iş güvenliği

işçiler evde kalamıyor koronavirüse yakalanan işçi sayısı her gün artıyor
Uzmanlar koronavirüsle mücadele için sosyal izolasyonun gerekliliğine dikkat çekerken, Türkiye’de işçiler çalışmaya devam ediyor. İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu tarafından hazırlanan raporda, Covid-19 testi pozitif çıkan işçi sayısının her gün arttığı kaydedildi. İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu, Türkiye’yi etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde, İstanbul’daki çeşitli sektörlerden işyerleri açısından yaşananları inceleyerek bir rapor hazırladı. İstanbul’da kayıtlı olarak 4 milyon civarında çalışan olduğu ifade edilen raporda, toplam işçi sayısı içerisinde yaklaşık 350 bin civarında sendikalı işçinin bulunduğu aktarıldı. Milyonlarca işçinin canı tehlikede Platforma gelen bilgiler içerisinde, birçok fabrika ve işyerinde koronavirüs testi pozitif çıkan işçilerin olduğu söylenirken, milyonlarca işçinin canı ve sağlığının tehlikede olduğu vurgulandı. Zorunlu çalışılması gereken işyerleri dışında tüm işçilere ücretli izin hakkı talebimizi bir kez daha yineliyoruz’’ denilen raporda, ‘’Bakanlık tarafından askıya alınan toplu sözleşme (TİS) ve sendikalaşma hakkını gasp eden uygulama da kaldırılmalıdır’’ ifadeleri yer aldı. Sektör bazlı olarak İstanbul’da yaşanan sürecin paylaşıldığı rapor şu bilgileri içeriyor: Otomotiv sektöründe ücretsiz izin ve işten çıkarma arttı İstanbul’da bu sektörde toplamda 150 bin civarında işçi çalışmakta ve 5 bin civarında sendikalı işçi vardır. Salgın sürecinde otomotiv yan sanayine üretim yapan firmaların birçoğu durmuş durumda. Yine sektörde yurt dışından gelen hammadde yokluğundan dolayı duruşlar olduğu görülüyor. Ücretsiz izinler ve zorunlu yıllık izin kullandırtma sektörde oldukça yaygınlaşıyor. Fabrikalarda taşeron işçileri yoğun bir şekilde işten çıkartılıyor. Sendikasız işyerlerinde önlemler çok yetersiz İstanbul’da bu işkolunda toplamda 80 bin civarında işçi çalışmakta ve 7 bin civarında sendikalı işçi vardır. Tuzla tersaneleri ve Ambarlı limanı başta olmak üzere koronavirüs vakaları görülmektedir. Bu sektörde sendikalı işyerlerinde henüz vakaya rastlanmadı. Salgına karşı sendikasız işyerlerinde ise önlemler çok yetersiz. Ambarlı limanındaki işyerlerinde zorunlu yıllık izne çıkarmalar var. Tersanelerde ücretsiz izin uygulaması yaygınlaşıyor. Mağaza çalışanlarının büyük kısmı ücretsiz izne çıkarıldı İstanbul’da bu sektörde 1 milyon civarında işçi çalışmakta ve 30 bin civarında sendikalı işçi vardır. İstanbul’da toplam AVM sayısı ise 136’dır. AVM’lerde ve mağazalarda çalışan işçilerin büyük çoğunluğu ücretsiz izne çıkartıldı. Bu sektörde market işçileri ve internet üzerinden satış yapan yerler yoğun çalışıyor fakat buradaki işçilerin iş yükleri çok artmış durumda. İşçiler her gün binlerce kişiyle temas etmesine rağmen salgına karşı gerektiği şekilde tedbirler alınmıyor. Gıda sektöründe 50 yaş üzerindeki çalışanlar işten çıkarılıyor İstanbul’da gıda işkolunda 140 bin civarında işçi çalışmakta ve 10 bin civarında sendikalı işçi bulunmaktadır. Salgın sürecinde İstanbul’da gıda fabrikalarının yüzde 70’ine yakını üretimlerini artırmış durumda. Gıda üretimindeki artış nedeniyle işten atmalar yok fakat 50 yaş üstü ve risk grubunda olan işçilere, zorunlu yıllık izin kullandırtma veya ücretsiz izne çıkarma uygulamaları gittikçe yaygınlaşıyor. Özellikle sendikasız ve örgütsüz işyerlerinde koronavirüs salgını sonrası hijyen koşullarının sağlanmadığı görülmüştür. Çimento, toprak ve cam sanayi İstanbul’da bu işkolunda 25 bin civarında işçi çalışmakta ve 2.500 civarında sendikalı işçi vardır. Cam başta olmak üzere seramik ve çimentoda işten atmalar yaşanıyor. Kronik rahatsızlığı olan işçileri ücretsiz izne çıkarma yaygınlaşıyor. Yurtdışına çalışan fabrikalarda 15-20 gün süreyle işlerini durduran işletmeler var. Belediyelerdeki durum İstanbul’da bu işkolunda 250 bin civarında işçi çalışmakta ve 45 bin civarında sendikalı işçi bulunmaktadır. Bazı belediyelerde kronik rahatsızlığı ve sağlık raporları bulunan işçiler izin konusunda idarecilerin keyfi tutumundan dolayı sorun yaşıyor. Yine bazı belediyelerde salgın sürecinde dönüşümlü çalışmadan dolayı genelgeye de aykırı olarak yol ve yemek paraları kesiliyor. Dokuma, hazır giyim ve deri sektöründe hijyen önlemleri yetersiz İstanbul’da bu sektörde 400 bin civarında işçi çalışmakta ve 15 bin civarında sendikalı işçi vardır. Salgın sürecinde işkolunda daralma var ve salgını fırsata çeviren patronlar işten atmalara başladı. Sendikasız işyerlerinde sağlık kontrolleri ve hijyen önlemleri çok yüzeysel ve yetersiz. Tuvaletler başta olmak üzere ortak kullanım alanları çok sağlıksız. Sağlık ve sosyal hizmetler işkolu İstanbul’da bu işkolunda 100 bin civarında işçi çalışmakta ve 5 bin civarında sendikalı işçi bulunuyor. Sağlık işçilerine koruyucu ekipmanlarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Koronavirüs testi pozitif çıkan sağlık çalışanı sayısı gittikçe artıyor. Memurlara verilen ek ödemeler işçilere yansıtılmıyor. Risk grubundaki taşımacılık işkolu işçileri için hiçbir önlem alınmıyor İstanbul’da bu sektörde 230 bin civarında işçi çalışmakta ve 30 bin