birleşik metal iş

Farplas işçilerine polis baskını
Kocaeli Dilovası’nda bulunan Farplas otomotiv fabrikasında, ücret artışı talebiyle kendilerini fabrikaya kapatan işçiler polis baskınıyla gözaltına alındı. DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası, 200 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Geçtiğimiz haftalarda çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve hayat pahalılığına ezilmeyecek bir ücret için tepkilerini gösteren Farplast işçileri, taleplerinin karşılanması için 19 Ocak’ta iş bıraktı. Bir gün boyunca üretimin durduğu fabrikada işveren, sorunları çözeceğini, işten atılmaların olmayacağı ve sendika ile görüşeceğini duyurdu. Tüm bu sözlere rağmen anayasal haklarını kullanan 100 işçi işten atıldı. Verilen sözlerin tutulmasını bekleyen Farplas işçileri sendikasız çözümü reddediyorlar.Farplas işçileri, atılan işçilerin geri alınmasını ve sendikanın tanınarak toplu sözleşme masasına oturulmasını talep ediyorlar. Polis baskını Kendilerini fabrikaya kapatan işçiler, bu sabah yapılan baskınla gözaltına alındı. Fabrikada gece vardiyası sloganlarla üretimi durdurdu. Tazminatları ödenmeden işten atılan işçiler de fabrika içerisine alındı. Pazar gecesi seslerini yükselten işçilerin mücadelesi, kapı girişine TIR çekerek, sanayi girişini Farplas işçilerine kapatarak ve üretim alanına kadar giren polislerle engellenmeye çalışıldı. Polis sabaha karşı gözaltılara başladı. Drone ile tespit edilen işçiler ters kelepçe takılarak minübüslerde bekletildi. Birleşik Metal-İş, içerde direnen ve dışarda dayanışma için bulunan işçilerden, sendika yönetici ve temsilcilerinden 200 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Gözaltılar devam ederken, 50 kadar Farplas işçisi hala çatıda. “Aşağı atlarız” diyerek saldırıyı protesto ediyorlar. Farplas işçileri ile dayanışma için diğer fabrikalardan işçiler gelmeye devam ediyor.... Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Serdaroğlu fabrika önünde işçilere seslendi: "Bu insanlık dışı tutuma teslim olmayacağız."
“MESS metal işçilerini greve davet etti”
Birleşik Metal-İş Sendikası ve MESS arasında sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerinden uzlaşma çıkmadı. Gelişmeler üzerine Birleşik Metal-İş, “MESS’in yeni teklifi de kabul edilemez” başlıklı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “MESS, bugüne kadar sürdürdüğü uzlaşmadan uzak tavrını bugün de devam ettirdi. Bugün yapılan toplantıda, daha önce yüzde 12 olarak teklif ettiği ücret zammını ilk altı aylık dönem için yüzde 17’ye yükseltti. Bunun anlamı metal işçilerini greve davet etmektir.” denildi. Birleşik Metal-İş açıklaması şöyle: ‘Masa da bitme olasılığı zayıflamıştır’ "Sendikamızla MESS arasında sürmekte olan ve grev aşamasına gelen Grup Toplu İş Sözleşme görüşmelerinin yenisi MESS’in çağrısıyla bugün (27 Aralık 2021 Pazartesi) yapıldı. MESS, bugüne kadar sürdürdüğü uzlaşmadan uzak tavrını bugün de devam ettirdi. Bugün yapılan toplantıda, daha önce yüzde 12 olarak teklif ettiği ücret zammını ilk altı aylık dönem için yüzde 17’ye yükseltti. Bu oran ortalama ücretli bir metal işçisi için net 793 TL’ye denk gelmektedir. En temel gıda maddelerindeki artışı bile karşılamaktan uzak bu zam teklifinin kabul edilmesinin mümkün olamayacağı açıktır. Bu teklif metal işçilerinin sefalet ücretiyle çalışmaya devam etmesi demektir. Sendikamız, metal işçilerinin beklentisine yanıt vermekten çok uzak bu teklifi kabul etmemiş, işçilerin haklı talep ve beklentilerine uygun bir teklif beklediğimizi belirtmiştir. Sendikamız Birleşik Metal-İş, sadece kendi üyelerinin değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki her bir metal işçisinin sorumluluğunu kendi omuzlarında hissederek, bugünden itibaren bu sorumluluğun gereğini yapacaktır. MESS’in yapmış olduğu yeni ücret teklifi ile bu sözleşmenin masa da bitme olasılığı zayıflamıştır. Bunun anlamı metal işçilerini greve davet etmektir. Resmi arabulucu raporu 23 Aralık günü sendikamıza ulaşmış olup, süreç grev aşamasındadır. Bundan sonra 6 işgünü öncesinden MESS’e tebliğ edilerek greve çıkılabilecektir. İşyerlerinin greve çıkma tarihlerinin belirlenmesi Sendikamızın gündemindedir. Metal işçileri haklarını alana kadar mücadelelerine kararlılıkla devam edeceklerdir."  
mt reklam’da grev pankartı asıldı
Birleşik Metal-İş Sendikası, MT Reklam işyerinde greve çıktı. Sendika tarafından yapılan açıklamada, 7 yıldır sürdürülen uzun soluklu mücadeleye vurgu yapıldı. Örgütlenmenin başladığı tarihte 300’ün üzerinde üye yapılan işyerinde greve 2 işçi ile çıkıldı. Açıklamada, yetki tespit sürecini dahi 6 yıl sürdüğü dile getirilerek, yaşanan hukuksuzluklar eleştirildi. Açıklama metni; “Ancak bu grevde sadece iki işçi var. İki kişilik bu grev, ülkemizde işçi hakları konusunda yıllardır yaşanan ayıbı gözler önüne seriyor. Bu ayıp patronların sendikalaşma konusunda işledikleri suçlar ve bu suçun işlemesini teşvik eden sendikal yasalar ve prosedürdür. MT Reklam’da sendikalaşma mücadelesi 7 yıldır devam ediyor. İşçilerin Anayasanın kendilerine tanıdığı bir hakkı kullanabilmesi 7 yıl sürer mi? MT Reklam’da sürdü. 7 yıl önce MT Reklam işçileri sendikamıza üye oldular. 300’ün üzerinde işçi sendikalaştı. İşyerinin patronu akla gelebilecek tüm hukuksuzlukları işledi. Baskı, tehdit, satın almaya kalkma. Olmadı işten çıkardı. Onlarca işçi işten atıldı. İşten atılan işçilerle birlikte sendikamız Düzce’deki fabrikanın önünde 16 ay, Gebze’deki fabrikanın önünde 6 ay direniş yaptı. İşverenin hukuksuzluğunu kamuoyuna taşıdı. Sendikamızın işçiler için açtığı davalar kazanıldı. Mahkeme işvereni işten çıkardığı işçiler için “sendikal tazminat” ödemeye mahkûm etti. Patronun işlediği “sendikal suç” da böylece teyit edildi. Halen daha 18 üyemizin yargılaması sürüyor. Öte yandan yetki tespiti için süren dava ise tam 6 yıl sürdü. Bu uzun sürenin sonunda Bakanlık sendikamıza işyerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için “yetki belgesi” verdi. Tam 6 yıl sonra. MT Reklam işvereni bu süreçten sonra da suç işlemekten vazgeçmedi. Sendikamızın işyerine astığı grev tebligatına kendince verdiği yanıtı işyerinin tuvaletine asarak işçileri aşağılamaya kalktı. Bugün MT Reklam’a grev pankartını, aynı zamanda işyerinde işlenen tüm ayıpları kamuoyu ile paylaşmak için de asıyoruz. Grevde iki üyemiz olabilir ama bu grev ülkemizde sendikalaşmaya yönelik işveren suçlarının teşhiri anlamına da gelmektedir. İşçilerin Anayasal hakkı olan sendikalaşma hakkının ayaklar altına alındığı MT Reklam’da yaşananlar, kamuoyunun bilincine çıkmalıdır. Bu hukuksuzluğu herkes görmelidir. Bir de MT Reklam işvereni gibi işçisine düşman, onun seçtiği sendikasına düşman işverenler bugün başlattığımız bu grevle, ne yaparlarsa yapsınlar bu hak mücadelesinden kurtulamayacaklarını anlamalıdırlar. Sendikalaşmayı engellemeye çalışsanız da, davalar, prosedür yıllar da sürse işçinin bu hakkı kullanmasını engelleyemeyeceksiniz. Bugün MT Reklam’ın kapısındaki “Bu işyerinde grev var” pankartı bu anlama geliyor. Sendikalaşma prosedürü, yargı süreçleri ve grevi kısıtlayan yasal düzenlemeler aslında işverenler için bir sendikasızlaştırma yöntemi-aracı olarak kullanılıyor. MT Reklam bunun en çarpıcı örneğidir. Ama işçiler varsa mücadele bitmez. Birleşik Metal-İş Sendikası, tek bir işçi bile kalsa, hak mücadelesinden vazgeçmez. Kamuoyunun bilgisine sunuyoruz."    
