Cumhuriyet

16 Şub 2018

 

Hangi genleri taşıdığınız, evet, önemlidir. 

Ama sadece burnunuz, gözünüz, boyunuz posunuz değil... 

Huyunuz da soyağacınızdaki insanlardan devşirilir. 

Belki baba tarafından romantiksinizdir, anne tarafından mantıklı. 

Babanızın babası endişelerden gelir, annenizin babası çalışkanlıklardan. 

Anneanneniz komik olabilir, babaanne tarafınız suratsız. 

Muhtemelen hepsi savaşlardan yaralı, göçlerden eksikli, hayat hikâyeleri kayıplarla ve yoksulluklarla bezeli. 

Huylarını bilmediğiniz diğerleri... 

Kim bilir hangi duygularla, hangi topraklarda nasıl hayatlardan derlendi. 

Kayıtlara göre ister Gürcü olun, ister Kürt ya da Çingene veya Musevi...

Önemli olan hangi genetik köklerden geldiğiniz değildir. 

Genlerini taşıdığınız insanların nasıl hayatlar yaşadıkları ve yaşadıklarından nasıl etkilendikleridir. 

Çünkü bugün yaşadığınız hayat onların tercihleriyle şekillenir. 

Binlerce yıldır yaşayan ve ölen sayısız insanın korkuları, umutları, hataları, zaferleri, yenilgileri... 

14 Şub 2018

 

Suriye’de yeni seneye ‘toz-duman’ görüntüsü altında girilse de gayet net seçilebilen iki buçuk cephe var.
İlki; Rusya, Suriye, İran ile Lübnan Hizbullah’ı.
İkincisi; ABD, İsrail, geride duran Körfez hattı ile Ürdün.
Ortada iki hasım güç; Birinci cephede gibi görünürken, ikinci cephe ile anlaşmak arzusundaki Ankara. İkincisi de stratejik tercihini ABD’den yana yaparak ikinci cephede bulunsa da birinci cepheyi kollayan Suriyeli Kürtler-PYD/YPG.

***

12 Şub 2018

 

Dün, Amerika ve Rusya’nın Suriye savaşında pozisyonlarını yazmıştım. Okumadınızsa lütfen bakın.
Türkiye’nin çıkarı Suriye’nin bütünlüğünün sağlanmasında ve Şam’da kim oturursa otursun, ülkesine egemen olmasındadır. Güneyimizdeki PYD bölgesi, Şam’ın merkezi kontrolü altında olmalıdır.
Afrin operasyonu üzerine söylemlere bakıyorum. Bazıları Ya Allah diyerek ABD’nin denetlediği PYD / PKK bölgesini de “fethe çıkıyor”. Ortalık “Bu bir beka sorunu, gerekirse 1 milyon şehit veririz” biçimindeki büyük kıyam senaryolarından geçilmiyor. TV ekranlarında, köşe yazılarında, politikacı söylemlerinde, oy - iktidar hesaplarında atıp tutmak kolay...
Türkiye’nin ana meselesi, Suriye tarafından PKK saldırılarının sona erdirilmesi ve ülke içinde de PKK terörünün bitirilmesidir.
Afrin operasyonuna bu gözle bakmalıyız: Bu operasyon ile ihtiyacımız olan bu sonucu elde edebilir miyiz?

11 Şub 2018

 