civarında sendikalı işçi vardır. İşletmelerin yüzde 70’inde iş kaybı yaşanıyor. Risk grubunda bulunan taşıma işkolu işçilerine dair hiçbir özel önlem alınmamaktadır. Güvenlik işçileri ücretsiz izne zorlanıyor İstanbul’da bu işkolunda 75 bin civarında işçi çalışmakta ve 14 bin civarında sendikalı işçi bulunuyor. Risk grubunda olan işçiler, yıllık izin kullanmaya veya ücretsiz izne zorlanıyor. İnşaat sektöründe 15 bin işçi işten çıkarıldı İstanbul’da inşaat sektöründe 450 bin civarında işçi çalışmakta ve 5 bin civarında sendikalı işçi vardır. Koronavirüs salgını sürecinde 11 Mart’tan bu yana yaklaşık 15 bin işçi işten çıkartıldı. Basın, yayın ve gazetecilik işkolunda verilen izinler yıllık izinden düşülüyor İstanbul’da bu işkolunda 55 bin civarında işçi çalışmakta ve 2 bin 500 civarında sendikalı işçi vardır. Salgın nedeniyle verilen izinler yıllık izinlerden düşülüyor. Kaynak: TELE 1  
iş bırakan işçilere patronun adamları sopalarla saldırdı
İzmir’de bulunan Akar Tekstil fabrikasında bir işçinin koronavirüse yakalanması üzerine iş bırakan işçilere, patronun sopalı adamları saldırdı. İzmir’in Çiğli ilçesinde bulunan Akar Tekstil fabrikasında bir işçinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) testinin pozitif çıkması üzerine işçiler, İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasasının 13. maddesine dayanarak işten kaçınma haklarını kullandılar ve üretimi durdurdular. İşçilerin iş bırakması üzerine eli sopalı bir grup işçilere saldırdı. Patron işçileri işten atmakla tehdit etti.  Evrensel’in haberine göre, işçiler açıklama yapılmasını ve fabrikada çalışmanın durdurulmasını beklerken patron Hayrettin Akar, işçilere yaptığı konuşmada iş yerinde vaka olmadığını ileri sürüp Sağlık Bakanlığının fabrikada alınan önlemleri onayladığını ve “çalışılabilir” dediğini söyledi, işbaşı yapılmasını istedi. İşten atmakla tehdit etti İşçilere, “Bu ayın 20’sine kadar siparişlerimiz var, ayın 10’unda maaşınızı ödeyebilmem için çalışacağız. Sonrası için de kısa çalışmaya başvuracağız” diyen patron, işçileri işbaşı yapmamaları durumunda işten atmakla tehdit etti. İl Sağlık Kurulundan görevlilerin fabrikaya geleceği bilgisi ve patronun çağrısı üzerine işçiler işbaşı yaptı. Bu sırada fabrika önüne gelen Deriteks yöneticileri, fabrikada bulunan sağlık görevlilerinin talimatıyla içeri alınmadı. Fabrikaya gelen İl Sağlık Kurulu, bir işçide yeni tip koronavirüs vakası olduğunu doğrulamasına rağmen “Önlemler yeterli, çalışmaya devam edilebilir” kararı işçilerin ve sendikacıların tepkisine neden oldu. Patronun adamları işçilere sopalarla saldırdı Vakanın kesinleşmesiyle işçiler işbaşı yapmadı. Fabrikada örgütlü olan Deriteks İzmir Şube yöneticileri de fabrika önüne geldi. Bu arada eli sopalı bir grup, iş bırakan işçilere saldırdı. İşçilerin cep telefonuyla çektiği videolara da yansıyan saldırı sonrası arbede yaşanırken, fabrikaya gelen polis görüntü almak isteyen Evrensel muhabirini engelledi. Kaynak: TELE 1 / Evrensel
işçilere koronavirüs olmak yasaklandı
Kocaeli Valiliği, resmi internet sitesinde "Eylem ve etkinliklerin yasaklanması ile ilgili basın duyurusu" adıyla 2 Nisan 2020 tarihinde yayınladığı bir duyuru ile il sınırlarında yasaklanan eylemleri sıraladı. Yasaklar arasında, yaşama hakkını korumak için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” başlıklı 13. maddesinde yer alan “çalışmaktan kaçınma hakkını” kullanan işçilerin “iş bırakması” da var... Tepki gelince geri çekti Valilik tarafından yapılan açıklamada şunlar yer aldı; “Koronavirüs salgınının dünyada olduğu gibi ülkemizde de halk üzerinde korku/panik oluşturabileceği ve toplu halde yapılacak her türlü eylem/etkinliklerin söz konusu virüsün yayılması açısından risk oluşturduğu değerlendirildiğinden, huzur ve güvenliğin, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve müessif olayların yaşanmaması amacıyla ilimiz sınırları dahilinde (Polis ve Jandarma Sorumluluk bölgelerinde) gerçekleştirilebilecek, açık ve kapalı yer toplantıları, her türlü bilimsel, kültürel, sanatsal ve benzeri toplantı ve aktiviteler, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, stant açma, imza kampanyası, çadır kurma, meşale yakma, el ilanı/bildiri, broşür dağıtma, iş bırakma, protesto eylemi vb. türdeki eylem/etkinlikler 02/04/2020 günü saat:00.01’den 16/04/2020 günü saat:00.00’a kadar (15) gün süre ile yasaklanmıştır.” Ancak, gelen tepkiler üzerine, Valilik, açıklamanın ‘sehven’ yazıldığını dile getirip gece yarısı “iş bırakma” yasaklar arasından çıkartıldı. Kocaeli ve Gebze’de bazı fabrikalarda koronavirüse yakalanan işçiler tespit edilmesi üzerine işyerlerinde örgütlü Birleşik Metal-İş, “İşçi arkadaşlarımızın salgın içinde çalışmasına izin vermeyiz” kararı ile iş bırakmıştı. Çalışmaktan kaçınma hakkı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” başlıklı 13. maddesine göre; (1) Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. (2) Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır. (3) Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz. (4) İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır. (5) Bu Kanunun 25 inci maddesine göre işyerinde işin durdurulması hâlinde, bu madde hükümleri uygulanmaz.