BİSAM Yoksulluk sınırı 1 yılda 1.041 lira arttı
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2.367 liradır. Yoksulluk sınırı ise 8 bin 186 liraya ulaştı. Yoksulluk sınırı 1 yılda 1.041 lira arttı Açlık sınırı İstanbul’da 2 bin 535 lira 17 yılda açlık sınırı 5.3 kat arttı Bir yılda sadece süt ve süt ürünleri için yapılması gereken harcama tutarı 108 lira arttı Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM) 2020 Haziran ayı açlık ve yoksulluk raporu yayımlandı. Rapora göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2.367 liradır. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum tutardır. Açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 8 bin 186 lira olarak gerçekleşmiştir. Yeni revizyona göre (Rev.2) geçtiğimiz yıl Haziran ayı için açlık sınırı 2 bin 66, yoksulluk sınırı 7 bin 145 lira olarak belirlenmiştir. Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 633 liradır. Bu değer yetişkin bir kadın için 613, 15- 18 yaş bir genç için 673, 4-6 yaş arası bir çocuk için 447 liradır. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 2 bin 367 lira olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda harcamaları için yapması gereken zorunlu tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 8 bin 186 liraya ulaşmaktadır. 17 yılda açlık sınırı 5.3 kat arttı 2003 yılının haziran ayında 4 kişilik bir aile, günlük minimum 14.9 liraya sağlıklı beslenebilirken, bugün ancak 78.89 liraya sağlıklı beslenebilmektedir. Buna göre 17 yıl zaman zarfında açlık sınırı 5.3 kat artmıştır. Aynı dönemde enflasyondaki artış ise 4.6 kat oldu. Açlık sınırındaki artış genel enflasyondan daha fazla arttı. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi dört kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için, günlük en az 79.89 liralık, aylık 2 bin 367 liralık harcama yapması gerekiyor. Buna göre yetişkin bir kadının sağlıklı beslenmesi için yapması gereken günlük harcama tutarı 20.45 lira, yetişkin bir erkeğin 21.10 lira, 10-18 yaş arası bir gencin 22.45 lira, 4-6 yaş arası bir çocuğun ise 14.89 liradır. Bir yılda sadece süt ve süt ürünleri için yapılması gereken harcama 108 lira arttı Günlük harcamalarda Haziran 2020’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 28.48 liralık harcama gereksinimi ile oluşturmaktadır. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 15.97 liradır. Sebze ve meyve için yapılması gereken harcama miktarı 12 lira, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 4.99 liradır. Katı yağ ve sıvı yağ ise 5.41 liralık masraf yapılması gereken ürün gruplarıdır. Yumurta için 0.95, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 3.61 lira harcama yapılması gerekmektedir. Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre sadece süt ve süt ürünleri için yapılması gereken harcama tutarı 108 lira arttı. Sepette en büyük pay süt ve süt ürünlerinin Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 36.1 ile en yüksek paya sahiptir. Et, yumurta ve kurubaklagil grubunun payı yüzde 28.1 ile ikinci sıradadır. Sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 15.2 olmuştur. Ekmek, makarna vb. için ise pay yüzde 9.1'dir. Diğer gıda harcamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 11.4'tür. Her bir aile ferdinin sağlıklı beslenmesi için gereksinim duyduğu gıda grubu ve alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Örneğin tüketilmesi gereken ekmek miktarı kadın ve erkek açısından anlamlı düzeyde farklıdır. Süt ve süt ürünleri tüketiminde 10-18 yaş arasındaki bir gencin harcama gereksinimi, yetişkin erkek ve kadından fazlayken, yumurta 4-6 yaş grubu için daha önemlidir. Günlük 78.89 liralık harcama içinde en maliyetli tüketim 7.94 lira ile 10-18 yaş arası bir gencin tüketmesi gereken süt ve süt ürünleri miktarıdır. 4-6 yaş arası bir çocuğun tüketmesi gereken peynir miktarı yetişkinlerden fazladır. Açlık sınırı İstanbul’da 2 bin 535 lira Araştırma kapsamında üç büyük ile ait Haziran 2020 dönemi açlık ve yoksulluk sınırı verileri de hesaplanmıştır. Buna göre İzmir'de açlık sınırı 2 bin 608 lira olarak belirlenmiştir. İzmir'i, İstanbul 2 bin 535 liralık açlık sınırı ile takip etmektedir. Ankara'da ise açlık sınırı 2 bin 298 lira olarak tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında önemli sanayi merkezlerindeki açlık sınırları da belirlenmiştir. Buna göre Bursa, Eskişehir ve Bilecik bölgesinde açlık sınırı 2 bin 425 lira, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova bölgesinde açlık sınırı 2 bin 446 lira, Zonguldak, Bartın ve Karabük bölgesinde açlık sınırı 2 bin 394 lira, Adana ve Mersin bölgesinde açlık sınırı 2 bin 240 lira olarak belirlenmiştir. Ayrıca açlık sınırı Gaziantep, Kilis, Adıyaman bölgesinde 2 bin 95, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye bölgesinde 2 bin 163, Diyarbakır ve Şanlıurfa bölgesinde 2 bin 144, Trabzon, Ordu, Rize, Artvin, Gümüşhane, Giresun bölgesinde 2372 liradır  
kadına yönelik şiddet salgın döneminde artarak devam ediyor
Birleşmiş Milletler tarafından salgın süreci içinde “Covid-19 Kadınlara Yönelik Şiddetin Sonlandırılması” başlıklı bir rapor yayınlandı. Birleşik Metal-İş Sendikası Uluslararası İlişkiler Departmanı tarafından raporun özet çevirisi yapıldı. Rapor kadınların salgın sürecinde yaşadıkları şiddetin arttığını herkes için zor geçen karantina dönemini kadın ve kız çocuklarının daha da ağır yaşadığını gösteriyor. Rapora göre, Birleşmiş Milletler (BM) kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti, farklı kültür, eğitim, gelir düzeyi, farklı gelenekleri kesen en yaygın insan hakları ihlali olarak tanımlıyor. Kadınlara yönelik erkek şiddettin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmeden kadın cinayetlerinin, kadınlara yönelik fiziksel ve psikolojik, ekonomik ve cinsel tacizin önüne geçmek mümkün değil. Bunun için de başta devletler olmak üzere tüm kurumlara, sendikalara meslek odalarına, siyasi partilere büyük sorumluluklar düşüyor. Programlarında, eylem