de yüzde 8'e gerilemiştir. Hükümeti aldığı tedbirleri başarılı bulanların oranı ise yüzde 29'dan yüzde 23'e düşmüştür. Buna karşın başarısız bulanların oranı toplamda yüzde 15'ten, yüzde 33'e fırlamıştır. İşçilerin yüzde 34'lük önemli bir kesimi ise alınan tedbirleri ne başarılı ne de başarısız olarak değerlendirmektedir.
İşçilerin %75’i ücretsiz izin düzenlemesinin işçiler lehine olmadığını düşünüyor
Araştırma kapsamındaki işçilere hükümetin işverenlere ücretsiz izin hakkı tanıyan ve günlük 39,4 TL'lik ödeme öngören düzenlemenin iş lehine olup olmadığı sorulmuştur. İşçilerin dörtte üçü söz konusu düzenlemenin işçilerin lehine olmadığını düşünmektedir. Toplamda yüzde 67 söz konusu düzenlemenin kesinlikle işçi lehine olmadığı fikrindedir. Düzenlemeyi işçi lehine bulanların oranı yüzde 13'tür.
İşçilerin yaklaşık yarısı virüse karşı mücadelede Türkiye'yi Avrupa ülkelerine göre daha başarılı buluyor
Araştırma kapsamındaki işçilere hükümetin aldığı tedbirleri ne kadar başarılı buldukları sorulmuştur. İşçilerin yüzde 48 Türkiye'yi virüsle mücadelede Avrupa ülkelerine göre daha başarılı bulurken, yüzde 41 ne başarılı ne de başarısız bulmaktadır. Başarısız bulanların oranı ise yaklaşık yüzde 11'dir.
Araştırmanın tamamına erişim için linke tıklayın:
http://www.birlesikmetalis.org/index.php/tr/guncel/basin-aciklamasi/1472-convid2
Türk Tabipleri Birliği (TTB), koronavirüs (covid-19) salgını sürecinde sağlık çalışanlarının durumunu açıkladı. Rapora göre, 14’ü hekim, 24 sağlık emekçisi hayatını kaybetti, 3474 sağlıkçı hasta...
TTB, “Türkiye’de COVID-19 tanısı almış sağlık çalışanlarının sayısı artıyor, daha fazla arkadaşımızı kaybetmemek için hükümeti önlem almaya davet ediyoruz” başlıklı bir açıklama yayınladı. Açıklamada, raporun 44 ildeki tabip odalarından alınabilen verilerle derlendiği, belli kısıtlıklar içerdiği vurgulandı.
Rapor:
Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu’nun yaşamını yitirdiği 1 Nisan 2020 tarihinden bugüne kadar, 24 sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir. Yaşamını kaybeden 14’ü hekim 24 arkadaşımızın yanı sıra, binlerce hekim ve sağlık çalışanı hastanelerde, ASM’lerde ve filyasyon sırasında enfekte olmaktadır.
Yaşananların esas sorumlusu, sağlık çalışanlarının zor çalışma koşullarını görmezden gelen, çalışma koşullarını ve çalışma düzenini salgınla mücadeleye uygun hale getirmeyen, gerekli önlemleri zamanında ve etkin olarak almayan, gerekli denetimleri yapmayan, kişisel koruyucu donanımları zamanında sağlamayan hükümet ve Sağlık Bakanlığı’dır.
Covid-19 salgınının başladığı ilk günden itibaren Türkiye’de sağlık çalışanlarının hastalanma durumuyla ilgili bilgiler, talep ediliyor olmasına karşın, Sağlık Bakanlığı tarafından meslek örgütlerine ve sendikalara bildirilmemektedir. Bu tutum, sağlık çalışanlarının yaşam ve sağlık haklarını yok sayan, önemsemeyen, siyasi bir tutumdur.
Bunun en son örneği Zonguldak Valisi’nin açıklamalarında net olarak görülmüştür. Hekimler ve diğer sağlık çalışanları kendilerini yok sayan, suçlayan bu tavra yabancı değildir. AKP iktidarı yıllardır sağlık alanındaki tüm olumsuzlukları hekimlere ve sağlık çalışanlarına yüklemiş, halkla hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirmekten kaçınmamıştır. Bu politikanın, şiddeti meşrulaştırması sonucunda, onlarca arkadaşımızın ölümüne neden olduğu unutulmamalıdır. Bizleri yok sayan, görmezden gelen bu anlayış devam etmekte ve bizlerin ölümüne, hastalanmasına neden olmaktadır.
Ulaşılabilen sayılar
Tedavi gören bütün hekim ve sağlık çalışlarının bilgisine sahip olan Sağlık Bakanlığı veri açıklamayınca Türk Tabipleri Birliği olarak kendi sınırlı olanaklarımızla ve “en az sayı olarak açıklanabilecek” rakamları tespit etmeye çalıştık. Bu çalışmada Türk Tabipleri Birliği tarafından, Tabip Odaları aracılığıyla, illerde ulaşılabilen sağlık kurumlarından hasta sağlık çalışanı sayıları derlenerek, COVID-19 salgınında genel durum değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın sınırlılıkları yazının sonundaki notlar bölümünde belirtilmektedir.
Rapor, 44 ilde kamu ya da özel ayırt edilmeksizin tüm sağlık kurumlarını kapsamaktadır. Tanı almış hekim sayısına 37 ilde ulaşılmış, üç ilde sağlık çalışanlarının meslekleriyle ilgili ayırım yapılamamıştır. Toplam 3474 sağlık çalışanının COVID-19 tanısı aldığı bilgisine ulaşılabilmiştir. Bunların 38’ini hekimler oluşturmaktadır. (Şekil 1) Hekim dışı sağlık çalışanlarının meslekleri ebe, hemşire, sağlık teknisyeni, sağlık memuru, eczacı, diş hekimi, temizlik çalışanı, tıbbi sekreter, şoför ve mühendistir.
Tanı almış hekim sayısının en yüksek olduğu iller İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir ve Adana’dır. (Şekil 2) İstanbul’da 960’ı hekim olmak üzere toplam 2005 sağlık çalışanının hastalığa yakalandığı bilgisine ulaşılmıştır. Bu illeri sırasıyla 12 sağlık çalışanı ile Diyarbakır, 11 ile Kırklareli, 11 ile Antalya, 10 ile Bursa, 9 çalışan ile Samsun izlemektedir.
Tablo’da bu beş ilde sağlık çalışanlarının yüzde kaçının bu sorunları yaşadığı paylaşılmıştır. Hasta sağlık çalışanı sayısının en fazla olduğu beş il ile KKD’ye erişim sorunlarının en fazla olduğu beş il örtüşmektedir.
Çalışmanın Sınırlılıkları:
1. İller arası standardizasyon bulunmamaktadır.
2. Üç ilde (Zonguldak, Uşak, Antep) hekimler diğer sağlık çalışanları içinde yer almıştır.
3. Veriler Tabip Odaları tarafından toplandığı için toplam sayılar içinde hekimler oransal olarak daha yüksek temsil ediliyor olabilir.
