Yeni Şafak

23 Ara 2015

Kandil, şehir savaşlarını yayma kararı aldı.
12 ilçeye ilave olarak 6 yerde daha hendek ve barikat savaşını başlatacaklar.
Kandil, 12 ilçede başlatmıştı “Hendek savaşı”nı, şimdilik Cizre, Silopi ve Sur'da sürdürüyor.
Ancak bazı illerde HDP'li belediye başkanları, Kandil'in şehir savaşlarını başlatın talimatına karşı çıktı.
Hiçbir ülke şehir merkezlerinde, hendekler açılıp, barikatlar kurulmasına izin vermez.
Bu kışı operasyonlarla geçireceğimiz anlaşılıyor.
Bir ay sürecek kritik bir döneme giriyoruz.

Başta sokağa çıkma yasağı olmak üzere bunun getirdiği zorluklar var. Evini terk etmek zorunda kalan insanlar nerede barınacak? İmkanı olanlar ev kiraladı, yoksullar yakınlarının yanına taşındı. Bu bir gün değil, 1 ay değil, 4-5 aydır devam eden bir sıkıntı.
Başbakan, esnafı rahatlatacak önlemleri açıkladı. Teröre karşı devletin, ”Kudret eli”ni gösterirken, vatandaşa karşı eş zamanlı olarak devletin şefkat elini devreye sokmamız lazım.

23 Ara 2015

Türkiye hiçbir zaman bu kadar sıcak çatışmaya yakın olmamıştı. Hiç bir zaman böylesine kuşatılmamış, içeriden ve dışarıdan çevrelenip acımasız bir saldırı ile tehdit edilmemişti.

Hiç bir zaman aynı anda birkaç ülkenin hedefi haline gelmemişti. Bu ülkelerin doğrudan müdahalesiyle Türkiye içindeki çevreler harekete geçirilmemişti.

Yirmi yıldır bölgemizi günü gününe takip etmeye çalışıyorum. Türkiye'nin bölgedeki pozisyonunu ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini izliyorum. Savaşın bu kadar bölgeselleştiğine, bölge ülkelerinin birbirini bu kadar açıktan hedef aldığına, birbirine karşı ilan edilmemiş bir savaş yürüttüğüne tanık olmadım.

09 Kas 2015

İlk işareti Cumhurbaşkanı Erdoğan vermişti.

29 Ekim resepsiyonundan sonra sorularımızı cevaplandıran Cumhurbaşkanı, PYD konusunda ABD'nin kafasında bazı soru işaretlerinin oluşmaya başladığını söylemişti.

PYD ile ilgili uyarılar ABD'nin tavrında bir değişikliğe yol açtı mı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı, ”Şu anda onlarda soru işaretleri belirmeye başladı” demişti.

Ardından ABD'den, ”Artık YPG'ye silah ve mühimmat vermeyeceğiz” açıklaması geldi. Dışişleri sözcüsü
Tanju Bilgiç, ABD'nin

bu tavrının Türkiye'de memnuniyetle karşılandığını belirten bir açıklama yaptı.
Oysa bu açıklamadan kısa bir süre önce ABD'nin 50 ton silah ve mühimmat yardımının PYD'nin eline geçtiği ortaya çıkmıştı. Salih Müslim, ”Silahlar bize geldi. Cerablus'a gireriz” diye açıklama yapmak suretiyle, silah yardımını doğrulamış ve meydan okumuştu. Bu vesile ile Başbakan Davutoğlu'nun, ”O silahlar Türkiye'ye sokulursa PYD'yi yok ederiz” diye uyardığını da kayıtlara geçirmeliyim.

09 Kas 2015

1Kasım seçimlerinde alınan sonuç, yeni Altın Çağ'ın başlangıç tarihidir. Sadece bir siyasi kadronun iktidar olması değildir. Sadece bir siyasi söylemin milletin ezici çoğunluğu tarafından tercih edilmesi değildir. Bu sonuç, milletin ülke meselesine el koymasıdır.

Vatan-millet için bir kader çizgisinin oluşması, 20. yüzyılın başlangıcında olduğu gibi, yüz yıllık yeni bir sayfanın açılışı, yeni bir tarihin başlangıcı, ülkemizin yetiştirdiği o güçlü siyasi aklının zaferi, milletimizin aydınların fersah fersah önüne geçen ferasetinin ve vizyonunun son kararıdır.

Coğrafyamızda özgürlük mücadelelerinin ardı ardına darbe yediği, ülkelerin birer birer devrildiği, haritaların değiştiği, toplumların lime lime çözüldüğü büyük fırtınada son kalenin korunması, tahkim edilmesi, milyonlarca elin bağımsızlık ve onur bayrağını ayakta tutmasıdır.

03 Ağu 2015

9 Temmuz tarihli, “HDP'ye kaç bakanlık düşecek” başlıklı yazıda, “Bir ihtimal daha var” demiştik.
O ihtimal Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Çin'den Endonezya'ya geçerken ipuçlarını verdiği ihtimaldi.
Cumhurbaşkanı daha önce bir azınlık hükümetinin çözüm olamayacağını, güçlü bir hükümetin gerekli olduğunu söylemişti. Kendisine bu sözleri hatırlatıldığında ise, “Benim karşı olduğum kalıcı azınlık hükümetidir. Seçime götürmek kaydıyla bir azınlık hükümeti pekala mümkündür. Kendisine görev verilen bir partiye diğer bir partinin veya partilerin dışarıdan destek vermesi suretiyle oluşturulacak bir azınlık hükümeti ülkeyi seçime götürebilir” karşılığını verdi.
Bu cevapla birlikte bir kez daha netleşti ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tekrar seçim' istiyor. Buraya kadar olanlar bir sır değil. Cumhurbaşkanı'nın 7 Haziran gecesinden itibaren erken seçim istediği biliniyordu.
Hatta kulisler, Başbakan Davutoğlu koalisyon istiyor Cumhurbaşkanı ise erken seçim yanlısı şeklindeki değerlendirmelerle yankılanmıştı.

