Yeni Şafak

07 May 2018

CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce, sosyal medyada, özellikle çuval taşıyan fotoğraflarıyla Arjantin asıllı Kübalı devrimci Ernesto Che Guevara’ya benzetildi.

Muharrem İnce’nin Che’ye benzerliği sadece çuvaldan ibaret değil. Muharrem İnce-Kemal Kılıçdaroğlu ilişkisi, Fidel Castro-Che Guevara ilişkisini de anımsatıyor.

Solun görmezden geldiği ve resmi tarihinde yer vermediği boyutlarıyla bir Che portresi sunmayı okuyucularımıza hizmet babından görev addettik. Buyurunuz…

Ernesto Guevara 1928 yılında yoksul bir ailenin çocuğu olarak Arjantin’de doğdu. Astım hastasıydı. Tıp fakültesinde okurken motosikletiyle Latin Amerika’yı gezdi ve kitaplar yazdı. 1958 yılında Guatemala’ya yerleşti. Burada “Che” lakabını aldı ve Marksist oldu. Guatemala’daki ABD yanlısı darbenin ardından Meksika’ya gitti.

29 Mar 2018

Türkiye’nin Afrin’le başlayan ve İran sınırına kadar devam edecek olan operasyonları, küresel ölçekte güç hesaplaşmasının parçasıdır. Çok büyük bir mücadele verilmektedir. Yüz yıllık geçmişin hesabı sorulmakta, gelecek yüz yılın güç haritası biçimlenmektedir.

Bu konjonktürel bir çıkış, reaksiyon değil, Türkiye’nin tarihi jeopolitik hamlesidir. Bugünü değil yarını biçimlendirme, Türkiye’nin yeni yükseliş döneminin en güçlü müdahalesidir. Türkiye olmadan coğrafya inşa edilemeyeceğini, Türkiye’yi bir kenara itip bu bölgede tarih yapılamayacağını, harita çizilemeyeceğini bütün dünyaya ilan etmektir.

Biz her ne kadar bunu vatan savunması olarak görsek de, ülkemizi güneyden çevreleyen yeni cephe hattını ortadan kaldırma çabası olarak görsek de, bir zamanlar müttefik olan ülkelerin bir NATO üyesini terör örgütleriyle dize getirme girişimi olarak algılasak da, 15 Temmuz saldırısının devamı olan saldırı dalgasına bütün milletimizin ortak bir cevabı olarak bilsek de, o kuşaktaki hesaplaşmanın, küresel ölçekli ne büyük değişikliklere yol açacağını göreceksiniz.

19 Şub 2018

Ankara’nın bu haftaki sert mesajları, özellikle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “İlişkiler ya düzelecek ya tamamen bitecek” cümlesi Türkiye-ABD ilişkilerinin ne kadar kırılganlaştığını göstermekteydi. Aynı günlerde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Türkiye Suriye’de söz sahibi olmak istiyorsa Esad’la temasa geçmeli,” sözlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “1 milyon vatandaşını öldüren bir katille biz neyi konuşacağız?” tepkisi geldi. Yani ABD yönetimiyle gerçekleştirilen üst üste temaslar sürecinde “Esad’la görüşülmeli” tartışmaları da Türkiye’de bir kez daha alevlendi.

10 Şub 2018

 

İlk Müslüman Türk Hakanı Satuk Buğra Han, “Dîvânü Lugati’t-Türk” adlı eseri yazan ilk Türk dil bilgini Kaşgarlı Mahmud, “Kutadgu Bilig” adlı eserin sahibi şair, yazar ve devlet adamı Yusuf Has Hacip’lerin diyarı, Göktürklerin, Uygurların, Karahanlıların hüküm sürdüğü topraklar, Doğu Türkistan bugün Çin zulmü altında.


Medeniyetimizin altın beşiği olan o memleketten, şimdi iniltiler geliyor.

Şimdi, lafın gelişi; çok uzun zamandır böyle.

İlim ve irfanımızın beslendiği o topraklarda, atalarımız at koştururdu.

Bugünkü halini anlatmaksa epey müşkül.

*

Oralardan göçüp gelenler oldu.

Ülkemizde pek çok şehirde Doğu Türkistanlı kardeşimiz yaşıyor.

Kalanların hali içler acısı.

Uzak kaldık diye gönülden kopmuş değiliz.

Ama onların seslerini yeterince duymuyor gibiyiz.

Doğu’dan gelen ışığın kaynağı orası.

O acılı sesi duymakta zorlananları uyandırmak, kulaklarını silmek gerek.

*

Bir milyondan fazla Doğu Türkistanlı bugün hapiste. Çin yönetimi buna “Fikrî ıslahat” diyor.

