Cumhuriyet

21 May 2019

Önce 6 Mayıs’ta Öcalan’a avukatlarıyla görüşme izni verdiler ve mektubunun kamuoyuna duyurulmasını sağladılar. Özetle iki mesaj veriyordu Öcalan mektubunda: 1. Türkiye için: “Toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç var. Kutuplaşma ve çatışmadan uzak durulmalı.” 2. Suriye için: “SDG (ana omurgasını PYD/YPG’nin oluşturduğu yapı) çatışmadan uzak durmalı. Soruna Suriye’nin bütünlüğü içinde ve anayasal güvence ile çözüm aranmalı. Türkiye’nin hassasiyetlerine duyarlı olunmalı.” AKP’nin açtığı yol ile Öcalan’ın hem Türkiye’de hem Suriye’de uzlaşı mesajı vermesine Cumhur İttifakı’nın milliyetçi kanadından da hemen destek geldi. Bahçeli 11 Mayıs’ta “Bana sorarsanız Öcalan avukatlarıyla görüşsün” dedi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de bu onayın ardından 16 Mayıs’ta “Öcalan’la görüşme yasağına ilişkin kısıtlama kararı kaldırıldı ve görüşme imkânı getirildi” dedi.

16 May 2019

Önce anımsayalım: Neydi İdlib meselesi? Suriye ordusu Rus Hava Kuvvetleri desteğinde kuzeye doğru taarruz yapıyor ve teröristleri adım adım temizliyordu. Sıra İdlib’e gelmişti. ABD İdlib’e operasyona karşı çıktı. Çünkü Suriye’nin İdlib’i almasıyla Halep’ten Hama’ya, Humus’tan Şam’a güvenli bir hat oluşacaktı. Ayrıca İdlib operasyonuyla Rusya’nın Hmeymim üssünü güvence altına alması da ABD’yi rahatsız ediyordu.

09 May 2019

ABD’nin Ukrayna’da, Suriye’de sahada olmasına; İran’a karşı İsrail-Suudi Arabistan ittifakı kurmasına ve Venezüella’da darbe yapmaya kalkmasına bakarak Amerikan Hegemonyasının Sonu isimli kitabıma itiraz edenler var... Yanıtım kısa: ABD hegemonyası eskisi gibi güçlü olsaydı, biz Venezüella darbesi girişimini günlerce izlemezdik, zaten sabah uyandığımızda Venezüella’da darbe olduğunu öğrenmiş olurduk! Hegemonyası zayıflamaya başladığı için ABD 100 gündür darbe yapamadı!

07 May 2019

Türkiye ile ABD arasındaki Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge kurulması konusu müzakere edilmeye devam ediyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, konuyu Suriye’nin kuzeyinde “ilgilileriyle” görüştükten sonra Ankara’ya geldi ve müzakerelere AKP yetkilileriyle devam etti. Peki, müzakereler ne aşamada?

06 May 2019

AKP kaç kez üst üste seçim kazandık diyordu? 7 mi, 8 sekiz mi? Bu seçimi de kazandık demiyorlar mı, diyorlar. Ama 7- 8 büyükşehri kaybettiler mi, evet. İstanbul’u da kaybedince kıyamet koptu. Kaybettiler... Kaybettiklerini biliyorlar, ama sindiremiyorlar, yediremiyorlar kendilerine.. Ankara dukalıkları yıkılınca, İstanbul kadar kıyameti koparmadılar. Hımmm. İstanbul büyükşehrin, iktidar ve avanelerine, milletin merkezi ve yerel hazinelerine kene gibi yapışan, hortumlar döşeyen, her türden örümcek ağlarına aktarılan 800 milyon TL nakitin yanı sıra bol arsa, binaya baktığınızda, hımmm’ın anlamı açıklığa kavuşur. Mahkeme bu bilgilere erişimi yasaklamış! Anlayın artık. Mahkemeler neye dayanarak bu şeffaf bilgilere erişimi yasaklayabiliyor? Hangi yasa ahlakı ile?! İktidarın, büyükşehrin utanacağı bir şeyler mi var? Bu utanmanın da ötesinde! Bu yasak bile, iktidar ile adalet arasındaki eşgüdümü, güdümlülüğü net ortaya koyuyor.

05 May 2019

İlki 1967’de dünya ölçeğinde görkemli bir kutlamaya dönüşmüş, DİSK’in 1967 Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlamasından bu yana, en can yakıcıları, kanlı provokasyonları, yasakları, hepsini içinden izlemiş, Cumhuriyet okuru ile paylaşmıştım. İlk kez, yine ayrıntılı gözlemlemiş, ülkelerin işçi sınıflarının, emekçi haklarının konumlarının, aynı zamanda insan hakları, demokrasi, hak-hukuk düzenlerinin aynası olabilme özelliklerini kıyaslı yansıtmayı başaramadım.  Zaman, yer darlığı bahane, kilitlendim kaldım. Kanlı 1 Mayıs’ın en çoklu ölümlerine görsel tanıklığım bile, Cumhuriyet’in en geniş ayrıntılı haberciliğinde engel oluşturmamışken.. Taksim, 1 Mayıs ruhunu yaratan koşullardan günümüze geçiş yapmak istemiştim. Kabaca 1961 Anayasası, 63 sendikal haklar, özgür toplusözleşme düzeni içinde Türkiye işçi sınıfının nasıl büyük bir toplumsal patlamayı gerçekleştirdiği mucizesinden söze girmek gerekiyordu. 

