Mehmet Ali Güller

04 Nis 2020

Vaka sayısına göre koronavirüsün merkezi artık ABD. Üstelik ABD’nin “özel sağlık” anlayışı bu sorunla baş edebilmeyi güçleştiriyor. Yetersiz tıbbi ekipman feryatları Beyaz Saray’ın kapılarını vuruyor…

İşte bu şartlardaki ABD, bir yıldan fazla süre önce yaptığı ama başaramadığı Venezüella’da darbe girişimini, farklı yöntemlerle sürdürüyor.

ABD, Venezüella’nın parasını çaldı

Anımsayalım: Ocak 2019’da ABD darbenin düğmesine bastı ve Chavez’in kamucu programını sürdüren Maduro’yu devirmeye girişti. Washington, desteklediği “serbest piyasacıGuaido’nun başkanlığını tanıdığını ilan etti ve dünyadan da Maduro yerine Guaido’yu tanımasını istedi. Fakat Maduro, Venezüella halkının desteğiyle darbeyi püskürttü.

02 Mar 2020

Suriye’de tablo artık şöyledir:

ABD PKK/YPG’den, Rusya Şam yönetiminden (Esad), AKP hükümeti de cihatçı örgütlerden vazgeçmeyecek... 

IŞİD, ABD’nin PKK’yi “meşru aktör” yapabilmek için yararlandığı “kullanışlı düşman”dı. 

Benzer şekilde Nusra da (yeni ismiyle HTŞ) AKP’nin ÖSO’yu iç ve dış kamuoyuna onaylatabilmek için yararlanmaya çalıştığı “radikal grup”tur... 

AKP’nin paralı ordusu: ÖSO

Dahası AKP’nin son süreçte içeriye “Kuvayi Milliye”, dışarıya da “Suriye Milli Ordusu” diye yutturmaya çalıştığı “çokuluslu” ÖSO, sahadaki görevi bakımından da artık uluslararasılaşmıştır...

ÖSO, AKP’nin Libya’dan Bosna’ya, Kafkaslar’dan Sincian’a uzanan coğrafyada “profesyonel savaşçılık” yapan cihatçıları Esad’ı devirmek üzere ithal ettiği alt örgütlerden oluşan bir çatı örgüttü.

Bundan böyle İdlib’de de, Trablus’ta da daha yüksek fiyat veren çıkana kadar AKP’nin paralı ordusudur!

ÖSO Libya’da

20 Şub 2020

Türkiye ile Rusya’yı, Türk ordusu ile Suriye ordusunu karşı karşıya getiren ve ABD-İsrail ikilisinin büyük memnuniyet duyduğu İdlib krizinin nasıl çözüleceği, Astana Platformu’nun geleceğinden Türk-Amerikan ilişkilerine kadar pek çok konuyu etkileyecek.

AKP’den ABD’ye yapılan çağrılara ve kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan “yeniden Amerikancılığa” ve hepsinden önemlisi AKP ve MHP saflarında Suriye ile doğrudan savaş çığırtkanlığı yapılmasına rağmen, Ankara’nın Moskova’yla hareket etme yolunu koruyarak bir “yeni çözüme” razı olma olasılığı hâlâ yüksek…

Üstelik Erdoğan’ın konuşmalarına hâkim olmaya başlayan tona rağmen…

 Erdoğan’ın ‘çözümü’

Erdoğan, İdlib krizine “çözümünün” ne olduğunu önceki gün açıkladı: “İdlib’deki çözüm, rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması ve daha önce varılan anlaşmalardaki sınırlara ‘çekilme’sidir.”

Açık ki bu bir çözüm değil, eski “çözümsüzlüğe” dönüştür.

07 Şub 2020

İdlib, sürekli ötelenen bir “düğüm” sorunuydu. 

İdlib’le ilgili Soçi Mutabakatı 17 Eylül 2018’de imzalandı: 5. maddeye göre radikal terörist gruplar 15 Ekim 2018’e kadar; 6. maddeye göre ise çatışan taraflara ait ağır silahlar 10 Ekim 2018’e kadar “silahsızlandırma bölgesinden” çıkarılacaktı. 

