Yurt

23 Haz 2013

Malum, geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan mevzularından biri, Tayyip Bey’in mitingine katılan bir hanımın, yine Tayyip Bey’in namünasip bir uzvunda ‘kıl’ olduğunu açıklamasıydı. Bunun üzerine ‘sosyal medya’ denen gayya kuyusunda bir sürü muhabbet döndü.

“Lütfen AKP seçmenini aşağılamayalım, onlar bizim yoksul halkımız, onları anlamalıyız,” diyor bir tepki. Evet, yoksulları ‘aşağılık’ gören seçkinci bir tavır her zaman oldu bu memlekette ama zannımca konumuz bu değil.

Haziran Ayaklanması’yla birlikte meydanlara dökülen kitleler yoksulları, cahilleri hor gören bir tutum içinde olmadı hiç. Kendisini ‘kıl’ zanneden kadını da kimse aşağılamadı. O zaten kendisini yeterince aşağılıyordu... Herkes buna işaret etti...

23 Haz 2013

HÜSEYİN ÇELİK: İster duran ister yürüyen, ister alkışlayan, ister oturan ne tür bir eylem yapan insanımız varsa, tekrar ifade edeyim, yeter ki barışçı olsun. Genel hayatı olumsuz etkilemesin. Bunların hepsinin demokraside yeri var. Yeter ki adam gibi eylem yapalım.

SORU: Bütün bunların demokraside yeri vardı da, parkta uyuyan insanların üzerine neden biber gazı bombalarıyla saldırıldı? Çadırları neden yakıldı? Plastik mermiler neden sıkıldı? Yere düşmüş insanlar neden üç beş polis tarafından ayrıca coplanıp dövüldü? Ayakta duran adamlar/kadınlar neden gözaltına alındı?

HÜSEYİN ÇELİK: Yaklaşık olarak maddi zarar, turizme, ekonomiye olan etkisinden bahsetmiyorum. Doğrudan fiziki ve fiili olarak 140 trilyona varmıştır. Bu son derece üzücü bir durumdur.

23 Haz 2013

İSTANBUL  - Türkiye, 15 ay içinde ABD'den bedeli 8.5 milyon Dolar'ı bulan gaz bombası ve plastik mermi satın aldı.

Gezi Parkı olaylarında, polisin kullandığı gaz bombalar ve plastik mermileri Türkiye'ye satan ülkeler içinde ABD'nin de olduğu ortaya çıktı. DHA, ABD'nin Pennsylvania eyaletine bağlı Homer Kenti'nde bulunan bir Amerikan şirketinin Türkiye'ye sattığı gaz bombaları ve plastik mermilerin satış belgelerine ulaştı. 'Nonlethal Technologies' adlı Amerikan şirketi, Ekim 2011 ile Aralık 2012 tarihleri arasında geçen 15 aylık sürede, Türkiye'ye yaklaşık 8.5 milyon Dolar'lık gaz bombası, plastik mermi ve bunları ateşlemeye uygun silah sattı.

TÜRKİYE EN İYİ MÜŞTERİSİ

20 Haz 2013

Pazartesi günü, Taksim direnişinin bir bakıma “karakter testi” olduğundan söz etmiş ve bazı isimleri örnek vermiştim.

Fatih Altaylı, o örneklerden biri değildi. Oysa, en çok o hak ediyormuş yazılmayı. HaberTürk televizyonu ve gazetesi, yaltakçı gazete ve kanalları fersah fersah aşmış meğerse. İzlediğim bir haber, tüylerimi diken diken etti. Haberin konusu, çapulcuların ve onların yanında yer alan habercilerin “alçakça yalanları”ydı. Facebook ya da benzeri mecralardan birkaç yalan ve saçma haber/fotoğraf bulmuşlar. Onlar üzerinde tepinerek tüm gerçek habercileri/haberleri karalıyorlardı.

20 Haz 2013

Bunların 'sanatçı'sı, Kazlıçeşme'deki toplama AKP mitinginde amigoluk yapan 'saksıcı'-şarkıcı Doğuş'tur. Irza geçme ve hırsızlık suçlarından cezaları vardır.

Bunların ideoloğu Yiğit Bulut'tur. Bizim kahveye getirip bıraksalar, kimse oturup bir çay bile içmez, eminim. Dün akla hayale gelmedik biçimde saldırdığı AKP'ye bugün methiyeler dizmekte, Tayyip Bey'i övmek için insan havsalasını zorlayacak parendeler atmaktadır. İnsan kendisini onun yerine koyunca bile kâbus görmektedir.

Bunların gazetecileri, birbirleriyle yalancılık yarışına tutuşmuş bir güruhtur. Kimileri, “Camide toplu seks yapmış olabilirler,” diyerek fantezilerini açığa vurmuştur, kimileri hayali röportajlarını gazetelerinin manşetine taşıyacak kadar ipten kazıktan çıkmıştır. Gazetecilik ve etik alanındaki üstatları Hüseyin Üzmez'in ta kendisidir.