02 May 2019

Türkiye’nin mevcut koşullarda sanki bir hava savunma sistemi yokmuş gibi davranılması, S-400’lerin satın alımı ile ilgili tartışmalarda bir kavram kargaşasına yol açmakta; S-400’ler ile Patriot sisteminin kıyaslanması bu kavram kargaşasının daha da büyümesine neden olmaktadır.

Dış politikada son haftaların en güncel konusunu Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri etkileyen çoklu sorunlar ve bu sorunların yaratabileceği olası kırılmalar oluşturuyor. Tartışmaların odak noktasında da Türkiye’nin Rusya’dan alacağını açıkladığı S-400 hava savunma sistemi ile ABD’nin bu konuya giderek sertleşen bir tonda gösterdiği tepkiler yer alıyor. Tartışmanın bir tarafı Türkiye’nin askeri ve siyasi gerekçelerle S-400’leri almasını savunurken, diğer taraf ABD’nin endişelerini ve bu endişeler nedeniyle Türkiye’ye uygulayabileceği yaptırımları anlatıyor. Hatta, konunun giderek Türk-Amerikan ilişkilerinin ötesine geçip, Türkiye ile NATO arasındaki bir sorun olarak ele alınmaya başladığına tanık oluyor ve Türkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanabileceğine ilişkin görüşlerin dolaşıma sokulduğunu görüyoruz.

28 Nis 2019

YSK’nin Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı iptal etme ve seçimleri yenileme olasılığı var mı? Yüzde 99 yok. Yazdım, YSK yasaya hukuka uygun davranırsa, hükümetçe başına bir şey gelmez. Bu konuda rahat olsun kurul üyeleri. AKP ve liderleri kaybettiklerini biliyorlar. Bunu da kabul etmiş durumdalar, her ne kadar kabul etmemiş görüntüsü verseler de. YSK, önceki kararlarına, kurallara aykırı olarak kendisine yapılan başvurular hakkında inceleme kararı verse de, (mesela Maltepe, MHP başvurusu!), sonuçta hukuki davranacak ve başvuruları “titizlikle” inceledikten sonra reddedecek veya reddetme durumunda kalacak.

22 Nis 2019

 

BirGün gazetesinin dünkü haberinde bir haftada 5 bin çalışanın sendika değiştirdiğinden söz ediliyor. Günübirlik sendikalardan doğrulatabileceğim bir haber değil. AKP’nin içinden çözülmeler yaşandığı gözlemlerim sendika üyelikleri üzerinden değil. Sözleşmeler, yetki takvimleri bağlantılı verilerle ancak gözlemlenebilir. Ancak saadet zinciri oluşturulmuş militanlıkla, inanç odaklı parti bağlarının kökten sarsılmakta olduğuna ilişkin gözlemlerimin oldukça uzun bir geçmişi söz konusu.

53 yılı aşkın sokak gazeteciliği kültürüne bağlı olarak yerleşik alışkanlığım, tüm mitingler, kongreler, toplumsal eylemlere dönük olarak, kürsü çevresinden değil, uzaktan, arka sıralardan, toplanma yerlerinden izleme alışkanlığı ile gerçeklerin daha sağlıklı gözlemlenebileceğine inancım hiç sarsılmadı. Gönüllülük ile yoklama, zorunlu katılımcılığı görebilmenin ötesinde, ilişkilerin bağlarının okunabilmesi, her türden gelişim analizleri için anahtar işlevini değerli bulurum.

18 Nis 2019

Yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği olduğu yaygın söylencesi, tarihsel gerçeklere uymaz. Demokrasilerin gelişme süreci tarihte merkezi yönetimler çevresinde oluşmuştur. Türkiye gibi, tabanında üretim artışı olmadan kırsal kesimden göçün, kentlilik bilincinin oluşmasını engellediği, kentlerin köyleştiği, köylüleştiği ülkelerde yerel yönetimlerden demokrasi çıkmasını bekleyenler, orada yeni bir rant ve talan odağı oluşması gerçeğiyle burun buruna gelince büyük hüsrana uğramışlardır. Sosyo ekonomik çarpıklık, patenti Anavatan’ın olan “işbitirici-köşe dönücü” belediyecilik kavramını egemen kılarak, yerel yönetimlerin yeni rant paylaşım odağı olması olgusunu pekiştirip de sosyal demokrat partiler de bu modelin doğrultusuna girince,1989’da SHP’nin yüzde 28.69 oy oranı ile İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere 39 ilin belediye başkanlığını kazanmasıyla doğan fırsat sosyal demokratlar tarafından kullanılamadı. Bunun bedeli de sonraki yerel seçimlerde ödendi.

***

Sayfalar