Birgün

29 Haz 2018

Şimdi parti içi çatışmalara dair yazılar okumak daha “heyecanlı” olabilirdi. Ancak, yüzbinlerce insanın değişim adına umutlanarak sokaklara çıktığı, meydanları doldurup fedakârca çabaladığı bir seçimin ardından, içe dönük tartışmalarla o insanları yıkıma uğratmaya kimsenin hakkı yok.

Sorumluluk, o insanların mücadele azimlerini diri tutmayı ve yılgınlığa düşmelerine izin vermemeyi gerektiriyor. Neyin ne kadar başarıldığı ve neyin neden başarılamadığı konusunda gerçekçi değerlendirmeler yapmak ve siyasal eylemi o değerlendirmeler üzerine kurabilmek gerek.

Seçim kampanyası boyunca Karadeniz’de bulunan, mahalle mahalle, köy köy seçmenle ilişki içinde olan sevgili Selami İnce’nin sosyolojik olarak çok önemsediğim gözlem ve değerlendirmeleri var.

21 Haz 2018

 

Erdoğan, İstanbul mitinginde; “Sayın Putin ziyaret ettikten sonra giderken ‘Büyük devlet olmanın alametifarikası budur’ dedi” dedi. Erdoğan Putin’in Beştepe’yi gördükten sonra bunları söylediğini, Beştepe’yi pek beğendiğini kastediyor.

Kimileri, Putin böyle dememiştir görüşünde, kimileri de Putin dalga geçmiştir Reis anlamamıştır diye düşünüyor. Putin Kremlin yerine başka Saray mı yaptırdı da, Beştepe’yi beğensin diyenler var.

21 Haz 2018

 

Hani şu meşhur “Eskiden MR mı vardı, ultrason mu vardı?” sözleri var ya, eski Türkiye ile yeni Türkiye’yi yarıştıran…

“Yaparsa AK Parti yapar” diyen ve eskiye dair her şeyi yerin dibine batırırken “Yeninin güzellikleri”ni kendine yazan.

Bu “eski - yeni” ikileminin seçmeni nasıl etkileyeceği belirsiz. 16 yıllık bir iktidar var ve 35’indeki seçmenin bilebileceği “eski” de bu iktidar dönemine ait.

09 Haz 2018
Türkiye’de ekonomik bir bunalımın eşiğindeyiz. Finans kapitale kalıcı teslimiyete son vermenin ilk adımı radikal bir program önermektir. Güçlüklerini açıklamak da görevimizdir

Belirtiler Türkiye’nin bir krize sürüklendiğini gösteriyor. Durgunlaşmayı izleyen ılımlı bir daralma ile geçiştirilebilir mi?

Finansal kriz ve kapsamlı bir bunalım mı?

İyimser senaryo: Durgunlaşma ⇒ Ilımlı daralma ⇒ İstikrar…

Türkiye için iyimser bir senaryonun işlerliği öncelikle dış dünyaya bağlıdır: FED’in parasal daralma / faiz artırma temposu hızlanmamalı; ABD 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 3’lük eşiğin altına yerleşmeli; finans kapitalin “risk iştahı” aniden coşmalı ve “yükselen piyasalar”dan fon çıkışları son bulmalı…

Dış ortamdaki “olumlu” koşulların Türkiye ayağı da var: TCMB, politika faiz oranını son enflasyon verilerinin üst eşiğine (yüzde 20’lik ÜFE artışına) çeker. Batılı finans çevreleri, “Türkiye’de fiyatlar yeterince düştü; girme zamanıdır…” teşhisinde birleşir. Sıcak para akımları döviz kurlarına ve faizlere istikrar getirir.

04 Haz 2018
 
Kuzey Kore’nin Suriye’ye desteği yeni değil, 1960’lardan beri iyi ilişkisi var. Kuzey Kore’nin Şam’daki elçiliğinin açılış tarihi 1966. Suriye‘nin Pyongyang elçiliği ise üç yıl sonra açıldı

Egemen bir devletin başkanı olarak Beşar Esad’ın, Kuzey Kore’yi ziyaret edeceğini söylemesi neden şaşırtıcı geliyor kimilerine? “Dünya için tehlikeli” olduğu iddia edilen iki ülkenin, zaten var olan iyi ilişkilerinin bir liderler zirvesiyle taçlanmasında bir gariplik yok.