09 Şub 2018

Türkiye’nin ABD ile ilişkisi neredeyse Suriye iç savaşının başından bu yana kötü gidiyor. İlişkiler her seferinde biraz daha bozuluyor, her seferinde geri dönülmez noktaya doğru bir adım daha atılıyor. Müttefik kelimesi her seferinde biraz daha anlamsızlaşıyor. En son Türkiye’nin başlattığı Afrin Harekatı’na ABD’nin koyduğu gönülsüz şerh, PYD-YPG hattını meşru gösterebilmek için, harekatın başından bu yana hergün IŞİD’le mücadele konusunu gündeme getirmesi, bu durumu iyice netleştirdi. ABD’nin New York Times gibi resmi görüşü yansıtan gazetelerinde, YPG teröristlerinden hala “Kürtler” diye bahsedilmesi de sözkonusu durumu iyileştirmiyor, daha da içinden çıkılmaz kılıyor.

29 Oca 2018

Artık ABD, Türkiye için hiçbir şekilde güvenilir bir ülke değildir. Bir ortak, müttefik hiç değildir, olamaz, olmayacaktır. Hiçbir sözünün, hiçbir taahhüdünün, hiçbir teklifinin bu ülkede bir karşılığı yoktur, olamaz, olmayacaktır.
 

Dahası, ABD artık Türkiye için en yakın, en büyük ve açık tehdittir. Düşman ülkedir.. Ülkemizin varlığı, birliği, bütünlüğü, bugünü ve yarını için en ciddi tehlikedir. Türkiye’ye karşı açık saldırı yürütmektedir, ilan edilmemiş bir savaş sürdürmektedir.

PKK ve DEAŞ üzerinden bizimle savaşan ABD’dir..

07 Ara 2017

 

Gezi olayları ile başlayan “itiraz, ayaklanma ya da saldırı” süreci, Türkiye’nin siyaset dilini belirlemeye devam ediyor.

Olayları hatırlatmak, gündemde tutmak isteyen siyasi bir akıldan bahsetmek mümkün, fakat bizim memlekette semboller, abartılan başlıklar sanıldığı kadar da etkili değil.

Anıtlaştırılan hadiselerin hepsi unutuldu, kimse Gezi’de hayatını kaybedenleri konuşmuyor, Gezi karikatürlerine gülmüyor, şerbetlenmiş aylaklıklara, “Ne günlerdi yahu” demiyor, sadece Gezi’nin dili canlı tutuluyor, ancak bu kadarı yapılabiliyor, çünkü bizim toplum, haddi aşan isyanı kutsamıyor.

Dil çok önemli, o kadar önemli ki, hüznü mizaha, acıyı alaya çevirebilecek, insanı madara edebilecek kadar önemli…

23 Kas 2017

Dış politika söz konusu olduğunda hep söylüyorum. Diplomasi hasmın gücünü kendi lehine imale etme sanatıdır. Hasım kelimesinin yerine rakip, muhatap, partner ve benzeri kelimelerden herhangi birini ikame etmek mümkün.

Diğer bir husus diplomasi sonuna kadar masada oturmayı gerektirir. Masadan kaçmak diplomasi değil, acizliktir. Kozunu masada paylaşmasını beceremeyen soluğu savaş alanında alır.

Son günlerde yaşanan NATO krizi dolayımında kimi savaş çığırtkanlarının öfke dolu sesleri işitiliyor.

Oysa ihtiyaç duyulan husus soğukkanlılığı muhafaza etmek suretiyle halen kalkınma alanında gerçekleştirilmekte olan başarıların devamını sağlamaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşman ülke lideri olarak gösterilmesindeki vahametin büyüklüğü her sınırı aşacak boyutta... NATO dijital tatbikatında vuku bulan bu olay ister bireysel bir teşebbüsün eseri olsun isterse her kademedeki hiyerarşinin tümünü kapsasın olayın maksadının özelde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı genelde Türkiye’yi gözden düşürme maksadına yönelik olduğu belli...

11 Kas 2017

Lübnan’ın önemli gazetelerinden el-Ahbâr’ın 6 Kasım tarihli manşeti tek kelimeden oluşuyordu: Rehine. Kapakta müstafi Başbakan Saad Hariri’nin boydan bir fotoğrafı vardı, tam karşısında da küçük bir karede Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman. Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen gazetenin vermek istediği mesaj, gayet açıktı. Hariri, Suudiler tarafından Riyad’da rehine olarak tutuluyordu.
Gerçekten de, Riyad’a yaptığı resmi ziyaret sırasında, geçtiğimiz cumartesi günü aniden istifasını açıklayan Saad Hariri, o günden bu yana ülkesine dönmedi. Rehine tutulduğu algısını güçlendiren bu durum, Hariri’nin, aynı gün gözaltına alınan Suudi prenslerle ve milyarder işadamlarıyla birlikte alıkoyulduğuna dair haberlerle daha da karmaşık bir hal aldı. Sonraki günlerde Suudi Arabistan Kralı Selman ve Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zâyed’le görüşen Hariri’nin hâlen Riyad’da bulunduğu biliniyor.     

Sayfalar