büro işkolunda Covid-19 vaka sayısı artıyor
KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES), ülke çapında giderek artan Koronavirüs salgını ile ilgili olarak devlet dairelerinde yaşanan sorunların çözümüne ilişkin sendikanın önerilerini ve taleplerini içeren bir açıklamada bulundu. Sendikanın açıklamasında; “Başta Adliyeler, Vergi Daireleri, SGK, Nüfus Müdürlükleri ve İŞKUR olmak üzere birçok kamu kurumunda Covid-19 vaka sayısının giderek arttığı, büro emekçilerinin kalabalık işyerlerinde yaşamını kaybetme riskine rağmen çalışmak zorunda bırakıldığı” belirtilerek; “Vaka sayısının daha fazla artmadan ve ölümler yaşanmadan, vaka tespit edilen işyerlerindeki tüm çalışanlara Covid 19 testinin uygulanması ve zorunlu olmayan hizmetlerin durdurulması” istenildi. Büro Emekçileri Sendikası’nın internet sitesi üzerinden 30 Mart 2020 Pazartesi günü BES Merkez Yönetim Kurulu imzası ile yapılan yazılı açıklama şöyledir: Basına ve Kamuoyuna Büro İşkolunda Covid-19 Vaka Sayısı Artıyor! Uyarıyoruz! Vaka sayısı artmadan ve ölümler yaşanmadan zorunlu olmayan hizmetler durdurulsun! Sendikamızca tespit edilebilen bilgiler:      - İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde virüs tespit edilmesi nedeniyle 6. Sulh Hukuk Mahkemesi kapatılmış, personel karantinaya alınmıştır.   - İstanbul Anadolu Adliyesi’nde 6. Aile Mahkemesi kapatılmıştır.   - İstanbul Anadolu Adliyesi’nde 6. Ağır Ceza Mahkemesinde virüs tespit edilmesi nedeniyle aynı koridorda yer alan 4 Mahkeme kapatılmıştır.   - Bakırköy Adliyesi’nde Yazı İşleri Müdürü olan bir emekçiye Covid 19 teşhisi konulmuş aynı koridorda yer alan 5 Mahkeme kapatılmıştır.   - Ankara Sosyal Güvenlik Kurumu Kayıtdışı İstihdam Daire Başkanlığında görev yapan bir emekçi virüs şüphesi ile sağlık kurumuna yönlendirilmiştir.   - İstanbul Vergi Dairesi Bşk. Mecidiyeköy Uygulama Grup Müdürlüğü Veznesinde bir emekçiye 27 Mart 2020 günü Covid 19 teşhisi konularak hastanede karantinaya alınmıştır.   - İstanbul Vergi Denetim Kurulu Levent Hizmet Biriminde çalışan bir emekçiye 23 Mart 2020 tarihinde Covid 19 teşhisi konulmuş, 29 Mart 2020 tarihinde evde gözetim şartıyla taburcu edilmiştir. Çalışanların tamamı hastaneye gönderilerek, hafta boyu hizmet binası kapatılmıştır.   - İstanbul Vergi Dairesi Bşk. Bostancı Uygulama Grup Müdürlüğü Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğünde 27 Mart 2020 tarihinde Covid 19 teşhisi konulan iki emekçinin, yoğun bakımda tedavileri sürmektedir.   - İstanbul Gaziosmanpaşa Vergi Dairesinde bir emekçinin Covid 19 testi pozitif çıkmasına rağmen henüz, hizmet binasında herhangi bir tedbir alınmamıştır.   - İstanbul Şişli İŞKUR Hizmet Merkezinde bir emekçinin Covid 19 testi pozitif çıkmıştır, bir başka emekçiye de yaşadığı semptomlar nedeniyle test yapılmış sonucu beklenmektedir.  Hizmet binası ilaçlanmıştır.   - Kocaeli- Derince Vergi Dairesinde 2 emekçi de Covid 19 testi pozitif çıkması üzerine Vergi Dairesi kapatılmıştır.   - İzmir-Yamanlar Vergi Dairesinde 1 Vergi Dairesi çalışanında Covid 19 testi pozitif çıkmış ve hastaneye kaldırılmıştır.   - İstanbul-Topkapı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinde bir çalışana test uygulanmış ve sonuç pozitif çıkmıştır.   Dünyanın tamamına yakınını etkisi altına alan koronavirüs salgını hızla yayılmaya devam ediyor ve hayatını kaybedenlerin sayısı her geçen gün artıyor.   Biyolojik bir sorun olarak ortaya çıkan virüs karşısında, bütün dünyada egemen olan kapitalist sistem çaresizliğiyle pul pul dökülmektedir. Salgını önlemek için halk sağlığına değil, ekonomilerin ayakta tutulmasına öncelik verilerek tedbirler geciktirilmektedir.  Bütün kapitalist ülkelerde, şirketlerin zararlarını en aza indirmeyi esas alan planlar ilan edildi. Bugün salgının sonuçlarını çok ağır bir biçimde yaşan İtalya başta olmak üzere birçok ülkede emekçiler, virüsün yayılmasını önlemek için üretimin durdurulmasını ancak grevlerle ve iş bırakmalarla sağlayabildiler.   Salgının artmasıyla birlikte bütün ülkelerde sağlık sistemlerinin çöktüğüne tanık olduk. Kamu sağlığı sistemini büyük tekellerin yararına özelleştirerek, kâr edilecek ürüne dönüştüren neoliberal politikaların sonuçları bütün dünyada ölümcül oldu. Bu salgın karşısında emekçilerin çıkarları ile sermayenin çıkarlarının nasıl çatıştığı apaçık görüldü.   Ülkemizde de ilk korona vakasının açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinden bugüne kadar salgınla mücadele ve alınacak önlemler konusunda, hükümet halk sağlığını koruyacak geniş tedbirler almak yerine anlık gelişmelere, artan vaka sayısına göre parça parça günübirlik çoğu göstermelik kararlarla durumu idare etmektedir. Hükümet açıkladığı ekonomik programla da salgın karşısında emekçileri değil sermayenin korunmasını esas almıştır.      Bilim insanları ve sağlık örgütleri bu salgınla başa çıkmanın başta gelen unsurunun “İzolasyon ve fiziki mesafenin korunması” olduğunu her gün açıklıyor. Bizler, salgınla etkin mücadele yöntemlerinin kullanılmasını, zorunlu hizmetler dışında üretimin ve kamu hizmetlerinin durdurulmasını, işten atmaların yasaklanmasını, ücretli izin uygulanmasını, evde kalabilmek için temel ihtiyaçların karşılanmasını talep ederken, sermaye ise kârlarının aksamaması için üretimin ve hizmetlerin devam etmesini istiyor. İşçiler, emekçiler, kamu emekçileri işe gidiş gelişlerde, iş yerlerinde, yemekhanelerde virüs karşısında hiçbir koruma olmaksızın çalışmaya zorlanıyor büyük risk altında bırakılıyor. Diğer taraftan en yetkili ağızlardan, magazin dünyasından, evde kaldığında işsiz ve aç kalacak milyonlarca emekçiye “evde kal” çağrısı yapılıyor.   