İstanbul Tabip Odası, “Korona Günlerinde İstanbul’da Sağlık-5 13-19 Nisan Haftası Raporu”nu yayınladı.
Raporda, İstanbul’da bugüne kadar enfekte olan sağlık çalışanı sayısının 2.000’e yaklaştığı vurgulandı.
Raporun tamamı;
“İlk olarak 31 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde tespit edilen Koronavirüs pandemisi dünyada ve ülkemizde bütün hızıyla devam ediyor.
Bu çerçevede İstanbul’daki sağlık kurumlarında 13-19 Nisan haftasında yaşananlara dair sahadaki meslektaşlarımızdan topladığımız bilgi ve gözlemlerimizden öne çıkanları paylaşmak istiyoruz:
11-12 Nisan günleri uygulanan iki günlük sokağa çıkma yasağının ertesinde İstanbul sokaklarının önceki günlere göre daha canlı olduğu; keza Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın 14 Nisan akşamı salgının yayılma hızını kontrol altına aldıklarını açıklamasının ertesinde de sokağa çıkan insan sayısının arttığı görüldü.
Algoritma değişikliği nedeniyle hastaneye yatırılan hasta sayısı azalmakla birlikte İstanbul’da salgının başlangıcından bu yana COVİD-19 nedeniyle yatan/çıkan hasta sayısı 10.000’i aştı; hastaneler hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük gayretleriyle ilk haftalarda yaşanan büyük kaosa göre genel olarak daha organize olmakla birlikte ciddi sorunlar devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta içinde hayatını yitiren İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Tellaloğlu ve Nişanca Aile Sağlığı Merkezi (ASM) Aile Hekimi Dr. Yavuz Kalaycı ile birlikte salgının başlamasından bu yana İstanbul’da kaybettiğimiz meslektaşlarımızın sayısı dokuza yükseldi. (Acılı ailelerine, mesai arkadaşlarına ve hekim camiasına bir kez daha başsağlığı diliyoruz.)
Sağlık kuruluşlarında maske, önlük, eldiven gibi koruyucu donanım eksikliği ilk haftalara göre azalmakla birlikte devam ediyor; birçok hastanede vardiyalı çalışmaya geçilmekle birlikte bazı hastanelerde özellikle asistanlar hala daha aralıksız 36 saat çalıştırılıyor.
Pandemi mücadelesinin en ön saflarında yer alan hekimler, sağlık çalışanları için testler, filyasyon çalışmaları düzenli ve yeterli ölçüde yapılmıyor; İstanbul’da bugüne kadar enfekte olan sağlık çalışanı sayısı 2.000’e yaklaştı.
Pandemiye karşı sahada filyasyon çalışmalarını yürüten İlçe Sağlık Müdürlüğü ekipleri ve rutin faaliyetlerini yürüten ASM çalışanları arasında enfekte sağlık çalışanı sayısında artış sürüyor.
Covid-19 dışı hastaların ertelenemez sağlık hizmeti ihtiyaçları için sıkıntılar giderek büyüyor, bu hastalar hizmet alacak sağlık kurumu bulmakta zorlanıyorlar.
Toplu bulunulan mekanlarda maske takma zorunluluğu getirilip maske satışı yasaklanmasına ve maskelerin eczanelerden temin edileceği duyurulmasına rağmen yeterli ve düzenli dağıtım yapılamıyor, vatandaşlar mağdur oluyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği kodlama sistemine uyulmuyor; bütün klinik bulguları uymasına ve COVİD-19 olarak kabul edilip tedavi görmelerine rağmen PCR testi pozitif çıkmayan hastalara ve ölümlere Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın açıklamalarında yer verilmiyor.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü 13 Nisan tarihli yazısıyla hastanelerde Müdürlükten izin alınmadan COVİD-19’la ilgili bilimsel araştırma yapılmasını yasakladı.
Özetle; Covid-19 pandemisinin altıncı haftasında da İstanbul’daki sağlık kurumlarında ciddi sıkıntılar yaşanmaya; yanlış politikaların ve organizasyon bozukluklarının bedelini hekimler, sağlık çalışanları ödemeye devam ediyor.
Kamuoyuna duyururuz.”
İstanbul Tabip Odası
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın hazırladığı ve ilki geçtiğimiz hafta yayınlanan COVID-19 DİSK Raporu’nun ikincisi yayınlandı. Rapora göre COVID-19 pozitif vaka oranı işçiler arasında en az üç kat daha yaygın!
İşçiler arasında Covid-19 pozitif vaka oranı Türkiye ortalamasının en az 3 katı!
60 binden fazla DİSK üyesi salgından doğrudan etkilendi
En az 378 DİSK üyesi Covid-19 pozitif
DİSK, Covid-19 salgınının işçilerin sağlığı, işi ve geliri üzerindeki etkisini ölçmek amacıyla hazırladığı raporların ikincisini yayımladı. Covid-19 DİSK Raporu-2’de yer alan bulgular Covid-19 salgınının DİSK üyeleri üzerindeki etkilerini ölçmek amacıyla DİSK üyesi sendikalar tarafından derlenen bilgilere dayanıyor. Rapordaki bilgiler 17 Nisan 2020 tarihli.
Covid-19 salgını çalışma yaşamında ciddi sonuçlar doğuruyor. Zorunlu ve acil işler dışında üretim devam ediyor. Bu durum işçileri salgınla karşı karşıya bırakıyor, işçiler sağlıkları ile işleri arasında tercih yapmaya zorlanıyor. İşçilerin çalışmaya zorlanması salgının işçiler arasındaki etkisini artırıyor.
Araştırma bulguları DİSK üyesi işçiler arasında Covid-19 pozitif vakalarının Türkiye ortalamasının 3 katı olduğunu gösteriyor.
Covid-19 çalışma yaşamını doğrudan etkilemektedir. Sadece tıbbi açıdan ve halk sağlığı açısından değil, virüsle mücadele kapsamında sosyal açıdan bir dizi ciddi tedbirlerin alınması zorunludur. Salgın ekonomide ciddi daralmalara, işçiler için iş ve gelir kaybına yol açmakta, salgın işçilerin hem sağlığını hem de iş ve gelirini tehdit etmektedir.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan raporda yer alan bulguların özeti aşağıda yer almaktadır:
Salgının DİSK Üyeleri Arasında Etkileri
Covid-19 pozitif vaka oranı DİSK üyesi işçiler arasında Türkiye’nin 3 katıdır!
DİSK üyesi işçiler arasında Covid-19 pozitif oranı Türkiye genelindeki Covid-19 vaka oranının 3 katı düzeyinde seyretmektedir. 10 Nisan ve 17 Nisan 2020 tarihli Sağlık Bakanlığı Türkiye toplam Covid-19 pozitif vaka sayıları ve DİSK üyeleri arasındaki toplam Covid-19 vaka sayısını esas alarak yaptığımız hesaplamalara göre 17 Nisan 2020 itibariyle toplam vaka sayısının Türkiye nüfusuna oranı binde 0,9 iken, 15+ yaş içinde vaka oranı binde 1,2 DİSK üyeleri arasında binde 2,8’dir. İşçiler arasında Covid-19 pozitif oranı gerek genel nüfusa göre gerekse çalışma çağındaki nüfusa göre oldukça yüksektir. Öte yandan DİSK verileri sendikalı işyerlerini yansıtmaktadır. Sendikasız ve kayıtsız işyerlerinde Covid-19 pozitif oranının çok daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür.
