Cumhuriyet

25 Eyl 2016

New York- Uçak New York’a iner inmez gördüğüm ilk Amerikalıya, haliyle pasaport kontrolündeki görevliye sordum: “Trump mı Hillary mi?” Malum, Amerikalılar rahat insanlardır. Karşımdaki görevli resmi bir makamda oluşuna hiç aldırış etmeden cevabı yapıştırdı. “Tabii ki Trump.” 

Soyadından, İrlanda kökenli olduğunu çıkarmıştım. 40’lı yaşlarda, iyi aile babası tipli, muhtemelen Queens gibi bir banliyöde oturan biriydi. Ben sormadan kendisi nedenini anlatmaya başladı. 

“Bazı şeylerin değişmesi şart. Değişim gerekiyor. Bu ülke böyle gidemez.” Doğrudan söylemese de, bu sözlerin aynı Brexit referandumunda İngiltere’de olduğu gibi, göçmenlere ve ABD’de son günlerde hızla artan ve çoğunlukla Müslüman kökenli ABD’li göçmenlerden gelen bireysel terör eylemlerine yönelik bir tepki olduğu belliydi. Konuşmaya son derece meraklı görevli, ben sormadan devam etti: “Sadece göç ya da terör meselesi değil. Ekonomi dahil her şeyin değişmesi gerekiyor. Ben Cumhuriyetçi değilim. Bill Clinton’a oy verdim. Bugün aday olsa yine veririm. Ama bu seçimde oyum Trump’a.” 

11 Eyl 2016

Değerli hocamız Korkut Boratav geçen günlerde birlikte ve mutlaka okunması gereken iki makale yayımladı. Birincisi “Eski Türkiye Düşmanlığı” başlığını taşıyor. Makale bugünkü vahim durumun ortaya çıkışını, İslamcı iktidara verdikleri destekle derinlemesine beslemiş liberallerin temel tezlerini, “eski Türkiye”nin hâlâ yok edilemeyen kazanımları ışığında eleştiriyor, O çürük tezi Korkut Hoca şöyle özetliyor: “Halkının ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede demokrasi, İslamın siyasette ağırlık taşımasını zorunlu kılar. Laiklik bu durumu engelliyorsa, demokrasiden söz edilemez.”

***

11 Eyl 2016

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov tam bir eski kurt. Yıllardır aynı görevde. Putin’i değil devleti temsil ediyor. Hali, tavrı, esprileriyle neo-emperyal Rusya’nın tüm özelliklerini taşıyor.
O yüzden de Lavrov’un Cenevre’de ABD ve Rusya arasındaki tarihi Suriye zirvesinde bir ara dışarıda bekleyen muhabirlere jest olarak pizza ve votka yollamasına çok güldüm. Lavrov muhabirlerin yanına gelip Amerikan tarafının bir türlü karar veremediğini söylemiş ve ABD Başkanı Obama’yla alay etmiş.

09 Eyl 2016

Türkiye Cumhuriyeti NATO üyeliği ile birlikte keskin bir sapma ile dümeni emperyalizme doğru kırdı. “Sovyetler Birliği’nin kuşatılması” tezi, karşılığını “Batı yardımı” almak koşuluyla kabul gördü. Bu, aynı zamanda savaş tehlikesinin, tehdidinin sürekli olarak “Demoklesin kılıcı” gibi Türkiye’nin üzerinde sallandığı, iktidarların maceralara girmekle girmemek arasında gidip geldikleri bir sürecin hikâyesidir.

***

08 Eyl 2016

Önceki akşam CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge’sine takıldım. Takılmakla yetinmedim, uzun süre seyrettim de.
Baş konuk emekli bir Albay’dı. Emekliliği öncesinde “Jandarma İstihbarat”ta çok önemli ve kilit görevler üstlenmiş. Ergenekon soruşturmalarında tutuklanıp 4,5 yıl yattığı hapishane günlerini bile “devlet görevi” olarak tanımlıyor. Öylesine sadık bir “devlet” görevlisi yani. Emekli olunca da Doğu Perinçek’in partisine girmiş, genel başkan yardımcılığına getirilmiş.
Anlattığına göre Öcalan’ı İmralı adasında tek başına tam sekiz ay süreyle sorgulamış. Yine anlattığına göre daha önce Cemaat’in orduya nasıl sızdığını, kilit görevleri nasıl bir bir ele geçirdiğini gösteren raporlar yazıp “devlet”in en üst kademelerine iletmiş.
Programda sorulanları, istihbaratçı Albay’ın cevaplarını aktaracak değilim. İzlediyseniz (ki izlemediyseniz çok ilginç bir programı kaçırmışsınız demektir) zaten biliyorsunuz.