Büro emekçileri olarak biz de bu yaklaşımın sonuçlarını işyerlerimizde yakıcı olarak yaşıyoruz. Hükümetin kamu kurumlarına yönelik açıkladığı tedbirler söylemde çok parlak görünse de uygulamada sorunlar yaşanmaya devam ediyor. İlk günden beri gerek kurum yetkilileri ile görüşerek gerekse yazışmalarla ısrarla uyarmamıza rağmen, salgının yayılma hızı karşısında işyerlerinde alınan tedbirler hem yetersiz olmuştur hem de çoğu önlem için çok geç kalınmıştır. İdari izin ve dönüşümlü çalışma genelgesinin uygulanması dahi günler almıştır.  Bugün itibarıyla salgının geldiği boyut nedeniyle dönüşümlü çalışma tedbiri artık geçerliliğini kaybetmiştir. İşkolumuzda bulunan kurumlarda yurttaşların geliş- gidişleri azalmışsa da başta Adliye, SGK, Nüfus Müdürlükleri, İŞKUR ve Vergi Daireleri olmak üzere birçok kurumda müracaatlar devam etmekte, her gün posta yoluyla gelen çuvallar dolusu evrak taramaları yapılarak sisteme girilmekte, ilgili birimlere dağıtılmakta ve işlem görmektedir. Veznelerde para tahsilatı devam etmektedir. İşyerlerinde düzenli temizlik dahi yapılmamaktadır. Özellikle büyükşehirlerde hizmet binalarının büyüklüğü, Vergi Dairelerinin kompleks biçiminde bir arada bulunması gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda, hizmet üretimi durmadığı sürece alınan kısmi tedbirlerle virüsün yayılmasının durdurulması artık mümkün değildir.    Diğer yandan, milyonların ölümle burun buruna olduğu böylesi bir dönemde hükümetin siyasal ranta dönüştürdüğü kısa çalışma ödeneği uygulaması, İŞKUR’da 23 Mart Pazartesi gününden itibaren olağan dönemin çok üstünde iş yoğunluğu yaratmıştır.  Hizmet binalarına giderek form doldurma işlemleri halen yoğun olarak yapılmaktadır. Bu durum hem İŞKUR emekçilerini hem de başvuran binlerce yurttaşımızı virüsle karşı karşıya bırakmaktadır. İş yükünün artması nedeniyle bazı İl Müdürlüklerinde hafta sonu dahi mesai yaptırılmaktadır. Bugün işsiz kalan binlerce işçi ve işyerlerini kapatmak zorunda kalan işletme sahipleri İŞKUR’a başvurarak çare aramaktadırlar. İşten atmalar yasaklanmadığı, kriz süresince işçilere ücretli izin uygulanmadığı, işsiz kalan emekçiler doğrudan desteklenmediği, işçileri koruyan ekonomik tedbirler alınmadığı için emekçiler gidip kurum önlerinde beklemeye, bu salgın ortamında bürokratik işlemlerle uğraşmaya mecbur bırakılmaktadır. Hükümet almadığı bu tedbirleri İŞKUR çalışanlarının üzerine yıkmaktadır.   Salgın başladığından bugüne kadar yaşadıklarımız göstermektedir ki; alınmayan ve geciktirilen tedbir kararlarıyla salgından en çok emekçiler etkilenmektedir. Zira bir tarafta korunaklı mekanlarda, geçim derdi olmadan kendini korumaya alabilenler, diğer tarafta her gün dışarıya çıkan, toplu taşıma araçları kullanan, sağlık hakkından mahrum, kalabalık işyerlerinde yaşamını kaybetme riskine rağmen çalışmak zorunda olan milyonlarca emekçi var.   Vaka Sayısı Daha Fazla Artmadan ve Ölümler Yaşanmadan;     - Vaka Tespit Edilen İşyerlerinde Bütün Çalışanlara Covid 19 Testinin Uygulanmasını,   - İşyerlerinde Koruyucu Sağlık Önlemlerinin Alınmasını,   - Zorunlu Olmayan Hizmetlerin Durdurulmasını İSTİYORUZ!             BÜRO EMEKÇİLERİ SENDİKASI Merkez Yönetim Kurulu 30 Mart 2020
işten çıkarmalar yasaklanmalı zorunlu üretim hariç tüm işler durdurulmalıdır
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınına ilişkin bir açıklamada bulundu. DİSK’in internet sitesi üzerinden 31 Mart 2020 Salı günü (bugün) yapılan yazılı açıklamada; "İşten çıkarmalar yasaklanmalı ve zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında tüm işler en az 15 gün süreyle durdurulmalı" denilerek, “oluşacak gelir kaybına karşı İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının devreye sokulması” istenildi. Covıd-19 salgınına karşı alınması gereken önlemlere ilişkin DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun yaptığı açıklama şöyledir: İşten çıkarmalar yasaklanmalı ve zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında tüm işler en az 15 gün süreyle durdurulmalıdır Ülkemizi ve bütün dünyayı tehdit eden Covid-19 salgınına karşı etkin bir mücadele için alınan önlemlere ek olarak çalışma hayatına ilişkin aşağıdaki tedbirlerin de hayata geçirilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Çalışma hayatında alınacak bu tedbirler hem salgının yayılmasını engellemek hem de işçilerin ve tüm çalışanların sağlığını ve işini korumak açısından gereklidir. Salgını önleme konusunda kamu otoritelerinin gerek sosyal yaşam için gerekse işyerlerindeki üretim süreçlerini kapsayan iş sağlığı ve güvenliği için aldığı ve alacağı tedbirleri hayati önemde görüyoruz. Ülkemizin en kısa sürede ve el birliği ile bu ağır felaketin üstesinden gelmesi dileğiyle aşağıdaki tedbirlerin alınmasını kamuoyunun ve yetkililere sunuyoruz. 1- Covid-19 salgını süresince işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Covid-19 salgınının yeni bir işsizlik dalgasına yol açmaması, işin ve işçinin gelir sürekliğinin sağlanması için Covid-19 ile mücadele döneminde işverenin iş sözleşmesini fesih imkânı askıya alınmalıdır. 2- Covid-19’a karşı mücadele kapsamında zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi hariç olmak üzere, en az 15 gün süreyle, bütün işlerin durdurulması işçilerin korunması ve salgının yayılma hızının önlenmesi için önem arz etmektedir. 3- İşten çıkarılmaların ve işlerin durdurulmasının yol açacağı gelir kaybına karşı İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları hızla devreye sokulmalı, işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak için işçi açısından gerekli olan koşullar kaldırılmalıdır. Küresel salgın nedeniyle iş ve gelir kaybına uğrayan bütün işçilere işveren, İşsizlik Sigortası Fonu ve devlet tarafından gelir desteği sağlanmalıdır. İşten çıkarılmaların izlenmesi için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı nezdinde Üçlü Danışma Kurulu bileşimine uygun bir izleme ve denetim mekanizması kurulmalıdır.
