Cumhuriyet

28 Nis 2017

Türkiye ahalisinin yarısının açıkça reddettiği rejim değişikliğinin ardından dikkatler bütün yetkileri elde toplamış bir liderin dış politika hamlelerine çevrildi. Ankara çelişkilerin keskinleştiği bir zeminde. “Dış meşruiyete” verilen ehemmiyet ortada. Mayıs ayı diplomasi ayı, Rusya- ABD-AB üçgeninde teşrik-i mesai, kartların yeniden nasıl karılacağını belirleyecek.
Mayıs başında Soçi’de Rusya lideri Putin’le başlayacak teşrik-i mesai mayıs ortasında ABD Başkanı Trump’la devam edecek. Ay sonu AB ile tamamlanacak. Öncelikle resmi anlayalım.

***

26 Nis 2017

Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk bakışta ‘başka bir Le Pen’in başrol oynadığı 15 yıl öncesindeki gibi bir ‘deja vu’ hissi yaratıyor. 2002’de ırkçı ve aşırı sağcı Ulusal Cephe lideri Jean-Marie Le Pen, ‘silik ve etkisiz eleman’ Sosyalist Lionel Jospin’i ilk turda kazayla sollayıvermişti. Fransızlar önce yıkıldı, ardından derhal devrimin özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkeleri ile Cumhuriyet’in değerlerinin arkasında gruplaştılar ve ikinci turda Jacques Chirac karşısında Le Pen’e yüzde 17 ile hezimeti tattırdılar. Dünya 21. yüzyılın neoliberal peri masalında pupa yelken süzülmekteyken hiç olmazsa kendilerine yakışanı yapıp faşizme dur demişlerdi.

***

19 Nis 2017

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) anayasal bir kurum. Tüm anayasal kurumlar gibi hukukla var olup yaşamak zorunda. YSK’nin mühürsüz pusulaları emredici yasa hükmüne rağmen geçerli sayan duyurusu, halkoylamasında meşruiyet tartışması başlattı.
Ülkenin geleceğini biçimleyecek halkoylamasının seyrini değiştirecek nitelikteki açıklama, dün akşam saatlerine dek internet dünyasında “pop up” olarak bilinen ekranda kısa süre kalıp kaldırılan bir duyuruyla sınırlıydı. Kararın yokluğunu vurguladığımız yazı ve haberler geniş ilgi gördü.
Karar, duyurudan tam 48 saat sonra dün akşamüstü açıklandı. YSK, emredici hükme niye uymadığını AİHM protokolüyle açıklamış. “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan (...) birleşik oy pusulaları geçerli değildir” maddesine rağmen, eğer seçmenin kusuru yoksa, AİHM protokolü gözetilerek yönetime katılma hakkının özünü korumak gerektiği savunulmuş.

18 Nis 2017

Adeta yazı-tura atarak bir anayasa değişikliği gerçekleşti, rastlantısal olarak evet kazandı. Hayır da kazanabilirdi! Bu analojiyi, bir ülkenin kaderinin nasıl pamuk ipliğine bağlı bir oylama ile çizilebildiğini anlatmak için yaptım. Komik yani!
Seçim önce çevrem epey panik içindeydi, onlara şöyle dedim: Referandumu kazanırlarsa bu iktidar sizlere ve ülkeye daha çok ve daha büyük kötülük yapamaz. Sakin olun...
Alçaklık mertebesinde yaşayan küfürbaz trolleri bir kenara bırakın, durumu gören aklı başında AKP’liler hiç hoşnut değil. Bugüne kadar görmeye alıştığımız, haritada bir kenara sıkışmış muhalif oylar genişlemiş ve tutuculuğun ana kıtası Orta Anadolu’ya kucak açmış. İstanbul’u, Ankara’yı kaybetmişler. İktidarın başına gelebilecek en büyük iki felaket. İzmir ise tam silip süpürmüş...
Bir baş aşağı gidişin kesin fotoğrafı var karşımızda.
Sosyolojik olarak, kentleşmeyi anlayamamış ve bunun “yasaları”na ayak uyduramamış bir arkaik parti durumuna giderek düşüyor AKP... Üretici ve yenilikçi, çağdaşlaşan güçler bir yana, AKP öbür yana.
 

18 Nis 2017

Pazar günü sahadaydım.

Ankara Barosu’nun “Her Okula Bir Avukat” projesine katılıp gönüllü müşahitlik üstlenen genç arkadaşlara eşlik ettim.

Onları izledim.

Sabahın 6’sından gece geç saatlere dek dere tepe dolaşıp oy kullanma, sayım, döküm işlemlerini takip ederek ıslak imzalı tutanak almaya çabaladılar.
Ankara’nın özellikle “içeride” kalmış köylerinde, sahipsiz bırakılmış sandık kurullarını görmek düşündürücüydü. Bazı noktalarda, ana muhalefet partisinden bırakın müşadihi (gözlemci), sandık kurulunda yer alması gereken yasal üyesi bile yer almıyordu.

(Seçim Kanunu’na göre sandık kurulu yedi kişiden oluşuyor, ancak görev yapabilmesi için 4 kişinin bulunması yeterli sayılıyor.)

Akşam olup sonuçlar açıklandığında, biri şöyle dedi:

“Çocukken bir defa bile seçim akşamlarında mutlu yattığımı hatırlamıyorum. Babamı hep televizyon karşısında kahrolurken izledim. Bu kez sonuç değişir diye görev aldım, yine olmadı.”