DİSK üyesi en az 378 işçi Covid-19 testi pozitiftir
DİSK üyesi sendikalardan derlenen bilgilere göre DİSK üyesi işçilerin en az 378’inin Covid-19 testi pozitif çıkmıştır. Covid-19 sebebiyle karantina altında olan DİSK üye sayısı ise en az 646 kişidir. DİSK üyeleri arasında pozitif vaka sayılarının en yüksek olduğu işkolu metal ve genel işlerdir. Üretimin devam ettirilmesi ısrarı işçiler arasında vaka sayısını artırmaktadır. Bugüne kadar 4 DİSK üyesi Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi.
DİSK üyesi sendikaların örgütlü olduğu 48 işyerinde üretime ara verildi, en az 12 bin DİSK üyesi etkilendi
Covid-19 görülmeye başladığından beri Birleşik Metal-İş’in 8, Dev Turizm-İş’in 14, Dev Yapı-İş’in 2, Güvenlik-Sen’in 1, Lastik-İş’in 12 ve Tekstil’in 11 olmak üzere toplam olarak üye sendikaların örgütlü olduğu 48 işyerinde üretime ara verildi veya üretim durdurdu. En az 12 bin DİSK üyesi etkilendi.
En az 1.249 DİSK üyesi işçi çalışmaktan kaçınma hakkını kullandı
DİSK üyesi sendikaların örgütlü olduğu 11 işyerinde Covid-19’un yarattığı tehlikeler ve riskler nedeniyle çalışmaktan kaçınma hakkı kullanıldı. Çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan üye sayısı en az bin 249 oldu. Çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan 11 işyerinin 8’i Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu işyerleridir.
Covid-19 sebebiyle 112 işyeri kısa çalışma ödeneğine başvurdu. Başvuru kapsamdaki DİSK üye sayısı 30 bini aştı
DİSK’in örgütlü olduğu işyerleri ve fabrikalar arasında kısa çalışma ödeneğine başvuran işyeri sayısı 112’ye, kapsadığı işçi sayısı ise 30 bin 785’e ulaştı. 17 Nisan itibariyle başvurusu onaylanan işyeri sayısı 49, kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak DİSK üye sayısı ise 11 bin 21’dir.
Covid-19 nedeniyle 80 işyerinde işçiler ücretli izin kullandı
DİSK üyesi sendikaların örgütlü olduğu işyerlerinde ücretsiz izin kullanımı sınırlı düzeyde kalırken, ücretli izin ve yıllık izin uygulaması daha yaygın olarak kullanılmaktadır. DİSK üyesi sendikaların örgütlü olduğu 39 işyerinde işçilere ücretsiz izin kullandırılırken, 66’sında işçilere yıllık ücretli izinleri kullandırıldı ve 80’inde ise işçiler Covid-19 nedeniyle ücretli izne ayrıldılar. Yıllık izinler 4 bin 787, ücretli izinler 3 bin169 DİSK üyesini kapsamaktadır.
Covid-19 sebebiyle evden çalışmaya geçen DİSK üye sayısı 6 bine yaklaştı
Covid-19 salgını nedeniyle uzaktan çalışmaya geçen DİSK üyesi işyeri sayısı 66, kapsadığı işçi sayısı ise 5 bin 981 olmuştur. Uzaktan çalışmaya geçen DİSK üyelerinin büyük bölümü Sosyal-İş’te örgütlüdür. 53 işyerinden 2 bin 67’si kadın 5 bin 906 Sosyal-İş üyesi evden çalışmaya geçmiştir.
Bakanlık sermayeyi üzmedi: “Telafi çalışmasını uygun buldu”
DİSK/Birleşik Metal-İş, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) arasında geçen bir yazıyı sosyal medya hesabından paylaştı.
Bakanlık, TİSK’e yazdığı yanıt yazısında, “11-12 Nisan tarihlerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı sonucu kapalı kalan işyerlerinde telafi çalışması yaptırılabileceği” belirtildi.
Sendikanın hesabında, “İşveren örgütlerinin her talebini emir kabul eden hükümetten yasaya uygun olmayan yeni bir işlem daha. Sokağa çıkma yasağında çalışmayan fabrikalar için 4 ay içinde işçiye telafi çalışması yaptırın diyor. Zorunlu nedenlerle işçinin çalışmadığı zamanlarda telafi yaptıramazsınız.” eleştirisi yer aldı.
Bakanlık ve TİSK arasında geçen yazışmada ise şunlar yer aldı: “4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan telafi çalışma maddesi hatırlatıldı ve ilgili maddede işverenin dört ay içinde çalışılmayan süreler için telafi çalışması yaptırabileceği, cumhurbaşkanının bu süreyi iki katına kadar artırmaya yetkili olduğu belirtildi.”
Yazıda, “Bu kapsamda anılan yasal düzenlemede aranan şartların oluşması halinde telafi çalışması yaptırılabileceği değerlendirilmektedir” denildi.
Her şey patronların kârı için! Sokağa çıkmak sadece işçilere yasak değil
AKP’nin geçen hafta sonu büyük bir skandala dönen sokağa çıkma yasağı kararı bu hafta sonu yeniden uygulamaya konulurken, on binlerce işçi yasaktan muaf tutuldu. 30 büyükşehri ve Zonguldak’ı kapsayan yasak genelgesinde, çalışanları şantiyede konaklayan büyük inşaatlar bile kapsam dışında bırakıldı. Genelgeye göre istisna kapsamında olan ya da olmayan yüzlerce fabrika Valiliklerden özel izin alarak çalışmayı sürdürdü. İşçiler ve sendikalar tepkili.
BirGün’de yer alan Sevgim Denizaltı’nın haberine göre; Kocaeli Darıca’da faaliyet gösteren Kroman Çelik ve Sarkuysan adlı fabrikaların sahiplerine Valilik ve Kaymakamlık tarafından hafta sonu işçileri çalıştırabilmeleri için özel izin verildi. Karara itiraz eden Birleşik Metal-İş Sendikası, İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde yalnızca demir-çelik eritme bölümleri gibi çalıştırılması zorunlu bölümlerin istisna kapsamına alındığına dikkat çekti. Sokağa çıkma yasağı kapsamında fabrikaların tamamının açık tutulamayacağı belirtilen itirazda, işyerlerinde kapsam dışında kalan işçilerin çalıştırılamayacağı vurgulandı.