Bunların döneminde din adamı olarak Bursa'daki 'Badeci Şeyh' öne çıkmıştır. Filozofları Vali Avni'dir.

29 May 2013

Başbakan Erdoğan, ölüm yıldönümünden dolayı grup konuşmasına Necip Fazıl Kısakürek'i anarak söze başladı. Zira bütün İslamcılar onu şimdilerde "Türkiye'nin 20. asırda yetiştirdiği en önemli fikir ve aksiyon insanlarından biri” olarak gösteriyorlar, yere, göğe sığdıramıyorlar. Nasıl göstermesinler? Öne çıkarabilecekleri “adamları” yok denecek kadar az! Bu yüzden her tarafı defolu olan Necip Fazıl Kısakürek'i hepimize “büyük üstat” diye yutturmaya çalışıyorlar... Başbakan Erdoğan “kendisiyle tanışma, yol yürüme bahtiyarlığına eriştiğim, bununla da her daim şeref duyduğum üstat” diye tarif ettiği Necip Fazıl Kısakürek'in “ömrünün yazmak, nesiller yetiştirmek, nesillere istikamet çizmekle geçtiğini, dik ve asil duruşuyla, eserleri kadar hayat öyküsünün de   kendi nesilleri ve kendilerinden sonra gelen nesiller için rehber olduğunu, yollarına ışık tuttuğunu” belirtiyor...

28 May 2013

Osmanlı'da oyun çok" sözü, en çok AKP'ye yakışıyor. Çıkardığı yasalarla sendikal hareketi kontrol etmeye çalışan AKP Hükümeti, bununla da yetinmeyip eğer greve çıkan olursa önce grevi kırmaya, ardından da sendika yönetimini teslim almaya çabalıyor. Şayet teslim olmayanlar, biat etmeyenler var ise, bu kez çeşitli oyunlarla onları tasfiye etmeyi amaçlıyor. Son "oyun", Tekgıda-İş Sendikası'nda sahnelendi. 

25 May 2013

Grev hakkı, hem anayasada hem de uluslararası belgelerde temel bir insan hakkı olarak tanımlanıyor. AKP Hükümeti, 2010 Anayasa referandumunda genel grev, siyasi grev, dayanışma grevi ile ilgili yasakları kaldırarak bir özgürlük ve demokratikleşme propagandası yaptı. Ancak Mayıs 2012’de hava işkoluna grev yasağı getirdi, ulusal ve uluslararası düzeydeki kampanya sonucunda bu yasağı kaldırmak zorunda kaldı.

15 Mayıs 2013’te THY’de başlayan grev, son derece yasal ve meşru bir grevdir. Hava-İş Sendikası, 6356 sayılı Sendikalar Kanunu gereği uyuşmazlık sonucunda grev kararı almak zorundaydı, aksi halde toplu sözleşme yetkisi düşecekti. Hal böyle iken medyanın büyük bir bölümü, gazeteciliğin temel kurallarına uymadığı gibi, tek yanlı olarak işverenin görüşlerini aksettiren, adeta grev düşmanlığı yapan bir yayın politikası izledi ve izliyor.

08 May 2013

Danışmanları, RTE’ye , çık, demişler, IMF’ye olan borçları nasıl sıfırladık, onu anlat. Ama ballandırarak anlat. Nasıl IMF borcunu sıfırladık, dahası IMF’ye borç verir hale nasıl geldik, ballandırarak anlat… Bu halk, borç deyince, boyunduruk denince IMF’yi anlar, onu gördü bugüne kadar…12 Eylül öncesinde IMF zulmü gördü, 24 Ocak’ta, 12 Eylül sonrasında gördü.. Varsa yoksa IMF… Çık anlat, halk sadece IMF’yi bilir. Herkes hatırlar; genç kuşak bile 2001 krizini hatırlar.

08 May 2013

“Özgür Gündem okuyorum” diyordu, Abdullah Öcalan, 28 Şubat tarihli İmralı buluşmasında ve devam ediyordu; “ Kendilerini yormuyorlar, biraz kendilerini yorsunlar. İmzalar zenginleşsin.”

O günden bu yana Özgür Gündem (ÖG), kendini yoruyor ama biraz tuhaf yoruyor. Ne kadar bazı Kürt hevaller itiraz etse de, ÖG üstünden bir Türk-Kürt Sünni ekseninin imarı için “yoruyor” bazıları kendini. O tarihten beri Esat’a tutum değişti, Alevilere tutum değişti, CHP iyice faşist ilan edildi, son olarak Maliki-Barzani uzlaşması Şii-Kürt anlaşması diye “esefle” karşılandı. Neler oluyor, ÖG’nin nesi var?

SURİYE POZİSYONU

Sayfalar