Birgün

08 Kas 2015

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminden bir ay kadar önce, Erdoğan hayranı bir yazar aynen şunu yazmıştı: “(Erdoğan) bu ülkede gelmiş geçmiş en çok desteklenen, en çok sevilen, fakat aynı zamanda en çok da nefret edilen lider!”
Bu bir durum tespitiydi ve tüm yandaş yazarlar tarafından da paylaşılıyordu. Oysa bu yazarlarda azıcık barış ve huzur kaygısı olsaydı, hem “en çok nefret edilen”, hem de “ben bildiğiniz başkanlardan olmayacağım” diyen bir siyasetçinin yerinin Saray olmadığını, bunun ülkedeki istikrarsızlığı daha da artıracağını “tespit”lerine eklerlerdi.

•••

19 Eki 2015

20 Temmuz 2015 günü, Suruç’ta Türkiye tarihinin en kanlı siyasi katliamlarından biri gerçekleşti ve 33 sosyalist genç yaşamını yitirdi, iki gün sonra PKK misilleme olarak Ceylanpınar’da iki polisi öldürdü ve yaklaşık iki yıldır devam etmekte olan “Çözüm Süreci” 22 Temmuz itibariyle sona erdi.

Bu saldırıdan sadece bir gün sonra, 23 Temmuz’da, Türkiye’nin “IŞİD karşıtı koalisyon”a katılmasını ve başta İncirlik olmak üzere üsleri ABD’nin IŞİD operasyonlarına açmasını teyit etmek üzere Erdoğan’la Obama’nın bir telefon görüşmesi yaptıkları haberi ajanslara düştü. Görüşme trafiği Haziran ayında YPG’nin ABD desteğiyle Tel Abyad’ı IŞİD’den alması ve böylelikle Kobane kantonuyla Cizire kantonunun fiilen birleşmesinin ardından hızlanmış ve temmuz ortasında da kesinleşmişti.

03 Eki 2015

Anayasa Mahkemesi (AYM) bir kez daha kamu görevlilerinin grev hakkını tescil etti. AYM’nin 18 Eylül 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 10.6.2015 tarihli bireysel başvuru kararı ile (Selda Demir Taze kararı) memurların sendika kararıyla işe gitmemesinin sendikal hak olduğu ve bu hakkı sınırlamaya yönelik en küçük müdahalenin dahi hak ihlali olduğu sonucuna varıldı. Böylece memurların grev hakkı konusunda güçlü bir içtihat oluştu.

Bu AYM’nin memurların grev hakkına ilişkin ilk kararı değil. AYM 4.12.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2013/8463 başvuru sayılı kararında da (Tayfun Cengiz kararı) memurların grev hakkını tescil etmişti. AYM’nin bu iki kararı ile hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak biçimde, memurların sendika kararıyla iş bırakabileceği (greve gidebileceği) netleşmiş oldu. Bu karar 657 sayılı yasada yer alan açık grev yasağı ile 4688 sayılı yasada yer alan dolaylı grev yasağını kadük (uygulanamaz) hale getiriyor.

11 Eyl 2015

İzmir’de ticaret mahkemesinde görülmekte olan bir dava sendikal hakların kullanımını 19. yüzyıla geri götürebilir. Sendikal kamuoyunda pek dikkat çekmeyen bu dava sendikal faaliyet için vahim sonuçlar doğurabilir. Dava SF Leather (Deri) şirketi tarafından Deriteks Sendikasına açıldı.

24 Ağu 2015

Seçimlerde HDP, Erdoğan’ın başkanlık hayallerini suya düşürdü. İntikam olarak saldırılar devam etti. Şimdi Erdoğan seçim hiç yapılmamış gibi davranıyor

Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel geçen hafta Kandil'deydi. Burada Cemil Bayık ile görüşen Yücel'in söyleşisi Alman basınında dün yayımlandı. Deniz Yücel, söyleşinin Türkçesi'ni de BirGün için hazırladı. Çatışmaların yaşandığı bu süreçte konuşan PKK'nin iki numaralı ismi Bayık, Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hayallerinin suya düşmesiyle intikam alma isteğinin doğduğunu savundu.

Sadece misilleme hakkını kullandıklarını söyleyen ve bundan sonra tek taraflı bir ateşkes olmayacağının altını çizen Bayık, “Erdoğan’ın hesabı şuydu: ‘Ben saldırabilirim ve PKK bunun karşısında duramaz. Dursa da, bunu Kürtlerin aleyhinde kullanabilirim.’ Bizi tuzağa çektiğini düşünüyor. Yanılıyor. Çünkü Erdoğan’ın neden PKK’ye saldırdığını herkes anladı” dedi.

24 Ağu 2015

Cunta Başı’nın (CB) şimdiden tarihe geçen “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” sözleriyle ilan ettiği “fiili durum” karşısında haklı olarak “darbe yapıldı” diyenler, “darbe” kelimesini inanarak söylüyorsa, darbe koşullarının bir darbe meclisinde aşılamayacağını da bilmeli.

