Ceyda Karan

03 Şub 2017

 

'Çifte standartlar’ ve ‘riyakârlıklar’ âlemine bir kez daha hoş geldiniz... Donald Trump’ın daha ilk haftasında ABD’nin göçmen kabul programını 120 günlüğüne askıya alan ve ‘kayda değer’ değişim olana dek Suriyeli sığınmacıların ülkeye girişini yasaklayan; Irak, Suriye, İran, Libya, Sudan, Somali ile Yemen olmak üzere yedi ülkeden Amerika’ya gitmek isteyenlere üç ay vize verilmemesini öngören başkanlık kararnamesiyle kızılca kıyamet koptu. Popülist, izolasyonist, ‘ne idüğü belirsiz’ Trump, ‘liberal değerler’ Amerikası’nı ayaklandırdı.

***

09 Oca 2017

Suriye savaşının utanç verici bir sayfası daha geçen hafta kapandı. Hem de Amerikan medyasının ‘kaş yapayım derken göz çıkarttığı’ bir biçimde...

***

Siyasal İslamcılığın sahte anti-emperyalist karakteri, Suriye savaşıyla ortaya serileli çok oldu. Batı destekli rejim değişikliği girişimi, ‘ılımlı siyasal İslam’dan ürese ürese radikallik ürer’ tezini ıspatlamaya yaradı. Körfez’in Vahhabi/Selefi monarşileriyle Suriye’ye ‘demokrasi taşıma’ tezine ‘kanabilenler’ için asıl sorun küresel PR (halkla ilişkiler) cephesiydi. Bu cephe de ana gövdesi İhvancılardan oluşan PR’cıların ellerinde patladı. Sahadaki hakikatlere uymadığından aksi mümkün değildi zaten.

Nihayetinde Suriye, ‘liberal müdahalecilik’ tarihine en büyük ‘yalan dolanlarının’ saçıldığı çatışma olarak geçti. Son örneklerini Halep’in cihatçı gruplardan kurtarılması sayesinde gördük. Bir de ‘ılımlı’ ve ‘sivil’ addedilen cephe var ki, onların da yüzleri en başta sözünü ettiğim son vakada ortaya serildi. Bu yüzden NYT eliyle dünyaya yayılan bir kayıt ve haberini içeren bu vakayı özel olarak ‘not düşmeli’.

26 Ara 2016

2016’da Rusya ile yatıp kalkar olduk. Ankara’daki siyasal İslamcı heyetin sancılı U dönüşü sonucu Rusya ile gelen ‘normalleşme adımlarıyla’ uzun bir yaz geçirdik. 2016’yı Halep’ten cihatçıları söküp atan Rusya-Türkiye-İran mutabakatı ve trajik Rus Büyükelçisi suikastıyla kapatırken, Rusya hepimizin dilinde. O sağcısıyla, solcusuyla pek bilmediğimiz, pek anlamadığımız Rusya...

Doğrusu Rusya uzmanı meslektaşlarım varken konuşmayı zul sayarım. Tek yaptığım 1990’lardan beri Rusya’yı daha ziyade dış politika odaklı izlemek. Ve ABD ve Avrupa’nın başını çektiği Batı dünyası, siyasi nüfuz/ekonomik çıkarlar için dünyanın diğer coğrafyalarına bizzat kendi değerlerini ayaklar altına alacak bir riyakarlıkla yüklenirken, Moskova’daki siyasi aklı anlamaya çalışmaktan ibaret.

***

16 Ara 2016

Vietnam, Kamboçya, Grenada, Filipinler, Endonezya, Afganistan, Latin Amerika, Irak, Libya, Suriye... Eksiği var fazlası yok. Bunlar, ABD yönetimlerinin onlarca yıldır çeşitli sebeplerle askeri müdahalelerde bulundukları ülkeler. Yaratılmış insani yıkımının haddi hesabı da yok.
Hal böyleyken Obama yönetiminin BM Daimi Temsilcisi Samantha Power’ı Güvenlik Konseyi toplantısında, “Halepçe, Ruanda, Srebrenika ve şimdi de Halep, dünya tarihinde modern kötülüğü tanımlayan olaylar arasında yer alacak” seçmece laflarını işitince, bu ülkelerden enstantaneler aklıma düşüverdi. Power’ın Rusya, Suriye ve İran’ı işaret ederek “Utanmıyor musunuz” sorusunu, bizzat suratına yöneltmek için dayanılmaz bir istekle dolup taştım.

***

14 Ara 2016

Gazeteci-yazar Orhan Bursalı, Türkiye'nin hatalı dış politikaları nedeniyle 'PKK ve IŞİD olmak üzere iki koldan terörle karşı karşıya kaldığını' vurguladı. Mevcut tabloda Batı'nın da katkılarına dikkat çeken Bursalı, "Türkiye'in şiddet sarmalına ancak uzlaşı ve çeşitli görüşlerin iktidarda temsil edilmesiyle çözüm bulabileceğini düşünüyorum" dedi.

