Bugünlerde ana gündem konularımızdan birisi gıda fiyatları. Temel gıda ürünlerinde Katma Değer Vergisi(KDV) yüzde 8’den yüzde 1’e indirildi. Vergideki bu indirim gıda fiyatlarındaki artışın çözümü olarak sunuluyor. Fakat, pazara, manava, markete giden tüketici özellikle sebzedeki yüksek fiyat artışlarından yakınıyor. Bazı ürünler tane ile alınmaya başlandı.
Ali Ekber Yıldırım
Tarla üretiminin olmadığı bu aylarda pazarda, manavda, markette aldığınız domates, biber, patlıcan, kabak gibi ürünlerin hepsi seralarda üretiliyor. Bu nedenle fiyatları normal zamandaki fiyatların çok üstünde. Aslında sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok yerinde Aralık-Nisan dönemi bu ürünlerin arzında ciddi bir düşüş olur ve fiyatlar yükselir.
Marketlerde kilosu 10 liranın altında domates, biber salatalık yok. Biberde, patlıcanda, salatalıkta 20 liranın üzerinde ürün satanlar da var. Pazarda fiyatlar biraz daha makul. Yine de ürünün çeşidine, kalitesine göre farklılık gösteriyor.
Genel olarak artan girdi fiyatları tarım ve gıda ürünlerinin fiyatlarını artırıyor. Gıda enflasyonu bu nedenle çok yüksek. Hükümet sorunu kaynağından çözmek yerine etiket üzerinden çözmeye çalışsa da başarılı olamıyor, olması da mümkün değil.
Türkiye, dünya fındık üretiminin yüzde 62’sini, ihracatının ise yüzde 72’sini gerçekleştiriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre Türkiye’nin 2020 yılı kabuklu fındık üretimi 665 bin ton, 2021 üretimi ise 684 bin ton oldu.
Türkiye’den sonra en çok fındık üreten ülke İtalya. İtalya’nın 2020 yılı üretimi 160 bin ton. 2021 yılında kuraklık nedeniyle İtalya’da üretimde büyük düşüş yaşandı. Uluslararası Sert Kabuklu ve Kuru Meyveler Konseyi (INC) tahminine göre İtalya’nın 2021-2022 sezonundaki üretimi yüzde 60 civarında azalarak 70 bin tona geriledi. Gürcistan’ın 55 bin ton Azerbaycan’ın yıllık üretimi 50 bin ton civarında. Yıllık ortalama 40 bin ton ile Amerika Birleşik Devletleri ve 15 bin ton ile İspanya sıralanıyor. Türkiye tek başına diğer bütün üreticilerden daha fazla üretim yapıyor. İhracatta da zaten yüzde 72 payla açık ara lider konumunda.
Türkiye için 2022 yılı kolay geçmeyeceği daha ilk günden belli oldu. Yılbaşı gece yarısı elektrik, doğalgaz, benzin, motorin, LPG gibi üretimi, yaşamın her alanını doğrudan etkileyecek ürünlere yapılan zamlar maliyet artışını ve beraberinde fiyat artışı getirecektir.
Dün açıklanan 2021 yılı enflasyon verilerine bakıldığında yapılan yanlışların faturasının ne kadar ağır olduğunu bir kez daha gördük. Türkiye İstatistik Kurumu’nun çok tartışılan ve makyajlı verilerine göre, Aralık 2021 tüketici fiyat endeksinde yani enflasyonda yüzde 13,58 oranında artış kaydedildi. Yıllık enflasyon ise yüzde 36,08 oldu.
Gıda enflasyonu çok daha yüksek. Yıllık bazda yüzde 43,80 oranında artış gösteren gıda fiyatları sadece 2021 Aralık ayında yüzde 15,99 oranında arttı.
Üretici fiyat endeksi ise yıllık yüzde 79,89 artarken, Aralık ayında yüzde 19,08 arttı. Bunun anlamı, önümüzdeki aylarda bu yüksek enflasyonun devam edeceği yönünde. Buna bir de yeni zamlar eklenince, gerçekten de 2022 yılı çok zor bir yıl olacak.
Kuraklık, girdi fiyatlarındaki zamlar, koronavirüs salgınının etkileri, gıda fiyatlarındaki yükselme, dövizdeki aşırı dalgalanma, orman yangınları, doğal afet ve felaketlerin yaşandığı bir yılı daha geride bırakıyoruz.
Sadece üreten çiftçiler için değil, gıda imalatçısı, ihracatçı, tüketici açısından da çok zor bir yıl oldu. Tarım ürünlerindeki fiyat artışı yine girdi fiyatlarındaki artışın gerisinde kaldı. Özellikle gübre, mazot, zirai ilaç başta olmak üzere bütün girdilerde fiyat artışları dövizdeki yükselmeye bağlı olarak kontrol edilemez seviyelerde arttı. Hem artan fiyatlar hem de alım gücünün düşmesi ile yoksulluk arttı. Tüketici gıda fiyatlarına para yetiştiremez oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Toprak Mahsulleri Ofisi’nin ürün alım fiyatları, Ofis’in buğday, arpa, mısır ithalatındaki yüksek fiyatları, un ve yemdeki regülasyonu yine çok tartışıldı.
Yaklaşık 25 yıldır her yılın sonunda geleneksel hale getirdiğimiz üzere bu yılın son yazısında da tarımda 2021’e damgasını vuran gelişmeleri hatırlayalım:
Döviz, faiz, altın, borsa tartışmaları ile günler gelip geçiyor. Ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Türkiye gibi zengin tarım potansiyeli olan bir ülke açlığı, kıtlığı konuşuyor. Ekonomik krizden çıkış için tarımdaki potansiyel yok sayılıyor. Daha da kötüsü yok ediliyor.