ve faaliyetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeterek çalışmalarını yürütmeleri kadına yönelik şiddetin azalması ve kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının adımı olacaktır. Olağanüstü önlemler şiddeti artırdı Olağan dönemlerde, kadına yönelik şiddet çözülmesi gereken çok önemli bir problem olarak karşımızda duruyorken, içinden geçtiğimiz Covid-19 salgını sürecinde alınan olağanüstü önlemler kadına yönelik şiddetin arttığını gösteriyor. Tüm dünyayı ekonomik ve sosyal olarak etkileyen ve hâlâ etkisi devam eden bu süreçte, kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddetin orantısız bir şekilde artması bu alana yönelik programları ve tedbirleri acilen gözden geçirmeyi, etkinliğini arttırmayı yasa yapıcılarının önüne koyuyor. Yüzde 40’ı şikayette bulunuyor Raporda, Kadına yönelik şiddetin çok yaygın olmasına rağmen çoğunlukla rapor edilemediğinin ve şiddete maruz kalan kadınların, yüzde 40’ından azının bu suçlarla ilgili şikâyette bulunduğu vurgulanıyor. Dünya genelinde son 12 ay içerisinde, 15-49 yaşları arasında 243 milyon kadın eşi ya da sevgilisi tarafından cinsel ve/veya fiziksel tacize maruz kaldılar. 2017 yılında 87 bin kadın öldürüldü ve bu cinayetlerin büyük bir çoğunluğu kurbanın en yakınındaki erkekler tarafından işlendi. Salgın sürecinde ise; Fransa’da, 17 Mart’ta başlayan sokağa çıkma kısıtlamasından itibaren ev-içi şiddet şikâyetleri yüzde 30 arttı. Arjantin’de 20 Mart’ta başlayan sokağa çıkma kısıtlaması itibariyle ev-içi şiddet vakaları nedeniyle acil durum aramaları yüzde 25 oranında arttı. Kıbrıs ve Singapur’da destek hatlarına aramalarda sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 33 oranında artış yaşandı. Kanada, Almanya, İspanya, İngiltere ve ABD’de ev-içi şiddet ve acil sığınak talepleri arttı. Ev-içi şiddet barınakları kapasitelerinin sınırlarına vardılar veya karantina koşulları nedeniyle daha fazla ihtiyaç duyan kadınları alamıyorlar. Bazı durumlarda ise, sağlık merkezleri olarak kullanılıyorlar. Avustralya’da yapılan bir araştırma sonuçlarına göre yardım çalışanlarının yüzde 40’ı, kendilerine daha fazla yardım talebi geldiğini belirtmiş. Bunların yüzde 70’i ise, vakaların COVID-19 sürecinde daha da zor bir hale geldiğini dile getirmiş. Sağlık çalışanları COVID-19’a karşı mücadelenin ön saflarında yer alıyor ve yüzde 70’i ise kadınlardan oluşuyor. Bu çalışanlar gerek sağlıkları gerekse güvenliklerine yönelik çoklu risklerle karşı karşıyalar. Çin, İtalya ve Singapur’da sağlık çalışanlarına yönelik hem fiziksel, hem sözlü saldırılar gerçekleşti. Yardım ve desteğe erişim konusunda ise; Ayrıca teknolojinin toplumsal cinsiyete dayalı yarattığı eşitsizlik de düşünülürse, birçok ülkedeki kadınlar, özellikle de ayrımcılığın çoklu formlarına maruz kalanlar, mobil telefona, bilgisayara veya internete erişimde sıkıntılar yaşadılar. İtalya’da ev-içi şiddet destek hattı, birçok kadın için eve kapanma sürecinde yardım istemenin daha da zorlaşması nedeniyle, Mart’ın ilk iki haftasında yüzde 55 daha az çağrı aldıklarını açıkladı. Gelen çağrılarda benzer bir düşüş Fransa’nın kuzeyinde bir kadın barınakları ağı tarafından da bildirildi. Eldeki veriler, erkek şiddetine maruz kalan kadınların yüzde 40’ından azının herhangi bir yardım talebinde bulunduğunu ve yardım talebinde bulunan kadınların ise yüzde 10’undan azının polisten yardım istediğini gösteriyor. Sosyal mesafe uygulamaları nedeniyle, hareketlerin sınırlandığı ve kaliteli temel hizmetlere erişimin kısıtlı olduğu bu dönemde, telefon, e-mail veya diğer platformlar aracılığıyla destek sunuldu ancak destek taleplerinin miktarı azaldı. Siber-şiddet Teknolojinin hızlı gelişimi kadına yönelik şiddet için yeni bir ortam daha oluşturdu, siber-şiddet. Kadınların teknolojiye erişimi olan yerlerde ise online şiddet artıyor. Avrupa Birliğinde COVID-19 salgınından önce 15 yaşın üstündeki her 10 kadından 1’i bir siber-tacize uğradığını belirtmiş (İstemeden, saldırgan veya cinsel içerik barındıran e-mail, SMS mesajları almak veya sosyal medyada saldırgan veya uygun olmayan hareketlere maruz kalmak gibi). Europol’e göre, çocuk istismarına yönelik online faaliyetler, eve kapanma sürecinde artmış. Milyonlarca kadın bu süreçte video-konferansı iş veya ders için sıklıkla kullanıyor ve çeşitli medya kaynaklarında belirtilen verilere göre, farklı online taciz biçimleri de yaygınlaşıyor (Takip, cinsel taciz, cinsel trolleme gibi). Örnekler arasında, bir telekonferansa bağlanmaya çalışırken talep edilmeden gönderilen pornografik videolar da var. Kadına yönelik şiddet vakalarının artmasının yanı sıra, vakaların şiddeti de artıyor. Ebola salgını daha önce, kriz bağlamlarında şiddetin çoklu biçimlerinin arttığını göstermişti; çocuk kaçakçılığı, çocuk evliliği, cinsel istismar ve şiddet gibi. COVID-19’da mevcut durumda muhtemelen benzer trendleri ortaya çıkaracaktır. Sosyal mesafe uygulamasının sokakları ve toplu taşımayı boşalttığı koşullarda kamusal alanlarda kadına yönelik şiddet ve cinsel şiddet de artacaktır. Sosyo Politik Saha Araştırması Merkezi tarafından yapılan araştırma, Birleşmiş Milletler raporuna paralel olarak kadına yönelik şiddetin Türkiye’de de arttığını gösteriyor. Sosyo Politik Saha Araştırması Merkezi’nin 3-8 Nisan 2020 tarihlerinde 28 kentte yaşayan 1873 kadının katılımı ile yapmış olduğu araştırma Türkiye tablosunu ortaya koyuyor. ‘Sizce Karantina Süreci Kadına ve Çocuğa Şiddeti Tetikliyor mu?’ sorusuna; %45,9’u Evet, %36,9’u Kısmen, %17,2’si Hayır şeklinde yanıt vermişlerdir. ‘Karantina Süreci İçerisinde Aşağıdakilerden Hangisine veya Hangilerine Maruz Kaldınız?’ sorusuna birden fazla yanıt veren katılımcılarımızın %23,7’si Psikolojik şiddete , %10,3’ü Ekonomik şiddete, %4,8’i Dijital şiddete, %1,7’si Fiziksel şiddete, %1,4’ü Cinsel şiddete maruz kaldığını, %1,1’i ısrarlı takibe uğradığını belirtiyor. ‘Evet İse Kim/Kimler Tarafından Şiddete Maruz Kaldınız?’ sorusuna; %32’si Eş, %15,4’ü Baba, %14,8’i Erkek kardeş, %11,6’sı Anne, %7,5’i Kız kardeş/Abla, %7,1’i Erkek arkadaş/flört, %7,1’i Akraba/Tanıdık, %4,5’i Oğul şiddetine uğradım biçiminde yanıtlamıştır. ‘Karantina Süreci Öncesinde Hane İçerisinde Herhangi Bir Şiddete Maruz Kaldınız mı?’ sorusuna görüşmecilerin: %84,8’i Hayır, %15,2’si Evet şeklinde yanıt vermişlerdir. Oysa bir önceki soruda %57’si karantina sürecinde şiddete maruz kalmadığını söylemişti. Kadına şiddet ülkemizde de arttı Rapor ülkemizde kadına yönelik şiddetin, salgın sürecinde %27,8’lik bir artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Ülkemizde salgın döneminde de kadın örgütleri, kadına yönelik şiddete karşı 6284 sayılı yasanın etkin olarak uygulanması, önlemlerin kesintiye uğramaması ve arttırılması için mücadelelerini sürdürürken yetkililerin kayıtsızlığı-gönülsüzlüğü devam etti. Birçok ülkede Türkiye’nin aksine kadına yönelik artan şiddete karşı acil önlemler hayata geçirildi. BM’in raporunda hükümetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının uygulamalarından alınan önlemlere yönelik bilgiler veriler ise şöyledir; - Kanada’da sokağa çıkma kısıtlaması süresinde sığınma evleri açık kaldı. Cinsel şiddet ve diğer türlü cinsiyet-temelli şiddet biçimlerine maruz kalanlara yönelik sığınma evlerinin desteklenmesi için 50 milyon Dolarlık bir yardım paketi açıklandı. Quebec ve Ontario eyaletlerinde, kadın sığınakları, zorunlu hizmetler olarak belirlendi ve sokağa çıkma kısıtlaması süresince açık kaldı. - İtalya’da şiddete uğrayan kadının evi terk etmesi yerine, mahkemeler saldırganın evi terk etmesini zorunlu kılıyorlar. - Fransa’da sığınaklar kapasitelerini aştıkları için, ev-içi şiddet ile mücadele için oteller aracılığıyla alternatif barınma imkânları sağlanıyor. - Çin’de sokağa çıkma kısıtlaması döneminde şiddete maruz kalan kadınlara destek olmak ve bu konudaki sessizliği kırmak amacıyla, #SalgınSırasındaEviçiŞiddeteKarşı başlıklı bir hastag kampanyası başladı. - Avustralya, Fransa ve İngiltere’de şiddete maruz kalan kadınların ve örgütlerin desteklenmesi için fon ayrıldı. - İspanya’da, konum bilgisi fonksiyonu da içeren bir chat uygulaması, şiddete uğrayan kadınlara anında psikolojik destek ve yardım sunuyor. - İspanya’da kadınlar eczanelerde “Maske-19” şifreli mesajını kullanarak yardım isteyebiliyorlar ve eczaneye yardım için polis geliyor. - İngiltere Cumbria’da polis posta dağıtıcılarına ve dağıtım elemanlarına, şiddet veya istismar emarelerine dikkat etmeleri görevini verdi. ‘Bright Sky’ adında bir yazılım ise, tacize uğrayan kadınlara destek ve bilgi sağlıyor. BM’den önlem önerileri Birleşmiş Milletler Kadın’ın, salgın döneminde hükümetlere- ve kendi içindeki kuruluşlara önerilerini de aşağıdaki gibi sıralamıştır: 1. Covid-19 ulusal eylem planlarına, kadına yönelik şiddete karşı önlemleri dahil edip, ek kaynak ayırmalıdırlar 2. Covid-19 süresince şiddete maruz kalan kadınlara sunulacak hizmetlerin güçlendirilmesi: - Şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmetlerin, zorunlu hizmetler olarak tanımlanması, - Sığınma evleri dahil sunulan hizmetlerin güçlendirilmesi, kriz koşulları göz önünde bulundurularak, kadınların desteğe erişiminin garanti altına alınması, - Şiddete uğrayan kadınlar ve ön saflarda çalışan sağlık ve sosyal destek işçilerine psiko-sosyal destek sağlanması, - Sığınakların kapasitesinin arttırılması; boş oteller veya kullanılmayan eğitim tesisleri gibi yerlerin yeniden düzenlenerek bu amaçla kullanıma yönlendirilmesi, - Yardım destek hatlarının güçlendirilmesi, cinsel taciz, istismar veya şiddete karşı koruma, online danışmanlık ve teknoloji temelli çözümlerin geliştirilmesi (SMS, online araçlar ve sosyal destek ağları). 3. Cezasızlığın engellenmesi ve verilen karşılığın kalitesinin arttırılmasını geliştirmek için temel hizmetlerin kapasitesinin arttırılması - Covid-19 sürecinde kadına yönelik şiddetin artışı konusunda polis ve mahkemelerin farkındalığını arttırmak ve şiddete uğrayan kadınların nasıl korunacağı, nasıl destek sunulacağı konusunda eğitim sağlanması, - Psiko-sosyal destek konusunda ilk müdahaleyi yapanların eğitilmesi, sağlık çalışanları, kolluk kuvvetleri, mahkeme görevlileri, acil durum sığınağı çalışanları ve danışmanlık sunanlar da dahil, - Evde istismara uğrama veya online tacizlere maruz kalma riski olan çocuklara nasıl yardımcı olabileceklerine dair çocuk hizmetleri çalışanlarına eğitim verilmesi, 4. Kadınları politika değişikliklerinin, çözümlerin merkezine alınması - Kadın hakları alanında taban örgütlenmelerinin desteklenmesi (Özellikle de ulaşılması zor, uzak yerlerde ve kırılgan durumda olan topluluklara temel hizmetleri sunanların), - Kadın örgütlerinin ve kadın topluluklarının karar alma süreçlerine katılımının sağlanması, böylelikle ihtiyaçlarının ve kaygılarının belirlenebilmesi, 5. Covid-19’un kadınlara yönelik şiddet olayları üzerindeki etkisini anlamaya yönelik cinsiyet duyarlı veri toplanmasının sağlanması. Sendikalar ne yapmalı? Kaynağını erkek egemen sistemden alan kadına yönelik şiddete karşı mücadelede, sendikalara da büyük görevler düşüyor. Şiddet kadınların eşit yurttaşlar olarak toplumsal yaşama katılımını engellediği gibi sendikal hareket içerisinde eşit ve aktif üyeler olarak yer almalarının önünde de önemli bir engel oluşturuyor. O nedenle sendikaların hem kendi bünyelerinde hem toplumda şiddete kaynak teşkil eden, eşitliği engelleyen her türlü yapı ve ideoloji ile mücadele etmeleri gerekiyor. Sendikalarda kadınların eşit biçimde temsil edilmesini, karar mekanizmalarında yer almasını sağlamak amacıyla destekleyici önlemler alınmalıdır. Kadınları güçlendirmeye yönelik eğitim ve farkındalık çalışmaları ile toplumsal cinsiyet çalışmalarının sendikaların temel politikalarına yansıtılması üye profili ağırlıklı olarak erkeklerden oluşan sendikalarda, değişim ve dönüşümün sürekliliğine hizmet edecektir. Geleceğin sendikaları da bu alanda çaba göstererek kendini yenileyen, kadın dostu sendikalar olacaktır.  