Önce çıkarlar çatışır, sonra silahlar. Çıkarların ardında da insanlar vardır, silahların tetiğinde de… Çıkarların ardındaki adamların attığı ya da atamadığı imzalar, tetikteki ellere “ateş” ve “dur” emirleridir.
Emperyalizm, küresel egemenlerin ezelden ebede kökü kazınamayan, soyu kurumayan, çünkü her çağda sömürecek bir meta bulan ve doymak bilmeyen hegemonya tutkusudur.
Emperyalistlerin tepişmesi hiç bitmez. Sömürdüğü toprağa, şavulladığı ereğe rüşvet ve imzayla ulaştığı zamanlara barış, silahla eriştiği zamanlara savaş denir.
Barış zamanı, hasbelkader emperyalizmin çıkar alanında yaşamak gadrine uğrayan halkların kanını usul usul emmeye, canını bağışlayarak sömürmeye yarar. Savaşlar ise doğrudan kanını dökmeye, canını almaya.
Çıkarların ardındaki adamlar asla savaşmaz, savaştırırlar. Dolayısıyla hiçbir savaş, ister galip gelsin ister mağlup, hiçbir emperyalistin canına mal olmaz.
Ölenler daima emperyalistlerin tetikçileri ya da emperyalizme karşı dövüşenlerdir.
Ve barışta ya da savaşta, çıkar çatışması biteviye sürer…

***

11 Şub 2018

 

Rusya’nın Soçi kentinde, biliyorsunuz Suriye’deki neredeyse tüm tarafların katıldığı toplantı yapıldı. Rusya, taraflardan biri olan Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerinin altında imzası olan PKK/PYD tarafını da davet etti. Türkiye bunu şiddetle reddetti.
Ankara öteden beri bunu reddediyor. Peki haklı mı? Rusya ne yapmak istiyor?
“Teröristlerle aynı masaya oturmayız” gibi yaklaşımlar, iyi incelenmeden, bir “ülke politikası” olarak dokunulmaz kabul edilirse gerçeklikten uzaklaşabiliriz.
Bu nedenle bu konuyu irdelemeliyiz...Çünkü Ankara’nın daha başından yanlış politikasını kabul etmek zorunda değiliz, bugün de Suriye politikası, tıpkı 6 yıl önceki gibi, yanlış seyrediyor ve Ankara Türkiye’yi giderek daha büyük açmazlara sürüklüyor.
Tarafların durumlarına bakalım.

01 Şub 2018

 

-AKP, siyasal İslam odaklı (ve destekli) iktidar oldu.

-“Yeni Türkiye-Ilımlı İslam evliliği” ABD (ve FETÖ) tarafından uygulamaya geçirildi.

-FETÖ bu yolla devleti, Atatürk Cumhuriyeti’ni, Atatürkçülüğü ve Lozan’ı yıkmak için, “siyasal İslam sayesinde orduya, polise, eğitime, bürokrasiye ve ekonomiye sızdı”.

-ABD’nin siyasal İslamı bir kaldıraç gibi kullanması ile 15 Temmuz 2016 girişimine kadar gelebildi.

-Yine siyasal İslam silahı ile Ankara-Şam karşı karşıya getirildi. Çünkü Ankara-Şam işbirliği BOP (ve Kürdistan) projelerine engeldi. Arap Baharı ile Esad, “Esed” haline dönüştürüldü. Ankara-Şam ilişkileri kanlı bıçaklı oldu.

- ABD için her şey yolunda giderken, “PKK’ler, PYD’ler eğitilip silahlandırılırken, Suriye parçalanırken, Kuzey Irak’taki oluşum Ankara’nın bile desteğiyle yürürken” FETÖ işi bozdu!

29 Oca 2018

Türkiye, hem sistemsel hem de toplumsal anlamda derin bir değişim yaşarken geleneksel ittifakları da çatırdıyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana NATO ekseninde kendini konumlandıran Ankara, yavaş yavaş Batı’dan uzaklaşıyor. Türkiye’yi yönetenler, uzunca bir süredir Türkiye’nin kendini Rusya, Çin ve Batı’ya eşit mesafede, bağımsız ve bağlantısız bir güç olarak konumlandırması gerektiğini söylüyor.
Zaten doğal seyrinde de ilerleyen bu süreç, Suriye iç savaşı ve ABD’nin Suriyeli Kürtlerle olan ittifakı nedeniyle hızlanmış durumda. En son Afrin operasyonu ve Trump-Erdoğan’ın telefon görüşmesi sonrasında, iki ülke arasındaki çatlak, iyice belirginleşti. Görüşmeyle ilgili “O dedi, bu dedi” polemiğini bir kenara bırakırsak şu net: Washington, Türkiye’nin Afrin operasyonunu kısa tutmasını ve itidalli gitmesini, Ankara ise YPG’ye olan yardımın kesilmesini istiyor...
Birkaç noktanın altını çizmekte yarar var.

