Ceyda Karan

07 Nis 2017

Suriye’de Astana/Cenevre süreçleriyle ittir kaktır siyasi çözüm arandığı bir sırada, yine ‘kimyasal silah faciası’ ile karşı karşıyayız. 2013’te Şam/Guta’dakini andıracak şekilde bu kez İdlib’in güneyindeki Han Şeyhun’da 20’si çocuk 80’in üzerinde insan can verdi. Herkes yürek paralayıcı görüntülerin perde arkasını anlamaya çalışıyor. ‘Ne zaman, nasıl oldu, fail kim’ sorularına yanıt arıyor.
Bağımsız soruşturma yürütülebilirse eğer, hakikatleri öğreneceğiz. Elimizde sahadan çelişkili bilgiler ve açıklamalar var. Bir de siyasi, askeri ve diplomasi cephesindeki olgular.
Önce saha ve açıklamalar:
• Muhalifler saldırıyı Rusya veya Suriye’nin düzenlediğini söylüyor.
• ‘Saldırı’ haberi Reuters tarafından, Londra’daki muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) dayanarak saat 06.45 gibi duyuruldu. Ajans SOHR’da bulunmasa da ‘Rus uçaklarından’ söz etti. Rus Savunma Bakanlığı saldırıyı yalanladı. Suriye ordusu bölgede silah deposuna 11.00-11.30 gibi saldırı olduğunu duyurdu.

01 Nis 2017

Rusya, ABD, Suriye ordusu ve YPG/ SDG’nin çekildiği hatta sıkışan Fırat Kalkanı Operasyonu’nun nihayete erdirildiği açıklandı. IŞİD’le savaşacak cephe kalmamışken, ‘doğal’ addetmeli. Çekilip çekilmeme işi ise İdlib’deki El Kaide emirliğinin de akıbetine bağlı olduğu için ‘pilav daha çok su kaldırır’ hesabı!
‘Başarının’ bir kriteri de “Oraların gerçek sahipleri kimse onların yerleşmesi bizim tezimizdir” meselesi. Altyapı çalışmaları bitmiş, Gaziantep’ten 100 bin Suriyeli el Bab’a dönecekmiş. Ne zaman işitsem aklıma ‘kim kastediliyor’ diye düşer.

***

29 Mar 2017

Yeni Osmanlıcı’, ‘Pan İslamcı’ zihniyetin dış politikası, olsa olsa ‘fetih cepheleri’ üzerinden yürütülür. Açılan her ‘fetih’ cephesi ‘iç siyasette’ her daim mağdur lakin muktedir olabilmenin mühimmatıdır. Dış siyasette elde ‘atımlık barut’ kalmamasının da müsebbibi.
Avrupa ile çıkarılan krizin yaban ellerdeki Türkiye insanının elinden çifte vatandaşlığı alma olasılığı belirmişken, komşu Bulgaristan’da açılmış ‘fetih cephesini’ ihmal etmeyelim.

***

10 Mar 2017

Neoliberal dünya düzeni sarsılır, ‘ulus devlet’ fikri yine yükselişe geçerken; dönemin ‘değerler görünümünü’ geçen yazıda özetlemeye çalışmıştım. Kimilerinin liberal demokrasiyi ‘güllük gülistanlık’ gördüğü bu dönemi gösterip, ‘karşıt’ addedilenler üzerinden kopardığı fırtına evlere şenlik.
En azından bizim coğrafyada Çin bilinmediğinden, Soğuk Savaş’ta ABD’ye karşıt hegemonya üretmiş Sovyet mirasına bakıp, Rusya’dan gitmek moda. Kimi mevzuya çifte standartlı ‘popülizm’ retoriğiyle yaklaşırken, kimi coşup işi ‘emperyalist’ hatta ‘faşist’ etiketine vardırıyor. Hatlar iyice karışıyor.

***

06 Mar 2017

Dünyada 20’nci yüzyılın son on ve 21’inci yüzyılın ilk on senesinde başat değer haline getirilen ‘liberal demokrasi’ çökmeye yüz tutuyor. ‘Ulus devlet’ fikri yeniden yükselişe geçerken, ‘evrensel değerlerin’ yerini kan bağı, ırk ve mezhepçiliğin alması kaygıları dorukta. Öyle ki, ‘liberal demokratik’ modelin arkasından ağıtlar yakılır olundu.
‘Liberal demokrasinin’ en önemli taşıyıcısı Amerikan hegemonyası kırılır, Avrupa savrulurken; yerini neyin alacağı kaygısı çoklarımıza yanlış sorular sordurtuyor. ABD’ye bakıp, karşısında Rusya’yı, Çin’i görüp, hatalı kıyaslamalarla ‘eşitleme’ mantığı devrede. “ABD’nin ‘ayrıcalıklı konumu’ sönümlenirse, ‘demokrasi’nin ‘d’sini barındırmayan ‘Rusya’ya mı kalacağız’ diye soranlar bile çıkıyor.