Yani aslında mutabakat daha 16 Ekim 2018’de boşa düşmüştü. Ancak belirttiğimiz gibi İdlib, ötelenen bir “düğüm” sorunuydu. Düğümün yanlış çözülmesi, tüm dengeleri altüst edebilirdi. Moskova, Ankara’yı Washington’a itmemek için düğümü çözmeyi zamana bırakıyordu. Ara ara Suriye ordusuna operasyon için yeşil ışık yakıyor ancak Ankara’nın ateşkes çağrısına kayıtsız kalmayıp, meseleyi uzun vadeye bırakmayı sürdürüyordu. Ankara da aslında zamana oynuyordu; Afrin’de tutunabilmek için İdlib düğümünü çözmek/kestirip atmak istemiyordu.

Ve ABD, gelişmekte olan Türk-Rus stratejik ilişkisinin zayıf karnı olarak gördüğü İdlib düğümünün yanlış çözülmesinin pususunda bekliyordu hep... 

03 Şub 2020

Türkiye’nin Rusya’yla işbirliği ve Fırat Kalkanı Harekâtı, AKP hükümetini Şam yönetimiyle işbirliğine mecbur edecek” denilen günlerden, Erdoğan’ın Şam karşıtlığını sürdürebilmek için Rusya’yla işbirliğini bozabilmeyi göze aldığı günlere geldik…

Ancak baştan belirtelim: Rusya’yla işbirliği Türkiye’nin dış politikadaki en değerli kartlarının başında gelmektedir ve Türkiye için Rusya’yla işbirliğini bozmanın maliyeti çok yüksektir. Ankara, iktidara rağmen bu riski almaktan kaçınacaktır.

AKP’nin hedefi: ÖSO koridoru

Çok yazdık: Türkiye’nin çıkarı, ABD’nin inşa ettiği PYD koridorunu dağıtmaktı; AKP ise PYD koridoru yerine ÖSO koridoru inşa etmek istiyordu. O nedenle içeride müttefik kazanmak için meseleyi “PYD koridorunu dağıtmak” şeklinde sundu hep. Oysa kontrolün sağlandığı Suriye topraklarına kaymakam, vali atamaktan o topraklarda Türk ve ÖSO bayrakları dalgalandırmaya kadar pek çok olgu, AKP’nin esas niyetine işaret ediyordu.

16 Ara 2019

ABD’nin en önemli hedeflerinden biri Karadeniz’e yerleşmektir. Bunun önündeki engel ise 1936 tarihli Montrö anlaşmasıdır.

Montrö Sözleşmesi, bölge dışı devletlerin Karadeniz’de bulundurabileceği savaş gemilerini toplam 45 bin tonaj ve 21 günle sınırlamaktadır.

Montrö özetle Karadeniz’in güvenliğinin garantisidir ve bu sözleşmeyle Türkiye ve Sovyetler Birliği, Karadeniz’i fiilen Batılı emperyalist ülkelere kapatmıştır. Öyle ki, ABD Soğuk Savaş döneminde bile Türkiye’yi Montrö’yü delmeye ikna edememiştir!

ABD’nin Karadeniz’e 4 hamlesi

SSCB dağıldıktan sonra kopan devletleri Batı kampına alarak Rusya’yı daha ileriden çevrelemeyi sürdüren ABD, bu süreçte de Karadeniz’e yerleşme planını uygulamaya çalıştı.

1. ABD’nin birinci hamlesi Karadeniz’in batısında kıyısı olan devletleri Atlantik kampına almak oldu. Bulgaristan ve Romanya 2004’te NATO’ya, 2007’de AB’ye üye yapıldı. O zamandan bu zamana ABD bu ülkelere askeri yığınak yapıyor.

11 Kas 2019

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Economist dergisine verdiği röportajda “NATO’nun beyin ölümü yaşadığını” söyledi. Macron’a göre beyin ölümünün nedeni ise birincisi ABD ile AB arasındaki koordinasyon eksikliğiydi, ikincisi ise Türkiye’nin Suriye politikasıydı…

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Macron’un bu açıklamasını “yersiz bir sözlü saldırı” olarak niteleyerek “Transatlantik ortaklık bizim için vazgeçilmez” dedi.

