Birgün

23 Oca 2017

 

Şimdi daha açık ve seçik konuşmak lazım! Anayasa’da yer alan grev hakkı palavradır, aldatmacadır. Türkiye’de grev hakkı fiilen yoktur. Bütün grevler hükümetin iznine bağlıdır.

Yine erteleme adı altında grev hakkına yeni darbeler vuruldu ve grevler yasaklandı! DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası’nın grevleri milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü için yasaklandı. Toplanmayan Bakanlar Kurulu kararları ile grevler yasaklandı. İki yıl önce de aynı gerekçeyle Birleşik Metal-İş grevleri yasaklanmıştı. Ülkede istikrar yok, ekonomide istikrar yok, ama grev yasaklarında istikrar var. İşçi sınıfının en kadim haklarından olan grev hakkı fiilen yok edildi. AKP döneminde yayımlanan grev yasaklama kararnamelerinin sayısı 10 oldu. Böylece 1980 sonrasında en çok grev erteleme/yasaklama kararnamesi yayımlanan dönem AKP’li yıllar oldu.

13 Oca 2017

Ortalama işçi veya köylünün milli gelir artışlarından payı gerilemiştir ama gelir düzeyleri yükselmiş, yoksullaşma söz konusu olmamıştır. Bu iki sınıfın ortalama tüketim artışları, gelirlerinin üzerinde seyretmiştir
 

Bir kriz konjonktürünün eşiğinde olduğumuz anlaşılıyor. Bu tür dönemeçler, ekonominin gelişim doğrultusunda sert virajlara yol açabilir. Geçmişe dönük bilançolar da böyle dönemlerde anlamlı olur.

İlk Bilanço: Bağımlılık içinde durgunlaşma

Geçen hafta bu köşede AKP ekonomisinin bir özet bilançosunu çıkardım: Zaman içinde artan dış kaynak girişlerine ve cari işlem açıklarına rağmen, sermaye birikimi oranı düşük kalmakta; büyüme hızı da gerilemektedir.

Sağlıksız bir sentez söz konusudur: Artan bağımlılık düşük sermaye birikimi durgunlaşma…

AKP iktidarı (2003-2015) yıllarında Türkiye’ye toplam yabancı sermaye girişlerinin dolarlı milli gelir toplamına oranı %6,9’dur.

09 Ara 2016

Finans sermayesi Türkiye’ye, özellikle de AKP’ye nasıl bakıyor? Bir kriz ortamına girerken önemli bir soru…

Nesnel göstergelerle, başta sermaye hareketlerini inceleyerek yanıtlayabiliriz. Veya, bunların kaynağındaki yatırım bankalarında, fon yöneten şirketlerde, kurumlarda yönetici, uzman kişilerin görüşlerini, değerlendirmelerini izlemeye çalışırız.

Bu malzemenin bir bölümüne Batı basınından ulaşabiliyoruz. Özellikle sermaye çevreleriyle içli-dışlı olan Financial Times, Wall Street Journal gibi gazeteler, Bloomberg gibi siteler, finans haberlerini, sözünü ettiğim şirket, kurum, banka yetkilileriyle görüşerek verirler.

Türkiye’nin yer aldığı bu tür haber ve yorumlarla ilgili hızlı bir tarama yaptım. Bunlara bakarak finans kapitalin Türkiye’ye dönük ruh halini yakalamaya çalıştım.

 

2013 ortalarından bugüne kadar kritik dönemeçlerde, finans kapitalin temsilcileri, Türkiye’ye ve AKP’ye hangi gözlüklerle bakmaktadır?

AKP’nin bunalımlı sekiz ayı: Haziran 2013 ve sonrası

07 Ara 2016

Zeliha’nın evinin fotoğrafı, hani Aladağ Katliamı’nda kulbu olmayan yangın merdiveninin önünde arkadaşlarıyla kavrulan 13 yaşındaki Zeliha’nın evinin fotoğrafını gördünüz mü?

Sıvasız, kaba taş yığını duvarlar, açıkta duran yatak denkleri, gardırop rolü almış gerilmiş ipin üzerine üst üste atılmış yokluk giysileri, birkaç rafa dizilmiş kap kaçakla ‘mülksüzlüğün en yalın’ manzarasını gördünüz mü?