Fiili rejime nasıl karşı konulabilir? Fiili rejime ancak fiili demokrasiyle karşı konulabilir!

CB’nin saray darbesi yaparak fiili rejimini ilan ettiği ülkemizde, toplumsal demokrasinin yegâne güvencesi artık haziran meclisleri türü bir fiili demokrasiyi kurumlaştırmaktır.

1 Kasım’a bel bağlamadan ve 1 Kasım sonuçlarını beklemeden…

Çünkü 7 Haziran sonrasında sadece 1 Kasım sonrasının provası yapıldı.

20 Ağu 2015

Petrol-İş Sendikası 27. Genel Kurulu 5-6 Eylül 2015 tarihinde toplanıyor. Petrol-İş Türkiye’nin en köklü sendikalarından, emek örgütlerinden biri. 1950’de kurulan Petrol-İş 65 yıl boyunca sendikal hareket içinde bir gelenek ve sendikal model yarattı. Mücadeleci, sendika içi demokrasiyi işleten, işverenler ve siyasi iktidarların müdahaleleri karşısında bağımsızlığını koruyan, dik durabilen bir gelenek ve model bu. Petrol-İş, Türk-İş’in “uslu” çizgisine hep karşı durmuş ve demokratik ve bağımsız sendikacılığı savunmuş nice greve, direnişe, eyleme ve işçi haklarına imza atmış bir örgüt.

28 May 2015

Metal işçilerinin isyanı ikinci haftasını doldururken bir yandan kazanımlar elde ediliyor, bir yandan yayılıyor. Tofaş’ın ardından Renault işçileri de önemli kazanımlarla direnişi sonlandırdı. Birçok işyerinde ise direniş devam ediyor. Türkiye emek tarihinin en kapsamlı işçi direnişlerinden biri olan metal isyanı, sadece metal işçilerinin birikmiş sorunlarına değil, Türkiye’de çalışma ilişkilerinin ve sendikacılığın kangren haline gelmiş sorunlarına da neşter atma imkânı sunuyor.

Metal isyanı bir sendikal zihniyetin ve bir endüstri ilişkileri sisteminin sonunu ilan ediyor. Şimdi yeni çalışma ilişkileri ve yeni bir sendikacılık inşa etme zamanı.

Öncelikle metal işçilerinin şimdiden önemli kazanımlar elde ettiğini vurgulamak lazım. Bu kazanımların kalıcı hale getirilmesi önemli. İşçiler açısından Türk Metal fiilen muhatap olmaktan çıktığı için iyileştirmeler protokol yoluyla değil bordroya yansıtılarak yapılmalı.

05 Eki 2014

Tezkerenin emperyalist tahakküme gerekçe oluşturacağını görmek zor değil. Ne var ki solun, sosyalistlerin “hayır”ını daha inandırıcı kılmak, savaşa karşı sağlam bir direniş hattı örebilmek için gerekçelerimizin sağlam ve inandırıcı olması gerekiyor

Neo-Osmanlıcılık hayalleriyle yanıp tutuşan, çirkin düşlerine Hegel’i bile ortak etmekten çekinmeyen, gelgelelim ABD Savunma Bakanı Hagel’i görünce abdesti bozulan mezhepçi bir hükümetin savaş tezkeresine elbet “hayır!” demek gerekiyordu.  “Irak ve Suriye’ye asker göndermeyi ve ülkemizde yabancı asker bulundurmayı” amaçlayan bir belgenin emperyalist tahakküme gerekçe oluşturacağını görmek zor değil. Ne var ki solun, sosyalistlerin “hayır”ını daha inandırıcı kılmak, savaşa karşı sağlam bir direniş hattı örebilmek için gerekçelerimizin sağlam ve inandırıcı olması gerekiyor.
İsterseniz malumu 10 maddede özetlemeye çalışalım:

08 Ağu 2014

Hukuk devleti, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, kullanılmaları için etkin olanaklar sağlayan ve hak ihlallerini önleyen/gideren rejimin adıdır. Anayasa, Türkiye devletini bir “sosyal hukuk devleti” olarak tanımlıyor. Dolayısıyla bir adım öteye gidiyor, yurttaşların sosyal ve ekonomik hakları da güvence altına alınıyor. Devlet çalışan ve iktisadi olarak zayıf yurttaşları diğerleri (varsıllar, sermayedarlar) karşısında daha etkin bir biçimde korumakla yükümlü. Peki, devlet bu ödevlerin hiçbirini yapmıyorsa işçiler ne yapsın?

Sendika üyeliği anayasal bir hak. Ancak gün geçmiyor ki, sendikalaşma nedeniyle işçiler işlerinden atılmasın. Hem de sadece merdiven altı şirketlerde değil; koca koca, küresel “vizyon ve misyon” sahibi şirketlerde. Eski TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın patronu olduğu Sütaş’ta Tek Gıda İş’e üye olan işçiler işten atılmakla kalmıyor, direnen işçilere karşı jandarma kullanılıyor ve işçiyi yıldırmak için bekledikleri yerin önüne dışkı dökülüyor.

Sayfalar