***

02 Mar 2017

TSK, AKP hükümetinin desteklediği ÖSO gruplarıyla “Halep’in Kapısı” El Bab’da kontrolü 24 Şubat’ta sağlamış, “Önce Menbiç sonra Rakka, gazamız mübarek ola” retoriği devreye sokulmuşken, hevesler kursaklarda kaldı. Arap ve Batı medyasında gündeme taşınan, “El Bab, ÖSO’cuların eski silah arkadaşları IŞİD’cileri iknasıyla alınabildi” iddiaları eşliğinde; Rusya’nın çizdiği demarkasyon hattında TSK ile Suriye ordusu kapışır mı kaygıları yaşanırken olanlar oldu. Suriye ordusu güneydoğu hattından ilerleyip kendi hatlarıyla Kürtlerin kontrolündeki bölgeyi birleştirdi. El Bab’ın çıkışı kesiliverdi.
Ne manidar ki, bunlar Donald Trump’ın Pentagon’a bir ay içinde hazırlanması talimatını verdiği “IŞİD’le mücadele planı” eli kulağındayken yaşandı.

***

21 Şub 2017

 

ABD’de Donald Trump yönetimi ile birlikte; ‘liberal demokratik değerleri’ yayma iddiasıyla uluslara yıkım getiren açık/örtülü savaşlar ve rejim değişikliği gündeminin nihayete erebileceği hayali kuranların kabusa uyanması için her koşul artık mevcut. Trump’ın dış politikasında, Britanya, Japonya ve İsrail liderlerini içeren ilk kabulleri, ‘radikal İslam’ın membaı olarak eleştirdiği Körfez’in Vahhabi/Selefi monarşilerine gözkırpması, ABD müesses nizamının ittifak sisteminde çekileceği yeri gösteren zigzaklar, açık işaretler.

Bu bağlamda ABD-Rusya ilişkilerine de yakından bakmalı. Zira ‘detente’ beklentisi gömülmekte.

***

15 Şub 2017

ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve başlar başlamaz Obama döneminden beri zaten ‘terör izlemesindeki’ yedi ülke ile sınırlı ‘göçmen yasağı’ kararnamesi ortalığı kasıp kavurdu. Aynı günlerde Amerikan medyasına düşen bir başka haber ise hayli geçiştirildi. İlkin New York Times’ın yer verdiği habere göre Trump, Ortadoğu’da birbirine zıt karakterdeki iki hareketi hedef tahtasına oturtmayı değerlendirmekteydi: ‘İran Devrim Muhafızları’ ve ‘Müslüman Kardeşler’ (İhvan).

***

13 Şub 2017

Suriye’nin kuzeyindeki El Bab kasabası “fethedilmeye” yaklaşıldı ya bir adım sonrası için Davutoğlu’ndan miras “fanteziler” yine havada uçuşuyor. Sebepsiz değil, mantık açık. ABD’deki Trump yönetimi Obama’dan devraldığı Suriye politikasını yeniden çizmeye çalışırken “zamana oynamak”. 15 Temmuz’dan beri ABD’yi Rusya’ya, Rusya’yı ABD’ye karşı oynama taktiğinin devamı.
• Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı akıl, Rusya ve İran ile Astana sürecinde Suriye’nin “egemenlik ve toprak bütünlüğünün” garantörü görünümünde.
• Trump’ın Pentagon’a 30 gün çinde hazırlanması talimatını verdiği Suriye planlarında kendi gündeminin yerini keşfe çalışıyor. ÖSO içindeki cihatçı grupların hâkimiyet alanını genişletmek ve Trump’a uyarsa Rakka’da Suriyeli Kürtlerin yerini alacak “kara ordusu” olmak hevesi devam.

***

08 Şub 2017

Trump yönetimi ile birlikte “dinci dünyaya” da hoş geldiniz... Amerika; “kurucu babaları”, uhrevi âleme başkaldırıyla şekillenmiş Anglo-Sakson sekülarizmini olmazsa olmaz kılmışlarsa bile, “dindarlığın” el üstünde tutulduğu bir diyardır. Vaktiyle kanlı kavgaların getirdiği inançlar arası denge gözetilir. Donald Trump ise bu dengeyi tüm dünyayı etkileyecek şekilde sarsacağının işaretlerini veriyor.

***

Sayfalar