Merkel’in sözleri, kuşkusuz ABD ile AB arasındaki gerilimi artırmamaya dönüktü. Yoksa ABD ile NATO konusunda yaşananlar bakımından Berlin, Paris’ten farklı düşünmüyordu.

Avrupa ordusu

Amerikan Hegemonyasının Sonu isimli kitabımda ayrıntılı yazdım: Berlin ve Paris, önüne “ABD’ye ve NATO’ya bağımlılığı azaltma” hedefi koymuş durumda.

30 Eyl 2019

 

CHP’nin düzenlediği “Suriye’de Barışa Açılan Kapı” temalı Uluslararası Suriye Konferansı’na dair gözlemlerimi dün Cumhuriyet’te kısaca yazmıştım. Bugün o gözlemlerimin üzerinden meselenin esasını tartışacağım.

‘Katil Esad’ yanlışı!
Konferansın katılımcılarının çoğunlukla dile getirdiği görüş özetle şuydu: “Esad diktatördü, katildi, halkına zulüm yaptı. Suriyeliler o nedenle ülkelerini terk etmek ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmışlardı.”
AKP’nin de savunduğu bu tez, CHP’nin konferansının öne çıkan görüşü oldu maalesef.
Tespit bu olunca, yani sorunun kaynağı Esad olunca, örneğin AKP açısından teşhis şu oluyor haliyle: Esad rejimi devrilmeli!
Gerçi AKP “katil Esad” lafını aslında Suriye’deki hedefine ulaşmanın propaganda malzemesi olarak kullandı en başından beri… Fakat CHP’nin konferansına katılanlar ise ciddi ciddi “katil Esad” söylemine inanıyorlar!

30 Ağu 2019

İdlib sorununun kritik bir evreye geldiği süreçte Erdoğan’ın Putin tarafından günübirlik Moskova’ya davet edilmesi, Rusya açısından iki nedenle önemliydi: 1. Sorun kangrenleşmeden ve Astana Formatı’na zarar vermeden çözülmeliydi. 2. Türkiye ile güvenli bölge anlaşması yapan ABD’ye koza dönüşmeden ele alınmalıydı. Moskova’nın bu hedefleri açısından bakıldığında, görüşme soruna “kesin” bir çözüm getirmese de iki önemli “getirisi” oldu: 1. Ankara ve Moskova, işbirliği konusunda “ortak zemin” hedefini sürdürecek. 2. Ankara ve Moskova, İdlib konusunda pozisyonlarını koruyarak ortak bir noktaya ilerleyecek.

16 Ağu 2019

AKP ile ABD’nin Suriye’nin kuzeyi için Fırat’ın doğusunda bir “güvenli bölge” uzlaşmasına varması ve bunun için Şanlıurfa’da “Müşterek Harekât Merkezi” kurulmaya başlanması, gerek Türk-Amerikan ilişkileri açısından, gerekse Suriye’de süren savaş açısından yeni bir aşamadır. Türkiye’nin, AKP’ye rağmen, önümüzdeki süreçte bu anlaşmadan dönmesi olasılığına rağmen, “Müşterek Harekât Merkezi” bazı olası sonuçlar ortaya çıkarmıştır: 1. ABD hem PYD’yle hem de AKP’yle çalışacak Suriye’de IŞİD tehdidinin ortaya çıkmasından itibaren AKP’nin ABD’ye yaptığı çağrı özetle şuydu: “PYD/YPG ile değil, benimle çalış.” Oysa ABD’nin IŞİD stratejisinin hedefi, “bölgedeki en yeterli kuvvetlerle IŞİD’i hızla ortadan kaldırmak” değildi! ABD’nin IŞİD stratejisi, IŞİD üzerinden PYD/YPG’yi “meşru” kuvvet yapmak ve oradan hareketle bu örgüte Suriye’nin kuzeyinde bir devletçik kurmaktı.

Sayfalar