işçiler kıdem tazminatından asla vazgeçmez
Kıdem tazminatı sorun değil haktır! Cumhurbaşkanı Erdoğan kıdem tazminatının bir ‘sorun’ olduğunu iddia etti, ‘sorunu aralarında çözmedikleri’ için sendikalara ve patron örgütlerine kızdı. Erdoğan’a yanıt, DİSK Genel Sekreteri Serdaroğlu’ndan geldi: Hiçbir tehdide pabuç bırakmayız, kıdem tazminatına dokunmanıza izin vermeyeceğiz! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işçi sınıfının 84 yıllık kazanımı ve hakkı olan kıdem tazminatının bir ‘sorun’ olduğunu iddia etti. BirGün’den Meral Danyıldız’ın haberine göre, sendikalara ve patron örgütlerine kızan Erdoğan, “Niye kendi aranızda bu işi çözmüyorsunuz? Eğer ‘Kabine halletsin’ diyorsanız burada art niyet vardır” dedi. DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ise “Sendikalar olarak bu saatten sonra hiçbir tehdide pabuç bırakmayız, işçiler de bırakmaz” diye konuştu. Amacınız bizi zora düşürmek mi? Erdoğan, dün yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Son dönemde işçiden işverene tüm kesimleri huzursuz edecek asılsız dedikodular yayılıyor. Biz ülkemizin sanayisini, ticaretini, üretimini, ihracatını artırma çabası içindeyken, aynı zamanda işverenlerin ve çalışanların sorunlarına köklü çözümler getirmeye çalışıyoruz. Kıdem tazminatı konusu da bunlardan biridir. Her bir işçimizin kazanılmış hakkını korumak bu ülkenin Cumhurbaşkanı ve kendisi de işçilikten gelen bir ferdi olarak en başta gelen görevimizdir. Amacımız işçilerimizin kıdem tazminatı haklarını birilerinin insafına bırakmadan kalıcı ve garantili bir sisteme bağlamaktır.” Hep söylerim, işveren sendikaları, işçi sendikaları gelin bir araya bu konuyu kendi aranızda halledin. Kendi aranızda halledemeyip bunu eğer ‘Kabine halletsin.’ diyorsanız ha burada art niyet vardır. Kusura bakmayın, böyle bir art niyete ne Cumhurbaşkanı olarak şahsım ne de kabinemiz alet olamayız. Niye kendi aranızda bu işi çözmüyorsunuz? Niye kendi aranızda bunu halledemiyorsunuz? Kendi aranızda halledemeyip ondan sonra bizleri işçimizin ve işverenin karşısında zor duruma düşürmek veya kötü durumda bırakmak mı istiyorsunuz? Bugüne kadar attığımız her adımda nasıl emekçi kardeşlerimizin yanında yer almışsak, bu konuda da aynı anlayışla hareket edeceğiz.” Baktı ikna ile olmuyor… Erdoğan’ın bu açıklamalarını değerlendiren DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, Cumhurbaşkanı’nın bu ifadelerle bir yandan sopa gösterirken, diğer yandan topu başka yerlere atarak işin içinden çıkmaya çalıştığını söyledi: “Geçmişte kıdem tazminatına yönelik düzenleme gündeme geldiğinde mutabakat aranıyordu, mutabakat olmayınca düzenleme geri çekiliyordu. Şimdi iyice sıkıştılar, kaynaklar tükendi. Yeni kaynaklar yaratmak zorundalar. Baktı ikna ile olmuyor; tehditle, baskıyla, başka yöntemlerle insanları korkutmaya yönelik bir anlayış sergilemeye başladı. Biraz da topu başkalarına atarak işi çözmeye çalışıyor. Önümüzdeki günlerde de söylediklerini hayata geçirmeye yönelik bir tutum içine girebilirler.” DİSK’in bunlardan çekinecek, geri adım atacak bir konfederasyon olmadığını vurgulayan Serdaroğlu, “Biz yolumuza kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Kıdem tazminatına asla dokundurmayız, bunu aylardır deklare ediyoruz. Nasıl ki biz Cumhurbaşkanı’nın maaşıyla tasarruf yapamıyorsak, Cumhurbaşkanı da işçilerin parasıyla herhangi bir tasarruf yapma hakkına sahip değil. Kıdem tazminatı işçinin işverende bıraktığı paranın bir parçasıdır, iş güvencesidir, işçiler kıdem tazminatından asla vazgeçmez” diye konuştu. ‘Tehditlere pabuç bırakmayız’ İster AKP’ye ister başka partilere oy vermiş olsun, işçilerin kararlılıkla kıdem tazminatı hakkına sahip çıkma çabası içinde olduğunu belirten Serdaroğlu, şöyle devam etti: “Sendikalar bu saatten sonra hiçbir tehdide pabuç bırakacak durumda değil, işçiler de bırakmayacak. Konfederasyonlar veya sendika başkanları yolundan dönmeye kalkarsa işçiler hem o sendikacılardan hem de geleceğini karartmaya çalışan siyasetçilerden bunun hesabını sorar. Kıdem tazminatımıza sonuna kadar sahip çıkacağız. Pazartesi günü 81 ilde örgütlü olduğumuz işyerlerinde açıklama yaparak bir başlangıç yapıyoruz. Sonrasında da diğer konfederasyonlarla birlikte uzun vadeli bir eylem programı çıkarmaya çalışacağız.”  