Covid-19 ile mücadelede yeni tedbirler alınmalıdır
TÜRK-İŞ, koronavirüs (covid-19) salgını ile ilgili işyerlerinde yaşanan sorunların çözümü karşı talepler içeren bir açıklamayı kamuoyu ile yazılı olarak paylaştı. TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkan Ergün ATALAY, Covid-19 ile mücadelede yeni tedbirler alınması gerektiğini belirterek şu açıklamalarda bulundu:  Dünyanın büyük bir bölümüne yayılan yeni koronavirüsün (Covid-19) etkisi ve yaygınlığı artmaktadır. Ülkemizde de salgının olumsuz etkisinin azaltılması ve ortadan kaldırılması doğrultusunda bir dizi tedbir amaçlı karar alınmış ve uygulamaya konulmuştur. TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkan Ergün ATALAY, Covid-19 ile mücadelede yeni tedbirler alınması gerektiğini belirtmiş, “işten çıkarmalar yasaklanmalı, zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında tüm işler en az 15 gün süreyle durdurulmalıdır” demiştir. Ortaya çıkacak gelir kaybının da karşılanması gerektiğinin belirtildiği açıklamada şu hususlara yer verilmiştir: “Ülkemizi ve bütün dünyayı tehdit eden Covid-19 salgınına karşı etkin bir mücadele için alınan önlemlere ek olarak çalışma hayatına ilişkin aşağıdaki tedbirlerin de hayata geçirilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Çalışma hayatında alınacak bu tedbirler hem salgının yayılmasını engellemek hem de işçilerin ve tüm çalışanların sağlığını ve işini korumak açısından gereklidir.  Salgını önleme konusunda kamu otoritelerinin gerek sosyal yaşam için gerekse işyerlerindeki üretim süreçlerini kapsayan iş sağlığı ve güvenliği için aldığı ve alacağı tedbirleri hayati önemde görüyoruz. Ülkemizin en kısa sürede ve el birliği ile bu ağır felaketin üstesinden gelmesi dileğiyle aşağıdaki tedbirlerin alınmasını kamuoyuna ve yetkililere sunuyoruz: 1- Covid-19 salgını süresince işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Covid-19 salgınının yeni bir işsizlik dalgasına yol açmaması, işin ve işçinin gelir sürekliğinin sağlanması için Covid-19 ile mücadele döneminde işverenin iş sözleşmesini fesih imkânı askıya alınmalıdır. 2- Covid-19’a karşı mücadele kapsamında zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi hariç olmak üzere, en az 15 gün süreyle, bütün işlerin durdurulması işçilerin korunması ve salgının yayılma hızının önlenmesi için önem arz etmektedir. 3- İşten çıkarılmaların ve işlerin durdurulmasının yol açacağı gelir kaybına karşı İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları hızla devreye sokulmalı, işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak için işçi açısından gerekli olan koşullar kaldırılmalıdır. Küresel salgın nedeniyle iş ve gelir kaybına uğrayan bütün işçilere işveren, İşsizlik Sigortası Fonu ve devlet tarafından gelir desteği sağlanmalıdır. İşten çıkarılmaların izlenmesi için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı nezdinde Üçlü Danışma Kurulu bileşimine uygun bir izleme ve denetim mekanizması kurulmalıdır.”  
işçiler kaçınma hakkını kullanıyor
İstanbul'daki Sanel Elektronik şirketinde bir işçide Covid-19 testi pozitif çıktı. Ancak buna rağmen üretim durdurulmadı. Fabrikada örgütlü Birleşik Metal-İş, gerekli tedbirler alınmadığı için işçilerin yarından itibaren "kaçınma haklarını" kullanarak üretim yapmayacaklarını bildirdi. Sendikadan yapılan açıklamada, "30 Mart 2020 tarihi itibariyle hiçbir üyemiz iş yerine gelmeyecektir" denildi.  İstanbul Maltepe’de bulunan Sanel Elektronik’te bir işçide Covid-19 testi pozitif çıktı. Ancak buna rağmen üretim durdurulmadı. Fabrikada örgütlü Birleşik Metal-İş, gerekli tedbirler alınmadığı için kaçınma haklarını kullanarak üretim yapmayacaklarını bildirdi. “Kaçınma hakkını” kullanmada bir ilk Sendikadan yapılan açıklamada, 159 işçinin bulunduğu Sanel Elektronik’te çalışan ve Covid-19 testi pozitif çıkan S.G’nin Kartal Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisinin devam ettiği belirtilerek, “Bununla beraber aynı lokasyonda çalışan farklı işçilerde de hastalığın belirtileri görülmektedir ve bir kısmı için evlerinde karantina uygulamasına başlanmıştır. Sendikamız işverenle bu konuyu müzakere etmiş fakat bu hayati önem arz eden durumda gerekli önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınmadığını tespit etmiş ve Sanel İşçileri, önlemlerin hayata geçirilmemesi üzerine İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 13. Maddesinde belirtilen ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumu ortaya çıkaracağından aynı madde uyarınca üyelerimize tanınan çalışmaktan kaçınma hakkını kullanacaktır” denildi. Sendikanın açıklamasında işçilerin “kaçınma hakkını” kullanmasının bir ilk olduğu kaydedilerek “İş yerindeki yetkili Sendika olan Birleşik Metal-İş üyelerinin tamamı, 30 Mart 2020 tarihi itibariyle çalışmaktan kaçınma hakkını kullanıyor” ifadelerine yer verildi.