04 Eyl 2016

TSK’nin yeni operasyonu özünde bir hedef sapmasına işaret etmiyor. Yeni operasyon, Kürtlerin kantonları birleştirme planının önüne geçilmesi, sınırda hedeflenen tampon bölgenin oluşturulması ve muhalif güçlere lojistik hattı açılmasını kolaylaştırabilir. Kritik soru ise şu: Her şey Cerablus’taki kadar kolay olur mu?
TSK’nin sahadaki müttefik unsurlarla birlikte Suriye’nin kuzeyindeki operasyonu Cerablus’tan El Rai’ye kaydırması özünde bir hedef sapmasına işaret etmiyor. Eğer operasyon güneyde El Bab’a doğru genişlerse burada üç neden üzerinde durulabilir:

- TSK’nin müdahalesinden sonra Kobani’den Afrin’e Cerablus üzerinden bir koridor açma planı zora giren Kürtlerin, bunu El Bab üzerinden yapmalarının önüne geçmek öncelikli hedef. Suriyeli Kürtlerle yazın başında yaptığımız görüşmelerde “Eğer Türkiye, Cerablus’u kırmızı çizgi olarak masada tutmaya devam ederse Mınbiç’ten sonra batıya doğru El Bab ve oradan Afrin’e bir koridor açabiliriz” diyordu.

29 Ağu 2016

ABD’yi, çeşitli numaralarla eninde sonunda herkesi oyuna getiren ve istediğini yaptırtan “mutlak güç” görme eğilimi, tüm dünyada var. Bu bakışta ABD her koşulda galip gelir.
Örnek çok da, Suriye’den izleyeceğiz...

***

ABD’nin uzun süredir bu ülkenin bütünlüğünü korumasını istediğine ilişkin ciddi bir politikası yok.
Ama 15 yılı aşkın bir zamandır hem Irak’ın hem de Suriye’nin parçalanıp küçük mezhebi ve etnik devletlere ayrılması politikası var.
Ama bütün bunlar içinde ABD’nin bölgede mutlaka bir Kürt Devleti oluşumu politikası esas. Parça parça, adım adım. Bunun için hiç acelesi yok. Durum ve koşullar izin verdiği anda bu politika güncel olarak öne çıkıyor. Durum elverişsiz olduğunda geri çekiliyor.

24 Ağu 2016

Bu mesleğin her dalına bulaştım; siyasete de daldım, gezi röportajlarına da, çapraz bulmacaya da... İnanmayacaksınız ama acemilik yıllarımda ne görev verilirse yaparken yıldız falı yazmışlığım bile var. Ancak dış haberler sayfasından hep uzak durdum. Diplomasi dilinin incelikleri ile gerçeğin çıplak yüzü arasında at koşturmak, klavye şakırdatmak benim harcım değil.
Dün Cumhuriyet Yazı işleri Suriye düğümünün kördüğüme dönüştüğü Cerablus-Karkamış’ta olup bitenleri haberleştirmek, art arda yığılan haberleri, izlenimleri, analizleri buluşturmak gibi zorlu bir işe koyuldu. Sonucu elinizde tuttuğunuz gazetede okuyacaksınız.
Bana gelince...
Çok bilinmeyenli bir denkleme benzeyen sorulara yalın bir cevap aradım.

23 Ağu 2016

RTE/AKP ittifaksız ayakta duramaz - 3

Reşat Petek isimli AKP milletvekili Meclis’te FETÖ’yü araştıracak komisyonda AKP’yi temsil edecek. Kendileri eski bir savcıdır, sonra da avukat. Silivri davaları üzerine TV’lerde yapılan açık oturumları anımsıyor musunuz? Petek devamlı konuktu. Bir de yanında yine emekli Yargıtay Başsavcısı Ahmet Gündel vardı.
Onlarla birlikte epey oldum. Kapıştım da!
Cemaatin iddianamelerinin yılmaz savunucularıydı. FETÖ savcılarının, yargıçlarının arkasındaydılar. Ama nasıl! Hukukçu kimlikleri ardında, bu iddianamelerin ne kadar doğru, mahkemelerin kararlarının ne kadar haklı, darbe iddialarının ne kadar gerçek olduğunu savunup durdular, yıllarca.
Hangisi AKP’li, hangisi FETÖ’cü ayırmak mümkün değildi! Yapışık ikizler gibiydiler... Sonra AKP ile Cemaat birbirine girince iki ayrı kampa düştüler! Biri yine ortalıkta, ama diğeri ekranlardan düştü.

22 Ağu 2016

RTE iktidarının içeride en büyük ittifakı şüphesiz ki FETÖ iledir. Tabii o zamanlar FETÖ demiyorlardı, “alnı secdeye varan Cemaat”, büyük yol arkadaşlarıydı. “Bilmiyorduk, kandırıldık” hikâyesi, bugün yol açtığı sonuçlar bakımından siyasi tarihimizin en büyük yalanlarındandır.

FETÖ üzerine 1980’lerden beri onlarca kitap yazıldı. Devlet arşivleri zengindir, 1999 yılında, o dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin Ankara savcısı Nuh Mete Yüksel’in iddianamesi inanılmaz bir belgedir ve orada öngördükleri bir bir gerçekleşmiştir. Daha o dönem Emniyet’i avucuna alan FETÖ’cüler ilk seks kaseti şantajını da Yüksel’e yaptılar (Çatışmanın Anatomisi’nde öyküsü var). Genelkurmay İstihbarat Dairesi’nin de 2002’de Gülen üzerine kapsamlı bir raporu var.

Sayfalar