New York- Uçak New York’a iner inmez gördüğüm ilk Amerikalıya, haliyle pasaport kontrolündeki görevliye sordum: “Trump mı Hillary mi?” Malum, Amerikalılar rahat insanlardır. Karşımdaki görevli resmi bir makamda oluşuna hiç aldırış etmeden cevabı yapıştırdı. “Tabii ki Trump.”
Soyadından, İrlanda kökenli olduğunu çıkarmıştım. 40’lı yaşlarda, iyi aile babası tipli, muhtemelen Queens gibi bir banliyöde oturan biriydi. Ben sormadan kendisi nedenini anlatmaya başladı.
“Bazı şeylerin değişmesi şart. Değişim gerekiyor. Bu ülke böyle gidemez.” Doğrudan söylemese de, bu sözlerin aynı Brexit referandumunda İngiltere’de olduğu gibi, göçmenlere ve ABD’de son günlerde hızla artan ve çoğunlukla Müslüman kökenli ABD’li göçmenlerden gelen bireysel terör eylemlerine yönelik bir tepki olduğu belliydi. Konuşmaya son derece meraklı görevli, ben sormadan devam etti: “Sadece göç ya da terör meselesi değil. Ekonomi dahil her şeyin değişmesi gerekiyor. Ben Cumhuriyetçi değilim. Bill Clinton’a oy verdim. Bugün aday olsa yine veririm. Ama bu seçimde oyum Trump’a.”