dört kişilik ailenin açlık sınırı 2.394 TL oldu
Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM) “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Mayıs 2020 Dönem Raporu”nu açıkladı. Rapora göre, Mayıs 2020 Dönemi için Açlık sınırı: 2.394 TL, Yoksulluk sınırı: 8.282 TL Açlık sınırı bir yılda yüzde 18,3 arttı 17 yılda açlık sınırı 5,25 kat arttı Günlük beslenme maliyeti 80 TL Sepette en büyük pay süt ve süt ürünlerinin Açlık sınırı İstanbul’da 2.557, Ankara'da 2.323, İzmir'de 2.648 TL Zorunlu harcama 8 bin 292 lira Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 641 TL'dir. Bu değer yetişkin bir kadın için 621 TL, 15-18 yaş bir genç için 681 TL, 4-6 yaş arası bir çocuk için 452 TL'dir. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 2 bin 394 TL olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda harcamaları için yapması gereken zorunlu tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 8 bin 282 TL'ye ulaşmaktadır. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2.394 TL’dir. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum tutardır. Açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 8.282 TL olarak gerçekleşmiştir. Yeni revizyona göre geçtiğimiz yıl Mayıs ayı için açlık sınırı 2 bin 23 TL olarak belirlenmiştir. Salgın harcamaları artırdı Açlık sınırı Covid krizi sürerken 1 yılda yüzde 18,3 artış gösterdi. Yıllık artış 371 TL'yi buldu. Asgari ücretteki artış ise 304 TL olarak gerçekleşmişti. 2003 yılının Mayıs ayında 4 kişilik bir aile, günlük minimum 15,2 TL’ye sağlıklı beslenebilirken, bugün ancak 79,81 TL’ye sağlıklı beslenebilmektedir. Buna göre 17 yıl zaman zarfında açlık sınırı 5,25 kat artmıştır. Aynı dönemde enflasyondaki artış ise 4,6 kat oldu. Açlık sınırındaki artış genel enflasyondan daha fazla arttı. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi dört kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için, günlük en az 79,81 TL’dir. Buna göre yetişkin bir kadının sağlıklı beslenmesi için yapması gereken günlük harcama tutarı 20,70 TL, yetişkin bir erkeğin 21,36 TL, 15-18 yaş arası bir gencin 22,68 TL, 4-6 yaş arası bir çocuğun ise 15,06 TL'dir. Sepette en büyük pay süt ve süt ürünlerinin Günlük harcamalarda Mayıs 2020’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 28,44 TL’lik harcama gereksinimi ile oluşturmaktadır. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 16,01 TL'dir. Sebze ve meyve için yapılması gereken harcama miktarı 12,98 TL, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 4,97 TL’dir. Katı yağ ve sıvı yağ ise 5,42 TL’lik masraf yapılması gereken ürün gruplarıdır. Yumurta için 1,12, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 3,64 TL harcama yapılması gerekmektedir. Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 35,6 ile en yüksek paya sahiptir. Et, yumurta ve kurubaklagil grubunun payı yüzde 27,8 ile ikinci sıradadır. Sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 16,3 olmuştur. Ekmek, makarna vb. için ise pay yüzde 8,9'dur. Diğer gıda harcamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 11,4'tür. Her bir aile ferdinin sağlıklı beslenmesi için gereksinim duyduğu gıda grubu ve alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Örneğin tüketilmesi gereken ekmek miktarı kadın ve erkek açısından anlamlı düzeyde farklıdır. Süt ve süt ürünleri tüketiminde 15-18 yaş arasındaki bir gencin harcama gereksinimi, yetişkin erkek ve kadından fazlayken, yumurta 4-6 yaş grubu için daha önemlidir. Günlük 79,81 TL'lik harcama içinde en maliyetli tüketim 7,94 TL ile 15-18 yaş arası bir gencin tüketmesi gereken süt ve süt ürünleri miktarıdır. 4-6 yaş arası bir çocuğun tüketmesi gereken peynir miktarı yetişkinlerden fazladır. Açlık sınırı İstanbul’da 2.557, Ankara'da 2.323, İzmir'de 2.648 TL Araştırma kapsamında üç büyük ile ait Mayıs 2020 dönemi açlık ve yoksulluk sınırı verileri de hesaplanmıştır. Buna göre İzmir'de açlık sınırı 2 bin 648 TL olarak belirlenmiştir. İzmir'i, İstanbul 2 bin 557 TL'lik açlık sınırı ile takip etmektedir. Ankara'da ise açlık sınırı 2 bin 323 TL olarak tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında önemli sanayi merkezlerindeki açlık sınırları da belirlenmiştir. Buna göre Bursa, Eskişehir ve Bilecik bölgesinde açlık sınırı 2 bin 453 TL, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova bölgesinde açlık sınırı 2 bin 463 TL, Zonguldak, Bartın ve Karabük bölgesinde açlık sınırı 2 bin 407 TL, Adana ve Mersin bölgesinde açlık sınırı 2 bin 282 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca açlık sınırı Gaziantep, Kilis, Adıyaman bölgesinde 2 bin 162, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye bölgesinde 2 bin 188, Diyarbakır ve Şanlıurfa bölgesinde 2 bin 204, Trabzon, Ordu, Rize, Artvin, Gümüşhane, Giresun bölgesinde 2402 TL'dir.  
yeni hak gasplarına yeltenmeyin
Kıdem Tazminatına dokunulamaz. İşçilerin talebi iş ve gelir güvencesidir Birleşik Metal-İş Genel Yönetim Kurulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün kabine toplantısının ardından açıkladığı yeni “İstihdam Kalkanı Paketi”nin istihdamı korumak bir yana işçiler için yeni hak kayıplarını gündeme getirdiğine dikkat çekti. Açıklanan pakette kısa çalışma ödeneğinin nasıl devam edeceğine dair belirsizliklerin sürdüğü belirtilen açıklamada, “Genç işçiler ve 50 yaş üzeri işçiler için esnek çalışma öngörülüyor ve tamamlayıcı emeklilik adı altında kıdem tazminatı fonu yeniden gündeme getiriliyor” denildi. Fırsatçılık yapılıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Kabine toplantısının ardından yeni “İstihdam Kalkanı Paketi”ni açıkladı. Açıklanan paket istihdamı korumak bir yana işçiler için yeni hak kayıplarını gündeme getiriyor. Açıklanan pakete göre ücretsiz izin uygulaması üç ay daha uzatılıyor, kısa çalışma ödeneğinin nasıl devam edeceğine dair belirsizlikler sürüyor, genç işçiler ve 50 yaş üzeri işçiler için esnek çalışma öngörülüyor ve tamamlayıcı emeklilik adı altında kıdem tazminatı fonu yeniden gündeme getiriliyor. Bunun adı fırsatçılıktır. İşçiler günde 38 liraya mahkum edildi Ücretsiz izin uygulaması apar topar ve “işten çıkarma yasağı” adı altında meclisten geçirilmişti. Şimdi 3 ay daha uzatılması tam bir fırsatçılık örneğidir. İşçilerin onayı aranmadan, tek taraflı yapılan bu uygulama yüzbinlerce işçiyi günde 38 liralık ödeneğe mahkum etmiştir. Kısa çalışma ödeneğinin nasıl devam edeceği ise belirsizdir. Kriz dönemi belirli ölçülerde işçilerin gelirini korumayı hedefleyen kısa çalışma ödeneğindeki belirsizlik giderilmelidir. Ödeneği miktarı işçilerin gelirini tümüyle koruyacak düzeye yükseltilmelidir. Yapılacağı söylenen bir diğer düzenleme, genç işçiler ile 50 yaş üzeri işçilerin istihdam edilmesini teşvik etmek için bu işçilerin “esnek çalıştırılması” olarak belirtiliyor. Güvencesiz istihdamın bu kesim üzerinden yaygınlaştırılmaya çalışılması kabul edilemez. Belirli süreli sözleşmelerle yapılacak istihdam, gelir, iş ve gelecek güvencesinin yitirilmesi demektir. Kıdeme dokunamayacaklar Erdoğan açıklamasında Kıdem Tazminatı Fonu’nu da tekrar gündeme getirmiştir. Bu sefer “Tamamlayıcı Emeklilik” adı altında servis edileceği anlaşılan fon, daha önce Yeni Ekonomi Programı (YEP)’te açıklanan bireysel emeklilik sistemi ile entegrasyon formülünün bir başka ifadesidir. Kabinenin açıkladığı “istihdam kalkanı paketi” salgın fırsatçılığıdır. Bir kez daha işverenlerin istediğini, hükümetin yapmaya soyunduğunu görüyoruz. Oysa bugün zor koşullarda yaşayan emekçileri koruyacak düzenlemelere ihtiyaç var. - Ücretsiz izin uygulamasına son verilmeli, gelir güvenceli işten çıkarma yasağı uygulanmalıdır. - Kısa çalışma uygulaması sürmeli, kısa çalışma ödeneği alan işçilerin kayıpları işverenler tarafından karşılanmalıdır. - Esnek çalışma biçimleri değil, kalıcı istihdam için çalışmalar yapılmalıdır. - Kıdem tazminatına el uzatmaktan vazgeçilmeli, yeni adlandırmalarla fon gündeme getirilmemelidir. - Sendikaların örgütlenme, toplu sözleşme ve grev uygulamalarına getirilen kısıtlamalar süre uzatılmadan kaldırılmalıdır. Sendikamız, işçi sınıfının kazanılmış haklarına el uzatılmasına karşı kararlı mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.  