10 Haz 2015

En uç, en keskin siyasi, ideolojik çevreleri AK Parti karşısında tek cepheye dönüştüren bir irade var. Kimlikleri aşındıran, belirsizleştiren bu irade, Türkiye'nin yerlileşmesine, bağımsızlaşmasına, özgürleşmesine, büyüyüp kudretini artırmasına karşı müthiş bir proje uyguladı. Seçim öncesi kampanyayı dikkatle izlerseniz, bu ittifakın nasıl bir operasyon ürünü olduğunu pekala göreceksiniz.
7 Haziran seçimleri için cephede yer alan partilerin hiç biri iktidar olma amacı gütmüyordu. Onlara verilen tek rol AK Parti iktidarını devirmekti. Bir sonraki adıma dair hiç birinin fikri, kanaati, yol haritası yoktu. Hala da yok.

10 Haz 2015

Ankara'nın nabzı an be an değişiyor.
Seçim gecesi ibre erken seçimden yana gözüküyordu.
Ancak seçimin sıcaklığı gittikçe ibre koalisyon hükümetine doğru dönmeye başladı.
İş dünyasının AK Parti'nin belkemiğini oluşturduğu bir hükümet istediği yönünde sinyaller geliyor.
AK Parti'de iki gündür devam eden değerlendirmeler yapılıyor.
Önce toplantının havasına ilişkin bir gözlemi yansıtayım.
Seçim sonuçlarının analizi yapılıyor ama daha çok geleceğe yönelik projeksiyonlar yapılıyor.
Başbakan Davutoğlu, bakanlara ve genel başkan yardımcılarına, "Önümüzde ne var, hükümet kurmak için elimizde hangi seçenekler var. Sizin bu konuları değerlendirmenizi istiyorum" diyor.
Bir başka gözlem daha.
Seçim gecesinden itibaren yapılan toplantıların hiçbirinde “Çatlak ses" anlamına gelecek bir olay yaşanmadı. Aksine birlik ve beraberlik vurgusu yapılıyor. Geleceğe ilişkin değerlendirmeler daha ağır basıyor.
AK Partide hakim olan hava şu:

15 Eyl 2014

Çözüm sürecinde nabız tutmak için Karadeniz'e gitmiştim.

Trabzon'da Meydan Parkı'nda vatandaşlarla sohbet ediyordum. Bir vatandaşa,

'Çözüm süreci nasıl oldu?' diye sordum.

'İyi oldu' dedi.

Sonra ekledi: 'Anlamadığım bir şey var bu kadar nasıl iyi oldu.'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'la NATO Zirvesi için gittiğimiz Galler'deyken ekibiyle sohbet ediyorduk.

Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, yeni hükümet ve AK Parti'nin olağanüstü kongresini konuşuyorduk.

Kritik süreçlerin suhuletle aşıldığı konusunda hemfikirdik.

'Her şey iyi oldu ama anlamadık nasıl bu kadar iyi oldu' dedik.

AK Parti'nin bu denli kritik süreçleri dip akıntılara kapılmadan geçmesi Türkiye'nin istikrarı açısından büyük bir şans oldu.

Bunda en büyük pay Erdoğan'ın.

Özal ve Demirel'in yapamadığını Erdoğan başardı.

Türkiye gibi bir dönemler koalisyon hükümetlerinin ömrünün 7-8 ayla sınırlı olduğu bir ülkede kısa vadede 2019, uzun vadede ise 2034'ü görebilecek bir istikrarı yakaladı.

19 Ağu 2014

1-İslâmî duyarlıkları güçlü, vizyonu geniş bir kadro kurulmalı, yolsuzlukla mücadele sürmeli, Çete'ler temizlenmeli.

2-Halkı çözen İslam'la ilişkisini sıfırlayan 'salaş' bir kuşak yetiştiren, çocuklarımızı sığ ve değerlerimizi çözücü tüketim kültürünün kölesi haline getirerek mankurtlaştıran eğitim, kültür ve medyada devrim yapılmalı.

Eğer bu üç devrim yapılamazsa, 20 yıl içinde yok oluruz!

3-Ehliyet sahibi insanlarla çalışmalı.

***

Sağına 'yol açacak' Hz. EBUBEKİR, soluna 'adaleti hatırlatacak' Hz. ÖMER KARAKTERi yerleştirmeli.

4-İslami ilkelerle yoğrulan, herkese hayat hakkı tanıyan medeniyet iddialarımıza dayalı kısa, orta, uzun vadeli kapsamlı bir gelecek tasavvuru ve yol haritası çizilmeli.

5-Genç kuşak hızı ve hazzı kutsayan tüketim kültürünün KÖLEsine dönüşüyor. İslâmî şuuru gelişkin, özgüveni yüksek, kompleksiz bir gençlik yetiştirilmeli.

6-İslam Birliği'nin kurulmasını sağlayacak fikrî, kültürel, sanatsal, sosyal, siyasî, ekonomik ve

stratejik yapı taşları döşenmeli.

19 Eki 2013

Türkiye niçin hak ve özgürlükleri öne alan bir siyasî, hukukî sisteme kavuşamıyor? Neden köklü ve istikrarlı bir liberal demokrasi olamıyor? Birçok sebep sayılabilir. Bence, en kestirme ve en açıklayıcı cevap, Türkiye'de, kuruluş döneminde, özgürlük düşmanı bir siyasî felsefenin benimsenmek ve uygulanmak istenmesi: Rousseau felsefesi.

Sayfalar