sermayeyi değil işçi sınıfını düşünün, Birleşik Metal-İş, koronavirüs önlemleri, işçi sağlığı, iş güvenliği
Birleşik Metal İşçileri Sendikası, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 18 Mart 2020 tarihinde koronavirüs önlemleri olarak açıklanan ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ adı verilen ekonomik kararlarla ilgili bir açıklama yayınladı. Açıklamada, “pakette açıklananların özetinin, sermaye için kullanılacak milyarlarca liralık destek, emekçilere dağıtılacak olanın ise ücretsiz kolonya” olduğu belirtilerek, “salgınla baş etmek için sermayeyi değil işçileri koruyacak tedbirlerin alınması” istenildi. ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ adı verilen ekonomik kararlarla ilgili olarak Birleşik Metal-İş Genel Yönetim Kurulunca yapılan basın açıklamasının tam metni şöyledir: İşçileri korumayan önlemler paketi koronavirüsle baş edemez Dün yapılan “Koronavirüsle Mücadele Eşgüdüm Toplantısı” ardından açıklanan yeni önlem paketi milyonlarca işçide büyük bir hayal kırıklığı ve endişe yarattı. “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adı verilen bu paket, virüs tehdidinin başından itibaren konfederasyonumuz DİSK ile birlikte dile getirdiğimiz, özünde halk sağlığına ve işçilerin korunmasına yönelik tedbirleri içeren taleplerin pek çoğunu dikkate almamıştır. Pakette açıklananların özeti, sermaye için kullanılacak milyarlarca liralık destek, emekçilere dağıtılacak ücretsiz kolonyadır. Vergi indirimleri, KDV istisnaları, borç erteleme gibi tedbirler sermayeyi kayırmaktadır. Hayat pahalılığı altında geçim derdiyle boğuşurken salgın gündeminin içine düşen işçiler için borçların ertelenmesi, vergi muafiyeti, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının genişletilmesi gibi talepler dikkate alınmamıştır. Aksine işsizlik sigortasının amacı dışında kullanılması ile esnek çalışma modellerinin sonraki dönemde kalıcılaştırılması için fırsat yaratılmıştır. Ne yazık ki ekonomik krizdeki fırsatçılık insan hayatının söz konusu olduğu salgında da tekrarlanıyor. Oysa bugün ihtiyacımız olan, açık tehdit altında çalışan milyonlarca emekçinin hem sağlık hem ekonomik tedbirlerle korunmasıdır. Bunun için yapılacaklar bellidir: - İşçiler için işyerlerinin güvenliği sağlanmalıdır. İşyerlerinde alınan önlemler devlet tarafından sıkı bir şekilde denetlenmelidir. - İşçilerin iş güvencesi sağlanmalıdır. İşten çıkarmalar ve ücretsiz izinler yasaklanmalıdır. - İşçilerin gelir güvencesi sağlanmalıdır. Esnek çalışma biçimleri geçici olmalı ve gelir kaybına neden olmamalıdır. - İşsizlik sigortasından yararlanma koşulları kolaylaştırılmalıdır. - 12 yaş altı çocuğu olan ve evde kalan çocuklarının bakım sorunu olan çalışanlara ücretli izin verilmelidir. - Risk grubundaki işçilere ücretli izin verilmelidir. Bu talepleri gündeme almayan yeni paket koronavirüse karşı milyonlarca emekçinin sağlığını riske atıyor. Oysa işçi sınıfını koruyacak önlemler halk sağlığının temelidir. Salgınla baş etmek için sermayeyi değil işçileri koruyacak tedbirler alınmalıdır. Birleşik Metal-İş Genel Yönetim Kurulu 19 Mart 2020
isig meclisi, işçi sağlığı, korona önlemleri
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), koronavirüs salgının tehdit ettiği işçilerin korunması için 12 maddelik talepler açıkladı. Koronavirüs salgınında işçilerin yaşamını korumaya dönük işverenlerin sorumsuz davranışları ile ilgili haberler her işyerinden kamuoyuna yansıyor. Hizmet işçilerinde, maske ve eldiven taktırılmaması, fabrika ve atölye gibi toplu çalışma alanlarında gerekli sosyal mesafeye uygun davranılmaması gibi. İSİG’in, işçi sınıfının yaşam hakkının korunmasına dönük talepleri şöyle: İşçi Sağlığı Mücadelesinin En Güncel Sorunu: Koronavirüs Salgını ve Taleplerimiz 6 Mart’ta ilk resmi koronavirüs açıklamasının yapıldığı Türkiye’de hastalığa yakalananların sayısı hızla artıyor ve virüs hızla yayılıyorken çeşitli önlemler alındı ve açıklandı. İlk günden beri alınan evde kalma, kişisel hijyen ve korunma mesafesi, beslenmeye dikkat etme gibi önlemlerin hemen hiçbiri her gün toplu taşımayla ya da servislerle işimize gitmek zorunda olan, işyerlerimizde yan yana ve hiçbir önlem almadan çalışmak zorunda olan biz işçiler için mümkün değil. Koronavirüs salgını sırasında 20 milyon işçi ve aileleri için hiçbir önlem alınmadığı gibi işyerlerinde işten atma, zorunlu ücretsiz izne çıkarma, yıllık izin kullandırtma, üretim baskısı ve fazla mesai gibi uygulamalar sıklaşıyor. Patronların tek derdinin işçinin sağlığı değil performansı olduğu bu süreçte bir kez daha ayyuka çıkarken, pek çok işyerinden hastalığa davetiye çıkaran çalışma koşullarının sürdürüldüğü, hiçbir önlem alınmadığı, işçilerin kişisel hijyenlerini sağlamasına izin verilmediği, maske ve eldiven kullanmanın yasak olduğu sesleri yükseliyor. ‘Aynı gemideyiz’ açıklamaları yapılırken, ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ paketiyle patronlar için KDV indirimi, teşvik, borç erteleme, faiz indirimi, stok finansmanı desteği veriliyor, işçilere ise kendilerini korumaları salık veriliyor. Bu maliye politikalarıyla hedefin işçinin ve yoksulların sağlığının değil, kaynakların şirketleri ayakta tutmak için seferber edileceği açıkça ortaya konulmuştur. Koronavirüs salgını bir sınıfsal uçurumu daha da derinleştirmektedir. Halkın ve işçilerin sağlığını ilgilendiren böyle bir durumda ülkede ‘sağlık seferberliği’ ilan edilmesi gerekirken emekçilerin sağlığı ve canı hiçe sayılıyor. Bu noktada işçilerin sağlığının korunması için 12 acil talebimiz: 1- Patronların ekonomik kaybı gerekçe göstererek işçileri işten çıkarmaları, zorunlu ücretsiz izin ve zorunlu yıllık izin kullandırması yasaklansın. 