Oysa orası Zeliha’nın istemeye istemeye ayrıldığı ana ocağıydı, Süleymancıların küçük kızlara tuvalet temizlettiği, mutfakta çalıştırıp gece üzerlerine kapı kilitlediği, ‘cehennemi öğrenci yurduna’ Zeliha’nın hiç gönülsüz gittiğini anlatmıştı işsiz babası...

Gelip nasıl ısrarla kızını o yurda göndermeye ikna etmeye çalıştıklarını da, bu mülksüz ve yoksunların ‘ıslahında’ milli ideolojik işleve sahip İslamcı tarikat ve cemaat ağlarının nasıl hafiye gibi küçük çocukları ve ailelerini izleyerek, hayır hasenat diye musallat olduğunu da...

22 Kas 2016

 

Trump sevgisinin yanına eklemlenen Şanghay İşbirliği Örgütü hevesi Türkiye’deki siyasal İslamcıların ne menem bir kafa karışıklığı içerisinde olduklarının da somut göstergesi. İçeride ve dışarıda yaşamış oldukları sıkışmışlığın verdiği telaşın yol açtığı ‘akıl tutulması’ bir yanlıştan bir diğerine savuruyor!

Şanghay Beşlisi’nden başlayalım.

Erdoğan, Pakistan-Özbekistan ziyaretleri dönüşünde Avrupa Birliği ile yaşanan gerilimin de etkisiyle Türkiye’nin ‘Şanghay Beşlisi’ ile rahatlayabileceğini, bunu Putin ve Nazarbayev’e de ilettiğini söyledi. “Şanghay Beşlisi’nde Türkiye niye olmasın” diyen Erdoğan’ın çıkışı yandaş saflarda da büyük sevinç yarattı.

Peki, iddia edildiği gibi Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içinde yer alması, “çok rahat hareket etmesini” sağlar mı? Burası büyük bir muamma işte!

Öyle anlaşılıyor ki İslamcıların arzuladığı, Avrupa Birliği’ne alternatif olarak öne sürdükleri Şanghay Beşlisi’nin nasıl bir şey olduğundan haberleri yok.

•••

21 Kas 2016

 

Siirt’in Şirvan ilçesinde bakır madeni heyelanında 16 işçi toprak altında kaldı. İşçilerden sadece 6’sının ölü bedenlerine ulaşıldı. 10 işçi hâlâ toprak altında. Canlı bulunmaları bir yana cenazelerinin bile bulunması imkânsız görünüyor. Toprak altında kalan 10 işçinin bir mezarı bile olmayacak. Siirt’teki katliam açık maden sahalarında yaşanan ilk katliam değil. Afşin Elbistan Kömür İşletmesi’nde Şubat 2011’de meydana gelen heyelanda da 9 işçinin naaşları toprak altında bırakılmıştı.


Mezarları maden ocağı olan bu işçilerin isimlerini hatırlayalım: Aydoğan Polat, Cuma Yıldırım, Halil Tatlı, Ruşen Demir, Turhan Gökhan, Adnan Demir, Kemal Elmas, Mehmet İpek, Muhsin Koşan, Nail Yılmaz ve Yaşar Alkaya. Ve bir önemli noktayı daha hatırlayalım. Afşin-Elbistan’daki ocak özel bir işletmeydi. Siirt Şirvan’daki ocak da özel bir işletme. Bir başka ilginç benzerliğin daha altını çizelim: İki ölüm ocağının sahibi de Ciner grubu!

