Cumhuriyet

17 Oca 2018

 

Suriye’de savaş çıkarıp ‘İhvan projesi’ devşireceğini düşünenlerin tasarımlarının hiçbirisi tutmadı. ABD’nin Ortadoğu’da nüfuzundaki azalma en bariz örnek.

Son tahlilde ABD küresel bir güç ve kayıplarını tersine çevirme kapasitesi baki. Türkiye’nin durumu ise giderek içler acısı hâl almakta.

Eli kulağındaki Afrin operasyonu son örnek. Ankara, Afrin için yaratılmasına bizzat ön ayak olduğu ulusal güvenlik tehdidinden hareket ediyor. En başta düşündüğü operasyonun yeri de, zamanlaması da düşündürücü.

* * *

Ankara, Afrin operasyonuna girişeceğini, ABD’nin SDG üzerinden 30 bin kişilik ‘Sınır Koruma Gücü’ kurma kararı üzerine açıkladı. Oysa Washington epeydir göstere göstere asli unsuru YPG/PKK olan SDG’yi silahlandırıyor. Şimdi bu sınır gücü, YPG üzerinden kuzeydoğuda Türkiye sınırında yaklaşık 500 km’lik alanda; kısa süre önceye dek IŞİD’le aynı yatağa girmiş Arap aşiretler üzerinden de Irak sınırında tesis edilecek.

12 Oca 2018

 

Yeni yılla birlikte beklenen İdlib fırtınası koptu. ABD’nin Suriye Kürtleri üzerinden son hamleleri ile sınırlansa da kuzeydoğuda Deyr ez Zor’u IŞİD’den kurtararak halifelik olgusunu fiziken bitiren Suriye ordusunun, dikkatini İdlib’de yaratılmış ‘El Kaideistan’a çevireceği belliydi. Doğrusu bu ya, Suriye ordusu Rusya’nın desteğiyle çok hızlı ilerledi. Ve 2015’te 59 askerin El Kaide’nin kolu Nusra Cephesi tarafından katledildiği Ebu Duhur üssüne dayanıldı. Bu durum bir dizi gelişmeyi tetikledi.

* * *

Önce 31 Aralık’ta, ardından Ortodoks Noel’inde (5-6 Ocak) 13 SİHA (silahlı insansız hava araçları) ile Rusya’nın Hmeymim ve Tartus üsleri hedef alındı. Bir kısmının etkisizleştirildiği, bir kısmının hack’lenerek ele geçirildiği, bir kısmının da hasara yol açtığı anlaşılıyor.

05 Oca 2018

İran’da İslam Cumhuriyeti’ndeki huzursuzluğu ‘demokrasi devrimine çevirme’ hevesleri gayet anlaşılır. Lakin bu noktada emperyalizmin rolü ihmale gelmez. ‘Emperyalizm artık değişti, zaten nedir ayol, bir grup anlaşamayan adam’ analizlerini bırakıp en başta tarihe bakmalı. O da bize ABD’nin şu veya bu biçimde müdahil olduğu bir kriz varsa, ‘sakınmak gerektiğini’ gösteriyor. Bizatihi İran’ın kendi tarihi ibretlik derslerle yüklü.

30 Ara 2017

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Tunus ziyareti sırasında yine, devlet terörü uygulamak, bir milyon kişiyi öldürmekle suçladığı Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a çatmış ve Suriye’nin geleceğinde onun söz sahibi olmasını kabul edemeyeceğini belirtmiş.

Tayyip Bey Suriye’de barış ve huzur olmadığı için Türkiye’nin orada olduğunu da ileri sürmüş.

Tayyip Bey’in yanlışlar dolu ve Türkiye için maliyeti çok ağır olan Suriye politikasının ana öğelerinden biri Esad saplantısı olduğu herkesin malumudur.

Tayyip Bey’den önce Ankara’nın Ortadoğu politikası farklıydı. O dönemde, bölgedeki istikrarsızlıkların bulaşıcılığının farkında olan Türkiye bu istikrarın bozulmaması yönünde, elinden geldiğince tavır koyar, Arap dünyasının tarihî Osmanlı alerjisini iyi bildiğinden, bu ülkelerin aralarındaki çekişme ve çatışmalara uzak dururdu.

* * *

25 Ara 2017

 

“Eli kanlı Esad ile doğrudan ilişki kurmaya gerek yok, bu konuyu Rusya ile konuşuyor iktidar, yakında Afrin’e operasyon başlar..” Bir programda Ortadoğu’da emperyalist karıştırıcılığına ve halkların birbirine düşman edilerek kırdırılmasına karşı barış projesini öne sürdüğümde, yanıtı böyle oldu bir asker kökenli “stratejist”in... Açıkça iktidarın Ortadoğu politikasına “gerekçeler” üretme işini üstlenmiş, özetle “iktidar ne yapıyorsa doğru yapıyor” diyenlerden.

“Eli kanlı” deyimini çok seviyorlar. Suriye’yi ilk karıştıranların ABD - CIA faaliyetleri olduğunu bilmezlikten geliyorlar. Ayrıca Ankara’nın da başlarda karıştırıcılıkta elini ardına koymadığını da... Bir de, “Eli kanlı Esad” derken, iktidar başlarının, 1 milyon Iraklının resmen katili olan Beyaz Saray sakinleriyle, bu süre içinde kaç kez “şömine önünde” poz verdiğini ve yüzlerce kez el sıktığını da...

İnsanın bir kez ar damarını çatlattı mı, artık duru durağı yoktur.