Salgın işçilerde gelir kaybı ve borçlanmayla sonuçlandı
Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından, 14-24 Mayıs 2020 tarihinde, otomotiv, metal eşya, elektrik-elektronik ve demir-çelik sektörlerinde çalışan, Birleşik Metal İş Sendikası üyesi 948 işçi ile yapılan “Covid-19 Sürecin de Gelir Kaybı ve Borçluluk Araştırması” sonuçları sanayi işçisinin salgın sürecinde gelir kaybını ve borçluluk düzeyindeki artışı ortaya koyuyor. - Metal işçisinin yüzde 75'i Covid sürecinde gelir kaybı yaşadı - İşçilerin yüzde 92'si borçlu, her üç işçiden ikisinin tüketici kredisi borcu var - Borçlu işçilerin yüzde 97'si borçlarını öderken zorlanıyor - İşçilerin yarısından fazlası nisan ayında net gelirini alamadı - Gelir kaybının en büyük nedeni kısa çalışma ödeneği oldu - On işçiden biri kirasını ödeyemedi, iki işçiden birinin borçları arttı - Devletten destek alabilenlerin oranı sadece yüzde 6'da kaldı - Virüse karşı alınan tedbirler başarılı, ekonomik tedbirler başarısız görülüyor - İşçilere göre belediyeler sosyal yardım yapabilmeli, siyasal iktidarın belediyelere yönelik tutumu haksız Yüzde 75 gelir kaybı yaşadı Araştırmanın sonuçlarına göre metal işçilerinin yüzde 75'i gelir kaybı yaşadığını ifade etmektedir. Borçluluk oranı son derece yüksek olan ve hanehalkı gelirleri yoksulluk sınırı altında kalan işçiler açısından bu durum, yoksulluğun derinleşmesi anlamına gelmektedir. Araştırma kapsamındaki işçilerin yaklaşık dörtte birinin hanehalkı geliri 3000 TL'nin altındadır. 3000-3999 TL arası hanehalkı gelirine sahip olanların oranı yüzde 40 ile en geniş kesimi oluşturmaktadır. 4000-4999 TL arası hanehalkı gelirine sahip olanların oranı yüzde 18 iken, 5000 TL ve üzeri hanehalkı gelirine sahip olanların oranı yüzde 17 seviyesindedir. Buna göre işçilerin yüzde 83'ü 5000 TL'nin altında bir hanehalkı gelirine sahiptir. Yüzde 92 borçlu Araştırma kapsamındaki işçilerin yüzde 92'lik ezici bir çoğunluğu borcunun olduğunu ifade etmektedir. Borcu olmayan işçilerin oranı ise sadece yüzde 7 seviyesinde kalmaktadır. Yüzde 92'lik borçlu kesim içerisinde ise borçlarının kendisini hiç zorlamadığını söyleyenlerin oranı yüzde 3.42 seviyesindedir. Buna karşın borçların kendisini zorladığını söyleyenlerin oranı yüzde 40.14, çok zorladığını söyleyenlerin oranı yüzde yüzde 56.44'e çıkmaktadır. Toplamda borçlu olanların yaklaşık yüzde 97'si borçları nedeniyle zorlanmaktadır. Araştırma kapsamında borcu olan yaklaşık her üç işçiden birinin kişisel borcu bulunurken, her beş işçiden birinin konut kredisi borcu bulunmaktadır. Araç kredisi borcu olanların oranı ise yüzler 3.6'dır. Bir kişinin birden fazla borç çeşidi bulunabilmektedir. Yüzde 52 net gelir kaybı yaşadı Araştırma kapsamındaki işçilerin yaklaşık yüzde 52'si COVID sürecinde hanehalkı gelirinin yanında net gelirinde de kayıp yaşamıştır. Net gelirinin tamamını ya da fazlasın alan işçilerin oranı yüzde 48 olurken, gelirinin yarısına kadar gelir elde edebilenlerin oranı yüzde 10'dur. Bu kesim arasında işsiz kalanlar ya da zaten işsiz olanlar da bulunmaktadır. Gelirinin yüzde 50 ile yüzde 74'ünü alabilenlerin oranı yüzde 15, gelirinin yüzde 75 ile yüzde 99'unu alabilenlerin oranı yüzde 26'dır. Araştırma kapsamındaki işçilere hanehalkı gelirlerinde yaşanan gelir kaybının nedenleri de sorulmuştur. İşçilerin yüzde 46.8'i kısa çalışma nedeniyle, yüzde 31.1'i fazla mesai yapamadığı için, yüzde 17'si aile fertlerinden birinin işsiz kalması yüzünden, yüzde 14.1'i ise ek iş yapamadığı için hanehalkında gelir kaybı yaşandığını söylemektedir. Ek iş ve fazla mesainin bu kadar yüksek oranlarda olması ücretlerin yetmediğinin göstergesidir. Yüzde 51 borçlarım arttı Araştırma kapsamında geçerli cevap veren metal işçilerinin yüzde 51'i Nisan ayında borçlarının arttığını ifade etmektedir. Bu işçilerden fatura ödemekte zorlananların oranı yüzde 48'dir. İşçilerin yüzde 36.7'si kredi kartını, yüzde 18.6'sı tüketici kredisi borcunu, yüzde 5.7'si konut kredisi borcunu ödeyemediğini ifade etmektedir (buna göre konut kredisi borcu olan her dört kişiden biri borcunu ödeyememiştir). Kirasını ödeyemeyen işçilerin oranı yüzde 12.7 olarak tespit edilmiştir. Dörtte üçü yardım almadı Araştırma kapsamındaki işçilere COVID sürecinde hanehalkı dışından ayni ya da nakdi bir yardım alıp almadığı sorulmuştur. İşçilerin yaklaşık dörtte üçü herhangi bir yardım almadığını beyan etmiştir. Yardım aldığını beyan edenlerin oranı yaklaşık yüzde 24'tür. Araştırmaya katılan işçilerin yüzde 13'ü ailesinden yardım aldığını söylerken, yüzde 6'sı devletten yüzde 1.4'ü belediyeden yardım aldığını ifade etmektedir. Vakıf ve dernekten yardım aldığını söyleyenlerin oranı yüzde 2.5 ile belediyeden yardım aldığını söyleyenlerden fazladır. "Hükümetin ekonomik tedbirlerini" beğenen ve "sosyal yardımlarla ilgili belediyelere karşı kısıtlamalarını" haklı bulanlar ile beğenmeyen ve haklı bulmayanlar açısından, devletten ve vakıf/dernekten yardım alanlar ile almayanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Devlet, vakıf ve derneklerden yardım alanlarda iktidarın politikalarını destekleme eğilimi daha güçlü bir eğilim olarak görülmektedir. Araştırma kapsamındaki