Sermayenin talepleri doğrultusunda karar alıyorlar
Öte yandan ‘özel izin’ alan fabrikalar yalnızca Sarkuysan ve Kroman ile sınırlı değil. Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu; Kocaeli, Gebze, Sakarya ve Bursa’da metal fabrikaları başta olmak üzere çoğu fabrikada çalışmanın sürdüğünü söyledi. Bu duruma itiraz etmek için fabrikalardan resmi belge istediklerini ancak alamadıklarını belirten Serdaroğlu, “Sarkuysan ve Kroman için bu belgeleri aldık, itirazımızı yaptık. Ama halen cevap gelmedi” dedi.
Sokağa çıkma yasağının tamamen göstermelik olduğunu ifade eden Serdaroğlu, “Bakın durak yerlerine, sabah vardiyasına gitmek için onlarca işçi servis bekliyor. Salgın fabrikalarda hızla yayılırken zorunlu olmayan yerlerde çalışmayı durdurmayarak işçilerin hayatıyla oynuyorlar” diye konuştu. Fabrika sahiplerinin sanayi ve ticaret odalarında valilerle toplantılar yaptığını ve bu toplantılarda istedikleri kararı aldırdıklarını kaydeden Serdaroğlu, şöyle devam etti: “Biliyorsunuz, birçok vali aynı zamanda organize sanayi bölgesi (OSB) başkanı, bu görevden maaş alıyorlar. Dolayısıyla sermayenin talepleri doğrultusunda hareket ediyor, isteyene özel izin veriyorlar. Bu durum sendikaları da zora sokuyor. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Hukuki yoldan itirazda bulunuyoruz, yanıt alamıyoruz. Hükümetin sıkı bir karantina kararı alması gerekiyor. Ama en tepedekiler ‘Çarklar dönecek’ derse işte sonuç bu oluyor.”
Salgın yayılıyor test yapılmıyor
Birleşik Metal-İş Başkanı Serdaroğlu, fabrikalarda salgının hızla yayıldığını, vaka sayısının arttığını vurguladı. Serdaroğlu, “Sendikasız işyerlerinde durum daha da kötü. Bazı fabrikalarda 50 vaka var, üretim sürüyor. Birçok yerde vakalar gizleniyor. Biz hemen öğrendiğimiz vakaları deşifre ediyoruz. Ama tabii tespit edemediğimiz, taşıyıcı durumunda olan çok sayıda işçi var. Örneğin Dudullu’daki ABB fabrikasında 2 vaka çıktı, biz tüm işçilere test yapılmasını istedik. Test sonucunda 7 işçide virüs olduğu anlaşıldı. Diğer yandan pek çok fabrikada işçilere test yapılmasını sağlayamıyoruz, aslında patronlar da istiyor ama Sağlık Bakanlığı engelliyor. ‘Belirti yoksa test yok’ diyorlar. Fabrikalarda yaygın test yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Antep’te on binlerce işçi çalıştırılıyor
Antep’te Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bulunan bin 500 fabrikanın da neredeyse yarısı ‘özel izin’le çalışmayı sürdürüyor. Bu fabrikalar arasında halı, iplik, pantolon kumaşı, branda, kontrplak üreten fabrikalar da var. DİSK Tekstil Antep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, üretime devam eden fabrikaların çoğunun aslında genelgede yer alan istisna kapsamında olmadığını, ama bir şekilde kılıfına uydurarak valilik ve OSB yönetiminden izin aldığını söyledi.
Geçen hafta sonu uygulanan yasakta da Antep’teki pek çok fabrikanın özel izin alarak çalıştığını hatırlatan Türkmen, “Geçen haftaki yasakta, genelgede olmamasına rağmen plastik, ambalaj, çuval, çikolata fabrikalarına Antep’te özel izin verdiler. ‘Biz gıda için de poşet üretiyoruz’ gibi bahanelerle izin aldılar; ancak bu fabrikalar arasında kömür çuvalı üreten bile vardı. Bu hafta genelgedeki istisnalar kapsamına ambalaj, poşet üreten fabrikalar da girdi. Ancak bu kez de son genelgede olmayan halı, iplik, kumaş fabrikaları özel izin aldı. Bade Halı, Koza Halı, pantolon kumaşı üreten Burteks, bunların hepsi çalışıyor” dedi.
Bahaneleri ihracat için sipariş yetiştirmek
OSB yönetimini aradığını ve bu konuda bilgi istediğini belirten Türkmen, “ihracat için acil sipariş yetiştirmesi gerekenlere izin verdiklerini, bunun genelge kapsamında olduğunu söylüyorlar; ama bu doğru değil. Genelgede yalnızca ihracat için taşımacılık ve lojistik işi yapan firmalar istisna kapsamında yer alıyor. Yoksa Antep’te zaten tüm firmalar ihracat yapıyor. Valilik ve OSB yönetimi keyfi biçimde genelgedeki istisna kapsamını genişletiyor” diye konuştu.
Yasak varken sabaha kadar mesai
Türkmen’in verdiği bilgilere göre, Antep’teki keyfi uygulamalar bunlarla da sınırlı değil. OSB’de yer alan tüm fabrikaların sokağa çıkma yasağının başladığı gece boyunca, sabah 8’e kadar işçileri çalıştırmasına izin verildi. Hafta sonu çalışmayan fabrikalarda ise yasaya aykırı olmasına rağmen, işçilerin ya ücreti kesildi ya da çalışmadıkları süre senelik izinlerinden düşüldü. Bu hukuksuz uygulamaya imza atan firmalar arasında Sanko Holding ve Merinos gibi tanınmış firmalar da var. Türkmen, “Bu yasağın ne kadar işe yaradığı ayrı bir tartışma konusu; ancak yasağın uygulanma biçimi bile iktidarın, sermayenin sömürü çarkının dönmesine, işçilerin ve halkın sağlığından daha fazla değer verdiğini açıkça gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Tersaneye bile izin verdiler
İstanbul Tuzla’daki Sedef Tersanesi de hafta sonu işçileri çalıştırabilmek için özel izin aldı. Tuzla İlçe Kaymakamlığı’na başvuran Sedef Gemi İnşaatı AŞ, “Tuzla ve Orhanlı tesislerinde yurt dışına ihraç edilmek üzere taahhütte bulunulmuş ticari gemilerin inşasına devam edilebilmesi ve sözleşmelerde yer alan sürelerde teslim edilebilmesi” için kendilerine hafta sonu çalışma izni verilmesini istedi. Tuzla Kaymakamlığı da firmanın bu talebini kabul etti. Tüm Çalışanlar için Sağlık Platformu, “Sedef Tersanesi’nde cinayet işleniyor!” diyerek duruma tepki gösterdi. Platform, birçok tersane patronunun aynı şekilde izin aldığı bilgisini de paylaştı.
İşverene 3 ay süreyle işçiyi ücretsiz izne çıkarma yetkisi veren yasa yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanı bu süreyi 6 aya kadar uzatabilecek. Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte yeni bir soru da gündeme geldi. İşveren kısa çalışma ödeneği yerine ücretsiz izni tercih ederse ne olacak?
Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, işveren salgın nedeniyle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az 4 hafta süreyle durdurulması hallerinde kısa çalışma ödeneği için başvuru yapabiliyordu.