2- Çalışma saatleri ücretler ve haklarda bir kayıp olmaksızın en çok günlük 6 saat olacak biçimde sınırlandırılsın. Çalışma süresinin kısaltıldığı işyerlerinde patronların, bu süreleri işçilerin izinlerinden düştüğü hukuksuz uygulamalarına son verilsin. 3- Kişisel hijyen ve korunma malzemeleri işçilere ve halka ücretsiz olarak dağıtılsın. İşçilerin sağlık taramaları yoğunlaştırılsın ve işyerlerinin çalışma organizasyonu salgında hijyen kuralına göre düzenlensin. 4- Özellikle tuvalet, yemekhane, ortak çalışma ve dinlenme alanlarının kullanımı acilen düzenlensin. Sık ve ortak kullanılan yemekhane, soyunma odası, dinlenme odası, tuvalet gibi alanların temizliği ile işçi servisleri ve şehir içi toplu ulaşım araçlarının hijyeni sağlansın. 5- Sağlık ücretsiz ve herkesçe erişilebilir hale getirilsin. Testler ve muayeneler kamu hastanelerinde ve özel hastanelerde ücretsiz olarak yapılsın. 6- Kendisi ve yakını virüs nedeniyle karantinaya alınan işçi hastalık süresi kapsamında olsun ve bu süredeki gelir kaybı önlensin. Enfekte işçilerin işten atılması yasaklansın. 7- Temel gıda ve hijyen yardımı karşılansın, gıda ve hijyen ürünlerine yapılan fahiş zamlar geri çekilsin, temel gıda malzemelerinde KDV sıfırlansın. Kontrolsüz fiyat artışına karşı ihbar ve denetim mekanizması kurulsun. 8- Elektrik, su, doğalgaz, tüketici kredisi ve prim borçları ertelensin, salgın süresince temel hizmetler ücretsiz olsun. 9- Alınan karar ve tedbirlerin ancak kamunun bir bölümünde değil, özel sektör, kayıt dışı sektör ve 50’den az çalışanı olan işyerlerinde uygulanması ve yaptırımı sağlansın, gerekli önlemlerin alınmadığı işyerlerinin bildirimi için ihbar hattı kurulsun. 10- Koronavirüsün en riskli yaş grubunu oluşturan 50 yaş ve üstü işçilere salgın bitene kadar izin hakkı tanınsın, en düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyine çıkarılsın. 11- Hangi şehirde kaç hastanın teşhis edildiği, kaç kişinin hayatını kaybettiği gibi bilgileri öğrenme hakkımız var. Bu bilgiler halkla açık ve şeffaf biçimde paylaşılsın. 12- Tüm bu maddeleri de içeren ana talebimiz ise bu süreçte işçilerin sağlığı için üretimi sürdürmenin zorunlu olduğu sektörler dışında işyerlerinde üretimin durdurulması gerektiği ve işçilerin salgının kritik evresi bitinceye kadar ücretli izinli sayılması gerektiğidir. Bu noktada yani koronavirüsle mücadele sürecinde işçiler olarak bizlerin her işyerinde örgütlenmemiz, sesimizi yükseltmemiz, taleplerimizin -fiili iş durdurma vb. eylemlerle- arkasında durmamız gerekiyor. Yaşamak ve yaşatmak için; birlik, mücadele ve dayanışma zamanı.
Hükümet yetkilileri ve sağlık otoriteleri bir yandan "evde kalın" çağrısı yaparken, evden çalışmaya ya da ücretli izne ayrılmasına izin verilmeyen milyonlar hala işe gitmek zorunda.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün kamuoyuna açıkladığı "Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi" işverenlerin yüzünü güldürürken, işlerini kaybetme korkusuyla salgına yakalanma korkusu arasında tercih yapmaya zorlanan çok sayıda çalışan hala işe gitmek zorunda. Ücretli izin hakkının konuşulmaya dahi açılamadığı bu sürece biz de işçilerin gözünden bakmaya çalıştık. Cumhuriyet’ten Tuğba Özer’in haberine göre; koronavirüs salgını Türkiye'de ve dünyada can almaya devam ederken yeterli hijyen koşullarının sağlanmadığı işyerlerine gitmek zorunda olan 5 ayrı sektörde çalışan işçilerle yapılan görüşmede, çalışanlar arasında en çok zorlananların AVM, market, çağrı merkezi, kargo, turizm gibi hizmet sektörü yoğunluklu olduğu görülüyor. Erdoğan'ın ulusa seslenişinin hemen ardından konuşan bir market çalışanı, iş yerinin bu süreçte karını katladığını belirterek, "Devletimiz işçiyi değil işvereni düşünecek şekilde uygulamalar yapıyor” diyor. 'Evde kal' çağrıları yapılırken işe gitmek zorunda olanlar anlatıyor: ‘Çok fazla abartmayın’ İstanbul'da yaşayan 36 yaşındaki iş güvenliği Uzmanı Serkan işe gitmek zorunda olanlardan yalnızca biri. Salgın yayılmaya başladığında iş yeri tarafından kendilerine bir mail atılmış. Mailde "durumun çok abartıldığı ancak yine de dikkatli olunması gerektiği" belirtilmiş. Serkan "korona günlerinde" çalışma rutinini şöyle paylaşıyor: "Gün içerisinde bazen kısa süreli bazen gün boyu olmak üzere 2-3 firmayı ziyaret ettiğimiz oluyor. Toplu taşıma kullanıyoruz. Sabah çıkıyoruz, akşam eve gidiyoruz. Mesleki olarak da zaten bu süreçte çalıştığımız firmaları bilgilendirmek zorundayız. Rutin olarak yaptığımız çalışmaları evden de yapabiliriz. Ama işyerine ziyaret gerçekleşmediğinde şirket karşı taraftan para alamadığı için bize işyeri ziyaretini zorunlu tutuyor. Kendimi tehlike altında hissediyorum çünkü gün içerisinde çok fazla toplu taşıma kullanıyorum. Mağazalara ve AVM’lere gidiyorum iş nedeniyle ve enfekte olan birinin buralara gelme ihtimali yüksek. Sabit lokasyonumuz yok sürekli gezmek durumundayız. Eve geldikten sonra sürekli eşyalarımızı değiştirip ellerimizi yıkama operasyonu gerçekleştiriyoruz." ‘Çalışanlar değil müşteriler düşünülüyor’ 7 yıldır Bursa’daki bir alışveriş merkezinin içindeki giyim