Sadece şehirlerde yaşayanlar değil, kırsalda yaşayanlar da büyük bir krizle karşı karşıya. Bitkisel üretim yapanlar için gübre, mazot, elektrik, zirai ilaç, tohum ve diğer girdilerdeki dışa bağımlılık ve dövize bağlı olarak yükselen fiyatlar tarımsal üretim için çok büyük bir tehdit haline geldi. Çiftçi, litresi 11.5 lirayı bulan mazotu ve tonu 15-16 bin lirayı bulan gübreyi nasıl alacak ve nasıl üretim yapacak?
Çiğ süt üreticileri uzun bir süreden beri artan yem fiyatları ve diğer girdilerdeki maliyet artışı nedeniyle zarar ediyor, süt ineklerini kesime göndermek zorunda kalıyordu.
Gıda Komitesi tarafından 16 Haziran 2021 tarihinde belirlenen ve Ulusal Süt Konseyi tarafından açıklanan litre başına 3 lira 20 kuruşluk çiğ süt referans fiyatı artırılmadığı için yetiştiriciler çaresizdi.
Bir süreden beri seslerini duyurmak için ciddi çaba gösteren üreticilerin baskısı ile 29 Kasım günü önce Gıda Komitesi toplandı. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ve ilgili bürokratların katılımı ile toplanan Gıda Komitesi, çiğ süt fiyatının belirlenmesi ve açıklanmasını Ulusal Süt Konseyi’ne bıraktı.
Şeker fabrikaları cumhuriyetin en önemli kalelerinden birisiydi. Her fabrika, bulunduğu bölgede sadece şekerpancarı ve şeker üretimi yapmakla sınırlı kalmayıp hayvancılığın gelişmesine de çok büyük katkı sağlardı. Ayrıca o bölgedeki sosyal yaşama da olumlu etkileri olan fabrikalardı.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile bu yapı büyük oranda bozuldu. Hayvancılık yara aldı. 2001 yılında kabul edilen Şeker Yasası ile pancar üretiminde kota sistemine geçildi. Türkiye’nin pancar üretimi ve buna bağlı olarak şeker üretimi kotaya bağlandı.
Bugün şeker zamları ve piyasada yaşanan kriz konuşuluyor. Çözüm bulunmazsa yarın pancar üretiminde yaşanacak sorunlar çok daha büyük zamlara gebe.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2021 Bitkisel Üretim 2.Tahmini verilerine göre, 2020 yılında 23 milyon ton olan şekerpancarı üretiminin 2021’de yüzde 15,3 oranında azalarak 19.5 milyon tona düşmesi bekleniyor. Üretimdeki düşüş nedeniyle özellikle Ocak ayından sonra üretim kaynaklı olarak şekerde bazı sıkıntılar yaşanabilir ve şekerde yeni zamlar gündeme gelebilir.
Belki bin defa yazdık, söyledik, anlamak istemeyenler için bir kez daha yazayım, gıda fiyatlarındaki artışın tek bir nedeni yok. Yanlış tarım politikaları, tarımsal üretimdeki yüksek maliyetler, girdi fiyatlarındaki önlenemez yükseliş, dışa bağımlılık, döviz kurundaki artış, taşıma-lojistik maliyetleri, hem girdi hem de tarım ve gıda ürünleri ithalatı, finansman sorunu ve daha bir çok neden var.
Ülkeyi yönetenler bu nedenleri ortadan kaldırmak yerine her seferinde birilerini hedef göstererek ve farklı bir seçenek ortaya atarak gıda fiyatlarının düşürüleceği yanılgısını topluma da benimsetmeye çalışıyor.
Son olarak, Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinin gıda fiyatlarını düşürmek için çözüm olarak ortaya atıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu marketlerden birinden alışveriş yaptıktan sonra fiyatların makul olduğunu söyledi. Gıda fiyatlarını düşürmek için market sayısının 1000’e çıkarılacağını açıkladı. Market sayısı 1000’e çıkınca gıda fiyatları düşer mi?
Yüksek gıda fiyatları ülkenin gündeminden düşmüyor. Daha önce de defalarca yazdığımız gibi sadece yasa çıkarmakla, zaman zaman denetim yapmakla gıda fiyatları düşmez, düşürülemez.
Gıda fiyatlarındaki artışın bir çok nedeni var. Bu nedenleri ortadan kaldırmadan fiyatları düşüremezsiniz. Üzerinde en çok durduğumuz yüksek girdi fiyatları. Gübre, mazot, tohum, ilaç, finansman gibi bir çok girdide fiyatlar hızla yükselirken, ürün fiyatının düşük olması beklenemez. Girdi maliyetlerinin düşürülmesi, desteklerle karşılanması gerekiyor.
Çiftçi para kazanamayınca üretimden çekiliyor. Üretim azalınca fiyatlar yükseliyor. Çiftçinin para kazanarak üretime devam etmesi gerekiyor.
Fiyatların yükselmesindeki bir başka önemli neden, üretilen ürünlerin değerlendirilememesi, Kayıp ve fire oranının yüksek olması. Yaş meyve ve sebzede bazı ürünlerde kayıp oranı yüzde 50’yi buluyor. Bu kaybın yarısı önlense ürün arzı artacak ve fiyatlar bu kadar yükselmeyecek.