Bu durumda son 3 yılda 450 prim günü bulunan ve son 60 gündür hizmet sözleşmesi bulunan işçi kısa çalışma ödeneği alabiliyor. Bu kapsamda önceki gün itibarıyla 232 bin firma başvuruda bulundu. 2 milyon 700 bin çalışan ödenekten yararlanmak istiyor. 1 milyon 180 bin işçinin ödeneklerinin onaylandığı bilgisi var. Yeni başvurular da devam ediyor.
Ancak hükümetin çıkardığı yasa ile birlikte işveren artık kısa çalışma ödeneği ile uğraşmak yerine işçiyi ücretsiz izne çıkarırsa ne olacak? Kısa çalışma ödeneğinde bin 750 lira ile 4 bin 380 lira arasında ücret alabilecek olan işçi, ücretsiz izinde bin 177 lira ile yetinmek zorunda kalacak.
Bu durumda işverene nasıl bir yaptırım uygulanacağı da belirsiz. Sendikalarda, işverenin bu hakkı “kötüye kullanabileceği” değerlendirmesi yapılıyor. İşverenin bunu “işçiyi ücretsiz izne çıkarmak için fırsat olarak görmesinden” endişe ediliyor.
İnanıyoruz…
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, “İşverenlerin kısa çalışma ödeneği yerine ücretsiz izni daha öncelikli tercih etmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi?” sorusuna, şöyle yanıt verdi: “Kısa çalışma ödeneği yerine ücretsiz izin tercih etme durumları olamaz çünkü burada çalışanlarımız kaç prim günlerini tamamladıklarını biliyorlar. Dolayısıyla 450 gün prim ödeme ve 60 gün hizmet akdi şartını tamamlamışsa işverenin onun adına kısa çalışma ödeneği başvurusu yapacaklarını çalışanlarımız da biliyorlar. İşverenlerimizin mümkün olduğu sürece bu şartları sağlayan bütün çalışanlar için öncelikli olarak kısa çalışma ödeneğine başvuracaklarına, bu şartları taşımayan çalışanları için de ücretsiz izine nakdi destek modelini uygulayacaklarına inanıyoruz. Biz de bunu kontrol edeceğiz zaten. Prim günlerini SGK olarak biz görebiliyoruz. Dolayısıyla buna uyacaklarına biz tamamen inanıyoruz.”
Uzaktan çalışma farklı değil
Altınbaş Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Berrin Ceylan Ataman, koronavirüs salgınıyla mücadele için hükümetlerin esnek çalışma yöntemleri arasında yer alan evden çalışmayı teşvik etmeye yöneldiğini hatırlattı.
4857 sayılı İş Yasası’na göre evden çalışma ile fiili çalışma arasında bir fark bulunmadığını belirten Ataman, “Daha açık bir ifadeyle uzaktan çalışanlar farklı bir işleme tabi tutulamaz. Prensip olarak, işverenler personelini evden çalışmaya zorlayamaz ancak istisnai dönemlerde bu tür önlemlere başvurulabilir” diye konuştu. “Covid-19 salgınına karşı hükümetin aldığı önlemler çerçevesinde uygulanan evden çalışmanın bir zorunluluktan doğduğu göz ardı edilmemeli” dedi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) koronavirüs salgınının ilk günü ilan edilen 11 Mart ile 10 Nisan arasında işyerlerinde yaşanan salgına dair derlenen bilgileri raporlaştırdı.
“Covid-19 salgını döneminde işçi sağlığı ve güvenliği raporu-1” başlıklı rapora göre 52 işçi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. 159 işyerinde ise 855 işçinin covid-19 tanısı pozitif çıktı.
Rapordan başlıklar;
Salgının ilk bir ayı: Covid-19 salgını bir sınıf sorunudur
İstanbul Galataport Şantiyesi’nde çalışırken kalp krizi geçirip (şüpheli Covid-19 olarak belirtilen) kaybettiğimiz inşaat işçisi, genç işçi önderi, Dev Yapı-İş Avrupa Yakası sorumlusu ve İSİG emektarı 33 yaşındaki kardeşimiz Hasan Oğuz anısına... Unutmayacağız, unutturmayacağız...
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak, iş cinayetlerini raporlandırma sürecinde olduğu üzere, Covid-19 pandemisinin ilk günlerinden itibaren sermaye birikimi uğruna işçi sınıfını hastalık ve işsizlik arasında ‘tercihe’ zorlayan politikaları, işyerlerinde alınmayan önlemleri, virüs kaynaklı işçi ölümleri ve işyerlerindeki vakaları yakından takip ediyoruz.
Bu raporla salgının ilk 1 aylık periyodunda beş ana noktaya dair çerçeve oluşturmayı amaçlıyoruz:
I) Covid-19 kaynaklı iş cinayetleri
II) Salgın sürecinde yaşanan üretim baskısı için yaratılan kuralsızlık durumu
III) Maliyet kalemi olarak görülerek işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili alınmayan önlemler
IV) İşyerlerinde Covid-19 vakaların yayılışı ve nedenleri
V) Salgının faturasını işçi sınıfına çıkarmaya yönelik sermaye politikaları
Patronların salgın fırsatçılığı: “İşten çıkarma, Kuralsız çalıştırma, İş cinayetleri”
Salgının ilk bir ayı, gerek siyasi iktidar gerekse patronlar tarafından ‘fırsat’ olarak görüldü. Özellikle salgının ilk günlerinde, üretimin/hizmetin durması veya yavaşlaması bahane edilerek pek çok işçi işten çıkarıldı. Patron örgütleri, esnek ve kuralsız çalışma ile işsizlik fonunu daha çok yağmalamaya dönük taleplerini daha yüksek sesle duyurdu.
İSİG Meclisi olarak, başta güvencesiz çalışmanın hakim olduğu sektörler olmak üzere, salgının ilk bir ayında 81 işyerinde işten çıkarmalar yaşandığını tespit ettik. Konaklama ve inşaat işkolunda yoğunlaşan işten çıkarmaları tekstil, AVM, liman işletmeleri takip etti.
Salgın krizini işgücü maliyetlerini düşürmek için ‘fırsat’ olarak gören patronlar, kronik rahatsızlığı veya yaşı sebebiyle risk altında bulunan işçileri, ücretsiz izin dayatmasını kabul etmeyen işçileri, işyerinde alınmayan önlemlere itiraz eden ya da ücretli izin talebinde bulunan işçileri ve altı aydan az süredir çalışan işçileri hiçbir haklarını vermeden işten çıkardı.
İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Euroclean Şirketi’nin, koronavirüs salgınına karşı önlem alınmasını isteyen 300 işçiyi temizlik ihalesini kaybettikten sonra kıdem tazminatlarını ödemeden işten çıkarması ve İstanbul’daki Emaar şantiyesinde işçilerin işten çıkarılmaları bunun örnekleridir.