Beşiktaş saldırısında ölenlerin sayısı 44'e yükseldi Türkiye, cumartesi akşamı İstanbul’un göbeğinde, Beşiktaş stadyumunun hemen önünde, 36’sı polis 44 kişinin öldürüldüğü bombalı intihar saldırısını konuşuyor. PKK’nın kolu olduğu iddia edilen Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) adlı grubun üstlendiği saldırı bir yana, halihazırdaki IŞİD tehdidi üzerinden Türkiye’nin terör sarmalında olduğu değerlendirmeleri öne çıkıyor.

Durumu Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Bursalı ile değerlendirdik.

'AKP İKTİDARI TESLİM ALIRKEN BÖYLE BİR TERÖR YOKTU'

10 Ara 2016

Suriye’deki ‘İkinci İhvan isyanının’ da sonu göründü. Kadim uygarlıkların kesişme yeri olan Suriye’de, 1979-1982’deki Vahhabi/Selefi saldırının göbeğinde Hama vardı. 2011-2016’da bunun çok daha ağır ve paylaşım savaşına dönüşmüş tekrarının göbeğinde ise Halep yer aldı. Ve üç sene sonra kilit cephe çözülüyor. Hem de talihin cilvesi İkinci İhvan isyanının kritik ‘girişimcisi’ Türkiye’nin katkılarıyla...

***

02 Ara 2016

Türk dış politikasında nelere tanıklık etmedik ki! Lakin Allah için, hiç böylesini görmedik. En azından birbirini doğrudan yalanlayan cümleler arasında en az 15 günlük, birer aylık aralar oluyordu. Bu kez rekor üç gün.Önce 29 Kasım 2016: 24 Ağustos’ta başlatılmış Fırat Kalkanı operasyonuna girişme sebebi olarak açıkça, “Esed’in (Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad) hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil” denildi. Rusya’nın izahat talebi üzerine 1 Aralık 2016’da bu kez “Fırat Kalkanı operasyonunun hedefi de herhangi bir ülke veya kişi değil, sadece terör örgütleridir. Defalarca dile getirdiğimiz bu hususta hiç kimsenin şüphesi olmasın, söylediklerimizi de kimse başka bir şekilde yorumlamasın, başka yere çekmesin” buyuruldu.

21 Kas 2016

 

“2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin kız çocuğu, doğum yaparak ‘anne’ oldu. 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak ‘anne’ olan çocuk sayısı 15 bin 937. Çocuk istismarı davaları son 10 yılda üçe katlandı, 483 bin kız çocuğu evlendirildi.”

Utanç tablosunu sergileyen rakamlar Türkiye İstatistik Kurumu ve Adalet Bakanlığı’na ait. Türkiye’de 15 yaşın altında çocuklarla “gayri resmi” şekilde evlenip cinsel istismarda bulunan 3 bin kişiye, mağdurla evlenme halinde getirilecek “af” (ceza ertelemesi) vesilesiyle ortaya seriliyor.

Sosyal hukuk devletinde başvurulan yöntem, “yasalara göre suç teşkil eden eylemleri cezalandırmak yerine, yasaları değiştirip bu eylemleri suç olmaktan çıkartmak”. İzahat için göbek çatlatanların baş gerekçeleri muhafazakâr damarın sabiteleri: “Evrensel değerler geçerli olamaz; yerel, dini, örfi ve kültürel değerler önce gelir.”

***

11 Kas 2016

Doğrusu Batılıların “demokrasi”, “özgürlükler”, “insan hakları” gibi mevzulardaki “ikiyüzlülüklerine” doyum olmuyor! “Ilımlı” kulbu yapıştırdıkları Körfez’in militan Selefi/Vahhabi ideolojilerinin Ortadoğu’da fersah fersah yayılmasında zannedersiniz hiç sorumluluk payları yoktur. Yemen’deki savaşa silah satabildikleri müddetçe itirazları olmadığını biliyoruz. Petrodolarlar herkese lazım. Ne de olsa sivil toplumları arada “raporlar” üretir, vicdan aklamaya kâfi gelir.
İtiraf etmeliyim, artık Batılılara yapılan “bize destek verin” çağrıları karşısında da, Batı’dan gelen tepkiler karşısında daha çok “sinirlerim zıplıyor”.

***

24 Eki 2016

Türkiye’nin A, B, C, D.. ve dahi Z planlarının olmadığı aşikâr da, Suriye’yi yitirmekte olan ABD’nin B planı iyiden iyiye görünür oldu. Musul’la birlikte...

Böylelikle ‘darbe dinamiğinin’ tetiklemesiyle sahalara ‘bir ABD, bir Rusya ile dirsek teması’ eşliğinde dönen Ankara da ‘yüreğinden geçenleri’ daha yüksek sesle zikredebiliyor. Cumhurbaşkanı geçen hafta ‘sadedi’ bizzat ilan etti: “Musul bizimdi. Tarihe bakın. Misak-ı Milli dedim diye rahatsız oldular. Ben tarih dersi veriyorum” ve de “Bu ülkenin sınırlarını gönüllü kabul etmiş değiliz.”

Sorun şu ki, mevzunun Suriye ayağı boşta. Halep, Rakka, Deyr ez Zor şimdilik ‘başka bağlamlarda’ zikredilmekte. Sebepsiz yere değil elbette. Artık meselenin Irak ve Suriye ayaklarına daha fazla birlikte bakmak gerekli hale geliyor.

***

Sayfalar