işçilere siyasal iktidarın aldığı tedbirleri ne kadar başarılı buldukları sorulmuştur. İşçilerin yüzde 44'ü virüse karşı alınan tedbirleri başarılı bulurken, sadece yüzde 21'i ekonomik tedbirleri başarılı bulmaktadır. Buna karşın siyasal iktidarın virüse karşı aldığı tedbirleri başarısız bulanların oranı yüzde 23 iken, ekonomik tedbirleri başarısız bulanların oranı yüzde 47'ye ulaşmaktadır. Belediye yardımları doğru: Yüzde 93 Araştırma kapsamındaki işçilere "Belediyelerin yoksul ailelere yardım yapmasını doğru buluyor musunuz?" sorusu sorulmuştur. İşçilerin ezici bir çoğunluğu (%93), belediyelerin sosyal yardım yapmasını doğru bulmaktadır. Buna karşın belediyelerin sosyal yardım yapmasını doğru bulmayan işçilerin oranı yüzde 3'ü bulmamaktadır. Belediyelerin engellenmesi haksız Araştırma kapsamındaki işçilere "Hükümetin sosyal yardımlarla ilgili belediyelere karşı kısıtlamalarını haklı buluyor musunuz?" sorusu da sorulmuştur. Buna göre hükümetin tedbirlerini haklı bulanların oranı yüzde 19 olarak tespit edilmiştir. Buna karşın işçilerin yaklaşık dörtte üçü bu kısıtlamaları haklı bulmamaktadır.  
BMİS açlık sınırı 2 bin 407 yoksulluk sınırı 8 bin 327 lira
Açlık sınırı İstanbul’da 2.576, İzmir'de 2.655, Ankara'da 2.349 lira oldu… DİSK/Birleşik Metal-İş Araştırma Merkezi (BİSAM) “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Nisan 2020 Dönem Raporu” açıklandı. BİSAM'ın araştırma sonuçlarına göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için, günlük en az 80 TL, aylık 2 bin 407 TL’lik harcama yapması gerekiyor. - Covid-19 Krizinde Açlık Sınırı 1 Ayda Yüzde 2.8 Arttı - 17 Yılda Açlık Sınırı 5.36 Kat Arttı - Günlük Beslenme Maliyeti 80 TL - Sepette En Büyük Pay Süt ve Süt Ürünlerinin - Açlık Sınırı İstanbul’da 2.576, İzmir'de 2.655, Ankara'da 2.349 TL Sağlıklı beslenme uygun gelirle olur Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 645 TL'dir. Bu değer yetişkin bir kadın için 625 TL, 15-18 yaş bir genç için 684 TL, 4-6 yaş arası bir çocuk için 453 TL'dir. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 2 bin 407 TL olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda harcamaları için yapması gereken zorunlu tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 8 bin 327 TL'ye ulaşmaktadır. Buna göre yetişkin bir kadının sağlıklı beslenmesi için yapması gereken günlük harcama tutarı 20.28 TL, yetişkin bir erkeğin 21.51 TL, 15-18 yaş arası bir gencin 22.79 TL, 4-6 yaş arası bir çocuğun ise 15.10 TL'dir. Et ve süt grubunun maliyeti yüksek Günlük harcamalarda Nisan 2020’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 28.30 TL’lik harcama gereksinimi ile oluşturmaktadır. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 15.19 TL'dir. Sebze ve meyve için yapılması gereken harcama miktarı 13.21 TL, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 4.88 TL’dir. Katı yağ ve sıvı yağ ise 5.35 TL’lik masraf yapılması gereken ürün gruplarıdır. Yumurta için 0.88, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 3.57 TL harcama yapılması gerekmektedir. Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 35.4 ile en yüksek paya sahiptir. Et, yumurta ve kurubaklagil grubunun payı yüzde 26.9 ile ikinci sıradadır. Sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 17.7 olmuştur. Ekmek, makarna vb. için ise pay yüzde 8.8'dur. Diğer gıda harcamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 11.2'dir. Beslenme gereksinimi yaşa ve cinsiyete göre değişir Her bir aile ferdinin sağlıklı beslenmesi için gereksinim duyduğu gıda grubu ve alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Örneğin tüketilmesi gereken ekmek miktarı kadın ve erkek açısından anlamlı düzeyde farklıdır. Süt ve süt ürünleri tüketiminde 15-18 yaş arasındaki bir gencin harcama gereksinimi, yetişkin erkek ve kadından fazlayken, yumurta 4-6 yaş grubu için daha önemlidir. Günlük 80.24 TL'lik harcama içinde en maliyetli tüketim 7,91 TL ile 15-18 yaş arası bir gencin tüketmesi gereken süt ve süt ürünleri miktarıdır. 4-6 yaş arası bir çocuğun tüketmesi gereken peynir miktarı yetişkinlerden fazladır. İllere göre harcama değişiyor Araştırma kapsamında üç büyük ile ait Nisan 2020 dönemi açlık ve yoksulluk sınırı verileri de hesaplanmıştır. Buna göre İzmir'de açlık sınırı 2 bin 655 TL olarak belirlenmiştir. İzmir'i, İstanbul 2 bin 576 TL'lik açlık sınırı ile takip etmektedir. Ankara'da ise açlık sınırı 2 bin 349 TL olarak tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında önemli sanayi merkezlerindeki açlık sınırları da belirlenmiştir. Buna göre Bursa, Eskişehir ve Bilecik bölgesinde açlık sınırı 2 bin 451 TL, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova bölgesinde açlık sınırı 2 bin 476 TL, Zonguldak, Bartın ve Karabük bölgesinde açlık sınırı 2 bin 434 TL, Adana ve Mersin bölgesinde açlık sınırı 2 bin 273 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca açlık sınırı Gaziantep, Kilis, Adıyaman bölgesinde 2 bin 168, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye bölgesinde 2 bin 216, Diyarbakır ve Şanlıurfa bölgesinde 2 bin 212, Trabzon, Ordu, Rize, Artvin, Gümüşhane, Giresun bölgesinde 2389 TL'dir.  

Sayfalar