21 Kas 2016

 

Türkiye’nin Şanghay 5’lisi içinde yer alması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uzmanlar yanıt verdi: Şanghay alternatif olamaz. Otokratik, demokrasinin olmadığı, tek adam sisteminin hâkim olduğu ülkelerin içinde bulunduğu bir oluşumu arzulamak kimseye yarar sağlamaz.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yandaşların Şanghay İşbirliği Örgütü hevesi yeniden nüksetti. Avrupa Birliği (AB) ile gerilim yaşayan Türkiye’nin ‘Şanghay 5’lisi’ ile rahatlayabileceğini söyleyen Erdoğan, “Türkiye’nin Şanghay 5’lisi içinde yer alması, çok rahat hareket etmesini sağlar. Şanghay 5'lisinde Türkiye niye olmasın” dedi. “AB, Türkiye için hiçbir zaman hayırlı rüya görmedi” diyen Erdoğan “Benim için varsa yoksa AB dememeli. AB Türkiye'yi tam 53 yıldır oyalıyor” ifadelerini kullandı. Erdoğan, Türkiye'nin Şanghay 5'lisi içinde yer alması önerisini Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev ile paylaştığını da ekledi. Bu açıklamalar dün birçok yandaş gazetenin manşetini süsledi!

18 Kas 2016

2016’nın ilk dokuz ayında Türkiye ile dış dünya arasındaki sermaye hareketleri kargaşa içindedir.

Çalkantılar Türkiye’ye özgü değildir. FED’den başlayan iktisadî belirsizliklere Brexit ve Trump’ın yol açtığı siyasî şoklar eklendi. Emperyalist sistemin kumanda merkezlerinde “küreselleşmenin sonu mu; neleri kurtarabiliriz?” sorusu gündeme geldi. Her zaman olduğu gibi, metropoldeki huzursuzluklar sistemin çevresinde dalgalanmalara yol açtı.

Ne var ki, bu çalkantılar Türkiye’ye yansırken “kargaşa” biçimi aldı. Bununla ne kastediyorum? Dış kaynak hareketlerindeki dalgalanmaların Türkiye’ye çok sık, daha sert boyutlarda gelmesini; giren/çıkanın belli olmadığı, karanlık durumların yaşanmasını…

30 Eyl 2016

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle on binlerce kamu görevlisi görevden uzaklaştırıldı. Adil yargılama ve hukuk devleti ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşanıyor. Darbeyle ve darbe girişimi ile bağlantısı olmayan binlerce kamu görevlisi de keyfi olarak işinden uzaklaştırılıyor. Benzer uygulamalar 27 Mayıs sonrasında 147’likler olarak yaşanmıştı. 12 Eylül sonrasında kamuda yaşanan tasfiye 1402’likler olarak biliniyor. Her iki tasfiye de daha sonra hukukun duvarına çarptı. Geç de olsa haksızlıklar giderildi.

Darbeyle mücadele ederken hukuksuzluklardan kaçınmak için geçmişten dersler almakta yarar var. Hiçbir keyfilik ebedi olmaz. Hukuksuzlukla hukuksuz yollarla mücadele edilemez. Bu çerçevede 1402’likler önemli bir örnek oluşturuyor. 1402’likler sadece ülke içinde önemli bir hukuk mücadelesinin konusu olmadı, uluslararası alanda da ciddi yankılar yarattı.

30 Eyl 2016

Moody’s’e göre siyasi iktidarın geleceği belirsizdir. Kamu personelinin tasfiyesi, devlet çarkını felce uğratabilecektir. Gülenci şirketlerin kayyumlara devri, kapitalizmin temel ilkesi olan mülkiyet haklarını tehdit etmektedir

Türkiye’de bir hafta boyunca Moody’s tartışıldı. Önemli bir karar aldığı malum. Türkiye’nin kredi puanını “yatırım yapılamaz” konuma indirdi. Standard & Poor’s tarafından daha önce belirlenen benzer bir puan ile birleşince, bu karar Türkiye’ye dönük portföy (“sıcak para”) akımlarını olumsuz doğrultuda etkileyecektir.

“Derecelendirme kurulları”nın rollerini, işlevlerini Hayri Kozanoğlu BirGün’de tartıştı; sicillerinin lekeli olduğunu anlattı. Ben doğrudan doğruya Moody’s’in kararına odaklanmak istiyorum. Türkiye’nin kredi puanının indirilmesinde iktisadî ve siyasî gerekçeler ne kadar rol oynamıştır?

Bu soruyu, Moody’s’in Türkiye’ye ilişkin kararını, gerekçeleriyle birlikte açıklayan uzunca (2463 sözcüklü) belgeyi gözden geçirerek yanıtlamaya çalışalım.

Sayfalar