Orhan Bursalı

18 Eki 2019

Dün Çavuşoğlu, “Suriye’nin birliğinden yanayız” derken, Cumhurbaşkanı da “Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıdır” açıklamasını yaptı. Bu tür açıklamalar yeni değil, biliyoruz; Suriye’ye yönelik her operasyonda tekrarlanacak sözler.. Fakat Ankara, özellikle Rusya’nın (sınırlı sayabileceğimiz) izniyle topraklarına girdiği Suriye’nin egemeni Şam rejimiyle düne kadar resmi bir ilişki kurmaktan kaçınmıştı. Ne zaman ki Suriye ordusu İdlib’i tamamen kontrol altına aldı ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile karşı karşıya geldi ve PYD ile Suriye hükümeti arasında yeni anlaşma sonucu Şam ordusunun sınırlarımız boyunca topraklarını kontrolü gündeme geldi, öğreniyoruz ki, iki ülke arasında bakanlık ve istihbarat örgütleri düzeyinde ikili temaslar başladı. (Ruslar açıklamasa bunu da bilmeyecektik!)

05 Eyl 2019

Suriye’den yine göç dalgası; yüz binler Türkiye’ye doğru yürüyüşe geçmiş, bir kısmı da bize küfrederek.. Durdurmaya çalışıyormuşuz. Ve tabii suçladığımız Şam!
Halbuki Şam topraklarını, ülkesini, kentlerini, İdlib eyaletini kurtarmaya çalışmasa, köktenci teröristleri kovalamasa göç olmayacak; ama İdlib eyaleti, Şam ve Esad karşıtı cihatçıların yönetiminde Suriye’den kopartılmış kalacak. Ne kadar uzun “çatışmasızlık ortamı” sürerse, o kadar Suriye’nin daha kesin parçalanması gerçekleşecek. Hesaplar bunun üzerinde...
Peki Şam savaşmasa ülkesini istilalardan nasıl kurtaracak?

18 Ağu 2019

Adamın söylediği tek doğru, madenin kaymağını yiyecek, üç beş kuruş da taş öğütmekte, hafriyat yapmakta, dağı altüst etmekte, kazmakta, taşımakta çok usta olan Türklere de çöpçülük işleri karşılığında verecek ve sonra basıp gidecek. Gözümün önünde 1960’larda Almanya’ya giden Türk işçilerinin konumu canlandı. Kendi ülkende süpürücü, temizleyici ağır işçi pozisyonu almak, iktidar ve adamlarına dokunur mu?! Ulan burada da mı yabancı şirketlere uşaklık yapacağız mı diyeceklerdi.. Bir sürü iktidar şirketi hazır hamallığa! Sadece hamallık yaptırmayacaklar.. Aynı zamanda “bizimkilere” 20 ton siyanür ürettirecekler, onları taşıttıracaklar, havuzları hazırlattıracaklar.. Sadece altın değil gümüşleri de ayrıştırtacaklar.. Süreç içinde ortaya çıkacak başka ağır metalleri de.. Yani tüm pis işleri Türklere yaptıracaklar..

06 May 2019

AKP kaç kez üst üste seçim kazandık diyordu? 7 mi, 8 sekiz mi? Bu seçimi de kazandık demiyorlar mı, diyorlar. Ama 7- 8 büyükşehri kaybettiler mi, evet. İstanbul’u da kaybedince kıyamet koptu. Kaybettiler... Kaybettiklerini biliyorlar, ama sindiremiyorlar, yediremiyorlar kendilerine.. Ankara dukalıkları yıkılınca, İstanbul kadar kıyameti koparmadılar. Hımmm. İstanbul büyükşehrin, iktidar ve avanelerine, milletin merkezi ve yerel hazinelerine kene gibi yapışan, hortumlar döşeyen, her türden örümcek ağlarına aktarılan 800 milyon TL nakitin yanı sıra bol arsa, binaya baktığınızda, hımmm’ın anlamı açıklığa kavuşur. Mahkeme bu bilgilere erişimi yasaklamış! Anlayın artık. Mahkemeler neye dayanarak bu şeffaf bilgilere erişimi yasaklayabiliyor? Hangi yasa ahlakı ile?! İktidarın, büyükşehrin utanacağı bir şeyler mi var? Bu utanmanın da ötesinde! Bu yasak bile, iktidar ile adalet arasındaki eşgüdümü, güdümlülüğü net ortaya koyuyor.

28 Nis 2019

YSK’nin Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı iptal etme ve seçimleri yenileme olasılığı var mı? Yüzde 99 yok. Yazdım, YSK yasaya hukuka uygun davranırsa, hükümetçe başına bir şey gelmez. Bu konuda rahat olsun kurul üyeleri. AKP ve liderleri kaybettiklerini biliyorlar. Bunu da kabul etmiş durumdalar, her ne kadar kabul etmemiş görüntüsü verseler de. YSK, önceki kararlarına, kurallara aykırı olarak kendisine yapılan başvurular hakkında inceleme kararı verse de, (mesela Maltepe, MHP başvurusu!), sonuçta hukuki davranacak ve başvuruları “titizlikle” inceledikten sonra reddedecek veya reddetme durumunda kalacak.