Bu süreçte, iş akdi fesih edilmese dahi, üretimin/hizmetin durmasından kaynaklı fiili olarak işsiz kalan işçilerin sayısı dikkat çekicidir. Binlerce restoran ve turizm işçisini fiili olarak işsiz bırakan bu durum, geçici ve güvencesiz çalışmanın olduğu bütün sektör ve alanları etkilemiştir. Özellikle kayıt dışı istihdamın ana kitlesi olan kadın, çocuk ve göçmen işçiler bu süreçte işsiz ve gelirsiz kalmıştır.
İşsizliğin koz olarak kullanıldığı işyerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken salgına dair hiçbir önlem alınmamış, işçileri korumaya yetmeyecek göstermelik önlemler alınmış veya pek çok işyerinde işçiler kendi imkanları ile kişisel koruyucu ekipman tedarik ederek sağlıklarını korumaya çalışmıştır.
Tespit edebildiğimiz 251 işyerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığını ve işçilerin salgına yakalanmaya açık halde çalışmaya zorlandı.
Üretimin devam ettiği işyerlerinden derlediğimiz genel tablo, pek çok sektör ve işyerinde, hiçbir önlem alınmayarak ya da göstermelik önlemler alınarak, işçilerin birbirine yakın biçimde, kişisel koruyucu ekipman verilmeden çalıştırıldığını; yemekhanelerde, işçi servislerinde ve yakın zamana kadar toplu taşımada sıkışık bir şekilde işe gidip gelmeye zorunlu bırakıldıklarını, “bireysel hijyenlerine” dikkat edecekleri koşullarının ve zamanlarının olmadığını göstermektedir.
Pek çok işyerinden derlediğimiz bilgiler, işyerlerinde alınmayan önlemler neticesinde salgının büyük bir hızla yayılmasına davetiye çıkardığını göstermektedir.
Salgın sürecinde bazı sektörlerdeki talep artışı patronların işçiler üzerindeki çalışma baskısını yoğunlaştırmıştır. Bu süreçte işçiler, açlık tehdidiyle çalıştırılırken, başta sağlık çalışanları, kargo emekçileri, market çalışanları olmak üzere pek çok sektörde aşırı ve esnek çalışma dayatılmaktadır.
Çalışma süreleri fiilen uzatıldığı gibi, pek çok işyerinde fazla mesai ücreti ödenmemekte, salgından istifade eden patronlar işçileri angaryaya zorlamaktadır. İşsizlikle tehdit edilerek uzaktan çalışmanın olduğu yerler de dahil olmak üzere esnek çalışmanın kalıcılaşması üzerine adımlar atılmaktadır.
Talep ve iş yükü artan sektör ve alanlarda patronların işçi istihdam etmek yerine var olan işçilerle sürdürdüğü aşırı/yoğun ve kuralsız çalışma, işçilerin vücut direncini düşürmekte, salgına yakalanmaya daha da açık biçime getirmektedir.
Salgın işyerlerine sıçradı: “İşyerlerinde Covid-19 vakaları”
11 Mart-10 Nisan tarihleri arasında en az 159 işyerinden 855 arkadaşımızın testlerinin pozitif çıktığını tespit ettik.
Salgının başından bu yana, işyerlerinde temel eğilim Covid-19 vakası çıkmasına rağmen üretimin/hizmetin çoğu zaman hiçbir ek önlem alınmaksızın sürdürülmesi olmuştur. İşyerlerinde Covid-19’a yakalanan işçi sayısı giderek artarken, bazı işyerlerinde ise pozitif vakalar gizlenmiş ya da bilinmesine rağmen hiçbir önlem almadan üretime devam edilmiştir. Başta Arçelik, Tekfen, Posco Assan, Koton, Çolakoğlu Limanı, Emaar şantiyesi gibi büyük işyerlerinde olmak üzere Covid-19’a yakalanan işçilerin olduğu işyerlerinin çoğunda, vaka görülmesine rağmen üretim sürdürülmüş, işçilerin yaşamı ile oynanmıştır. Pozitif vakaların çıktığı işyerlerinde, karantinaya alınan diğer işçiler herhangi bir test uygulanmadan evlerine gönderilmiş, karantinadaki işçilereyse çoğunlukla ücretsiz izin kullandırılmıştır.
Salgının ilk bir ayında, üretime tedbir amaçlı ara veren işyeri oldukça azken, bu süreçte tespit edebildiğimiz 107 işyerinde üretime/ hizmete ara verilmiş, üretime ara veren işyerleri ağırlıklı olarak işyerinde Covid-19 vakalarının görülmesi ya da işçilerin mücadeleleri sonucu üretime ara vermek durumunda kalmıştır.
Bu işyerlerinin pek çoğuysa işçileri ücretli idari izne çıkarmak yerine, ücretsiz izin dayatmasında bulunmuş, bazı işyerlerinde işçilere zorla yıllık izinleri kullandırılmış, izni olmayanların gelecek yıllara ait izinleri kullanması istenmiştir.
Salgının ilk bir ayında tespit edebildiğimiz kadarıyla 303 işyerinde işçilere ücretsiz izin dayatması yapılmış, pek çok işyerinde ise, işçilere yıllık ücretli izinlerini kullanmaları dayatılmıştır. İzne çıkarılan pek çok işçiyse, işyerlerinden hiçbir açıklama yapılmadığı için ücret alamama, eksik ücret alma ve iş güvencesi kaygısı yaşamaktadır.
Başta Bosch, Sarkuysan, Tofaş, Ford Otasan, Nemak İzmir, ABB Dudullu gibi büyük fabrikaların üretime ara verme süreleri Nisan ayı içerisinde sona ermektedir. Covid-19 vakalarının görüldüğü, hiçbir ek tedbirin alınmadığı işyerlerinde üretimin/hizmetin kaldığı yerden devam edecek olması, işyerlerinde salgının yayılmasını hızlandıracak ve işyerlerinde kitlesel Covid-19 vakaları görülecektir.
Hükümet politikaları salgının bedelini işçilere ödetiyor
Covid-19 pandemisi sürecinde alınması gereken önlemlerin bireysel önlemlere indirgendiği ve “evde kal”, “sosyal mesafe”, “kendi ohalini ilan etme” çağrısı gibi söylemlerin yaşamak için çalışmak zorunda olan ve evde kalamayacak olan milyonlarca işçiyi ve ailelerini kapsamadığı bir gerçektir. İşçi sınıfına “şantiyede ol”, “fabrikada ol”, “markette ol”, “tersanede ol” denmeye devam edilmektedir.
Siyasi iktidar, sermaye ile kolkola girerek, üretimin devam etmesi ve patronların çıkarlarının korunması temelinde politik ‘tedbirler’ almaktadır.
Salgın sürecine ayrılan kaynakların nasıl kullanılacağına ilişkin “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi”, yaş sınırlamalı sokağa çıkma yasağı, 20 yaş altına uygulanan sokağa çıkma yasağının işçilerde istisna olması, şehirlerarası geçiş yasağında işçilerin istisna tutulması, işçi eylemlerini yasaklayan valilik kararları, işyerinde alınmayan önlemleri deşifre eden sendikacıların gözaltına alınması gibi uygulamalar üretimin her koşulda devam ettirileceği bir politikayı net bir biçimde ortaya koymuştur.