15 Nis 2017

Siyaset, bir bakıma da semboller için verilen mücadeledir. Herkesin kendi sembollerini hayata hâkim kılma çabasıyla verdiği bir mücadele.

Sembol (simge), bir anlam ya da değerin somutlaşması…

Dolayısıyla sembolik olarak ortaya koyduğunuz her şey, sizin nasıl bir anlam ve değerler dünyası içinde hayatı sürdürmek istediğinizin de fark edilmesini sağlar.

***

Pazar günü yapılacak referandumda ne çıkacağı, herkesin öncelikli sorusu ve sorunu.

Ama arada bir, “Hayır da çıksa, evet de çıksa, sonuçta…” diye başlayan cümleler kurup devamını kendi halince, fikrince, meşrebince getirenlere rastlanıyor.

Öyle bir cümle de ben kurayım!..

Evet de çıksa, hayır da çıksa sonuçta referandumdan geriye üç sembol kalacak.

14 Nis 2017

Dünyanın jandarması ABD, ‘Çılgın Donald’ liderliğinde giderek ‘hakiki rotasını’ tutturuyor. Beklendiği gibi Donald Trump’ın dünyaya vaatlerinin 180 derece zıttına gitmesi 100 gün sürmedi. Trump, “Önceliğimiz IŞİD” demişti, şimdi IŞİD’le savaşan Esad için “Sonu geldi” buyuruyor. “Rusya ile işbirliği istiyorum” demişti, şimdi Moskova’ya “Tarafını seç” ültimatomu çekiyor. “NATO’nun modası geçti” demişti, şimdi “NATO’nun modası geçmedi” görüşünde. “Çin kur manipülatörü” demişti, şimdi “Çin kur manipülatörü değil” diyor. Ve bu sayede ABD müesses nizamının hiç hazzetmediği ‘Çılgın Donald’ ‘stratejik fırsata’ dönüşüveriyor.

***

10 Nis 2017

1 oy fazlasıyla yeni ve kansız ‘Devlet Kurma’ teşebbüsüdür referandum

Bu devlet, emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı verilerek kuruldu. Dünyada bir ilkti, devrimciydi ve örnekti. Sıfırdan bir millet, ülke, devlet yaratma girişimiydi.. Şüphesiz ki var olan bir Anadolu üzerinde gerçekleşti. Toprağıyla, Türkçesiyle, milletiyle, geçmişiyle birlikte.
Hazırlanan anayasa değişikliği, bugüne kadar gelen bu devleti, temelden yıkıyor. Tam bir kansız karşıdevrimle... Temelden yıkıyor ve tek bir adama yeniden kurma olanağı tanıyor.
Bu eylem, Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyete karşı kin ve nefretini saklamayarak sık sık dışa vuran; siyasal amaçlarla basit, ilkel din ticareti yapan karşıdevrimci bir ekibin operasyonudur.
AKP Cumhurbaşkanı’nı öne sürerek, referandumda RTE’nin oylanacağı görüntüsünü yaratıyor. İktidar, olayı RTE’nin oylanmasına dönüştürdü. Mitinglerde tartıştıkları bir anayasa yok, CHP’yi tartışıyorlar. Eski silahlarla yeniden düşman yaratma!

10 Nis 2017

İşte, İslamcıların antiemperyalist kükremelerinin sonu; Trump Suriye’yi vurdu diye sesler kesildi, dahası pek memnun oldular. Gerçi, ABD’nin Irak işgaline de pek çokları taraftardı, Turgut Özal’ın izinde ‘üç koyup, beş alma’ hayali içindeydiler. Şimdiki Avrupa Bakanı, Irak’ta işgale karşı çıkanları ‘direnişçi değil, katil sürüsü’ diye tanımlamıştı. Zaten mevcut Suriye siyaseti de, ABD’nin Suriye’de rejim değişikliği siyasetinin peşine takılmak şeklinde tezahür etmişti. Sadece bizimkiler değil, Suriye’nin İslamcı muhalefeti de umudunu ABD müdahalesine bağlamıştı, cihatçı adı altında dünyanın dört bir yanından yol verilen profesyonel savaşçı akını, aldıkları her tür destek ve silah yetmedi, sonunda ABD askeri müdahalesi için yalvar yakar oldular, Obama müdahele etmeyince sükûtu hayale uğradılar.

10 Nis 2017

Yazıya şüphesiz Amerikalı yeni kovboyun Suriye’yi vurması ile gireceğiz. Görünen o ki Trump’a gösteri yapması için bir “zehirli gaz” bahanesi yaratıldı. Henüz zehirli gazı kimin kullandığını uluslararası kurumlar araştırmasını yapmadan, olay Esad’ın üzerine yıkıldı. Amerikalılar şaibeli insanlar. Irak’ı da böyle bir yalanla parçalayıp Ortadoğu’yu ateşe verdiler ve dünyanın son dönemlerdeki en büyük kanlı olayları, insanlık faciaları ortaya çıktı.
Amerikalılar, burnumuzun dibinde bir kanlı savaşın baş sorumlusu olarak herkesi ateşe atıyor. 100 kişi zehirli gazdan ölmüş: Nusracı – IŞİD’ci beyinler, ülkesine giderek egemen olan Şam’ı durdurmak için böyle bir olayı kışkırtmış olabilirler. Bilmiyoruz.

Sayfalar