18 Şub 2019

Arifiye’deki tank fabrikasının satılışına, özelleştirilmesine vb. burada hiç girmedim, oysa notlarımda duruyor hâlâ, iki yönüyle paylaşıp geçeyim: 1) “Yerli ve milli” edebiyatının altının boş olduğunu gösteren bir iktidar eylemi. İşin ilginci, eski genelkurmay başkanı ve şimdinin savunma bakanı da özelleştirmeci ve satıcı; acaba ordudaki generaller albaylar ne diyor bilmiyoruz, bir araştırma yapılsa “genç subaylar rahatsız” gibi bir sonuç çıkar ve başımız vayyy darbe mi istiyorsun diye derde girer! Kendisine en büyük kumpasların kurulduğu ve yüzlerce subayının başına çuval geçirilerek tasfiye edildiği, genelkurmay başkanının da tutuklandığı ve bu durumda bile darbe yapamayan ordu için şimdi bile kalkar böyle derler utanmazca, şüpheniz olmasın...
Ama söyleyeyim: Ordu rahatsız...

25 Eyl 2018

Daha 15 gün önce adada deniz kenarında küçük arkadaşım Aylin fotoğrafta giydiğim tişörtteki yazıları okuyup ne demek diye sordu. Ona Burdur kentinde büyük ve çok güzel bir göl olduğunu ama gölün, yıllar içinde suyunun azalması ile küçüldüğünü ve kurumaya yüz tuttuğunu anlattım. Gölün Burdur’a hayat verdiğini, “Göl Yoksa Burdur da yok”, dedim. “Göl kurumasın” diye haykırdı!
Tabii sordu da, göl niye kuruyor?
Hey iktidar, devlet, su işleri, Burdur’daki devlet! Gelin Aylin’e anlatın, Burdur Gölü niye kuruyor? Daha doğrusu gölü niye kurutuyorsunuz, lütfen anlatın..  

06 Eyl 2018

 

Bölge için en önemli gerçek şu: Suriye Ordusu İdlib’e dayandı ve yurdunu vatanını kurtarmak, ülkesini bütünleştirmek istiyor. Arkasındaki Rusya, Suriye sonsuza kadar parçalanmış kalamaz, diyor.

İkinci gerçek de şu: ABD Suriye’nin bölünmüş kalmasını istiyor. İdlib için provokasyonlar hazırlıyor. İki nedenle: İdlib Şam yönetimi altına girerse, sıra Amerikan yönetimi altındaki Fırat’ın doğusuna gelecek. Suriye’nin kendi topraklarını kurtarması, bölgenin sonsuza kadar birbirini yiyenlerin coğrafyası olarak kalması, ülkelerin birbirine düşürülmesi, Rusya ve İran’a karşı Suriye’nin parçalanmışlığını koz olarak sürekli kullanmak isteği. İsrail lehine!

22 May 2018

 

Geçen perşembe, dünyada 164 trilyon dolarlık borcu ne temizler, bir savaş mı, diye sormuştum.. Bu kez dünya silah harcamalarının rakamları geldi. İsveç’te bulunan ve dünyada silahlanma ile ilgili verilerin en önemli kaynağı olan SIPRI (Stockholm Barış Araştırmaları Ensititüsü) tarafından, 2017’nin silah harcamaları açıklandı.

Hemen bildireyim: 2016’ya göre silah harcamaları yüzde 1.1 artarak toplam 1.739 trilyon Amerikan Doları’na ulaştı.

Harcamalar, 10 yıldır düzenli bir şekilde artarak, soğuk savaş yıllarının düzeyini aştı. Dünyada ekonomik krizlerle birlikte hegemonya için rekabet de şiddetlenince, bu durumun silah harcamalarına yansıması da tipiktir.

Türkiye 15. sırada
Önce en çok harcama listesini vereyim. Sol taraftaki yüzdeler, silah harcamalarının ülke milli gelirindeki payını, sağ taraftaki oranlar ise dünya ülkelerinin toplam silah harcamalarındaki oranını - payını gösteriyor. Listedeki sıralama ise görüldüğü gibi, sağ taraftaki paylara göre düzenlendi. (Not: Çin ve Suudilerin harcamaları tahminlere dayanıyor.)

12 Şub 2018

 

Dün, Amerika ve Rusya’nın Suriye savaşında pozisyonlarını yazmıştım. Okumadınızsa lütfen bakın.
Türkiye’nin çıkarı Suriye’nin bütünlüğünün sağlanmasında ve Şam’da kim oturursa otursun, ülkesine egemen olmasındadır. Güneyimizdeki PYD bölgesi, Şam’ın merkezi kontrolü altında olmalıdır.
Afrin operasyonu üzerine söylemlere bakıyorum. Bazıları Ya Allah diyerek ABD’nin denetlediği PYD / PKK bölgesini de “fethe çıkıyor”. Ortalık “Bu bir beka sorunu, gerekirse 1 milyon şehit veririz” biçimindeki büyük kıyam senaryolarından geçilmiyor. TV ekranlarında, köşe yazılarında, politikacı söylemlerinde, oy - iktidar hesaplarında atıp tutmak kolay...
Türkiye’nin ana meselesi, Suriye tarafından PKK saldırılarının sona erdirilmesi ve ülke içinde de PKK terörünün bitirilmesidir.
Afrin operasyonuna bu gözle bakmalıyız: Bu operasyon ile ihtiyacımız olan bu sonucu elde edebilir miyiz?

Sayfalar