18 Ara 2017

 

Demokrasinin, insan haklarının, genel olarak bireysel özgürlüklerin savunulması bağlamında, çok önemli bir sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunu çözemezsek demokrasiyi, insan haklarını, bireysel özgürlükleri bırakın savunmayı, üzerlerinde konuşmak için gereken kavramları korumak bile (Örn: “Basın özgürlüğü ölçütleri Batı merkezlidir” savı) olanaksızlaşacaktır.

Duvara karşı
15 yıldır gündemde olan ama bugün çok da büyük bir önem kazanmış olan bu sorun, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın, “olağan koşullarda, özgürce yapılacak adaletli bir seçimleri kazanamayız” sonucuna ulaşmış olmasından kaynaklanıyor. Daha önce de vurguladığım gibi, siyasal İslam, projesine katılmaya ikna edemediği bir çoğunluk duvarıyla karşı karşıyadır. AKP liderliği bu durumun ayırdına ilk kez Haziran seçimlerinde varmaya başladı.

12 Ara 2017

 

Antropolojiyi tanımlama yolunda yıllardır şu cümleyi kurarım: Peygamberlerden öğreneceklerimiz olduğu kadar, şempanzelerden de öğreneceklerimiz vardır diyerek hareket eden bilimdir antropoloji...

Bu söz, insanın “biyo-kültürel” bir varlık olduğunu işaret etmeyi hedefler.

Daha önemlisi, insanın “ikinci doğa”sı olan kültürün, birinci “biyolojik” doğa karşısında “birincilleştikçe”, ona baskın hale geldikçe nasıl zararlı, yıkıcı, yok edici sonuçlar yarattığına dikkat çekmeyi hedefler.

İnsan, “kültür üreten varlık” olmanın kibri ile özde bir “hayvan” olmasının doğa karşısında gerektirdiği “tevazu”dan (alçakgönüllükten) uzaklaştı. Bugünkü yıkıcı konumuna böyle geldi.

Parçası olduğu doğa karşısında olduğu kadar, parçası olduğu canlılar, hayvanlar, primatlar, yani “maymunlar” dünyası karşısında da koptu tevazudan insan...

İnsan, bir primat, yani “maymun”.

“Evrim” kuramıyla ilgili yaygın, ama o ölçüde de yanlış ifadenin aksine insan, “maymundan gelme” değil. İnsan, başlı başına bir maymun...

06 Ara 2017

 

Suudi Arabistan için hakikaten zorlu bir yıl oldu. Suriye ve Irak’ta kaybettiler. Kayıplarını telafi için U dönüşüne kalkışan İhvancı Katar monarşisine abluka ile haddini bildirme girişimleri ters tepti. Yıl sonuna doğru Lübnan Başbakanı’nı istifa ettirerek bir hamleye giriştiler, Beyrut’tan döndü. Son olarak Mart 2015’ten beri enkaza çevirdikleri Yemen’de ‘bölyönet’ oyununa giriştiler, ‘baldırı çıplakları’ Husilere takıldılar.

Diğerlerini çok yazıp çizdik ama ‘Yemen’de ne oluyor’ diye soruyorlar. Anlatalım…

* * *

Arabistan Yarımadası’nın en yoksul memleketini işgale girişip, kolera gibi salgınları hortlatan Suudiler, ABD ve Britanya’nın desteğine ve uluslararası toplumun sessizliğine rağmen batağa saplandı. Saplanınca da 2011’deki ‘Arap isyanlarında’ kontrollü darbe ile devirdikleri için kendilerinden intikam peşine düşen eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih ile yeni oyun kurmaya kalkıştılar.

* * *

25 Kas 2017

İktidarın ideolojik ve politik fakr-u zaruretinden doğmuş bu “Atatürk sevgisi”, en azından Kremlin’i tavlamakta bir işe yarar mı?
Atatürk’e sığınmanın dış ayağı varsa ki neden olmasın, bu bir “Rus ayağı”dır. “Atatürk’e sığınmak” ile “Rusya’ya sığınmak” arasında ilk bakışta görünmeyen bağlantıyı kurmak gerekiyor.
Ankara’daki iktidar için aslında ikisi de imkânsız. Ne Atatürk’e ne de Rusya’ya sığınabilirler. Ama bu imkânsızlıklar, söz konusu ilişkiyi varsaymamıza engel değil.
1917’deki Ekim Devrimi sonrasında Türkiye-Rusya münasebetlerinin en parlak yılları, Kurtuluş Savaşı ve onu takip eden Mustafa Kemal Atatürk devrinde yaşanmıştır. O zaman, Bolşevik Rusya ile Türkiye Cumhuriyeti’ni düşmanlık ve savaşlarla dolu ortak mazilerini unutup barış yapmaya iten nedenler mevcuttu. İki rejim de Batı emperyalizmine karşı mücadele edilerek kuruldu, her ikisinin de önceliği kendi devrimlerini güçlendirip ilerletmekti.

22 Kas 2017

 

Yıllardır Batı kaynaklı dünya haberlerlerinin sunumunu (narrative) izleyip süzmekle iştigal eden biri olarak Amerika’daki ‘RusyaGate’ vakasına baktığımda ben bile hayrete düşüyorum. Trump’ın başkanlık koltuğuna kurulmuş olmasından ötürü Amerikalıları bir yere kadar anlayışla karşılamamak elde değil. Ama histerinin boyutları ibretlik hale geldi.

Mevzu ‘RusyaGate’ oldu mu, Amerikan ana akım medyasının da bizim yandaş medyadan farkı yok. Olgular ve kanıtların öne çıktığı gazetecilik faaliyeti ve rasyonel aklın çok ötesinde bir ‘toplumsal mühendislik’ vakasıyla karşı karşıyayız.

* * *

Sayfalar