Salgın dönemi, hem üretim ilişkilerinde hem siyasi karar alma süreçlerinde mevcut sınıfsal ayrımı keskinleştirmiş ve görünür kılmıştır.
İşçilere bir gelir güvencesi ve devlet korumasının sağlanmaması, işçilerin kendi ödediği fonda biriken parayı aldığı ve asıl olarak patronları korumak üzere başvurulan ‘kısa çalışma ödeneği’ dahi fazla bulunmuştur. “İşten atmayı yasaklama” adı altında “ücretsiz izin” görünümlü, günlük 39 TL’lik (aylık 1177 TL) bir miktar optimum sefalet ücreti olarak işçilere dayatılmaktadır.
Salgının ilk bir ayındaki tablo salgının yoğun olarak görüldüğü, hasta ve ölüm oranlarının yüksek olduğu yerlerin işçi yoğun kentler olması salgının bir sağlık sorunundan ziyade sınıf sorununa dönüştüğünü göstermektedir.
Başta üretimin her koşulda sürdürülmesi gibi tüm patron yanlısı politikaların önüne geçilmezse salgının en ağır bedelini işçiler ödeyecektir.
Salgının ilk ayında en az 52 Covid-19 nedenli iş cinayeti
İlk salgın vakasının açıklandığı tarih olan 11 Mart 2020 tarihi ile 10 Nisan 2020 tarihi arasında yani salgının ilk bir ayında Türkiye’de Covid-19 nedenli en az 52 iş cinayeti yaşandı.
• 52 ölümün 28’ini işçilerin ailelerinden, mesai arkadaşlarından, sendikalarından, meslek odalarından ve yerel basından öğrendik. 24 ölümü ise ulusal basından öğrendik.
• Yaşamını yitirenlerin 40’ı ücretli (işçi ve memur), 13’ü ise kendi nam ve hesabına çalışan.
• Ölenlerin 45’i erkek, 7’si kadındı. Covid-19 sonucu yaşamını yitiren emekçilerin yaş ortalaması 51. Bu durum özellikle Türkiye’de genç yaşlarda kronik hastalıkların başladığı ve emeklilik yaşının 50’li yaşlara çekilmesinin bir kanıtıdır da.
• Ölen işçilerin işkollarına göre dağılımı şöyle oldu: Ticaret/büro işkolunda 15, sağlık işkolunda 12, konaklama işkolunda 7, belediye/genel işler işkolunda 5, tekstil işkolunda 2, bankacılık işkolunda 2, metal işkolunda 2, güvenlik işkolunda 2, madencilik işkolunda 1, kimya/lastik işkolunda 1, ağaç/kağıt işkolunda 1, basın işkolunda 1 ve enerji işkolunda 1 işçi yaşamını yitirdi.
• Kaybettiğimiz işçilerin en az 7’si sendika üyesiydi.
• Salgının ilk bir ayında İstanbul’da 29, İzmir’de 4; Ankara’da 3; Bursa’da 2, Kocaeli’de 2, Sakarya’da 2, Uşak’ta 2, Diyarbakır’da 1, Aydın’da 1, Balıkesir’de 1, Düzce’de 1, Mardin’de 1, Muğla’da 1, Zonguldak’ta 1 ve görevli olarak bulunduğu Belçika’da 1 işçiyi kaybettik.
Yaşamak ve yaşatmak için çalışmaktan kaçınma en meşru haktır
Salgının ilk bir ayında iktidarın ve sermayenin üretimi sürdürme ısrarına karşın, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden işçiler, alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, işyerinde Covid-19 vakası görülmesine rağmen üretimin devam etmesi ve salgın sürecini bahane edilerek yapılan ihlal ve kuralsızlıklara karşı eylemler düzenlemiş, “çalışmaktan kaçınma hakkı”nı kullanarak üretimi durdurmuştur.
Salgının ilk ayında tespit edebildiğimiz 30 işyerinde işçi eylemleri ya da üretimi durdurma gerçekleşmiş, bu eylemler sonucu bazı işyerlerinde patronlar geri adım atmış ve üretime ara verilmiş, önlemler alınmış ya da ücretler ödenmiştir.
İşyerlerinde Covid-19 tespit edilmesi sonrası üretimi durduran Gebze’de Sarkuysan, Tuzla’da Valfsan, Antep’te Melike Tekstil, Çerkezköy’de Eaton fabrikası, İstanbul Sanel Sanayi Elektronik fabrikası ve İzmir’de Akar Tekstil işçilerini;
Koronavirüse karşı alınmayan önlemler sebebiyle iş bırakan İstanbul’daki Galataport, Zeytinburnu Büyükyalı, Emaar, Turkuaz Medya Alibeyköy, Taksim AKM şantiyeleri, TOKİ’nin Kars ve Bursa şantiyeleri, Muş Alparslan-2 Barajı şantiyesi, Limak Holding’in yürüttüğü Kuveyt Havalimanı şantiyesi, Kolin İnşaat'ın Kuzey Marmara Otoyolu şantiyesi, Gaziantep Şehir Hastanesi şantiyesi işçilerini;
Yaşamak için alınması gereken önlemleri açıklayarak patronları protesto eden, iş bırakan İzmir Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSKİ ve İGDAŞ, İzmir Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Birimi, Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası, PTT işçileri, ETİ Maden Genel Müdürlüğü, İbn-i Sina Hastanesi, Adana Balcalı Devlet Hastanesi ve Mağusa Limanı işçilerini;
Ve tabi ki Türkiye’nin dört bir yanındaki sağlık işçilerini selamlıyoruz…
DİSK üyeleri arasında salgının etkileri: “Covid-19 DİSK Raporu”
- DİSK üyesi 51 binden fazla işçi Covid-19 salgınının sonuçlarından doğrudan etkilendi
- DİSK üyesi 4 işçi yaşamını yitirdi
- DİSK üyesi en az 257 işçi Covid-19 Pozitif
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Covid-19 salgınının DİSK üyeleri üzerindeki etkilerini ölçmek amacıyla başlattığı çalışmada ilk raporunu yayınladı.
Haftalık olarak güncellenecek raporda salgın karşısında DİSK üyelerinin ve DİSK’in örgütlü olduğu işyerlerinin durumu değerlendiriliyor.
DİSK, salgının işçilerin sağlığı, işi ve geliri üzerindeki etkisini ölçmek amacıyla üye sendikalar üzerinden bir çalışma başlattı. Bu raporda yer alan bulgular Covid-19 salgınının DİSK üyeleri üzerindeki etkilerini ölçmek amacıyla DİSK üyesi sendikalardan derlenen bilgilere dayanmaktadır.
Covid-19 salgını çalışma yaşamında ciddi sonuçlar doğuruyor. Zorunlu ve acil işler dışında üretim devam ediyor. Bu durum işçileri salgınla karşı karşıya bırakıyor, işçiler sağlıkları ile işleri arasında tercih yapmaya zorlanıyor.