26 May 2018
 
“Krizde Erdoğan’ın rolü büyük. Ancak modelin kendisi de sorunlu. Çözüm için iktidar değişikliği yeterli olmayacak. Sistem böyle devam ettiği müddetçe Erdoğan gitse de çözüm olmaz. Radikal bir çözüm arayışına girilmeli”

 

Türkiye ekonomisi kur sarsıntısı yaşıyor. AKP iktidarı gelişmeleri “manipülatif” bir hamle olarak açıklamaya kalksa da son bir haftada yaşananların ekonomide kalıcı hasar bıraktığını şimdiden söylemek mümkün. İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman süreci değerlendirirken, Erdoğan faktörünün altını çizmekle birlikte “model”de ısrarın yaratacağı sonuçlara dikkat çekiyor. Ekonomideki krizi BirGün’e değerlendiren Konukman, “Sistem böyle devam ettiği müddetçe Erdoğan gitse de çözüm olmaz. Radikal bir çözüm arayışına girmeliyiz” dedi.

11 May 2018

IMF Raporu, 2017’de ekonomiyi aşırı ısındıran genişleyici maliye ve para politikalarına bu yıl son verilmesini ısrarla öneriyor. AKP iktidarı ise, nisan ve mayısta teşvik, transfer, ikramiye öğelerinden oluşan iki genişletici seçim paketi daha ilan etti

Türkiye’de finansal gerilim martta başladı; mayıs başında döviz fiyatları ve piyasa faizleri bir krizin ön-koşullarını düşündüren boyutlara tırmandı.

“Yükselen piyasa ekonomileri”nden de hızlı fon çıkışları başlamış durumdadır. Batı finans basını, bu olumsuz dalganın sürekli olup olmayacağını tartışmaktadır; ama, bir konuda teşhis birliği içindedir: Yükselen piyasaların kırılgan, zayıf halkalarının sert etkileneceği bir ortam oluşmuştur.

“Hangi ülkeler?” sorusuna verilen yanıtların tümünde (Arjantin, Güney Afrika, bazen Rusya ile birlikte) Türkiye yer almaktadır

IMF’nin Türkiye raporu

17 Nis 2018

 

ABD, İngiltere ve Fransa ortaklaşa Suriye’ye operasyon düzenlediler. Belirlenen ve vurulacağı duyurulan hedefler vuruldu. Bu saldırılarda tek kişi dahi ölmedi. Atılan 103 füzenin yaklaşık 70’i Suriye hava savunma sistemleri tarafından durduruldu.

Amerikan kamuoyu saldırının gerçekten efektif olup olmadığını, bir operasyon öncesi vurulacak hedeflerin bu kadar duyurulmasının doğru olup olmadığını, İngiltere ve Fransa ise May ve Macron’un parlamento onayı olmadan böyle bir işe kalkışmasının ne kadar meşru olduğunu tartıştı.

06 Şub 2018

2018 grup toplu sözleşme süreci, mücadeleci sendikal hattın tescilidir. Grev yasakları ve hak gaspları karşısında izlenmesi gereken sendikal hattın hayatça doğrulanmasıdır. Ve elbette bu sonuç metal işçilerinin zaferidir. Alkışlar onlara…

Kırmızı çizgi ve kırmızı ışık bir eşiktir. Günlük hayatta yasağı ve tehlikeyi anlatır. Aşılması tehlikeli, geçilmesi yasak olanlar kırmızı ile ifade edilir. Kuşkusuz söz konusu olan insan yaşamının korunması ise kırmızıda durmak, kırmızıya uymak lazım. Ancak toplumsal yaşamda kırmızılar sosyal ve sınıfsal bir içerik de taşır. Toplumsal ilişkilerde kırmızılar herkes için aynı anlama gelmez. İşçiye gösterilen kırmızı, sermaye için yeşil anlamına gelir. Tıpkı metal toplu iş sözleşmesi sürecinde olduğu gibi.

30 Ara 2017

 

Çalışma yaşamında ücretli kesimlerin önemli kayıplar yaşadığı bir dönemdeyiz. Geçen yıllar içinde, güvenceli, sendikalı, toplu sözleşmeli çalışma yaşamı büyük bir erozyona uğradı. “Taşeron düzenin” bu gerilemede özel bir yeri var.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2016 yılı için açıklanan rakamlara göre, işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 11,5 olarak görünüyor. Bu rakam oldukça düşük olmakla birlikte, DİSK bu rakamlara da itiraz ediyor. DİSK Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafından yayınlanan araştırmaya göre, kayıt dışı işçileri de kapsayan fiili sendikalaşma oranı yüzde 9,7, toplu iş sözleşmesi kapsamında olanlar yüzde 7, özel sektörde toplu iş sözleşmesi kapsamında olanlar ise yüzde 4,6 olarak görünüyor. 2012-2016 arasında sendikalı işçi sayısı 1 milyondan 1,5 milyona çıkmış olmasına karşın, sendikalı işçilerin yaklaşık 500 bini toplu iş sözleşmesinden yararlanamıyor.

Sayfalar