22 Oca 2018

 

Devlete biraz akıl lazım. Yok, şaka falan yapmıyorum. Belki sürekli çay içmekten, sadece erkek erkeğe ortamlarda takılıyor olmaktan ya da ömrünü lojmanlarda, makam odalarında geçirmiş olmaktan kaynaklanıyordur... Ama ciddi bir körlük var.

Söz ettiğim insan hakları, vicdan, demokrasi gibi konular değil. Onları bu yazıda geçiyorum.

Söz ettiğim, düpedüz çıkarlar. Türkiye’nin uzun ve kısa vadeli çıkarları...

Önce şunu hatırlatayım. Ben hiçbir zaman Suriye’deki tüm faturayı Ankara’ya kesenlerden olmadım. ABD’nin, Rusya’nın, Esad rejiminin her türlü günahı işlediği bir ortamda, Suriye’deki bütün arızaları Ankara’ya yüklemeye niyetli değilim. Suriye’de herkes açgözlü davrandı, herkes hata yaptı, Türkiye de...

20 Oca 2018

 

Suriye sahasında IŞİD’in bir toprak parçasındaki halifelik olarak fiziken ortadan kaldırılmasının ardından enteresan bir ‘top çevirmeceye’ tanıklık etmekteyiz.

Suriye’de rejim değişikliği hedefleri tutmayanlar açısından zaruri gibi görünen bu durum, şu sıralar ‘Afrin’ başlığı altında daha da belirgin. Afrin meselesinin Suriye’de siyasi süreci zorlayan Rusya Federasyonu’nun bu ay sonu Soçi’de düzenlemekte kararlı göründüğü Ulusal Diyalog Kongresi öncesine denk gelmesi tesadüf olmasa gerek.

* * *

Görünüşte kimin elinin kimin cebinde olduğu meçhul, hayli karmaşık bir tablo var. Son gelişmelere bakalım:

• Türkiye, ABD’nin YPG ve Arap aşiretlerinden 30 bin kişilik ‘Sınır Koruma Gücü’ tesis edeceği açıklamasıyla birden parladı. Ancak ABD’nin değil Rusya’nın ‘operasyon sahasında’ bulunan Afrin’e girmek tehdidi savurdu. Kimileri bunu ‘kızım sana söyledim, gelinim sen anla’ mesajı olarak, ‘ABD’ye dur denildiği’ yorumu yaptı.

18 Oca 2018

 

Ortadoğu’da, jeopolitiğin iki büyük tektonik tabakasının birbirine sürtünmesi hızlanıyor. AKP’de temsil edilen siyasal İslamın iktidarı, bu sürtüşmenin Suriye’de yarattığı çatlağın içine atlamaya hazırlanıyor. Ülkeyi çok büyük tehlikelere doğru sürükleyecek savaş hazırlıklarının arkasında uğursuz bir ittifak var. Bu ittifakın bir tarafında modernite karşıtı liberal entelijansiyanın desteğiyle iktidar konumuna yükselmiş siyasal İslam var. Diğer tarafında modernitenin karanlık yüzü, şoven milliyetçilik...

Dün siyasal İslam, liberalleri demokratikleştirme kavalıyla peşine takmıştı; bugün Kürt düşmanlığı, bölünme paranoyası patolojik düzeye ulaşan şoven milliyetçiliği anti-emperyalizm kavalıyla peşinden sürüklüyor. İroni şurada ki, demokratikleştirme fantezisi totaliter bir rejime, şoven milliyetçiliğin fantezisi, vaat ettiğinin aksine, ülkeyi parçalanma noktasına doğru sürüklüyor.

Sayfalar