mağazasında çalışan Özgür ise, başta maske takmalarına dahi izin verilmediğini bunun işverenin insiyatifine bırakıldığını söylüyor. Özgür, hala çalışmaya devam eden AVM'lerdeki durumu şöyle özetliyor: "AVM’lerde hiçbir yerde maske takılmasına izin verilmediğini duyuyoruz. Bunun nedeninin de ‘müşteriler tedirgin olup gelmezler’ endişesi olduğunu düşünüyoruz. Yine çalışanlar değil müşteriler düşünülüyor. Dezenfektan gönderildiği söylendi ama elimize ulaşan hiçbir şey yok. Saat başı elimizi yıkama iznine çıkma da yeni geldi. Sakinlikten faydalanma adına yıllık izne çıkarılıyor çalışanlar. Eldiven takıyoruz ama müşterilerle yakın temastayız yine de. AVM’lere ara verilmesi gerektiğini düşünüyoruz en azından kontrol altına alınana kadar. Biz hepimiz panik içerisindeyiz." "Ben sadece sağlıklı bir yerde çalışmak istiyorum" Ankara'da, aralarında Türk Hava Yolları'nın da bulunduğu firmalara çağrı merkezi hizmeti sunan bir şirkette çalışan 30 yaşındaki Öykü* ise aynı işi evden yapabilme imkanları olduğu halde kendilerine bu imkanın sunulmadığını söylüyor. Koronavirüs salgının ortaya çıkmasının ardından iş yüklerinin arttığını söyleyen Öykü, şöyle devam ediyor: "Normalde de zaten çalışma şartlarımız çok kötü ve virüs nedeniyle herhangi bir önlem alınmadı. Çalıştığımız ortam çok pis ve havasız. Aldıkları tek önlem camları açmak. Aramızda 1 metre mesafe yok, ortak bilgisayarlarla çalışıyoruz. Bu işi evden de yapabiliriz. Benim ofise gitmemi gerektirecek bir durum yok aslında. Virüs gündemi nedeniyle çalışma süremiz arttı. Fazla mesaiye kalarak çalışıyoruz. Vardiyalı olduğumuz için gece de orada insanlar çalışıyor. Ben şu an raporluyum ve işe dönmeye korkuyorum. Benim beklediğim tek şey evden çalışabilmek. Annemin akciğerlerinde sorun var ve onun için korkuyorum en çok. Ücretli izne çıkmanın talep edilebileceği bir yer değil. Ben sadece sağlıklı bir yerde çalışmak istiyorum. Eğer orada çalışacaksam da en azından daha temiz olsun, 1 metre kuralına uyulsun, daha havadar bir yer olsun." "Kâr arttı ama işçiye fazla mesai ücreti bile yok" Üniversite mezunu olan 27 yaşındaki Nebil ise iş bulamayınca son çare olarak çalıştığı marketin kapısını çalmış. 1 yıldır burada çalışan Nebil, koronavirüs salgını nedeniyle iş yükünün de şirketin kârının da 3 katına çıktığını belirtiyor: "Bizim günlük ciromuz normalde 7.500 lira iken şu an 20 binler bandında. Mağazaya giren bir kişi bu süreçte sepetini doldurmadan çıkmıyor. Zaten şu an reyonların yarısı boş, yetiştiremiyoruz. Temizlik ürünleri bitmiş durumda, kolonya gelmiyor bile artık. Bizim için hiçbir koruyucu önlem alınmadı. Geçen günlerde mağazaya dezenfektan gönderildi biz de çalışanlar olarak bize gönderdiklerini sandık. Meğerse müşteriler için göndermişler. Bunu bile bize hak olarak görmüyorlar. Maske ve eldiven gönderilmedi. Bazen kendimiz alıyoruz ama fiyatları baya yüksek. Çalıştığım firmanın tüm mağazalarında çalışan yetersizliği var. Çok sayıda çalışan istifasını verdi ancak bu istifalar sürekli erteleniyor işveren tarafından. Biz koruyoruz çünkü mağazalarda herhangi bir dezenfeksiyon işlemi dahi yapılmadı. Bizim yönetimden beklentimiz en azından bizim sağlığımızı düşündüklerini göstermeleri. Bizi düşündüklerini bilmemiz lazım. Son 1.5 haftadır aşırı çalışıyoruz ve yaptığımız fazla mesainin hakkını alamıyoruz" "Beyaz yakalar evden çalışıyor, peki ya mavi yaka?" Gebze Organize Sanayi Bölgesi'ndeki 2 bin 600 işçinin çalıştığı Farplas Otomotiv'de çalışan 38 yaşındaki Hakan* ise fabrikada çalışan beyaz yakalıların evlerine götürüldüğünü ancak mavi yaka işçilerin hala çalıştırılmaya devam ettirildiklerini söylüyor. Hakan çalışanların virüs paniğinin yanı sıra işten çıkarılma korkusu yaşadıklarına da vurgu yapıyor. "Beyaz yakalılar evlerden çalışabiliyor, peki ya mavi yaka?" diye soran Hakan, "Biz çalışmaya razıyız ama önlem adı altında yaptıkları bizi zor durumda bırakıyor" diyerek şunları anlatıyor: "Yarından itibaren yemekhaneyi kapatacaklar bize makina başında sandviçler verip onları yemeye zorluyorlar. Buna itiraz ettiğimizde yukarıya ileteceğiz denildi. Soyunma odalarını da kapatacaklarmış. İş elbiselerimizi giyinerek gelmemiz ve gitmemiz isteniyor. Bu insanlar servislere biniyorlar topluca. Ücretsiz izne çıkma konusunda da yeterli bilgi vermiyorlar. Bu durum insanları çok rahatsız etti işten çıkarılmaktan korkuyorlar. İnsanların borcu var. Ücretli izin ihtimali hiç konuşulmadı bile. Bizi fabrikaya götürüp çalıştırmaya devam etmek istiyorlar." Hakan hijyen açısından bazı önlemlerin alındığını da aktarıyor, örneğin fabrikaya girerken ateşleri ölçülüyor ve dezenfektanlar yerleştirilmiş. İşçilerin çalışmaktan kaçınma hakkı var İşçiler için yakın bir tehlike olması nedeniyle koronavirüse karşı önlem alınmadığında işçilerin çalışmaktan kaçınma hakkı bulunuyor. İşçilerin karşılaştıkları veya karşılaşacakları ciddi ve yakın tehlikelerden dolayı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” başlıklı 13. maddesine göre; - Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. - Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi halinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır. - Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz. - İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır. *Haberdeki bazı isimler, çalışanların işlerinden olmaları kaygısı nedeniyle değiştirilerek verilmiştir.

Sayfalar