Covid-19 çalışma yaşamını doğrudan etkilemektedir. Sadece tıbbı açıdan ve halk sağlığı açısından değil, virüsle mücadele kapsamında sosyal açıdan bir dizi ciddi tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Salgın ekonomide ciddi daralmalara, işçiler için iş ve gelir kaybına yol açmakta, salgın işçilerin hem sağlığını hem de iş ve gelirini tehdit etmektedir.
DİSK üyesi tüm sendikalardan üye işçilerin durumuna ve sorunlarına ilişkin hazırlanan rapor haftalık olarak güncellenecektir.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan raporun bulguları aşağıda yer almaktadır:
DİSK Üyeleri Arasında Salgının Etkileri
1- DİSK üyesi işçilerin en az 257’sinin Covid-19 test sonucu pozitiftir, karantinada olan işçi sayısı en az 407’dir.
Üye sendikalarımızdan aldığımız bilgilere göre DİSK üyesi işçilerin en az 257’sinin Covid-19 testi pozitif çıkmıştır. Covid-19 sebebiyle karantina altında olan üye sayımız ise en az 407 kişidir.
2- Covid-19 sebebiyle 4 üyemiz hayatını kaybetti.
15 Nisan 2020 Pazartesi itibariyle Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden DİSK üyesi işçi sayısı 4’e yükseldi. İlk ölüm haberi 42 yaşında kronik rahatsızlığı olan Genel-İş üyemiz Aydoğan Adagömeli’den geldi. Covid-19 kaynaklı ikinci kaybımız Brisa’da çalışan Lastik-İş üyesi Ragıp Çakar oldu. 13 Nisan 2020’de Galataport şantiyesinde çalışan Hasan Oğuz’u pozitif vaka çıktığı halde şantiye çalışmaya devam ettiği için Covid-19 sebebiyle kaybettik. Sendikalardan gelen bilgiye göre hayatını kaybeden diğer üyemiz Sine-Sen işçisi Ahmet Servidal oldu.
3- DİSK’e Bağlı Sendikalarda Üretime Ara Verilen/ Durdurulan İşyeri Sayısı 47 oldu, En Az 11 Bin Üyemiz Etkilendi
Covid-19 salgınının yayılmaya başlamasıyla birlikte Türkiye çapında diğer işyerlerinde olduğu gibi DİSK’in örgütlü olduğu bazı işyerleri de üretime ara vermiş veya üretimi durdurmuştur. Birleşik Metal-İş’te 7, Devrimci Turizm-İş’te 15, Devrimci Yapı-İş’te 1, Güvenlik-Sen’de 1, Lastik-İş’te 12, Limter-İş’te 1 ve Tekstil’de 10 olmak üzere toplamda 47 işyerinde üretime ara verildi veya üretim durduruldu. Üretimi durdurulan veya ara verilen toplam işçi sayısı en az 11 bin 79’dur.
4- DİSK Üyesi Binden Fazla İşçi Çalışmaktan Kaçınma Hakkını Kullandı
Üye sendikalarımızdan derlenen bilgilere göre DİSK üyesi sendikaların örgütlü olduğu 9 işyerinde çalışmaktan kaçınma hakkı kullanıldı. Çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan üye sayısı en az 1005 oldu. Çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan 9 işyerinin 7’si Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu işyerleridir. Bu işyerlerinde 998 DİSK/Birleşik Metal-İş üyesi işçi çalışmaktan kaçınma hakkını kullandı.
5- Covid-19 Sebebiyle 108 İşyeri Kısa Çalışma Ödeneğine Başvurdu. Başvuru Kapsamdaki İşçi Sayısı 27 Bini Aştı
Örgütlü olduğumuz işyerleri ve fabrikalarda kısa çalışma ödeneğine başvuran işyeri sayısı 108, kapsadığı işçi sayısı 27 bin 448 iken başvurusu onaylanan işyeri sayısı 49, kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak DİSK üye sayısı ise 11 bin 845’tir. Metal işkolundaki sendikamız Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu 52 işyerinde 11 bin 521 üyemizi kapsayan kısa çalışma ödeneği başvurusu söz konusudur. Kısa Çalışma Ödeneğinin yaygın olarak başvurulduğu işkolları petrol, lastik, kimya ve ilaçtır.
6- Covid-19 Nedeniyle 38 İşyerinde İşçiler Ücretli İzin Kullandı
DİSK üyesi sendikalarda örgütlü olduğu 24 işyerinde işçilere ücretsiz izin kullandırılırken, 29’unda işçilere yıllık ücretli izinleri kullandırıldı ve 38’inde işçiler ücretli izne ayrıldılar. Yıllık ücretli izin uygulamaları genelde kronik hastalığı olan işçiler kullandı. Ücretsiz iznin yaygın olarak kullanıldığı işkolu konaklama ve eğlence ile sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda çalışan özel hastane işçileri oldu.
7- Covid-19 Sebebiyle Evden Çalışmaya Geçen Üye Sayımız 6 Bine Yaklaştı
Covid-19 salgını nedeniyle uzaktan çalışmaya geçen işyeri sayımız 67, kapsadığı işçi sayısı ise 5 bin 964 kişi olmuştur. Basın, yayın ve gazetecilik işkolunun televizyon, internet medyası ve gazete ve dergi ağırlıklı matbaa çalışanları dışındaki işçiler evden çalışmaya geçmiş durumdadır. Sendikalardan aldığımız bilgiye göre uzaktan çalışmaya geçen üyelerimizin diğerleri ise Sosyal-İş’te örgütlüdür. 53 işyerinden 2 bin 67’si kadın 5 bin 906 üyemiz uzaktan çalışmaya geçmiştir. Gıda sanayii, gemi yapımı, deniz taşımacılığı, ardiye ve antrepoculuk ile çimento, toprak ve cam işkollarında “beyaz yakalı” işçilerin uzaktan çalışmaya geçtiği bilgisi ulaşmıştır.
8- Covid-19’a Karşı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemleri
Zorunlu ve acil olmayan işlerde çalışma devam edilmesinin işçilerin sağlığı açısından büyük sorun oluşturmakta, zorunlu ve acil olmayan işlerin devam ettirilmesi işçilerin ölümüyle sonuçlanabilmektedir. Covid-19’a karşı alınan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri işkollarına göre değişiyor. Faaliyeti sürdüren işyerlerinde genel olarak maske, eldiven, dezenfektan gibi virüse karşı koruyucu ekipmanların sağlanması, ortak kullanım alanlarının sınırlandırılması, üretim alanları ile işyeri kapsamına giren yerlerin ve servislerin sıklıkla dezenfekte edilmesi, ateş ölçümü, yemekhanelerde tek kullanımlık plastik ürünlerin tercih edilmesi gibi önlemler alınıyor.
PDF formatındaki raporun tamamına erişim için lütfen linke tıklayınız: http://disk.org.tr/wp-content/uploads/2020/04/Covid-19-DI%CC%87SK-Durum-Raporu-1-16-Nisan-2020.pdf